Haşr suresini üç bölüme ayırmak mümkündür. 1 ila 10. ayetlerinin
oluşturduğu birinci bölüm, göklerde ve yerdeki bütün varlıkların Allah’ın
yüceliğini dile getirdiğini, O’nun güçlü ve hikmet sahibi olduğunu bildiren
bir ayetle başlar. Savaş yapmadan elde edilen başarının sırf Allah’ın izni ve
yardımıyla meydana geldiğini, bunu daha önceden Nadîroğulları Yahudilerinin
de Müslümanların da beklemediğini belirten ikinci ayetin
sonunda bu olaydan herkesin ders alması gerektiği vurgulanır. Üçüncü ayette yemini bozmuş, inanç ve değerlerine bağlılığını yitirmiş bir topluluk için sürgünün en hafif ceza olduğu, aslında böyle bir toplumun dünyada da
âhirette de daha ağır cezaları hak etmiş bulunduğu açıklanır. Bunun ardından
Allah’ın, antlaşmayı bozan fâsıkları rezil ve rüsva edeceğine dikkat çekilir. 7-
8. ayetler, gayrimüslimlerden silah kullanmadan elde edilen ve İslâm
devletinin gelir kaynakları arasında yer alan feyin taksim esaslarını
belirlemektedir. Ayrıca ayette, gerek fey ve ganimet gibi devlet mallarının
kullanımı gerekse diğer dinî, hukukî ve ahlâkî konularla ilgili olarak Hz. Peygamber’in ortaya koyduğu sarih hükümlerin değiştirilemez olduğuna da
işaret edilmektedir. Medineli ensarın Mekkeli muhacirlere karşı beslediği
kardeşlik duygularını, bunun sonucu olarak kendilerine kucak açıp öz canlarına tercih etmelerini anlatan 9. ayet, İslâm toplumundan beklenen ve
Kur’ân-ı Kerîm’in geneline hâkim olan sosyal dayanışma ruhunun karakteristik ifadelerini kapsar. En büyük kurtuluşun insanın bencillikten, nefsinin çıkar düşüklüğünden uzaklaşması ile elde edebileceğinin altını çizer. Nitekim 10. ayet, diğer Müslümanların da aynı kardeşlik duygularını taşımaları gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca iman edenlerin birbirine karşı yüreklerinde kin tutamayacakları bildirilir.
11 ila 17. ayetlerin yer aldığı ikinci bölümde münafıklarla Yahudilerin
sürgünden önceki ilişkilerinden bahseden ayetler, münafıkların ve Ehl-i
kitap’tan oldukları hâlde imanlarını kaybetmiş olanların birbirlerine nasıl
yalan söylediklerini, sözlerinden nasıl döndüklerini ve birbirlerinin aleyhinde
nasıl çalıştıklarını gözler önüne serer. Bunların kendi çıkarlarını düşündükleri,
asla fedakârlığa yanaşmadıkları, dışarıdan bakılınca bütünlük içinde bir
topluluk izlenimi vermelerine rağmen gönüllerinin birbirinden kopuk olduğu
anlatılır. Onlar birbirlerini baştan çıkarma hususunda şeytana benzerler;
birbirlerini kurtarmaya gelince de herkesin kendi başının çaresine bakması
gerektiğini öne sürerler. Bu ayetler, dolaylı olarak Müslümanlara böyle
olmamaları gerektiği yolunda yapılan uyarılardır. Bu bölüm zalimlerin
yerinin ateş olduğunu bildiren bir tehditle son bulur.
18 ila 24. ayetlerin oluşturduğu üçüncü bölüm ise, Allah’tan korkmayı ve
ebedî hayat için hazırlık yapmayı öğütleyen ayetle başlar. Dünyadaki bütün
kötülüklerin Allah’ı ve ahireti unutmaktan ileri geldiğine işaret edilir. Müslü-
manların böyle olmamaları ve fâsıklardan uzak durmaları istenir. Cehennem
ehliyle cennet ehlinin eşit olmadığı, esas kurtulanların cennet ehli olduğu
vurgulanır. Kur’ân’da verilen misaller insanların düşünmesi ve ibret alması
için ortaya konmuştur. 21. ayette Kur’ân’ın, bir dağa indirilmiş olsaydı dağı
parça parça edeceği ifade edildikten sonra tevhid inancının özünü teşkil eden
son üç ayette Allah’ın birliği, yüceliği, eşsizliği, rahmet ve merhameti, gücü
ve kudreti dile getirilir. Göklerde ve yerdeki her şeyin Allah’ı tespih ettiğini
bildiren ayetle başlayan sure, yine göklerde ve yerdeki her şeyin Allah’ı
tespihe devam etmekte olduğunu haber veren ayetle son bulur. Aynı şekilde
birinci ayet gibi sonuncu ayet de, “O, üstün kudret sahibidir; her buyruğu ve
her fiili mutlak isabetlidir!” anlamına gelen ifadeyle biter.
Haşr suresinde, dış düşmanlara ve içerideki münafıklara karşı dikkatli ve
tedbirli olmayı öngören ayetlerin yanında bazı hikmetli öğütlere, hukukî
hükümlere, ahlâk ve eğitimle ilgili ilkelere de yer verilmiştir. Bütün bunlardan daha önemlisi tevhid inancıyla ilgili ayetlerdir. Özellikle surenin sonunda yer alan ve Cenâb-ı Hakk’ın birliğini, yüceliğini, sonsuz azamet ve merhametini bildiren ayetler, insan kalbine tevhid akîdesini ve Allah sevgisini
yerleştirmek amacını gütmektedir.