Türk-İslâm edebiyatını her yüzyılda o devirde mevcut veya kuvvetli olan her
türlü ilim ve fen etkilemiştir. Bunları devrin dinî ilimleri ile hakiki olan ve
olmayan ilimler şeklinde sıralamak mümkündür. Aşağıda yeri geldikçe sayı-
lacak bütün ilimler yanında özellikle sayılan alanların, önde gelen isimleri,
kitapları, terimleri, başlıca meseleleri edebiyatımızın çeşitli metinlerinde
açık/kapalı bir biçimde, mazmun ve remiz halinde, kültürümüzde yer etmiş
unsurlarıyla zikredilmiştir.
1. Dini ilimler.
Bunların her birinin edebiyat üzerinde etkili olmasının sebebi
bu edebiyatı inşa edenlerin büyük çoğunluğunun medrese ve tekke gibi
günümüz tabiriyle örgün ve yaygın birer dini eğitim kurumu sayılacak
eğitim kademelerinden geçmesi, bilgi ve kültürlerini buralardan elde etmiş
olmasıdır. Bu zevatın çoğu mezuniyetlerinden sonra da müderrislik,
kadılık, şeyhlik gibi dinî-idârî görevler ifâ etmişlerdir. Ayrıca Osmanlı
devletinin yönetiminde dinin hatırı sayılır bir etkiye sahip olması da, resmi
görevlerde bulunanların ahlâk, adalet, mes’uliyet, yardım severlik, insanları
Hakk’a ve hayra yöneltme hizmeti gereği dini özelliklere sahip
olmalarını icap ettirmiştir. Bu gibi sebeplerleTürk-İslâm edebiyatını ortaya
koyan, destekleyen ve yaşatanlar resmi veya özel manada hatırı sayılır
derecede dinî birikmleri olan kişilerdir. Neticede fıkıh, tefsir, hadis, kelâm
ve akaid gibi klasik dini ilimler, bunların kavram ve terimleri, hayata, bakış
açısına getirdikleri izah ve çözümler edebî eserlere doğrudan veya dolaylı
olarak, açık/kapalı şekillerde intikal etmiştir. Bu noktada verilebilecek
pek çok örnek yanında sadece büyük sanatkâr Fuzûlî’nin Matlau’li’tikad
adlı bir akaid kitabı yazdığını hatırlamak yeterlidir. Ebu Hanife gibi
mezhep imamları, İmam Gazalî gibi alim ve ahlâkçılar, Fahreddin-i
Razî gibi müfessirler vs. de edebiyatımızın isimlerini sıkça andığı şahıs
kadrosunun başında gelmektedir.
a. Gerçek İlimler: Bu tabirin içine felsefe, matematik (riyaziye), mûsıkî,
astronomi, fizik, kimya, tıp vs. gerçek ilimler girmektedir. Burada zikredilen
ve edilmeyen bütün ilimler yanında özellikle sayılan alanların,
önde gelen isimleri, eserleri ve kavramlarına manzum-mensur metinlerde
sıkça rastlanmaktadır. Buna karakteristik bir örnek olarak musiki
terimleriyle yazılmış kaside ve gazellerle, kâr-ı nâtık denilen büyük
mûsıkî formunun güftelerini vermek mümkündür.
b. Gerçek olmayan ilimler: Bunlar astroloji (ilm-i tencim), simya, büyü
(sihir) vs. gibi havas yahut gizli ilimler denen alanlara ait bilgilerdir.
Devrinde avam-havas ayırımı yapmadan Padişahından sade vatandaşa
kadar hemen herkesi ilgilendiren bu ilimler de edebiyatımıza, alanlarının
önde gelen isimleri, eserleri ve kavramlarıyla girmiş bulunmaktadır.
Bu alanların çoğunu beraberce ilgilendiren ve kabaca gelecekten
haber vermeye yönelik bir alan olan fal ve bunun edebiyata aksi olan
fal-nâme karakteristik bir örnektir. Havas ilimlerine ait pek çok özelliğe
dayanan bu alanda ortaya konan eserlerden bir kısmı İmam Ali,
İmam Cafer (Cafer es-Sadık), Muhiddin Arabî gibi dinî hüviyeti önde
gelen kişilere atfedilirken, bazıları da Kur’an falnâmeleri, Falnâme-i
nebî/esmâ-i nebî, Kur’a falnameleri, Çiçek falnameleri gibi manzummensur
eserdir. Bunun yanında Hz. Mevlâna’nın Mesnevi’si ile Divan-ı
Kebir’i, Sa’dî’nin Gülistân’ı, Hafız-ı Şirâzî’nin, Yunus Emre ve
Niyazi-i Mısrî’nin divanlarıyla, Ahmediye, Muhammediyye ve
Envârü’l-Âşıkîn gibi eserler de tefe’ül maksadıyla başvurulan diniedebî
metinlerdir.