Hecelerin uzunluk ve kısalıkları temeline dayanan nazım ölçüsü

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
CEVAP: Aruz

VEZİN (ÖLÇÜ)
Türk Edebiyatında başlangıcından günümüze kadar üç çeşit vezin kullanılmıştır.
Bunlar Hece, Aruz ve Serbest vezindir:

ARUZ
Aruz, Arap Edebiyatı’nda manzum sözlerdeki ahenk ölçülerini konu alan ilmin
adı olup Arapça bir kelimedir ve “Çadırın ortasına dikilen direk” anlamına
gelir. Bir edebiyat terimi olarak “hecelerin uzunluk ve kısalıkları temeline
dayanan nazım ölçüsü” demektir.

Hecelerin uzunluk ve kısalıkları (Türk aruzunda kapalı-açık)
dikkate alınarak belli kalıplara göre düzenlenmiş bir
vezindir. Bu vezin Arap’lardan İranlılar’a, onlardan da bize geçmiştir.

İranlılar İslâmiyet’i kabul edince, Arap kültürünün de büyük tesiri altında
kaldılar. Şiirde, Araplar’ın kullandığı nazım ölçüsü olan aruz’u kullanmaya
başladılar. Ancak Araplar’ın kullandıkları aruz ölçüsünü olduğu gibi kabul
etmediler. Kendilerine göre bir ayıklamaya tabi tutarak kulaklarına hoş, tabiatlarına
uygun gelenleri seçtiler ve kullandılar. Aruz vezni, V-XI. yüzyıllarda
Hakaniye Türkçesi’ne, VII-XIII. yüzyıllarda Anadolu Türkçesi’ne, VIII-XIV.
yüzyıllarda Çağatay ve Azeri Türkçesi’ne girmiş ve zamanımıza kadar birçok
şiir bu vezinle yazılmıştır.

XI.-XVII. yüzyıllar arası ve sonrası bu vezinde edebiyatımızın Anadolu
Türkçesi döneminde aruzla yazan bazı şairler ile bazı halk şairleri birbirlerinden
karşılıklı olarak etkilenmişlerdir. Bir kısım divan şairi hece vezniyle, bir
kısım saz şairi de aruz vezniyle şiirler söylemişler, Milli Edebiyat döneminde
ve zamanımızda ise şairler aruz veznini bırakarak hece veznine ve serbest
tarza yönelmişlerdir.

Aruzda heceler uzun ve kısa(açık-kapalı) olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler
çizgi (-), kısa heceler nokta (.) ile gösterilir. Uzun ve kısa heceler çeşitli biçimlerde
yan yana gelerek tef’ileleri onlar da bahir denilen aruz kalıplarını oluşturur. Bu
kalıplar yan yana geliş biçimlerine göre, fâilâtün, fâilün, mefâilün ve benzeri değişik
adlarla anılır. Aruz ölçüsüyle şiir yazmak için mısralarda yer alacak kelimeleri
bu kalıplara uydurmak gerekir. Aruzda kelimeleri ses özelliklerini bozmadan
kullanmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu yüzden heceleri kimi zaman
uzun, kimi zaman da kısa okumak gerekir. Sık rastlanan bu iki duruma imâle
(uzun okuma) ve zihaf (kısa okuma) denir. Zihaf, aruzda kusur sayılır.

Aruz ölçüsünde hece ölçüsündeki duraklar yoktur. Dolayısıyla mısralardaki hece sayıları
eşit olmayabilir. Mısra sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun kabul edilir. Aruzda
bir kelime sessizle biter, ondan sonra gelen de sesli harfle başlarsa, bu sesli harf
birincinin sonundaki sessiz harfi kendisine çeker.
Böylece birinci kelimenin sonundaki sessizle biten uzun hece kısa hece durumuna gelir.
Bu duruma da vasıl (ulama) denir.

1. Aruz ölçüsü ilk olarak Arap edebiyatında kullanılmıştır. Daha sonra İran
Edebiyatı’na geçen bu ölçü, XI. yüzyıldan itibaren Türk şairlerince de
kullanılmaya başlanmıştır.

2. Rahat kullanılabilmesi için bol miktarda uzun heceye ihtiyacı olan bu ölçü,
aslında Türkçe’nin kelime yapısına pek uygun değildir.

Bundan dolayı Aruzu ilk defa kullanan Karahanlılar Türkçe’nin kelimelerini
bozarak kısa heceleri uzun okuma yoluna gitmişlerdir. Türk şairleri daha
sonraları Türkçe’deki sonu sessizle biten kapalı heceler uzun, sonu sesliyle
biten açık heceler ise kısa hece olarak değerlendirmişlerdir.

Zamanla artık bu da yeterli olmamış, şairler Arapça ve Farsça kelimeleri
sık sık kullanmaya başlamışlardır. Bu durum giderek Türkçe’ye yabancı kelimelerin
girmesine yol açmıştır. Diğer yandan Türkçe, aldığı bu yabancı kelime
ve kavramları Türkçeleştirdiği zaman güçlü bir dil olmuştur. Aruzla birlikte,
halk şairleri arasında yaşamaya devam eden vezin ise millî şiir ölçü-
müz ola hece veznidir.

3. 1908’den sonra şairler arasında başlayan aruz-hece tartışmasında hece ön
plana çıkmış, ancak Divan Edebiyatı nazım ölçüsü olan aruzun da artık
bir Türk şiir ölçüsü olduğu kabul edilmiştir.

4. Aruzla yazılan ilk Türk eseri Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig’dir.

5. Aruz XI. asırdan beri heceyle beraber kullandığımız ölçüdür. Bu ölçü zamanla
Türkçe’ye en iyi şekilde uygulanmış ve Mehmed Âkif, Yahya Kemâl,
Faruk Nafiz gibi şairlerimizin elinde ustalıkla kullanılmıştır.

Aruz vezninde heceler iki şekilde değerlendirilir:
Açık / kısa heceler ( . ) ( v ) | Kapalı / uzun heceler ( - )

1.Açık / Kısa Heceler
Sesliyle biten hecelerdir.
Bu heceler aruz incelemesinde ( . ) ve ( v ) işaretleriyle gösterilir.
Açık - kısa hecelerin ses değerleri “yarım” kabul edilir.

2. Kapalı / Uzun Heceler
Tam ses değeri taşıyan hecelerdir.
Sessizlerle ve dilimize Arapça ve Farsça’dan geçmiş uzun ünlüler (â, î, û )’le
biten hecelerdir.
Bu heceler aruz incelemesinde (-) işaretiyle gösterilir.
Kapalı- uzun hecelerin ses değeri “tam”dır.

Arapça ve Farsça’dan gelme uzun ünlülerle kurulan ( âb, ûl…) gibi iki
sesli hecelerle; ( rûy, rûy, cûy…) gibi üç sesliler yerine göre, aruzda bir buçuk
hece değerinde tutulur ve (- . ) işaretiyle gösterilir. Yine bu dillerden gelen
iki ünsüz bitişik düzende olan (aşk, ahd…) gibi heceler de, yerine göre bir
buçuk hece değerinde kabul edilir.

Farsça tamlama eki olan “-i” ile “ve” anlamındaki “ü, vü” bağlacı vezin
gereği uzun da kısa da olabilir.

Medli heceler hafif bir “i, ı” sesi varmış gibi okunur. Bahâr kelimesi duruma
göre bahâr[ı], eşkden kelimesi ise bazan eşkden şeklinde söylenmelidir.
Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tef’ile
bazı mısralarda Fâilâtün, son tef’ile ise Fa’lün olabilir. Bu sadece bu kalıba
özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek
yoktur. Farklı tef’ile parantez içinde hemen altında gösterilir.

Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup
Türk aruzu daha çok Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif
Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Mehmet Âkif aruzda hayli başarılı olmuştur.
O kadarki bazı kişiler İstiklâl Marşı’nın hece ölçüsüyle yazıldığını
zannetmektedir. Oysa bu marş aruzun “Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe
i lün” kalıbıyla yazılmıştır.

Bir şiirin vezni bulunurken şunlara dikkat edilmelidir:

a) Veznini bulacağımız mısraların hecelerindeki uzun seslilere dikkat ederek
yazmalıyız.

b) Önce mısralardaki hecelerin açık mı kapalı mı oldukları tesbit edilir.

c) Uzatmalı hece olup olmayacağı özellikle kontrol edilmelidir. Bu ihmal
edilirse bir mısradaki hece değeri eksik çıkabilir. Mısralardaki heceler sayılarak
uzatmalı hece olup olmadığı konusunda bir ipucu yakalanabilir.

d) Hecelerin açık kapalı değerleri karşılıklı kontrol edilir. Önce eğer olabilecekse
ulama, yoksa imale yapılır. Zihaf çok az bulunduğu için en son ihtimal
olarak düşünülmelidir.

e) Hecelerin karşılaştırılması yapıldıktan sonra açık kapalı değerleri çizgi ve
nokta şeklinde ayrı bir yere işaretlenir. Mısra sayısına göre tef’ile sayısı
tahmin edilmeye çalışılır. İlk tef’ile bazan az heceden de oluşabilir. Az
heceli Fa’, Fe i lün, Fâ i lün gibi tef’ileler ekseriyetle sonda bulunur.

f) Yazılan aruz kalıbı ile işaretler arasında uyum olmasına mutlaka dikkat
edilmelidir.