I.ÜNİTE İLETİŞİM,DİL VE KÜLTÜR
1. İLETİŞİM
Duygu, düşünce ve isteklerin yazı, konuşma ve görsel-işitsel akla gelebilecek her türlü araçla aktarılmasına iletişim denir.
İletişimin kurulmasında altı temel öğe kullanılır:
* Kaynak(Gönderici) * Alıcı
* İleti (Mesaj) * Kanal(İletim yolu)
* Bağlam(Ortam) * Dönüt(Geri bildirim)
* Kaynak(Gönderici) : Duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişiye denir.
* Alıcı : İletilen sözü alan kişiye denir.
* İleti (Mesaj) : Gönderici ile alıcı arasında aktarılan duygu,düşünce ya da isteğe denir.
* Kanal(Araç) : Gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekline denir.
* Bağlam(Ortam): İletişimin gerçekleştiği yere denir.
* Dönüt(Geri bildirim) :Alıcının göndericiye verdiği tepkiye (cevaba) denir.
İletişim Niçin Gereklidir?
• Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır.
• İletişim hayatın vazgeçilmez bir gereğidir.
• Ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarımızı gidermek için iletişim gereklidir.
• Toplumsal yasa vu kuralları sağlıklı bie şekilde işletebilmek için gereklidir.
Gösterge ve Türleri:
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren,düşündüren,onun yerini alabilen,kelime,nesne,görünüş ve olgulara gösterge denir.
Türleri:
a) Dil Göstergesi: Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge: Ülkelerin doğal güzellikleri,yaprakların sararması…
C) Sosyal Gösterge: Trafik ışıkları,görgü kuralları…
İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?
* Dil göstergeleri : Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.
* Dil dışı göstergeler : Resim,şekil,işaret,hareket,jest ve mimikler bu gruba girer.
2. İNSAN,İLETİŞİM VE DİL
İletişim Türleri:
* Dille gerçekleştirilen iletişim
* Jest ve mimiklerle gerçekleştirilen iletişim
* Resim,şekil,çizgi gibi sembollerle gerçekleştirilen iletişim
* Simgelerle gerçekleştirilen iletişim
Dil Nedir?
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan,kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir anlaşma sistemidir.
Dilin Önemi ve Özellikleri
* Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
* Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
* Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan “dil” ile sağlanır.
* Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
* Dil, canlı bir varlıktır.
* Dil, sosyal bir varlıktır.
* Dil, bir ortaklıktır.
Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi nedir
* Dil birliği, milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
* Bir milletin dili; onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
* Millet için gerekli olan her şey, dilde saklanır.
* Dil; milletin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eder.
* Dil, milleti meydana getiren bireyler arasında ortak duygu ve düşünceler meydana getirir.
* Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır.
Dilin İşlevleri nelerdir
a) Heyecan bildirme işlevi
Of!Canımı sıkma.
b) Göndericilik işlevi
Su,iki hidrojen,bir oksijen molekülünden oluşur.
c) Alıcıyı harekete geçirme işlevi
Aç artık şu kapıyı.
d) Dil ötesi işlevi
Yapım eki almış sözcüklere türemiş sözcük denir.
e) Kanalı kontrol işlevi
f) Şiirsellik işlevi
Avazeyi bu aleme bir Davut gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
3. DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek-görenekleri kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur.
Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sağu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre’nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.
DİL VE KÜLTÜRÜN ORTAK ÖZELLİKLERİ NELERDİR:
a) Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir köprü vazifesi görür.
b) Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasında ortak dil ve kültürün önemli bir payı vardır.
c) Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden önemli izler taşır.
d) Kültür ve dil bir milletin en önemli ortak özelliklerinden-dir.
LEHÇE: Bir dilin tarih içerisinde bilinmeyen bir dönemde kendinden ayrılmış olup büyük farklılıklar gösteren kollarına denir.Örn: Çuvaşça,Yakutça
ŞİVE: Bir dilin bilinen tarihi seyri içinde kendinden ayrılmış olup bazı farklılıklar gösteren kollarına denir.Örn: Kırgızca, Kazakça,Azerice …
AĞIZ: Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir. Yörelere göre söyleyiş farklılıkları vardır ama yazılış aynıdır. Örn: Karadeniz ağzı,Ege ağzı…
KONUŞMA DİLİ VE YAZI DİLİ :
Kelime dağarcığı yazı diline göre sınırlı olan ve günlük hayatta kullanılan doğal dile konuşma dili denir.
Bir ülkede resmi dil olarak kabul edilen ve her alanda aynı kurallarla kullanılan dile yazı dili denir.
Konuşma Dili ve Yazı Dili Arasındaki Farklar :
a) Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
b) Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
c) Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
d) Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
e) Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.
ARGO: Bir dil içinde belli bir grubun sözcüklere yeni anlam-lar vererek kullanmasıyla oluşan konuşma şekline denir.
* Bu sözcükler ancak bu grup içinde kullanılır ve bu gruba dahil olan kişiler anlamlarını bilebilir.
* Argo günlük hayatta ve edebiyatta bir malzeme olarak kullanılabilir.
2.ÜNİTE DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN
DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ
Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bu belirsizlik bazı lehçelerin dil durumuna gelmemesi, yani lehçelerin ayrı bir dil olarak sayılıp sayılamayacağı konusunda bir görüş birliğine varılmamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca yeryüzünün bazı bölgelerinde daha işlenmemiş, incelenmemiş, yazı dili durumuna gelmemiş diller bulunmaktadır. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısı ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir.
Dil akrabalığı olan diller, ulusların aynı soydan geldiklerini göstermez. Aynı soydan gelen ve dilleri akraba olan uluslar bulunmakla birlikte, farklı soydan gelen ve aralarında kültürel bağları görülen ve dil akrabalığı olan uluslar da vardır.
Yeryüzündeki diller (dil aileleri) bazı yakınlık ve benzerliklerine göre yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir.
A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri
1. Tek heceli Diller: Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur. Sözcükler ek almadan, büküme (çekime), değişime uğramadan kalmaktadır. Sözcükte vurgu hakimdir. Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır, bir sözcük yerine göre 10-15 anlam kazanabilir.
Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.
2. Eklemeli (Bitişken) Diller: Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir. Getirilen ekler kökle kaynaşmışlardır. Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir. Yeni ekler ulandığında kökte bir değişiklik olmaz. Türkçeye yabancı dillerden giren bazı sözcük köklerine de ekler getirilerek yeni sözcükler türetilir.
Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu- Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
Örnekler:
göz- cü “gözcü”
göz - lük - çü - lük “gözlükçülük”
göz - le - mek “gözlemek”
göz - cü - lük “gözcülük”
okul- laş - ma (oranı)
karar- laş- tır- ıl- mak
baş- la-t- mak “başlatmak” vb.
3. Çekimli (Bükümlü) Diller: Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir. Değişikliğe uğrayan sözcüğün kök durumudur. Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
Arapçada
kal “dedi” (geçmiş zaman)
yekulü “der, söyler” (geniş zaman)
kul “de, söyle” (emir)
Yukarıdaki örnekte eylem çekiminde sözcükte ünlüler değişmektedir. Eylem kökünde “a” olan ünlü, geniş zamanda uzun “û”, emir kipinde kısa “u” ya dönüşür. şiir- eşar “şiirler” alim- ulema “bilginler” vb.
Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.
19
B. Köken Bakımından Dünya Dilleri
Köken bakımından birbirine benzer diller, aynı kaynaktan çıkmış akraba dillerdir, dil aileleridir.
Yeryüzündeki başlıca dil aileleri şunlardır:
1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
a. Asya Kolu:
Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
1. Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da
ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
2. Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
3. İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
2. Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice
3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.
4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.
5. Ural- Altay Dilleri Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Samoyetçe
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
Ural - Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir:
1. Ünlü uyumu vardır.
2 Sondan eklemeli bir yapısı vardır.
3. Sözcüklerde dilbilgisi bakımından erkek ve dişi tür ayrımı yoktur.
4. Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.
5. Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.
6. Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.
TÜRK DİLİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ
Türk dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına göre şöyle sınıflandırılır:
1. Altay Çağı: Altay çağında Türkçe henüz bir dil niteliği kazanmamıştır. Türkçe- Moğolca dil birliğinin görüldüğü dönemdir.
2. En Eski Türkçe Çağı: Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.
3. İlk Türkçe Çağı: MÖ 5. yy - MS 5-6. yy arasını kapsar. Hun İmparatorluğu’nun hakim olduğu dönemdir. Bu dönemde Hun İmparatoru Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı oluşmuştur.
4. Eski Türkçe Çağı: Bu çağ 5. yy - 10. yy arası dönemi kapsar. Türkçenin bilinen en eski örnekleri bu dönemden (8. yy) kalmıştır. Eski Türkçe Çağı, Türk adının kullanıldığı ve ilk Türkçe belgelerin ortaya konulduğu çağdır. Türk adı ilk kez (550-745) yılları arası devlet kuran Göktürklerde kullanılmıştır.
Eski Türkçe Çağı, Göktürkçe ve Uygurca olmak üzere iki döneme ayrılır. Göktürkçe, Çin’in kuzeyinde bugünkü Moğolistan’da büyük bir göçebe devleti kuran Göktürklerin dilidir. Bu dönemde Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan Anıtı yazılmıştır.
Uygurca ise yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Bu dönemde Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizm’e ait bazı dinî metinler yazılmıştır.
Eski Türkçe Çağından örnekler:
Kültigin Yazıtı
Üze kök tengri, asra yağız yer kılundukda, ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi oğlınta üze eçüm apam Bumin Kağan, İstemi Kağan olurmuş. Olurupan Türk bodunıng ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.
E ANLATIM 1
PRENS PAPAMKARA VE KALYANAMKARA HİKÂYESİ
Taşgarus ilinçüke atlanturdı erti. Balık taştın tarıgçılarag körür erti. Kurug yerig suvayu öl yeri tarıyu, kuş kuzgun sukar yulıyur, sansız tümen özlüg ölürür.
5. Orta Türkçe Çağı: 10. ve 16. yüzyıllar arası kullanılan Türkçe dönemidir. Türkler İslâmiyet’i bu dönemde kabul etmişlerdir. Bu dönemde eski Türkçe özellikleri korunmakla birlikte din yoluyla Arapçadan, Farsçadan yeni yeni sözcükler dilimize girmeye başlamıştır.
Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.
1. Doğu Türkçesi (Çağatayca)
2. Batı Türkçesi (Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmence)
3. Kuzey Doğu Türkçesi (Kırgızca ve Kazakça)
6. Yeni Türkçe: 16.- 20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi, Çağatayca, Özbekçe vb. dillerden oluşur.
7. Modern Türkçe: 20. yüzyıl ve günümüz Türkçesini kapsar.
5
Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur:
11-12 ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hâkimdi. Bu dönemde devletin resmî dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili” sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça –Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Bu durumdan Kırşehirli Âşık Paşa şöyle yakınmaktaydı:
“Türk diline kimsene bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi ol dilleri
İnce yolı ol ulu menzilleri”
Bu koşullar altındaki Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 15 Mayıs 1277 yılında şu tarihi fermanı yayımladı:
“Bugünden sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”
Bu ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli olmuştur. Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyad Hamza, Ahmet Fakih, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.
ÖZET
Yeryüzündeki dillerde ses, yapı ve söz dizimi bakımlarından bazı benzerlik ve yakınlıklar görülür. Bunlara dil akrabalığı (ailesi) denir. Dünya dilleri yapı ve köken bakımından olmak üzere iki bölümde incelenir. Yapı bakımından tek heceli diller, eklemeli (bitişken) diller ve çekimli (bükümlü) diller olmak üzere üçe ayrılır.
Köken bakımından Hint-Avrupa dilleri, Hami-Sami dilleri, Bantu dilleri ve Çin-Tibet dilleri ile Ural-Altay dilleri olmak üzere beşe ayrılır. Bunlardan Hint Avrupa dilleri Hint kolu ve Avrupa kolu olmak üzere kendi aralarında ikiye ayrılır. Türkçe yapı bakımından eklemeli; köken bakımından Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna girer.
Türk dili başlangıçtan günümüze gelinceye dek birtakım aşamalardan geçmiştir. Bu aşamalar şöyle sıralanabilir: Altay çağı, En eski Türkçe çağı, İlk Türkçe çağı, Eski Türkçe çağı, Orta Türkçe çağı, Yeni Türkçe çağı ve Modern Türkçe
DİL VE ANLATIM DERSİ 3. ÜNİTE SES BİLGİSİ, YAZIM (İMLA)
DİL VE ANLATIM DERSİ 3. ÜNİTE SES BİLGİSİ, YAZIM (İMLA) KURALLARI NOKTALAMA, TÜRKÇENİN SESLERİ VE ÖZELLİKLERİ, ÜNLÜ VE ÜNSÜZ UYUMLARI, SES OLAYLARI, NOKTALAMA İŞARETLERİ
III.ÜNİTE
SES BİLGİSİ, YAZIM (İMLA) KURALLARI
NOKTALAMA
A. SÖYLEYİŞ( TELAFFUZ)
1. Ses ve Seslerin Kullanımı
Söyleyiş (Telaffuz) : En geniş anlamıyla konuşmayı sağlayan hareketlerin tümüne söyleyiş (telaffuz) denir. Konuşmada ses tonu ve söyleyişin (telaffuzun) önemi büyüktür.
Boğumlama: Seslerden oluşan heceleri gerekli ses değerle-rini vererek bazı sesler ve heceleri atlamadan, değiştirme-den doğru,güzel ve iyi anlaşılabilecek biçimde söylemektir.
Tonlama : Anlatıma duygu, düşünce, heyecan, yumuşaklık, sertlik katmak amacıyla seste yapılan farklılığa tonlama denir. İnsan sesi ton bakımından kalın, ince ve tiz olmak üzere üçe ayrılır.
Vurgu : Konuşma sırasında bazı sözcük veya hecelerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine vurgu denir.Vurgu ikiye ayrılır:
a) Sözcük (Kelime) Vurgusu:
Konuşma sırasında bazı hecelerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine denir.
* Anlatımda vurgu söze duygu değeri katar; söylenen sözün daha anlaşılır olmasını sağlar ve ahengi canlandırır.
* Türkçede genel olarak vurgu son hecededir.
* Yer isimlerinde vurgu ilk veya orta hecededir: Ankara - İstanbul - Sakarya gibi
* Kelimelere ek eklendiğinde, vurgu son heceden bu eke geçer: Kitap – Kitapçı – Kitapçılık – Kitapçılar…
* Tek heceli kelimelerde vurgu yapılmaz.
* Pekiştirme ekleri alan sıfatlardaki pekiştirme ekleri vurguludur.
Dümdüz, Sapsarı, Masmavi
* Birleşik kelimelerde normalde iki vurgu bulunur ancak genelde ilk kelimedeki vurgu daha güçlüdür.
Çanakkale
b) Cümle Vurgusu:
Konuşma sırasında bazı sözcüklerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine denir.
* Türkçede vurgulu sözcük (öğe)yükleme en yakın sözcüktür.
* Vurgulu öğe aynı zamanda cümlenin de en önemli öğesidir.
O elbiseyi dün ben pazardan aldım.
Ben o elbiseyi pazardan dün aldım.
B. TÜRKÇENİN SESLERİ VE ÖZELLİKLERİ
* Türkçede ünlü ve ünsüz olmak üzere 29 ses vardır. Bunların 8 tanesi ünlü, 21 tanesi de ünsüzdür.
ÜNLÜLERİN SINIFLANDIRILMASI:
Dilimizdeki ünlüler söyleniş sırasında dilin, çenenin ve du-dakların aldığı biçime göre sınıflandırılır.
a. Dilin durumuna göre: Dilin durumuna göre ünlüler kalın ve ince olmak üzere ikiye ayrılır.
Kalın ünlüler: a, ı, o, u
İnce ünlüler: e, i, ö, ü
b. Alt çenenin durumuna göre: Alt çenenin durumuna göre ünlüler geniş ve dar olmak üzere ikiye ayrılır.
Geniş ünlüler: a, e, o, ö
Dar ünlüler: ı, i, u, ü
c. Dudakların durumuna göre: Dudakların durumuna göre ünlüler düz ve yuvarlak olmak üzere ikiye ayrılır.
Düz ünlüler: a, e, ı, i
Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
ÜNSÜZLERİN SINIFLANDIRILMASI:
Ünsüzler ağız boşluğundaki boğumlandığı yere (çıkak), sü-rekli söylenip söylenemediğine ve yumuşak (ötümlü) ve sert (ötümsüz) oluşlarına göre sınıflandırılır.
a. Boğumlanmalarına (çıkak) göre:
* Dudak ünsüzleri: Dudakların birbirine dokunmasıyla çıkar: b, m, p
* Diş-dudak ünsüzleri: Üst dişlerin alt dudağa dokunmasıyla çıkar: f, v
* Diş ünsüzleri: Dil ucunun üst dişlere yaklaşmasıyla veya dokunmasıyla çıkar. c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z
* Damak ünsüzleri: Dilin orta kısmının ön damağa ya da dil kökünün art damağa yaklaşmasıyla çıkar. g, ğ, k, y
* Gırtlak ünsüzleri: Bu ses, ciğerlerden gelen havanın ses tellerine çarpmasından ve ağızda hiç bir engele uğramadan çıkmasıyla oluşur. Türkçede gırtlak ünsüzü olarak sadece h sesi vardır.
b. Sürekli söylenip söylenmeyeceğine göre:
Ünsüzlerin söylenirken ses yolunun kapanmasına veya sürekli açık olmasına göre sınıflandırılmasıdır. Ünsüzler söylenirken ses yolu kapanıyorsa süreksiz, sürekli açık kalıyorsa sürekli ünsüzler adını alır. Bunu belirlemek için ünsüzün başına bir ünlü getirilir. Ak, süt, iç seslerini söylerken ses yolu tıkanmaktadır. Özzzzzzzzz, elllllllll, offffff seslerini söylerken ses yolu açık kalmaktadır. Bu özelliğine göre ünsüzler ikiye ayrılır:
* Sürekli ünsüzler: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
* Süreksiz ünsüzler: b, c, ç, d, g, k, p, t
c. Yumuşak ve sert oluşlarına göre:
Ünsüzler ses tellerinde titreşime uğrayıp uğramadığına göre yumuşak (tonlu) ve sert (tonsuz) olmak üzere ikiye ayrılır.
* Yumuşak ünsüzler: Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlerdir. b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
* Sert ünsüzler: Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlerdir. ç, f, h, k, p, s, ş, t
ÜNLÜ VE ÜNSÜZ UYUMLARI
ÜNLÜ UYUMU
Türkçede iki tür ünlü uyumu vardır.
a. Büyük ünlü uyumu:
Dilin durumuna göre ünlülerin kalınlık incelik bakımından uyumudur. Türkçe sözcüklerde ilk hecede kalın ünlü varsa, ondan sonraki hecelerde kalın ünlü; ince ünlü varsa ince ünlü gelir. Bu kurala büyük ünlü uyumu denir.
“Ağaçlar çiçek açtı.” cümlesinde ilk hecede a kalın ünlüsünden sonra a- a- a kalın ünlüleri; çiçek sözcüğünde ise, i, e ince ünlüleri; açtı sözcüğünde a- ı şeklinde kalın ünlüler gelmektedir.
* Türkçe olduğu hâlde bu kurala uymayan bazı sözcükler de vardır. kardeş < karındaş, anne < ana, elma < alma vb. Bu sözcüklerin asılları ünlü uyumuna uyarlar.
* Bazı ekler Türkçe sözcüklere eklendiğinde ünlü uyumuna uymaz.
- yor eki : geliyor, yazıyor, okuyor vb.
- mtrak eki : mavimtrak, yeşilimtrak, sarımtrak vb.
- ki eki : sabahki, akşamki, dünkü vb.
- daş eki : yurttaş, vatandaş, dindaş, yoldaş vb.
- leyin eki : geceleyin, sabahleyin, akşamleyin vb.
- iken eki : silerken, bakarken, yazarken vb.
b. Küçük ünlü uyumu: Küçük ünlü uyumu sözcüklerdeki ünlülerin düzlük yuvarlaklık, darlık-genişlik bakımından uyumudur.
1. Türkçe sözcüklerde düz ünlüler (a, e, ı, i) den sonra düz ünlüler gelir.
2. Yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) den sonra;
a. Düz- geniş (a, e) ya da
b. Dar-yuvarlak (u, ü) gelir.
Bu kurala küçük ünlü uyumu denir.
ÖR: bekledim, kömürlük, gövdesi, umursamaz, tarafsızlık, yorgunluktan
ÖNEMLİ:KÜU, kelimenin tamamında değil, komşu iki hece arasında aranır: yumurtacı, yuvarlaklık, görebilmişti…
* Bazı sözcükler Türkçe oldukları hâlde küçük ünlü uyumuna uymazlar. Armut, çamur, kabuk kavun, avuç, kavuşmak, yağmur vb.
* yor eki KÜU’yu devamlı bozar: olmuyor
ÖNEMLİ: Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde ÜNLÜ UYUMU KURALI aranmaz.
SES OLAYLARI
a. Ünsüz Benzeşmesi(Sertleşmesi – Ünsüz Uyumu): Sonunda f,s,t,k,ç,ş, h,p ünsüzleri bulunan kelimeler “c,d,g” yle başlayan bir ek aldığı zaman ekin başındaki yumuşak ünsüzler sertleşerek “ç,t,k” olur.
sınıf-da değil sınıfta Türk- ce → Türkçe
at-gı değil atkı çiçek- ci değil çiçekçi
1905’te,
* Ünsüz benzeşmesi yabancı dillerden dilimize giren bazı yabancı sözcükler ile birleşik sözcüklerde aranmaz.
İstikbâl, mahdut, makbul, işgal, meşgul ile akbaba, kurtdereli, üçgen, Akdeniz, kırkbayır vb.
b. Sert Ünsüzlerin Yumuşaması (Ünsüz Değişimi)
Sözcük sonlarındaki sert ünsüzler (ç, k, p, t) sesli harfle başlayan bir ek aldıklarında yumuşarlar: ç – c ; k – ğ ; p – b ; t – d olur. Bu kurala sert ünsüzlerin yumuşaması denir.
ağaç – ağacı ekmek – ekmeği
söğüt – söğüde kitap – kitaba vb.
* Tek heceli sözcükler ile yabancı dillerden dilimize giren bazı sözcükler bu kurala uymaz.
iç- içi ; ok- oku; kırk- kırkı; kata - kata; yat - yatı vb. gayret - gayreti; ehemmiyet- ehemmiyeti vb.
hukuk - hukuku ; millet- milleti vb.
c. Ünlü türemesi:
* -cık / -cik eki alan bazı kelimelerde araya bir ünlünün girdiği görülür:
Bir-cik→biricik, az-cık→azıcık, genç-cik → gencecik, dar-cık→daracık…
* Pekiştirilmiş bazı kelimelerde de ünlü türemesi olabilir:
Yalnız → yapayalnız, çevre → çepeçevre, gündüz → güpegündüz, düz → düpedüz, çıplak →çırılçıplak
d. Ünsüz türemesi:
*Bazı birleşik fiillerin oluşumunda ünsüz türemesi görülür:
Af etmek – affetmek his etmek – hissetmek
*Bazı sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde sözcüklerde aynı türeme ortaya çıkar.
Örnek : af-ı = affı had-i = haddi hak-ı=hakkı
*Ünlüyle biten sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde, Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana gelemeyeceği için bu ünlülerin arasına “y,ş,s,n” ünsüzlerinden uygun olan biri gelir. Bu ünsüz türemesine kaynaştırma da denir. Örnek :
oku-y-an okuyan baba-s-ı babası
yedi-ş-er yedişer elma-n-ın elmanın
e. Ünlü Düşmesi:
* İki heceli olan kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında ikinci hecelerinde bulunan ünlüyü düşürürler.
Omuz - um = omzum oğul - u = oğlu
* Baz birleşik fiillerin oluşumunda ünlü düşmesi olur:
Kahır olmak =Kahrolmak Sabır etmek= Sabretmek
* Bazı sözcükler yapım eki alırken ünlü düşmesi olur:
İleri – le – mek =ilerlemek koku – la – mak=koklamak
f. Ünsüz Düşmesi:
* -cek ,-cak küçültme eki alan bazı kelimelerde olur:
Küçük-cük=küçücük minik-cik=minicik
* Bazı sözcükler yapım eki alırken ünsüz düşmesi olur:
Yüksek-l-mek=yükselmek Alçak-l-mak=alçalmak
g. Ünlü Daralması:
* Fiillerin sonlarında bulunan geniş ünlüler (a, e) “-yor” ekinin darlaştırıcı özelliğinden dolayı daralarak, (ı, i, u, ü) dar ünlülerine dönüşür. Buna ünlü daralması denir.
bekl-e-yor > bekl-i-yor
kalm-a-yor > kalm-ı-yor
özl-e-yor > özl-ü-yor
soll-a-yor > soll-u-yor
*Tek heceli olan “de- ,ye-“ fiillerinde de darlaşma görülmektedir:
De-y-en=diyen ye-yor=yiyor
De-y-erek=diyerek ye-y-en=yiyen
Türkçenin başlıca ses özellikleri şunlardır:
1. Türkçe sözcükler büyük ve küçük ünlü uyumuna uyar. Ancak bu kurala uymayan çok az sayıda sözcük ve ekler vardır.
2. Türkçe sözcüklerde ilk heceden sonra (ikinci üçüncü hecelerde) o, ö ünlüsü bulunmaz. Bulunan sözcükler Türkçe değildir. Atom, horoz, radyo vb.
3. Türkçede uzun ünlü yoktur, âlim, nâzım, âşık gibi sözcükler Türkçe değildir.
4. İki ünlü yan yana gelmez. İki ünlü yan yana geliyorsa araya bir kaynaştırma sesi (harfi) girer. Oku-y-an, bağla-n-acak, masa-s-ı vb.
İki ünlü yan yana bulunan saat, şair, şiir, fiil, muayene, reis, maalesef vb. Türkçe değildir.
5. Türkçe sözcüklerde f, h, j sesi yoktur. Mahkeme, tüfek, jilet, jandarma, ajanda, vb.
Ancak tabiat taklidi seslerden oluşan sözcükler bu kuralın dışındadır. Fısıldamak, of, vb.
6. Türkçede c, ğ, l, m, n, r, v, z sesleri sözcüğün başında bulunmaz. Yani bu seslerle başlayan sözcükler Türkçe değildir.
Cami, lâle, marul, nane, raf, vazife, zerdali vb.
7. Sözcük sonunda b, d, c, g sesleri bulunmaz. Kitab, derd, ilac, vb. Bu seslerle biten sözcükler kitap, dert, ilaç biçi-
minde söylenir.
8. Sözcüğün başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Bulunanlar Türkçe değildir. Plan, kredi, tren.
9. Sözcüğün sonunda üç ünsüz ses yan yana bulunmaz. Bulunanlar Türkçe değildir. Sfenks, kontr
10. Sözcük kökünde aynı cinsten iki ünsüz yan yana bulunmaz. Millet, hürriyet, tasavvur, hassas vb. Türkçe değildir.
C. YAZIM (İMLA) KURALLARI
a. Büyük harflerin yazımıyla ilgili bazı kurallar:
* Belli bir tarih bildiren ay, gün adları büyük harfle başlar.
23 Ekim 1923 Cuma günü
*Ay ve gün adları yanlarında sayı olmadan kullanıldıklarında
küçük harfle başlayarak yazılır.
Bu yıl şubat ve mart ayları çok soğuk geçti.
* Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları büyük harfle başlar.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Sayın Ali Kaya, Ahmet Bey, Dursun Efendi, Doktor Behcet Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Prof. Dr. Talât Tekin, Deli İbrahim, Avcı Mehmet Paşa vb.
* Akrabalık bildiren sözcükler başa gelmediği sürece büyük harfle başlamaz:
Zeynep teyze – Ahmet dayı
Dayı Ahmet – Baba Kemal
* Millet, kavim, boy, oymak, din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler büyük harfle başlar:
Türk, Türkler, Yunan, Alman, Arap…
Oğuz, Kazak, Tatar, Özbek, Tacik…
Müslüman, Musevî, Hıristiyan…
Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık…
Şiilik, Budizm, Malikîlik, Hanefîlik…
Hanefî, Şafiî, Alevî, Budist, Katolik…
* Dil ve lehçe isimleri büyük harfle başlar:
Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince…
* Yön bildiren kelimeler bir bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır.
Kuzey Kıbrıs’a tatile gittik.
Kıbrıs’ın kuzeyine tatile gittik.
Doğu Anadolu’nun coğrafyası…
Anadolu’nun doğusundaki dağlar…
* Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay kelimeleri terim olarak kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar:
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.
b. Sayıların yazımıyla ilgili bazı kurallar :
* Sayılar rakamla da yazıyla da yazılabilir. Bununla ilgili kesin bir kural olmamakla beraber uygulamada edebî karakter gösteren sayılar yazıyla yazılır.
Otuz beş yaş şiirini çok severim.
İki hafta sonra mahalleden taşınacağız.
* Buna karşılık ölçü ve istatistiksel veri ifade eden sayılar rakamla yazılır. 100 lira, 15 kilogram, 20 metre, 150 kilometre
* Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir. On ikiye beş kala, beşe çeyrek kala, yediyi on üç geçe vb.
* Sıra sayıları rakamla da yazıyla da yazılabilir. Rakamla yazıldığında, rakamdan sonra nokta konur veya rakamdan sonra kesme işareti konularak ek yazıyla yazılır.
3. gün, 5. sıra, 6. madde; 3’üncü gün, 5’inci sıra, 6’ıncı madde vb.
* Üleştirme sayıları yazıyla gösterilir İkişer, üçer, onar, beşer beşer, ikişer ikişer vb.
* Birden fazla sözcükten oluşan sayılar ayrı yazılır.
Bir yıl üç yüz altmış beş gündür.
saat dokuzu beş geçe vb.
c. Ek olan -ki ile bağlaç olan “ki”nin yazımı :
* Türkçede ek olan- ki kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
Sınıftaki çocuk / elindeki kitap =Sıfat yapan “-ki” eki
Elindekini masaya bıraktı.=İlgi zamiri olan “-ki” eki
* Bağlaç olan “ki” bağımsız bir sözcük olarak daima ayrı yazılır.
Soğuk su içme ki hasta olmayasın.
Bir de baktım ki kimse kalmamış.
Ben yorulmadım ki.
d. Ek olan -de ile bağlaç olan “de”nin yazımı :
* Türkçede ek olan -de kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
Elinde mavi bir çanta vardı.
Etrafında kimse yoktu.
Ne ben senin köyünde edebilirim, ne sen benim obamda.
* Ek olan - de, bağlı olduğu sözcüğün son hecesine ünsüz benzeşmesi bakımından uyar. - de / - da ekleri -te / -ta’ya dönüşür.
Sokakta yalnız yürüyordu.
Aradıklarını bu kitapta bulabilirsin.
* Cümle içinde dahi anlamına gelen “de, da” bağlacı bağımsız bir sözcük olarak ayrı yazılır.
Gel Osman’ım, otur da yemek ye.
Zeynep akıl etti de başına bir kova su döktü.
e. Birleşik sözcüklerin yazımı ile ilgili bazı kurallar :
Türkçede birleşik sözcükler genelde şu yollarla oluşturulur:
1. İki sözcüğün araya ek alamayacak biçimde birleşmesiyle oluşurlar:
Açıkgöz - Hanımeli
2. En az birisinin gerçek anlamının dışında kullanılmasıyla oluşurlar: ateşböceği, yerelması, adamotu vb.
3. Ses aşınmasıyla (ünlü düşmesiyle) oluşurlar:
cuma-ertesi cumartesi
kahve-altı kahvaltı
pazar- ertesi pazartesi vb.
Birleşik Sözcüklerin Yazımı:
Birleşik sözcüklerin bir kısmı bitişik bir kısmı da ayrı yazılır.
A. Bitişik yazılan birleşik sözcükler
1. Ses düşmesine (aşınmasına) uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
kahve-altı - kahvaltı
pazar- ertesi - pazartesi
sütlü-aş - sütlaç
ne asıl - nasıl
kayın-ana - kaynana vb.
azletmek, emretmek, hükmolunmak, nakletmek vb.
2. Birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
aslanağı (bitki), gelinparmağı (üzüm), aslanpençesi (bitki), kuşburnu (bitki), deveboynu (boru), itdirseği (arpacık), kızılkanat (balık) vb.
3. Birleşik fiiller bitişik yazılır
düşünebilmek, yapabilmek, uyuyakalmak, gidedurmak, çıkagelmek, uçuvermek vb.
4. Ev, ocak ve yurt kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır:
Bakım evi, aş evi, radyo evi, sağlık ocağı, öğrenci yurdu…
B. Ayrı yazılan birleşik sözcükler
1. Etmek, olmak, vb. yardımcı fiillerle kurulan birleşik fiillerde, isim herhangi bir ses düşmesine uğramazsa bu tür birleşik fiiller ayrı yazılır.
arz etmek, alay etmek, not etmek söz etmek, yok olmak, ilan etmek vb.
2. Birleşme sırasında anlam değişikliği olmayanlar ayrı yazılır.
ada balığı, kırlangıç balığı, iskele kuşu, Ankara keçisi, ardıç otu, sakız ağacı, ateş çiçeği, kuş üzümü, çavuş üzümü, kuru fasulye vb.
3. Sıfat tamlaması yapısındaki birleşik sözcükler ayrı yazılır.
akar amber, çalar saat, döner ayna, döner kapı, yatar koltuk, çıkmaz sokak, yazar kasa, görünmez kaza vb.
Not:Birleşik sözcükler ile ayrı yazılan birleşik sözcükler için Türk Dil Kurumu yayınlarından Yazım Kılavuzu’na bakınız.
f. Kısaltmaların yazımı :
* Kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme ile ayrılır. Ekler son harfin okunuşuna göre belirlenir; kelimenin uzun şeklinin okunuşuna göre değil:
MEB’e, TBMM’nin,
TCDD’ne değil TCCD’ye, İTÜ’nden değil İTÜ’den
D. NOKTALAMA İŞARETLERİ
a. Nokta (.) :
*Nokta bir duygu, düşünce ve isteği tam olarak anlatan cümlenin sonuna konur.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi.
Ak akçe kara gün içindir.
* Kısaltmalardan sonra kullanılır. Prof. (profesör), Dr. (Doktor), Cad. (Cadde), Alb. (Albay) T. (Türkçe), Fr.
Ancak bazı kısatmalardan sonra nokta kullanılmaz.
TDK (Türk Dil Kurumu) TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) MEB (Millî Eğitim Bakanlığı)
* (i)nci anlamında sayılardan sonra sıra bildirmek için kullanılır.
IV. Murat, II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet), 20. cadde, 21. yüzyıl
* Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları ayırmak için kullanılır.
1.6.2006, 19.5.1919, 1.10.2006
Tarihlerde ay adı yazıyla gösterildiğinde araya nokta konmaz.
1 Haziran 2006, 19 Mayıs 1919, 1 Ekim 2006
* Bir yazıda madde numaralarından sonra konur.
I. 1. A. a.
II. 2. B. b.
b. Virgül (,) :
*Bir cümlede arka arkaya sıralanan eş görevli sözcükleri ve sözcük gruplarını ayırmak için kullanılır.
Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?
* Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Fakat yol otomobillere yasak olduğundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez.
* Cümle içinde ara sözleri ayırmak için kullanılır.
Şimdi, efendiler, müsade buyurursanız, size bir sual sorayım.
* Hitap için kullanılan sözcüklerden sonra kullanılır.
Sayın Başkan,
Değerli arkadaşım,
* Anlama güç katmak amacıyla kullanılan sözcükler arasında kullanılır.
Kanun diye, kanun diye kanun tepelerdi.
c. Noktalı virgül (; ) :
*Cümle içinde virgül bulunan eşit bölümleri, türleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Türkçeden, tarihten yedişer; fizikten, kimyadan beşer numara aldı.
*Biçimce aynı, anlamca birbirine bağlı cümleler arasında kullanılır.
Vatan için ölmek de var;fakat borcun yaşamaktır.
Çok çalışmalıyız; çünkü başarının anahtarı çalışmaktır.
d. İki nokta ( : ) :
* Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur: Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.
* Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur:
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Yahya Kemal Beyatlı)
* Yazıda karşılıklı konuşmanın başlayacağını, birisinin söze başlayacağını belirtmek için kulanılır.
Dizdarbaşı:
- Ali Usta dükkanı arayacağız, dedi.
Koca Ali cevap verdi:
- Niçin?
e. Üç nokta (…) :
*Tamamlanmamış cümlelerin sonunda kullanılır. Cümleye susma anlamı katar.
- Anneniz nasıl oldu?
- Onu dün…
* Kaba sayıldığı için veya bir başka nedenden dolayı açıklanmak istenmeyen sözlerin yerine üç nokta konur.
Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz.
* Bir metinde alınmayan cümle veya bölümlerin yerine kullanılır :
Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé’nin mısraını hatırladı: “Meçhul bir felâketten buraya düşmüş…”
(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur)
* Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayaline bırakıldığını göstermek için kullanılır.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı…
Faruk Nafiz Çamlıbel
f. Soru işareti (?) :
*Soru anlamı bildiren cümlelerin sonunda kullanılır.
– Beyim, dedi. Bunu satmıyor musunuz?
– Hangisini?
– Şu keçeyi canım!
Kenan Hulusi Koray
* Bilinmeyen yer, tarih vb. durumları belirtmek için kullanılır.
Türk halk felsefesinin, Türk nükteciliğinin ve mizah dehasının büyük mümessili Nasreddin Hoca da (Hâce Nasirüddin) bu asırda yaşamıştır (1208 ?-1284).
* Bir bilginin kuşkuyla karşılandığı durumlarda kullanılır.
Ankara’ya üç(?) saatte gelmiş.
* Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur:
Ruhunu karartan neydi, yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakıyordu?
g. Ünlem işareti (!) :
*Sevinç, coşku, heyecan, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerden sonra kullanılır.
Ey Türk Gençliği!
Yaşa! Varol!
– Nasıl yaparsın bunu!
* Seslenme ve hitap sözlerinden sonra kullanılır.
– Ak tolgalı Beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Yahya Kemal Beyatlı
* Bir söze alay, kinaye ve küçümseme anlamı kazandırmak içinde kullanılır.
Çok bilgili (!) olduğunu söylüyor.
Evi biriktirdiği (!) parayla almış.
h. Kısa çizgi (-) :
*Sözcükler bölünürken satır sonunda kullanılır.
* Dil bilgisinde sözcüklerde kök ve ekleri ayırmak için kullanılır.
baş-kan “başkan” baş-ar-mak “başarmak” baş-ak “başak”
* Eski harflerle yazılmış metinlerdeki tamlama ve bileşik sözcüklerin Latin harflerine çevrilmesinde ögeleri ayırmak için kullanılır.
Divanü Lûgati’t - Türk
bi-çâre
Hakimiyet-i Milliye
menfaat-perest vb.
* Bazı terim, kuruluş ve şehir adları arasında kullanılır.
Eğitim-öğretim, ad-soyad
Fen-Edebiyat Fakültesi vb.
Türkçe- Fransızca Sözlük
Ankara- İstanbul yolu vb.
* Matematikte çıkartma işareti olarak kullanılır.
27 - 17 = 10
ı. Uzun çizgi (–) :
*Satır başında konuşmaları göstermek için kullanılır.
– Buraya yeni mi taşındınız?
– Kaç yaşındasın?
* Tiyatro eserlerinde konuşanın adından sonra kullanılır.
SÜTÇÜ– Hanım abla kaç litre süt alacaksın?
PİŞEKAR– Sana oraya git demedim, zihninden orasını bir geçir.
KAVUKLU– Zihnimin gözü ufaktır geçmez efendim.
i. Tırnak işareti (“…”) :
*Herhangi bir metinden ya da başka bir kişiden alınan bölümleri ve sözleri göstermek için kullanılır.
Deveye, “Neden boynun eğri?” diye sormuşlar. O da “Nerem doğru ki?” demiş.
* Özel olarak belirtilmek istenen sözleri göstermek için kullanılır.
Tam bir cümlenin sonuna “nokta” konur.
j. Ayraç (Parantez) ( ( ) ) :
*Cümlenin yapısıyla ilgili olmayan açıklama ve sözler ayraç içine alınır.O tarihte (1980) henüz sen yoktun.
* Tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak için kullanılır.
Kavuklu- Pekâla (Düşünür.) Buldum, ne olacak?
k. Kesme işareti ( , ) :
* Aşağıda sıralanan özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:
Kişi adları, soyadları ve takma adlar: Atatürk’üm, Fatih Sultan Mehmet’e, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Sultan Ana’nın, Yurdakul’dan, Kâzım Karabekir’i, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’tan, Refik Halit Karay’mış, Ahmet Cevat Emre’dir, Namık Kemal’se.
*Yabancı özel adlardan sonra getirilen çokluk ve yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılır.
Nice’ler (Nisler) Bordeaux’lu (Bordokslu)
*Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.
MEB’in, TDK’nin, TV’ye, mm’yi, cm’den
*Cümlede rakamları ayırmada kullanılır.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi.
2’inci kat,
* Manzum yazılarda ölçü gereği düşürülen harfin yerine kullanılır.
Şu karşıki yüce dağlar
Acep bizim dağlar m’ola?
Kara yaslı benim anam
Oğul der de ağlar m’ola?
Sümmani