-V-
va’d (A) [ وعد ] vaat
va’d edilmek vaat edilmek
va’d etmek vaat etmek
va’z (A) [ وعظ ] vaaz, dinî öğüt
vâbeste (F) [ وابسته ] bağlı
vâbestegân (F) [ وابستگان ] bağlılar
vâcib (A) [ واجب ] gerekli
vâcib olmak gerekmek
vâcibât (A) [ واجبات ] gerekenler, yapılması gerekli olanlar
vâcibe (A) [ واجبه ] gereken, yapılması gerekli olan
vâcibülîfâ (A) [ واجب الایفا ] yapılması gereken, yerine getirilmesi gereken
vâcibülvücûd (A) [ واجب الوجود ] Tanrı
vâcid (A) [ 1 [ واجد Tanrı 2meydana getiren
vâdî (A) [ 1 [ وادی vadi 2nehir yatağı 2saha, alan
vâfir (A) [ وافر ] bol
vâh (A) [ واه ] vah, yazık
vâha (A) [ واحه ] vaha, çöl ortasındaki yeşil alan
vahâmet (A) [ وخامت ] korkunçluk, vehamet, tehlikeli durum
vâhasretâ (A) [ واحسرتا ] eyvahlar olsun
vâhayfâ (A) [ واحيفا ] yazıklar olsun, eyvahlar olsun, vah vah
vahdânî (A) [ وحدانی ] Tanrı’nın birliği ile ilgili
vahdâniyyet (A) [ وحدانيت ] Tanrı’nın tekliği
vahdet (A) [ 1 [ وحدت teklik 2birlik, beraberlik
vâhî (A) [ واهی ] yararsız
vâhid (A) [ واحد ] tek, bir tane
vahîd (A) [ وحيد ] tek, biricik
vahîm (A) [ وخيم ] korkunç
vahş (A) [ وحش ] yabanıl
vahşet (A) [ 1 [ وحشت yabanîlik 2korku
vahşetengîz (A-F) [ وحشت انگيز ] korkunç, korku salan
vahşetnâk (A-F) [ 1 [ وحشتناک korkunç 2ıssız
vahşî (A) [ 1 [ وحشی yabanî 2acımasız
vahy (A) [ وحی ] vahiy
vâiz (A) [ واعظ ] vaaz veren, dinî öğütler eden
vâjgûn (F) [ واژگون ] baş aşağı, tepetakla, tersyüz olmuş
vak’a (A) [ 1 [ وقعه olay 2savaş
vak’anüvis (A-F) [ وقعه نویس ] tarih yazarı
vak’anüvîsân (A-F) [ وقعه نویسان ] tarih yazarları
vakar (A) [ وقار ] ağırbaşlılık
vakâyi’ (A) [ وقایع ] olaylar
vakf (A) [ 1 [ وقف durma, duruş 2durdurma 3vakıf 4adama
vakfe (A) [ وقفه ] durma, duraklama
vakfegâh (A-F) [ وقفه گاه ] durulacak yer, durak
vakfiyye (A) [ وقفيه ] vakıf belgesi
vâkıa (A) [ 1 [ واقعه olay 2gerçek
vâkıât (A) [ واقعات ] olaylar
vâkıf (A) [ 1 [ واقف vakfeden 2anlamak, bilmek
vâki (A) [ واقع ] olan, meydana gelen, gerçekleşmiş olan
vâki’ olmak 1olmak, meydana gelmek, gerçekleşmek 2bulunmak, yer almak
vakiyye (A) [ وقيه ] okka
vakt (A) [ وقت ] vakit
vaktâki (A-F) [ وقتاکه ] –diği zaman
vakûr (A) [ وقور ] ağırbaşlı
vakûrâne (A-F) [ وقورانه ] ağırbaşlılıkla
vâlâ (F) [ والا ] yüksek, yüce
vâlâcâh (F) [ والاجاه ] yüksek mevki sahibi
vâlâkadr (F-A) [ والاقدر ] saygıdeğer
vâlid (A) [ 1 [ والد baba 2yol açan, doğuran
vâlide (A) [ والده ] anne, ana
vâlideyn (A) [ والدین ] anababa
vâlih (A) [ واله ] şaşkın
vâliyân (A-F) [ واليان ] valiler
vâm (F) [ وام ] borç
vâmdâr (F) [ وامدار ] borçlu
vâmhâh (F) [ وامخواه ] alacaklı
vâpesin (F) [ واپسين ] sonuncu
vâr (F) [ وار ] gibi, benzer
varak (A) [ 1 [ ورق yaprak 2kağıt 3plaka
varaka (A) [ 1 [ ورقه belge 2bir yaprak
varakpâre (A-F) [ 1 [ ورق پاره kağıt parçası 2pusula, not
vâreste (F) [ 1 [ وارسته kurtulmuş, rahat 2uzak
vârî (F) [ واری ] gibi
vârid (A) [ 1 [ وارد gelen, ulaşan 2sözkonusu
vâridât (A) [ واردات ] kazanç, gelir
vâride (A) [ 1 [ وارده gelen, ulaşan 2akla gelen
vâris (A) [ وارث ] mirasçı
varta (A) [ 1 [ ورطه uçurum 2tehlike
vârûn (F) [ وارون ] ters, başaşağı
vârûne (F) [ وارونه ] ters, başaşağı
vasat (A) [ 1 [ وسط orta 2ortalama
vasatî (A) [ 1 [ وسطی ortalama 2orta
vasf (A) [ 1 [ وصف nitelik, özellik 2övgü
vâsıl (A) [ واصل ] ulaşan, kavuşan, gelen
vâsıl olmak ulaşmak, kavuşmak
vâsıta (A) [ 1 [ واسطه aracı 2araç, alet
vâsi’ (A) [ 1 [ واسع geniş 2yaygın 3kapsamlı 4enli 5bol
vasiyyet (A) [ وصيت ] vasiyet
vasiyyetnâme (A-F) [ وصيت نامه ] vasiyet mektubu
vasl (A) [ 1 [ وصل ulaşma 2kavuşma, vuslat 3bağlama, ulama
vassaf (A) [ وصاف ] öven, anlatan, tavsif eden
vassal (A) [ وصال ] ulaştıran
vatan (A) [ وطن ] yurt
vatandaş (A-T) [ وطنداش ] yurttaş
vatanî (A) [ وطنی ] yurt ile ilgili
vatanperver (A-F) [ وطن پرور ] yurtsever
vatanperverâne (A-F) [ وطن پرورانه ] yurtseverce
vâveylâ (A) [ 1 [ واویلا yazık, eyvahlar olsun 2çığlık
vâveylâ düşmek çığlıklar atılmak
vâye (F) [ وایه ] kısmet
vaz’ (A) [ 1 [ وضع koyma, konulma 2bırakma 3atama 4durum, konum
vaz’ -ı haml [ وضع حمل ] doğum
vaz’ -ı kadîm [ وضع قدیم ] eski konum, eski durum
vaz’ -ı yed [ وضع ید ] el koyma
vaz’ -ı yed edilmek el konulmak
vaz’ -ı yed etmek el koymak
vaz’ etmek koymak
vaz’an (A) [ وضعا ] konumu bakımından
vazâif (A) [ وظائف ] görevler, ödevler
vâzı’ (A) [ 1 [ واضع koyan, koyucu 2hazırlayıcı
vâzıh (A) [ واضح ] açık, net
vâzıhan (A) [ واضحا ] açıkça, açık olarak
vazî' (A) [ 1 [ وضيع alçak, aşağı 2mütevazi
vazîfe (A) [ 1 [ وظيفه görev 2ödev
vazîfedâr (A-F) [ وظيفه دار ] görevli
vazîfeşinas (A) [ وظيفه شناس ] görevine düşkün
vaziyet (A) [ وضعيت ] durum, konum
vebâl (A) [ وبال ] günah
vecâhet (A) [ وجاهت ] yüz güzelliği
vecd (A) [ وجد ] coşku
vecdâver (A-F) [ وجدآور ] coşkulu, heyecanlandıran
vech (A) [ 1 [ وجه yüz 2sebep, ilgi, münasebet, vasıta 3yüzey
veche (A) [ 1 [ وجهه yüz 2yön, taraf
vecîbe (A) [ وجيبه ] yapılması gereken, görev
vecîz (A) [ وجيز ] özlü
vecîze (A) [ وجيزه ] özdeyiş
vedâ (A) [ وداع ] ayrılış, ayrılma
vedâyi’ (A) [ ودایع ] emanetler
vedîa (A) [ ودیعه ] emanet
vefâ (A) [ 1 [ وفا sözünde durma 2dostluğu sürdürme
vefâ etmek sözünde durmak, vefa göstermek
vefâdâr (A-F) [ وفادار ] vefalı
vefâkâr (A-F) [ وفاکار ] vefalı
vefât (A) [ وفات ] ölüm
vefât etmek ölmek
vefeyât (A) [ وفيات ] ölümler
vefk (A) [ 1 [ وفق uyum 2uygun
vegayrühü (A) [ وغيره ] ondan başka
vegayrühüm (A) [ وغيرهم ] ondan başkaları
veh (F-A) [ وه ] vah
vehb (A) [ وهب ] bağış, vergi
vehbî (A) [ وهبی ] Tanrı vergisi
vehelümmecerrâ (A) [ و هلم جری ] var gerisini kıyas et
vehhâb (A) [ وهاب ] çok bağışlayıcı Tanrı
vehhâbiyyet (A) [ وهابيت ] vehhâbîlik
vehhâbiyyûn (A) [ وهابيون ] vehhâbîler
vehim (A) [ وهم ] kuruntu
vehleten (A) [ وهلة ] ansızın
vehm (A) [ وهم ] kuruntu
vehmî (A) [ وهمی ] kuruntuya dayalı, evham üstüne kurulmuş
vehmnâk (A-F) [ وهمناک ] kuruntulu
veillâ (A) [ والا ] yoksa, aksi takdirde
vekâhat (A) [ وقاحت ] arsızlık, utanmazlık, hayasızlık
vekâlet (A) [ 1 [ وکالت vekillik 2bakanlık 3avukatlık
vekâleten (A) [ وکالة ] vekil olarak
vekâletnâme (A-F) [ وکالت نامه ] vekillik belgesi
vekâletpenâh (A-F) [ وکالت پناه ] sadrazam
vekâyi’ (A) [ 1 [ وقایع olaylar 2savaşlar
vekıs’alâhâzâ (A) [ وقس علی هذا ] bununla kıyasla
vekil (A) [ 1 [ وکيل avukat 2biri tarafından yetki verilmiş 3bakan
velâdet (A) [ 1 [ ولادت doğum 2doğum günü
velâyet (A) [ 1 [ ولایت velîlik 2dostluk 3otorite
velev (A) [ ولو ] olsa da
velhâsıl (A) [ والحاصل ] kısaca, sözün kısası
velî (A) [ 1 [ ولی ermiş, velî 2çocuktan sorumlu olan
velî (F) [ ولی ] ama, fakat
velîahd (A) [ وليعهد ] veliaht
velîk (F) [ وليک ] ama, ancak
velîkin (F) [ وليکن ] ama, ancak
velîme (A) [ 1 [ وليمه ziyafet 2düğün
velûd (A) [ 1 [ ولود doğurgan 2üretken
velvele (A) [ ولوله ] gürültü patırtı
verâ (A) [ ورا ] öte
verâset (A) [ وراثت ] varislik
verd (A) [ ورد ] gül
verem (A) [ 1 [ ورم şişkinlik, şiş 2verem, tüberküloz
verese (A) [ ورثه ] varisler, mirasçılar
verîd (A) [ ورید ] toplardamar
vesâik (A) [ وثائق ] belgeler
vesâil (A) [ وسائل ] sebepler
vesâit (A) [ 1 [ وسائط araçlar 2aracılar
vesâtet (A) [ وساطت ] aracılık
vesâyâ (A) [ وصایا ] vasiyetler
vesîka (A) [ وثيقه ] belge
vesîle (A) [ 1 [ وسيله sebep, bahane 2yol
vesme (A) [ وسمه ] rastık
vesvese (A) [ وسوسه ] kuruntu
veş (F) [ وش ] gibi
veşak (A) [ وشق ] vaşak
veted (A) [ وتد ] kazık
veter (A) [ 1 [ وتر kiriş 2saz teli
vetîre (A) [ 1 [ وتيره üslup 2süreç 3dar yol
veyl (A) [ ویل ] yazık, yazıklar olsun, eyvahlar olsun
vezâif (A) [ وظائف ] görevler, ödevler
vezân (F) [ وزان ] esen
vezâret (A) [ وزارت ] vezirlik
vezîr (A) [ وزیر ] eskiden bakanlık görevini üstlenen kişi
vezn (A) [ وزن ] ağırlık
vezne (A) [ 1 [ وزنه ağırlık 2tartı 3para gişesi
veznedâr (A-F) [ وزنه دار ] gişe görevlisi
vicâhen (A) [ وجاها ] yüzleşerek, yüzüne karşı
vicâhî (A) [ وجاهی ] yüzyüze
vicdân (A) [ وجدان ] iyi ile kötüyü ayırt edip değerlendirme duygusu
vicdânen (A) [ وجدانا ] vicdan bakımından
vidâd (A) [ 1 [ وداد sevgi 2dostluk
vikâye (A) [ وقایه ] koruma
vikâye etmek korumak, esirgemek, kayırmak
vilâdet (A) [ 1 [ ولادت doğum 2doğum günü
vilâyât (A) [ ولایات ] vilayetler
vildân (A) [ 1 [ ولدان bebekler 2köleler
vîrân (F) [ 1 [ ویران yıkık, harap olmuş 2yıkıntı, harabe
vîrân etmek yıkmak, harap etmek
vîrân olmak 1yıkılmak, harap olmak 2perişan olmak
vîrâne (F) [ ویرانه ] yıkıntı alan, harap yer, harap bina
vîrânî (F) [ ویرانی ] haraplık
vird (A) [ ورد ] dua
vird etmek dua etmek
visâk (A) [ وثاق ] antlaşma
visâl (A) [ 1 [ وصال ulaşma, varma 2kavuşma, vuslat
vufûr (A) [ وفور ] bolluk
vuhûş (A) [ 1 [ وحوش vahşiler 2yaban hayvanları
vukû bulmak meydana gelmek, cereyan etmek, gerçekleşmek
vukû’ (A) [ وقوع ] meydana gelme, cereyan etme
vukûât (A) [ 1 [ وقوعات olaylar 2polisiye olaylar
vukûf (A) [ وقوف ] bir konu hakkında geniş bilgi sahibi olma
vukufsuz (A-T) bilgisiz
vuskâ (A) [ وثقی ] sağlam
vusla (A) [ 1 [ وصله ek 2yama
vuslat (A) [ 1 [ وصلت ulaşma 2kavuşma
vustâ (A) [ وسطی ] orta, iç
vusûl (A) [ وصول ] ulaşma, gelme
vusûl eylemek gelmek, ulaşmak
vuzû (A) [ وضوء ] abdest
vuzûh (A) [ وضوح ] açıklık
vücûb (A) [ وجوب ] gereklilik
vücûd (A) [ 1 [ وجود varlık 2beden 3var oluş
vücûd bulmak meydana gelmek, oluşmak
vücûh (A) [ 1 [ وجوه yüzler 2şekiller, tarzlar 3yüzeyler 4ileri gelenler
vüfûd (A) [ وفود ] elçiler
vüfûr (A) [ وفور ] bolluk
vükelâ (A) [ 1 [ وکلا vekiller 2bakanlar
vülât (A) [ ولات ] valiler
vürûd (A) [ ورود ] giriş, geliş
vürûd etmek girmek, gelmek
vüs’ (A) [ 1 [ وسع genişlik 2kapasite 3takat
vüs’at (A) [ 1 [ وسعت genişlik 2kapasite 3parasal yeterlik 4genlik
vüskâ (A) [ وثقی ] sağlam
vüsûk (A) [ 1 [ وثوق sağlamlık 2güvenilirlik
vüzerâ (A) [ وزرا ] vezirler