İNANÇ VE DAVRANIŞ İLİŞKİSİ
1. İnanç, insan iradesini harekete geçirdiği için davranış adını taşıyan eylemlerin başlangıç noktası ve kaynağını oluşturur.
2. İyi davranış, mükelleflerin dini-ahlaki sorumlulukları olan ibadetler başta olmak üzere toplum yararına gerçekleştirilen her türlü olumlu sosyal faaliyetleri ve uygulamaları içine alır.Buna inancın tezahürü diyebiliriz.
3. Kur’an-ı Kerim de inançsızların davranışları ıssız çöllerdeki serap ve derin denizdeki karanlığa benzetilmiştir. (En-Nur 24/39,40)
4. İnsanın yaptığı herhangi bir davranış Kur’an-ı Kerim'e ve Nebevi sünnete uygunsa o iyi davranıştır.
5. Sorumluluk bilinci taşıyanlar: gündelik hayatlarında Allah a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar, gerçek anlamda inanan ve inançlarının gereğine göre iyi ve güzel davranışlarda bulunanlardır.
6. İçtenlikle hareket edenler: İnanç ve davranış güzelliğine sahip olan Muhsin yani ihsan sahibi, Allah ı görüyormuş gibi davranışlarında titizlik gösteren kimsedir.
7. Günah işleyenler: Dinde Allah ın emirlerini yerine getirmeyen veya yasaklarına uymayan kişilere günahkar veya fasık denir. Kelime olarak bir şeyden çıkan anlamına gelen fasık kavramı din dilinde iman ettiği halde bile bile Yüce Allah a ve Peygambere itaat etmeyen dini görevlerini terk eden ve günah fiillerini işleyenlere denir.
8. Riyakar davrananlar: İslam dinine göre ahiret ameliyle dünya menfaati gözetmek anlamına gelen riya kötü bir davranış türüdür. Söz beden ve servet yoluyla yapılan ibadetlerde gösterişe yer veren kimseye riyakar veya mürai denir. İslam inancında bunun adı gizli şirktir.
9. İmanın temel rüknünün kalple tasdik olması iç boyutu ilgilendirirken, tasdikin organlarla yansıması olan davranışlarda dış boyutu ilgilendirmektedir.
10. İç ve dış boyut ayrılırsa her ikisi arasındaki ilişki kopacağı için Kur’an-ı Kerim de iç ve dış arasındaki tutarsızlık adı verilen nifak durumu ortaya çıkar.Nifak bir kimsenin dille inançlı olduğunu dışa vurup içindeki gerçek inkarı gizlemesidir.
11. İnanç konularında dengeli bir bakış açısı benimseyen ekoller İslamın asgarisinin kalbi tasdik olduğunu söylemekle birlikte olabildiğince davranışın gerekliliğine kuvvetli bir şekide vurgu yapmışlardır.
12. Ehli Sünnet mensupları ‘’ davranış inancın değil inanç davranışın şartıdır’’ kuralını koymuşlar davranışı inancın bir sonucu olarak görmüşlerdir.
13. Tasdikin asıl yeri kalptir , dil ise onun tercümanıdır.
14. İnanç ile davranış ayrı ayrı şeylerdir. Elbette inançla davranış arasında sıkı bir irtibat vardır ama kendi anlamlar dünyasında her birisi farklı şeylerdir.
15. Bir kimse İslam’ın bütün esaslarına iman ettiği halde tembelliğinden heva ve nefsani arzularının ihtiraslarından dolayı iyi davranışları terk ederse inanç dairesinin dışına çıkmaz ama günahkar bir insan oluşundan dolayı cehennem azabına uğratılabilir. Ancak Kur’an-ı Kerim de tövbe ve pişmanlık kapısı açık tutulmuştur.