Adalet, bütün aşırılıkların ortası ve genel olarak rezîlet demek olan
aşırılıklardan kurtulmayı sağlayan bir erdem olduğu için bütün erdemlerin en
tam olanı ve adeta ortak olanıdır. İslâm Ahlâkçılarından İbn Miskeveyh
bunun için olmalı ki, “adalet” ve “vahdet” kavramı arasındaki derin bağ-
lantıya işaret etmektedir. Çünkü varlıkta birlik yetkinliği ve tamlığı dolayısıyla
erdemi; çokluk, başkalık ve kargaşa ise istikrarsızlık, eksiklik,
dolayısıyla rezileti gösterir. Diğer erdemleri kişi yerine şu ya da bu şekilde
getirse dahi adaleti ifa etmeyebilir. Böyle olursa da onun kemalinden söz
etmek mümkün değildir. Oysa adaleti gerçekleştiren kişi diğer erdemleri de
yerine getirdiği için erdemli kişi sayılır. Amaç da saadeti ele geçirmek yani
mutlu olmaktır. Saadete götüren araçlar, erdemler göz ününe alındığında
çoğu zaman onun da bir erdem kategorisi olarak değerlendirildiği dikkati
çekmektedir.
İslâm filozoflarından İbn Rüşd’e göre, adalet erdemi, bilgelik, yiğitlik ve
ölçülülükten (iffet) ve cömertlikten oluşan diğer dört erdemin toplumda
gerçekleşmesinin teminatıdır. Ona göre, ahlâk ile hukuk arasında zorunlu bir
bağlantı vardır.
Fıkıh/hukuk, bireysel veya bireyler arsındaki ahlâkın analizi
veya ahlâkın tesis edilmesinin ilmidir. Ona göre hukuki düzenlemelerin temel
gayesi, beşeri erdemleri (fedâil nefsâniyye) tesis etmektir. Beşerî erdemler ile
toplum sağlığı arasında doğrudan bir ilişkinin varlığını vurgulayan İbn
Rüşd’e göre, ruhsal ve fiziksel olarak toplum sağlığının ifsad olmuş
olmasının en önemli göstergesi, şehir halkının hekimlere ve yargıçlara
gereksinim duymasıdır. Bu iki gösterge, toplumsal yapının çökmekte
olduğuna ve halkının görüşlerinin bozukluğuna işaret eder. Erdemli toplumda
ise bu iki mesleğe ihtiyaç azdır. Hatta o, yargıcın mesleğini icra edişi
üzerinden de ahlâk hukuk ilişkisine dair önemli saptamalarda bulunur. Çünkü
İbn Rüşd’e göre, erdem ve adalet aynı noktada kesişir.
İbn Rüşd kuramlar üzerinden de bir ahlâk ve hukuk tahliline işaret
etmektedir. Ruhsal ve bedensel bozukluk (hastane), toplumsal kaos,
(hapishane) ve manevi bakımdan ise sekülerleşmiş bir yapı birbirini
beslemektedir. Dolayısıyla filozofa göre, “ahlâken kötü olan bir yargıç, adil
bir yargıç olamaz. Çünkü ahlâken kötü olan kişi, ne erdem bilir ne de
erdemin cevherini”.
Adalet hakkındaki bu açıklamalardan sonra onun alt erdemlerini de ifade
edersek, daha anlamlı veya belirgin olacak; hatta adaletin eşkâli ve içeriği
açığa çıkmış olacaktır.
Adalet Erdemine Dâhil Olan Erdemler:
a) Sadâkat
b) Ülfet (uzlaşma, kaynaşma)
c) Vefâ
d) Şefkat
e) Yakınlarıyla ilgilenmek,
f) Mükâfat
g) Müşterek işlerde insaf ve itidal üzerine davranmak
h) Herkese karşı dürüst davranmak
i) Yakın ve dostlarının sevgisini kazanmak
j) Teslim (her şeyi ile ilâhî iradeye dayanmak)
k) Tevekkül
l) İbâdet