Beylikler devri, mimarisi Osmanlı sanatının anıtsal üslûbunu hazırlamıştır.
XIV. yüzyıl başında Selçuklu mimarisinin canlılığını kaybetmediğini
gösteren eserler vardır. Yüzyılın sonlarına kadar da Selçuklu mimari üslûbu
etkisini göstermekle beraber, beylikler döneminde yeni üslûp gelişmeleri
kendini belli etmektedir. Etrafındaki diğer yapılardan ayrılmış ve önünde son
cemaat yeri bulunan tek kubbeli kübik karakterde camiler bu gelişmenin
başlangıcı olup, Konya’da XIII. yüzyıl mescidlerine bağlanabilir.
Karamanoğulları, Selçuklu tahtının vârisi iddialarıyla Konya ve
Karaman’da en çok eser bırakan beylik olmuştur. Aksaray Ulucamii ile
Konya İplikçi Camii Karamanoğulları cami mimarisinin temsilcileridir.
Aksaray’da Zinciriye, Ermenek’te Tol Medrese Selçuklu avlulu
medreselerinin üslûbunu devam ettirir. Konya’da Hasbey ve Nasuh Bey
dârülhuffazları küçük ölçüde fakat gösterişli cephelere sahip iki denemedir.
Akşehir’de Seyyid Mahmud Hayranî Kümbeti 1409’da son şeklini almıştır.
Mevlânâ Türbesi gibi yivli bir tambur kısmıyla yükselen konik çatı dikkat
çekici bir özelliğe sahiptir.
Candaroğulları’nın Kastamonu’daki İbn Neccar Camii, 1353 tarihinde,
İznik’teki Osmanlı camilerinin gelişmiş bir biçimi olarak tek kubbeli ve üç
bölümlü son cemaat yeri bulunan planı benimsemiştir. Kasaba köyünde 1336
tarihli Mahmud Bey Camii ise Selçuklu ağaç direkli camiler geleneğini
başarılı biçimde sürdüren ilgi çekici bir yapıdır. Ayaş’ta da Ahîler devrinden
bu tipte yapılar göze çarpar. 1454’te İsmail Bey’in yaptırdığı külliyede ise
cami, Osmanlılar’da bu devirde gelişmekte olan ters T veya zâviyeli tipin bir
uygulamasıdır.
Germiyanoğulları’ndan Kütahya’da XIV. yüzyıla ait iki eser vardır.
Bunlardan Kurşunlu Cami, Türk üçgenleriyle geçilen kubbeli mekânın
kuzeyinde ortada aynalı tonoz, yanlarda kubbeli üç bölümlü son cemaat
yerine sahiptir (1377). Vâcidiye Medresesi ise ortası açık kubbeli bir medrese
olup, gözlemevi olarak yapılmıştır. XV. yüzyıl başlarında II. Yakub Bey’in
imareti ana hatlarıyla ters T biçiminde düzenlenmiştir. Buna, üç bölümlü bir
giriş eklenmiş olması ve orta kubbenin fenerli olması gibi ilgi çekici
denemeler katılır. Diğer XV. yüzyıl Germiyanlı camileri Osmanlı cami
mimarisi doğrultusunda gelişen yapılardır.
Bu devrin en önemli denemelerine XIV. yüzyıl içinde Batı Anadolu
beyliklerinde rastlanır. Aydınoğulları’ndan İsa Bey’in 1374’te Selçuk’ta
yaptırdığı İsa Bey Camii çok önemlidir. Mihrap duvarına paralel düz ahşap
çatılı iki uzun nef, ortada arka arakaya iki kubbe ile kesilmiştir. Önünde düz
ahşap çatılı revaklar ve ortada sekizgen havuzu ile revaklı avlu, doğu ve batı
portallerinde birer minare vardır. Planı Şam Emevîyye Camii’nden gelen
Diyarbakır Ulucamii ile bazı Artuklu camilerine dayanıyor. Mermer bloklarla
kaplı ve ana cepheyi gösteren batı duvarı, iki kat pencere sıraları ve ortada
portali ile klasik devir Osmanlı camilerinin revaklı avlu cephelerine öncü
sayılabilir.
Saruhanoğulları da, merkezleri Manisa’da belki bütün Beylikler devrinin
en önemli cami planını ortaya koymuşlardır. İshak Bey’in 1376’da yaptırdığı
bu ulucami, birçok önemli gelişmenin başlangıcı olmuştur. Mihrap duvarına
paralel yedi bölümlü dört neften ibaret camide, duvara bitişik iki sütun ile altı
pâyenin meydana getirdiği sekizgen üzerine, kemerlerle oturan 10,80 m.
çapında pandantifli kubbe, mihrap önünde üç nef boyunca mekânı
kesmektedir. Küçülmüş halde tekrar ortaya çıkan revaklı avlu, camiden bir
duvarla ayrılmış olup, kubbe ile aynı genişliktedir. Mihrap önü kubbesinin
gelişmesi bakımından plan, Artuklular’ın Silvan (1157) ve Kızıltepe (1204)
ulucamilerine bağlanır. Saruhanlılar’ın XIV. yüzyıldan Manisa Revak Sultan
Türbesi de ilgi çekici bir uygulamadır.
Menteşeliler’in Milas’ta 1330’da yaptırdığı Hacı İlyas Bey Camii, düz
ahşap çatılı olmakla beraber, üç kubbeli son cemaat yeri ile önem kazanır.
Aynı yerde ulucami ve mermer kaplamaları ile dikkati çeken 1334 tarihli
Fîruz Bey Camii’nden başka, Balat’ta (Milet) 1404 tarihli İlyas Bey Camii,
tek kubbeli mekânın kuzeyinde geniş bir kemer açıklığı içine oturtulan ve
derinliği olmayan üç bölümlü girişiyle farklı bir denemedir.
Batıda bu gelişmeler olurken Güney Anadolu’da Adana’da
Ramazanoğulları eserleri XV ve XVI. yüzyıllarda bu gelişmelerin dışında
Zengî ve Memlük etkilerini aksettirmiştir. Maraş, Elbistan çevresinde
Dulkadıroğulları ise Selçuklu cami ve medrese mimarisini Zengî ve Memlük
etkileriyle ama daha sade bir biçimde uygulamıştır. Onların XVI. yüzyıl
başından dört yarım kubbeli merkezî kubbe denemesi örneği olan 1515 tarihli Elbistan Ulucamii ise artık Osmanlı mimarisinin denemeleri arasında bir örnek olarak görülebilir.
Beylikler devrinde Anadolu’da Türk mimarisinde ortaya çıkan ve doğudan batıya doğru uzandıkça daha fazla beliren bütün yenilikler ve başlangıç halindeki üslûp gelişmeleri, yine bu beyliklerden biri olup, sonradan hepsini idaresi altında birleştiren Osmanlılar’ın elinde en iyi şekilde değerlendirilip dünya sanatları ölçüsünde “Osmanlı Türk mimarisi”nin yaratılmasına yol açmıştır.