Anadolu’nun ilk fâtihlerinden olan Dânişmendliler, XII. yüzyıl ortasında
Tokat Yağıbasan ve Niksar Yağıbasan medreseleriyle Anadolu’ya yepyeni
bir mimari form kazandırmışlardır. Ortada tromplu kubbenin örttüğü kapalı
avlu etrafında eyvan ve hücrelerden meydana gelen bu yapılar bugün pek iyi
durumda olmamakla beraber, Anadolu’nun en eski kapalı avlulu medrese
şeklinin örnekleridir.
Dânişmendliler’in 1145 tarihli Niksar Ulucamii kareye
yakın plan veren ve pâyelerin taşıdığı tonozlarla örtülü bir yapıdır. Sadece bir
bölümü örten kubbe belirli bir motif değildir. 1197 ve 1213 tarihli iki
kitâbeye sahip olan Sivas Ulucamii ise kısa pâyelerin taşıdığı basık sivri
kemerlerden dizilerin mihrap duvarına dik uzandığı, enine dikdörtgen geniş
bir yapıdır.
Artuklular’da çoğunlukla medreselerin bir bölümünde görülen
türbelere karşılık, Dânişmendliler’de ilk Anadolu Türk mezar anıtlarıyla
karşılaşıyoruz. Türkler’in varlık gösterdiği her yerde, bütün Asya’da uzun ve
ilgi çekici bir gelişmesi olan mezar anıtları türbe ve kümbet biçimlerinde
Anadolu’da da güzel örnekler vermiştir. Bunların erken tarihlileri
Dânişmendliler’e aittir. Amasya’da Halîfet Gazi Kümbeti, medreseye bağlı
iken bugün tek başınadır. Kesme taştan yapı cephesi ve külahıyla dikkati
çeker. Dördü Niksar’da olmak üzere diğer beş Dânişmendli mezar anıtı yapı
olarak fazla önemli değillerse de erken ve değişik denemeleri gösteren ve
süslemeleri bakımından dikkati çeken XII. yüzyıl yapılarıdır. Bunlardan
Niksar’da Kırkkızlar Kümbeti taş temel üzerinde tuğla yapısı ile eski bir
geleneği devam ettirmektedir.
XII. yüzyıl başlarına tarihlenebilen yapının mimarının Sivas Keykavus Dârüşşifası’nınkiyle aynı olması mümkündür.
XII. yüzyılın diğer bir önemli beyliği olan Saltuklular’dan yalnız Erzurum
merkezinde az sayıda eser kalmıştır.