Türk-İslâm Edebiyatının mahiyetini açıklayabilmek.
Türk-İslâm Edebiyatı, Türkler’in müslüman olmalarından itibaren günümüze
kadar meydana getirmiş oldukları, referanslarını İslâm’dan alan bir edebiyatın
adıdır. Eski Türk Edebiyatı ile bazı ortak yönleri olmasına rağmen, zaman
itibariyle Eski Türk Edebiyatı XIX. yüzyılın ortasında sona ererken Türkİslâm
Edebiyatı hayatiyetini devam ettirmektedir.
Hangi yüzyıllarda hangi şairlerin yetiştiğini aktarabilmek.
XVI. yüzyıldan günümüze kadar her yüzyılda çok sayıda şair yetişmiştir. Fuzulî,
Zâtî, Bağdatlı Ruhî, Nâbî, Neşatî, Nedim, Şeyh Gâlib, Yenişehirli Avnî
gibi Divan Edebiyatı içerisinde eser veren şairlerin yanında, Şemseddin
Sivasî, Aziz Mahmud Hüdayî, İsmail Hakkı Bursevî, İbrahim Gülşenî gibi
mutasavvıf şairler ile XX. Yüzyılda içerik açısından geleneğe bağlı M. Akif
Ersoy, A. Nihat Asya, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç gibi şairler yetişmiştir.
XVI-XX. Yüzyıllarda yazılmış bir çok şiiri tanıyabilmek.
Osmanlı devletinin ihtişamlı çağı olan XVI. yüzyıldan günümüze kaynağı İslâm
olan bir edebiyat var olagelmiştir. Bu dönemler içerisinde XIX. yüzyılın
ortalarına kadar aruz ve hece vezni ile şiirler kaleme alınmış, XIX. yüzyılın
ortalarından günümüze kadar ise hece ve serbest vezinle binlerce şiirler yazılmıştır.
Ünite içerisinde dönemlerin önemli şairlerinden örnek şiirlere yer
verilmiştir.
Türk-İslâm Edebiyatının canlı ve devam eden bir edebiyat olduğunu açıklayabilmek.
Türklerin İslâm dinini kabul etmelerinden itibaren ilk iki kaynağı Kur’an-ı
Kerim ve Hz. Peygamber’in hadisleri olan Türk-İslâm Edebiyatı
XX. yüzyılın ilk yarısında bir süre sekteye uğrasa da ikinci yarısında içerik ve muhteva
anlamında tekrar ürün vermeye başlamış ve vermeye de devam etmektedir.