Çocuk, Allah’ın anne-babaya bir lütfu ve hediyesi, bir bakıma anne ile baba
arasındaki sevginin de meyvesidir. Tıp bilimindeki gelişmelere rağmen, hâlâ
birçok ailenin anne-baba olamadığı düşünüldüğünde, çocuk sahibi (annebaba)
olmanın, başlı başına şükre değer çok önemli bir olay olduğu kolaylıkla
anlaşılır.
Çocuklar bizim günümüze neşe ve sevinç, hayatımıza anlam katan en
değerli varlıklarımızdır. Ancak, çocuklarımızı gerektiği gibi yetiştirmek,
onları dünyaya getirmek kadar önemli ve sorumluluk isteyen bir iştir. Bir
milletin geleceği, çocuklarının iyi yetişmiş olmasına bağlıdır.
Osmanlı dönemi ahlâkçılarından Kınalızâde Ali Efendi’nin naklettiğine
göre “erdemli” insanlardan biri çocuklarına şöyle dermiş:
“Çocuklar! Size, biri doğumunuzdan önce, diğeri doğumunuzda, bir diğeri
de doğumunuzdan sonra olmak üzere üç defa iyilik yaptım. Doğumunuzdan
önce yaptığım iyilik; size güzel annelik yapacak birini kendime eş,
size anne olarak seçtim.
Doğumunuzda yaptığım iyilik; size ömrünüz boyunca taşımakla gurur
duyacağınız güzel bir isim verdim.
Doğumunuzdan sonra yaptığım iyilik ise, sizi elimden geldiğince ve
gücüm oranında güzel terbiye ettim, iyi yetiştirmeye çalıştım.” (Kınalızâde,
62)
Bu ifadelerden de anlaşılmaktadır ki, anne ve babaların, çocuklarına karşı
birtakım görevleri, başka bir deyişle, çocukların anne ve babalar üzerinde
birtakım hakları vardır. Onları şöyle ifade edebiliriz:
a. Güzel Bir İsim Sahibi Olmak:
Dünyaya gelen çocuğa, zihinde olumsuz
çağrışımlar yapacak yabancı isimler değil, kendi dinî ve millî
kültürümüzün ürünü olan güzel isimler koymak, anne-babanın ilk
görevidir. Psikolojik anlamda, çocuğun kimliğinin, ismi ile bütünleştiği
bilinmektedir. Hz. Peygamber’in, “karga” anlamındaki “Gurab” ismini
“Müslim” ile “sıkıntı” anlamındaki “Zahîm” ismini de “neşeli, müjdeci”
anlamındaki “Beşir” ile değiştirdiği (Buhârî, Edebu’l-Müfred, 824, 829),
kaynaklarda yer almaktadır.
b. Eşit Muâmele Görme Hakkı:
Dünyaya gelen her çocuğun doğumuna
sevinmeli, çocuklar arasında kız-erkek ayrımı yapılmamalıdır. Hatta
çocuklar arasında bir şey paylaştırılırken, kızların daha duygusal
oldukları düşünülerek, kızlara öncelik verilmelidir.
c. Maddî İhtiyaçlarının Karşılanması:
Çocukların her türlü maddî ihtiyaçlarını karşılamak;
sağlık, beslenme, barınma ve giyim-kuşam konularındaki harcamaları
ailenin imkânı ölçüsünde yapmak, bukonularda cimri davranmamak,
zamanı geldiğinde çocuğunu evlendirmek de anne-babanın görevleri arasındadır.
d. Manevî İhtiyaçlarının Karşılanması:
Sevgi ve şefkat, çocukların manevî gıdasıdır. Bu gıdayı onlardan esirgememek gerekir.
Bir çocuğun en mutlu anı, annesinin ya da babasının, kendisini kucağına alarak sevip
okşadığı ya da onun oyununa ortak olduğu andır. Bu konuda Hz.
Peygamber bizim için güzel bir örnektir. O, çocuklarını ve torunlarını sık
sık kucağına alıp okşar, onları severdi. Bir gün torunu Hz. Hasan’ı
kucağına alıp öptüğünü gören bir sahabî, biraz da hayretle
Peygamberimize, kendisinin on çocuğu olduğunu, ama hiçbirini
kucağına alıp öpmediğini söyleyince, Hz. Peygamber ona; “Merhamet
etmeyene merhamet edilmez.” buyurmuştur (Buhârî, Edebu’l-Müfred,
Hadis no: 91)
e. Eğitim Hakkı:
Çocuğuna iyi bir eğitim vermek, ona din ve ahlâkkurallarını,
toplumun örf ve âdetlerini öğretmek, onu çağın gerektirdiği
bilgilere sahip kılmak da anne-babanın görevlerindendir. Bu konuda da
kız-erkek ayrımı yapılmamalıdır. Bugünün kızlarının yarının anneleri
olacağı düşünülerek, onların da iyi bir bilgi donanımına sahip olmaları
sağlanmalıdır. Peygamberimizin şu sözü bu konuda oldukça anlamlıdır:
“Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş
olamaz.” (Tirmizî, “Birr”, 33)
f. Çocuk, Önünde Pratik Örnekler Bulabilmeli:
Anne-baba çocuğuna her konuda örnek olmalı;
ona teorik bilgileri sadece öğretmekle kalmamalı, erdemli, iyi bir insanın
nasıl olması gerektiğini davranışlarıyla göstermelidirler.