GİRİŞ
1. Toplumun tarifi kısaca nasıl yapılabilir?
Cevap: 1. Toplum, insan davranışlarını hem hürriyete
kavuşturan hem de sınırlandıran, öte yandan
gruplaşmalara ve bölünmelere yol açan değişken bir
sosyal örgütler ve ilişkiler ağı şeklinde tanımlanabilir.
2. Toplumsal ilişkiler bağlamında fiziki ilişki nedir
örneklendiriniz?
Cevap: Varlıkların birbiriyle haberleşmeden ve
varlıklarının bilincine ermeden kurdukları ilişkiler fizikî
ilişkidir. Bir bilgisayarla masa arasında, dünya ile güneş
arasında, ateşle duman arasında, iki kimyasal unsur
arasındaki ilişkiler böyledir.
3. Toplumsal ilişkiler bağlamında sosyal ilişki nedir
açıklayınız?
Cevap: Eşyanın karşılıklı haberciliği temeline dayanan
ilişkiye sosyal ilişki denir. Toplum, sosyal varlıkların,
birbirinin varlığını tanımalarıyla ortaya çıkmış usullerle
karşılıklı davranışlarda bulundukları yerde vardır.
4. Sosyal ilişkiler açısından kurum(müessese) kavramı
nedir?
Cevap: İnsanlar, birlikleri meydana getirdikleri zaman
genel faaliyetlerin çabuk yerine getirilmesi ve üyelerin
birbiriyle olan ilişkilerinin düzene konulması için usuller
ve davranış kuralları meydana getirmek zorundadırlar. Bu
usul ve davranış kurallarına kurum (müessese) denir.
Başka bir anlatımla, bir menfaat birliğini meydana getiren
fertlerin, bu birliği yürütebilmek, fonksiyonlarını yerine
getirebilmek üzere kurdukları veya kurulmuş olarak
buldukları usullere kurum (müessese) denir.
5. Sosyal ilişkilerde birim ve kurum tanımları arasındaki
fark nedir açıklayınız?
Cevap: Eğer bir şeyi organize olmuş bir grup olarak
dikkate alıyorsak o şey bir birlik, bir muamele şekli olarak
ele alıyorsak o takdirde bir kurumdur. Birlik üyeliğe,
kurum ise hizmet usul ve araçlarına delâlet eder. Bu
durumda bir okul, öğretmenler ve öğrenciler grubu olarak
düşünüldüğünde bir birlik, bir eğitim ve öğretim sistemi
olarak ele alındığında bir kurumdur. Kurumlar insan
faaliyetlerinin ürünleri oldukları halde genellikle insanlara
hâkim olurlar.
KÜLTÜR VE MEDENİYET NE DEMEKTİR?
6. Taylor’a göre kültürün tanımını yapınız ve açıklayınız?
Cevap: Kültür bilgiyi, imanı, sanatı, ahlâkı, hukuku, örf
ve âdetleri ve insanın toplumun bir üyesi olması
dolayısıyla kazandığı diğer bütün maharet ve alışkanlıkları
ifade eden karmaşık bir bütündür.
7. Ziya Gökalp’e göre kültürün tanımını yapınız?
Cevap: Ziya Gökalp’e göre kültür, bir milletin dinî,
ahlâkî, hukukî, aklî, bediî, lisanî, iktisadî, fennî
hayatlarının aklî bir bütünüdür. Böylece Gökalp, belirli bir
topluma ait sosyal davranışların kültürü meydana
getirdiğini ifade etmekte, kültürde millî özellikler
görmekte ve bu sebeple genellikle millî kültür tabirini
kullanmaktadır.
8. Bilim adamlarına göre Kültür ve Medeniyet nasıl
tanımlanmaktadır?
Cevap: Bazı bilim adamları kültürün manevî unsurlarını
kültür, maddî ve teknik unsurlarını medeniyet olarak
değerlendirmişlerdir. Bir kısım ilim adamları da;
medeniyet, milletlerarası ortak değerler seviyesine
yükselen kültür unsurlarıdır, tanımını yapmışlardır.
9. Batı medeniyetine bağlı milletlerde kültür ve medeniyet
anlayışı nasıl görülmektedir?
Cevap: Batı medeniyetine bağlı milletlerden her biri ayrı
bir kültür topluluğudur. Bilimde benzer anlayış içinde
olmalarına, tekniği üretme ve kullanmada birbirlerine
yakın yollar izlemelerine rağmen dilleri, gelenek ve
görenekleri, ahlâk anlayışları, edebiyatları, masalları,
destanları, güzel sanatları, folkloru ve hatta giyinişleri aynı
değildir. Hepsi Hıristiyan oldukları halde din karşısındaki
tutumları da farklı olabilmektedir.
10. İslam medeniyetine bağlı milletlerde kültür ve
medeniyet nasıl görülmektedir?
Cevap: İslâmiyet de çok geniş bir alana yayılmış ve
değişik milletler bu dini benimsemişlerdir. Müslüman olup
İslâm medeniyeti havzasında yer alan milletlerin ortak
İslâm medeniyetinden ayrı millî kültürleri vardır. Bu
husus sanatta, örf ve âdetlerde, giyimde özellikle kendisini
gösterir. Hindistan’da yapılan bir mimari eser, meselâ bir
cami ile Anadolu veya Fas’ta yapılan bir cami farklı
mimarî özellikler taşır.
KÜLTÜR VE MEDENİYET ARASINDAKİ FARKLAR
11. Ziya Gökalp’e göre kültür ve medeniyet arasındaki
başlıca farklar nelerdir?
Cevap: Ziya Gökalp’e göre kültür milli, medeniyet ise
milletlerarasıdır. Mesela, batı medeniyetini temsil eden
milletler ortak bir medeniyeti benimsedikleri halde dikkat
edilirse aynı medeniyetin içinde İngiliz, Fransız, Alman,
Amerikan hatta Rus kültüründen söz edilebilmektedir.
12. Ziya Gökalp’e göre amaç ve araç arasında kültür ve
medeniyet arasındaki farkı açıklayınız?
Cevap: Medeniyet, insanın fayda elde etmek düşüncesiyle
bir amaca erişmek için kullandığı araçların tümünü ifade
eder. Kültürler ise kendi başlarına amaç olan şeylerdir. Bu
bakımdan bir spor faaliyeti kültürü, spor salon veya
aletleri medeniyeti; okumak ve bilgi edinmek kültürü,
bunu sağlamak için üretilen kâğıt, kalem, matbaa vb.
medeniyeti ifade eder.
13. Toplumsal olaylar nasıl gelişir?
Cevap: Toplumsal olaylar sebep-sonuç ilişkisi içinde
gelişir. Bu olayların öznesi insandır. Araştırmalar
göstermiştir ki tarihte ne kadar geriye gidilirse gidilsin
temel insan davranış ve eğilimlerinde çok büyük
farklılıklar görülmemektedir. Bu nedenle yeryüzünde
geçmişte yaşamış, bugün yaşamakta olan değişik insan
topluluklarının ortaya çıkardıkları kültür ve medeniyet
unsurlarında benzerlikler ve ortak yönler bulmak her
zaman mümkündür. İnsanın bulunduğu her yerde mutlaka
kültür ve medeniyet izlerine rastlanır. Bu, birlikte
yaşamanın ve ortak amaçlara yönelmenin doğal
sonucudur.
KÜLTÜR UNSURLARI
14. Bir kültürün meydana gelmesindeki temel ihtiyaçlar
nedir?
Cevap: Bir kültürün meydana gelmesi ve gelişmesi,
insanın, biyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını
karşılama isteğine bağlıdır. Bu ilk ve temel ihtiyaçlar
kültürün meydana gelmesine sebep olur. Bu üç tür
ihtiyacın tatmininde rol oynayan her vasıtaya kültür
unsuru denir. Bunların meydana getirdikleri birleşimlere
de kültür faaliyetleri denmektedir.
15. Maddi kültür unsurlarının toplumsal hayattaki yeri
neresidir örneklendiriniz?
Cevap: Maddî kültür, insan eliyle yapılan alet, eserler ve
el emeği yeteneğinin hammaddeyi işlemesiyle oluşur.
Maddî kültür teknik ve fizikî değerleri içine alır, ancak
doğal olanları değil, insan eliyle yapılmış olanları kapsar.
Maddî kültür unsurları arasında dikkat çeken en önemli
şey teknolojidir. Teknoloji, bilginin pratik amaçla
organize edilmesi veya daha değişik bir anlatımla, bilginin
pratiğe aktarılmasıdır. Değişim, gelişim ve süreklilik
teknolojinin en önemli özelliğidir.
16. Manevi kültür unsurları nelerdir ve bu kültür
unsurlarının insan ve kültür için önemini açıklayınız?
Cevap: İnsanın sosyal ve psikolojik ihtiyaçları, kültürün
manevî unsurları ile karşılanır. Bir kültürün özünü ve
temelini bunlar oluşturur. Bir milletin hayat telâkkisi;
siyasî, hukukî, iktisadî, ahlâkî, estetik vb. anlayışları ve
müesseseleri onun manevî kültürü içinde yer alır.
17. Dilin manevi kültür unsuru olarak rolü ve önemini
açıklayınız?
Cevap: Manevî kültür unsurlarının en önemlisi dildir. Her
dil, anlamı olan kelimelerden oluşur. Anlam ise maddî
olmayıp zihnî ve fikrî bir ürün, yani manevî bir değerdir.
Dil, kültürlerin gelişmesine ve yeni kuşaklara geçmesine,
toplumların sürekliliğine ve sosyal grupların etkili bir
şekilde fonksiyonda bulunma ve kontrol edilmelerine
imkân verir. Bir konuşma aracı olan dilin en açık özelliği
sosyal mahiyette oluşudur. Zira insanlar düşünce, duygu
ve amaçlarını başkalarına temelde konuşma ve dil yoluyla
iletirler. Şu halde her kültürün en önemli parçası olan dil,
bütün bir kültür özünün anahtarıdır.
18. Medeniyete karakter kazandıran kültür hangi
alanlarda öne çıkar?
Cevap: Bazı medeniyetler kültürün maddî kısımlarında,
özellikle teknikte öne çıkmıştır. Diğer bir kısmı da insanî
ilişkileri düzenlemede, sosyal teşkilâtta, yönetim ve
siyasette varlık göstermişlerdir. Bazı medeniyetlerin ise
ilimde, felsefede, bilhassa sanatta büyük bir kabiliyet,
başarı, üstün bir maharet, ince ve işlenmiş bir zevk
gösterdiklerini tespit etmek mümkündür. İşte bu
farklılaşmaya bazı kültür unsurlarının diğerlerine göre
daha çok önem kazanmaları ve ön plâna çıkmaları sebep
olmaktadır. Meselâ, Batı medeniyetinde tekniğin, eski
Yunan medeniyetinde sanat ve felsefenin fazla gelişmiş
olmasına, birinde maddî kültür unsurlarına, diğerinde de
özellikle estetik değerlere daha çok yer ve önem verilmesi
büyük ölçüde etki etmiştir. İslâm medeniyetinde ise tevhid
inancı ve ahlâkî değerlere yapılan vurgu ona kendi
karakterini kazandırmıştır.
KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ
19. Kültür öğrenilmiş davranışlar topluluğu olarak nasıl
bir özellik gösterir?
Cevap: Sosyal mirasın tümü olarak değerlendirilebilecek
olan kültür, içgüdüsel ve biyolojik kalıtım sonucu
kazanılmış bir değer olmayıp her ferdin doğumundan
sonraki hayatı içinde kazandığı alışkanlıklardır, yani
davranış ve tepki eğilimleridir.
20. Kültürü tarihi ve sürekliliği bakımından ele alarak
açıklayınız?
Cevap: Bütün hayvanlar öğrenme kabiliyetine sahiptirler.
Fakat canlılar arasında yalnız insan, edindiği alışkanlıkları
ve elde ettiği bilgileri yavrusuna öğretebilen bir varlıktır
ve bunu diliyle yapabilmektedir. Her toplumda kültür
muhtevası eğitim yoluyla kuşaktan kuşağa geçer. Bu
durum kültür muhtevasının nesiller boyu akıp gitmesi
demektir. Böylece kültür hem bir geçmiş hem bir gelecek
kazanmış olur.
21. Kültür toplumsal olarak neden önemlidir?
Cevap: Bir grubun üyeleri tarafından paylaşılan
alışkanlıklar, kabul edilen davranış, tutum ve değerler o
grubun kültürüdür. Bu da kültürün toplumsal bir ürün
olduğu ve ancak toplumun bulunduğu yerde kültürden söz
edilebileceğini, zira toplum üyelerinin paylaşmış olduğu
değer ve inanç sistemlerinin kültürü meydana getirdiğini
gösterir. Şu halde toplumun olmadığı yerde kültür olmaz.
22. İnsanın temel ihtiyaçları açısından önemi nedir?
Cevap: İnsanın temel ihtiyaçlarını gidermesi kültürü
doğurur. Fakat bir ihtiyaç giderilince yeni bir ihtiyaç
doğar. Kültür işte bu yeni ihtiyaçları karşılama özelliğine
sahiptir.
23. Büyük İslam düşünürü İbn Haldun insan ihtiyaçlarını
nasıl sınıflandırmıştır açıklayınız?
Cevap: Büyük İslâm düşünürü İbn Haldun, ihtiyaçları
zarurî/tabiî, hâcî ve kemâlî/tahsinî olmak üzere üçe ayırır.
Ona göre ihtiyaçların bu sıralama doğrultusunda (yani
çok, orta ve az derecede) giderilmesi kültür ve
medeniyetin doğuşunu hazırlayan ana mekanizmadır.
Sadece zarurî (doğal) ihtiyaçlarını karşılayan bir toplumda
ne ilim ne sanat olur. İlimler ve sanatlar, son iki merhale
içinde gelişme imkânı bulur ve medeniyet böylece ortaya
çıkar.
24. Kültürün sürekli değişme göstermesi nedendir?
Cevap: Kültür bir kuşaktan diğerine aktarılırken bazı
değişikliklere uğrar. Bu değişiklikler, özellikle âdetler,
inançlar ve uygulamalarda çok yavaş olur. Kültürdeki bu
değişme ya zaman içinde doğal şartlara uyum sağlama
veya yayılma yoluyla başka kültürlerden etkilenme veya
fertlerin yeni ihtiyaçlarını karşılama mecburiyetinden vb.
kaynaklanır.
MEDENİYETİN DOĞUŞUNA ETKİ EDEN FAKTÖRLER
25. Medeniyetlerin doğuşundaki temel faktör nedir
açıklayınız?
Cevap: Bir medeniyetin doğuşunda ve yayılışında temel
unsur insandır. İnsanın bulunmadığı yerde kültür ve
medeniyetten söz edilemez. İnsan, belli bir coğrafî çevrede
yaşayan ve her an tabiî ve sosyal etkilere açık olan bir
varlıktır. Bundan dolayı bir medeniyetin doğuşunda insan,
toplum ve coğrafî çevrenin rolü görülür
.
26. Kültürlerin gelişmesinde topumun etkisi nedir?
Cevap: Bazı bilim adamları toplumu canlı bir
organizmaya benzetirler. Sosyal ve kültürel olayların
açıklanmasında toplumu temel unsur olarak ele alırlar.
Kültür unsurları toplumun ortak değerleridir. Fertlerin
ortaya koyduğu kültürel belirtilerin toplum tarafından
kabul edilmesi gerekir. Bu sebeple kültürlerin
gelişmesinde toplumun etkisi kesin olarak kabul edilir.
Bütün sosyal faaliyetler toplum dediğimiz bütünün içinde
ortaya çıkar. Toplum olmadan, meselâ, ekonomik ve
kültürel faaliyetlerin varlığı düşünülemez. Bir milletin
hemen bütün fertlerinin fikrî ve manevî yapılarını
meydana getiren millî düşünceden söz edilemez. Bütün
bunlar bir kültür veya medeniyetin doğuşunda toplumun
ne denli etkili olduğunu gösterir.
27. Kültürlerin gelişimini coğrafi çevre nasıl etkiler
açıklayınız?
Cevap: İbn Haldun, göçebe ve yerleşik halk kültürlerini,
büyük çapta coğrafyanın eseri olarak görür. Montesqiueu
de coğrafyanın kültürler üzerinde büyük role sahip
olduğuna inanır. Gerçekten de dikkatli bir araştırma ile
coğrafyanın insan hayatındaki yerini ve önemini bütün
açıklığıyla ortaya koymak mümkündür. Özellikle geri
kalmış toplumlarda bu etki çok açık bir şekilde
görülmektedir. Yerleşim alanlarının, iklim ve doğal
imkânların kültürün gelişmesine, teknolojik ve ekonomik
ilerlemeye olan etkisini görmemezlikten gelemeyiz.
28. Coğrafi çevrenin insan üzerine etkisi nasıl olur?
Cevap: Coğrafî çevrenin insan üzerinde “doğrudan” ve
“dolaylı” etkileri vardır. Bu etki kültür ve medeniyetlerin
doğması ve gelişmesini sağladığı gibi onlara değişik
özellikler de kazandırır. Coğrafî çevrenin işte bu etkisiyle;
nehir tipi, yayla tipi, takımadalar tipi, bataklık tipi veya
kara tipi medeniyetler ortaya çıkmıştır.
MEDENİYETLERİN DOĞUŞUNA İLİŞKİN TEORİLER
29. Gelişme teorisini, medeniyetlerin doğuşu bakımından
açıklayınız?
Cevap: Gelişme teorisi, evrimci bir yaklaşımla
oluşturulmuştur. Biyolojik evrimin kültüre uygulanmasını
ifade eder. Bu teoriye göre medeniyet, vahşet
devirlerinden günümüze kadar sürekli bir ilerleme
gösteren insan kültürünün eseridir. Bu ilerleme ya tek bir
istikamet izlemiş (doğrusal evrim), ya aynı şartlar altında
paralel ilerlemeler görülmüş (paralelci evrim) veya zaman
zaman duraklamaların yaşandığı bir ilerleme olmuştur
(basamaklı evrim).
30. Gelişme teorisini benimseyenler insan ruhunu nasıl
değerlendirirler açıklayınız?
Cevap: Gelişme teorisini benimseyenler insan ruhunun
birlik ve aynılığını kabul ederler. Ancak bu durumda
dünyanın her yerinde tek ve benzer bir kültür ve
medeniyetin olması gerekirdi. Hâlbuki dünyada farklı
kültürler, değişik karakterde medeniyetler yaşamıştır.
31. Yayılma teorisini savunanlar insanı nasıl ele alırlar?
Cevap: Bu görüşü benimseyenlere göre insan, yeni bir şey
keşif ve icat etmekten çok taklit etmeye eğilimlidir.
Medeniyet, belirli bir bölgede, belli bir dönemde ve belli
bir toplumda bir kere ortaya çıkınca oradan komşu
toplumlara ve giderek dünyaya yayılır. Tıpkı suya atılan
bir taşın sebep olduğu halkaların genişleyerek dağılıp
yayılması gibi. Bu görüş sahiplerine göre medeniyetin
ortaya çıkabilmesi için uygun bir ortama ihtiyaç vardır.
Mısır, bunun için gereken bütün imkânlara sahiptir.
Öyleyse medeniyet Mısır’dan dünyaya yayılmıştır. Ancak
bazı eleştirilerden sonra Mısır yerine veya Mısır’la birlikte
Mezopotamya, Hindistan, Anadolu gibi başka medeniyet
alanları da kabul edilmişti.
32. Medeniyetin doğuşunu vahye dayandıran görüşü
açıklayınız?
Cevap: Bu görüş sahipleri, genel olarak dinin, kültür ve
medeniyetin ortaya çıkışında oynadığı role dikkat çekerler.
Günlük hayatın herhangi bir safhasında din kadar derin
etkiler yapan başka bir sosyal kuruma rastlamak mümkün
değildir. Bu, ister ilkel, ister gelişmiş olsun bütün
toplumlarda böyledir. Üstelik dinin insan faaliyetlerine
etkisi sadece Allah’la kul arasındaki ilişkilere
indirgenemez. Aksine bu etki bütün beşerî faaliyetler için
söz konusudur.
33. Vahye dayalı kültürün yayılımı nasıl gerçekleşir?
Cevap: Hz. Âdem ve çocuklarının vahye dayalı kültürü,
gerek daha sonra gönderilen peygamberlerin tebliğleri, ilk
çağların en özlü kültürlerini oluşturmuş ve bu tebliğleri
kabul eden insanlar eliyle dünyanın her tarafına
taşınmıştır. Şu halde kültür ve medeniyetin doğuşunu
dinde aramak gerekir. İlk dinle başlayan ve özünde vahye
dayalı unsurlar bulunan kültür, her yeni gelen
peygamberin tebliği ile desteklenerek sürekli bir gelişme
göstermiş ve dinle birlikte bir yerden başka bir yere, bir
toplumdan başka bir topluma yayılma imkânı bulmuştur.
34. Hz Adem’in kendisine yönelik hitabı anlaması ve
aktarması nasıl mümkün olmuştur?
Cevap: İslâm Kültürün ve medeniyetin doğuş ve
yayılmasını vahye göre açıklayan dinî görüşe göre, Hz.
Âdem’in ilk insan ve vahye mazhar ilk peygamber olması,
ilk kültürün de vahye dayalı olmasını gerektirmektedir.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Bakara sûresinin 31.
ayetinde, “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti”
buyuruyor. “Gerçekten Hz. Âdem’in kendisine yönelik
hitabı anlayabilmesi, anladıklarını çocuklarına iletebilmesi
bir dile sahip olmasıyla mümkündü. Aksi halde ne
babalık, ne de peygamberlik görevini yapamazdı. Ve bu
durum (dilsizlik) yaradılışın mantığıyla uzlaşmazdı.
Sorumluluk altındaki bu insan, belli davranışlar içine
girecek ve bunları çocuklarının hayatına geçirecekti. Bu
da bilgi ve kültürle mümkündü. Nitekim o, bilgi ve kültüre
sahip kılınmıştı.”
İSLÂM KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
35. İslam dininin doğuşunun kültürlere etkisi nasıl
olmuştur açıklayınız?
Cevap: İslam dini, VII. yüzyılda yayılmaya başladıktan
kısa bir süre sonra Çin’den Fas’a kadar çok geniş bir
coğrafyada inananlar buldu. Müslüman olan milletler hızla
İslâm inançlarını benimsediler. Tevhit akidesini
özümsediler. İslâm ahlâkı onların ferdî hayatlarına ve
sosyal ilişkilerine yön vermeye başladı. Bu yeni dinin
etkisiyle kültürleri değişikliğe uğradı. Özünde İslâm
dininin yer aldığı yeni bir medeniyet dairesi oluştu.
36. Müslüman milletlerin kültürel dönüşümünü
açıklayınız?
Cevap: Müslüman milletlerin dinî ve kültürel varlıklarının
belirleyici unsurları olan ortak değerler dönüşümde etkili
oldu. Böylece kaynağını İslâm’dan alan yeni bir
medeniyet doğdu. Günümüzde İslâm coğrafyası dikkate
alınacak olursa bölge, ırk, soy, sosyal ve kültürel
farklılıklar ne olursa olsun Müslümanlar arasında hâlâ bu
ortak değerlerin etkili bir şekilde varlıklarını sürdürdükleri
görülür. Her medeniyet gibi İslâm medeniyeti de tarih
sahnesine çıkarken kendi dışındaki birikimleri miras
olarak aldı. Fakat kısa süre içinde her alanda kendi özgün
formlarını üretmeyi de başardı.
37. İslam medeniyeti kavramını tanımlayıp açıklayınız?
Cevap: İslâm medeniyeti, İslâm dinini kabul eden
milletlerin el birliği ile meydana getirdikleri ortak bir
medeniyetin adıdır. Ancak bu medeniyetin kuruluş ve
gelişmesinde Araplar, İranlılar ve Türklerin büyük payları
olduğu bir gerçektir. İslâm medeniyetinin günümüz Batı
medeniyetine etkileri de unutulmamalıdır. Bodley’in
(1546-1613) “Rönesansı İslâmiyet’e borçluyuz” sözü, bu
gerçeği dile getirmektedir.
38. “İslamiyet’in özü” kavramını açıklayınız?
Cevap: İslâm medeniyetinin özünün İslâm olduğu yahut
İslâm’ın esasının tevhid, yani Allah’ın her şeyin tek,
mutlak ve üstün yaratıcısı olduğu konusunda hiç şüphe
yoktur. Bu temel iki keyfiyet çok açıktır. İslâm
medeniyetine mensup veya en azından ona katılmış kişiler
bu esaslardan asla şüphe etmemişlerdir.
39. Geleneksel olarak “tevhid” kavramı nedir açıklayınız?
Cevap: Geleneksel olarak ve basitçe ifade etmek
gerekirse, tevhid “Allah’tan başka hiçbir ilâhın
olmadığına” kanaat getirmek ve şahitlik etmektir. Bu
olabildiğince açık, olumsuz cümle, İslâmiyet’in içindeki
en büyük ve en zengin mânâları taşır. Bazen, bütün bir
kültür, bütün bir medeniyet veya bütün bir tarih bir
cümleye sıkıştırılmış yatar. Bu, aynen İslâm’ın Kelime’si,
başka bir deyişle Şahadet’i için geçerlidir.
40. Farklı unsurları etkileyen Tevhidin bu etkideki işlevi
nasıl oluşur?
Cevap: Medeniyetin özü -burada tevhid- farklı unsurları
birbirine bağlarken onları kendi kalıbıyla etkiler. Onları
birbirleriyle ahenkli hale getirir ve diğer elemanları
karşılıklı olarak destekler. Tabiatlarını değiştirmek
zorunda kalmaksızın bu öz, unsurları, medeniyeti kuracak
şekle dönüştürür; onlara o medeniyetin parçaları
olabilecek yeni karakterlerini verir.