Sehiv secdesi, yanılarak (sehven) farzın te’hîr’inden (geciktirilmesiden) veya
vacibin terk ve te’hîr edilmesinden dolayı namazda meydana gelen
eksiklikleri telâfi etmek ve namazı tamamlamak için namazın sonunda
yapılan secdeleri ifade eder. Mümin bir kişi, farz, vacip ve sünnetlerine
riayet ederek ve huşû içinde yani gönlünü Allah’a vererek, namazını
mükemmel bir şekilde kılmaya gayret eder. Ancak namaz kılan kişi, bazan
dalgınlıkla, unutarak veya yanılarak gizli okunacak yerde açıktan okur,
açıktan okunacak yerde gizli okur, oturulacak yerde ayağa kalkar, ayağa
kalkılacak yerde oturur, okunacak yerde okumaz, okunmayacak yerde okur
ve bunlara benzer davranışlarda bulunabilir veya kaç rek’at kıldığında
şüpheye düşmüş olabilir.
Hz. Peygamber: “Sizden biri namazında şüpheyedüşerse,
doğrusunu içinden araştırsın ve namazını kanaatine göre
tamamlasın, sonra selam versin ve sehiv secdesi (yani yanıldığı için iki
secde) yapsın yapsın” (Buhârî, “Salât”, 31) buyurmuştur. Böylece
Peygamber Efendimiz bu ve buna benzer hadisleriyle sehiv secdelerinin
namazın eksikliklerini telâfi edip onu mükemmel hale getiren, namaz kılan
kişinin namazını tam kılıp kılmadığıyla, kabul edilip edilmediğiyle ilgili
tereddüdlerini ortadan kaldırıp onu manen rahatlatan bir görev îfâ ettiğini
belirtmiş olmaktadır.
Herhangi bir namazda bir farzın kasden (bilerek) veya sehven (yanılarak)
terk edilmesi, o namazın iade edilmesini yani yeniden kılınmasını gerektirir.
Çünkü bir farz eksikliği telâfi etmek için sehiv secdesi yeterli olmaz. Bir
vacibin kasden yani bilerek terk edilmesi ise, kötü bir iş ve davranış olup,
bundan dolayı sehiv secdesi gerekmezse de, vakit müsaitse böyle bir namazın
yeniden kılınması daha uygundur. Ancak böyle eksik bir namazı yeni baştan
kılmayan kimsenin namaz borcu düşer, ancak sevapta noksanlık söz konusu
olabilir. Bir sünnetin kasden veya yanılarak terk edilmesi ise, bir kusur
olmakla birlikte, bunlar için sehiv secdesi yapmak gerekmez. Sehiv secdesi
sadece bir vacibin sehven (yanılarak) terk edilmesi veya bir farzın
geciktirilmesi halinde yapılır ve yapılacak bu secde ile namazda meydana
gelen eksiklikler telâfi edilmiş olur.
Sehiv secdesi, imama ve tek başına kılana vaciptir. Bir namazda bir veya
birden fazla vacibin sehven terk edilmesinden dolayı, sadece bir sehiv secdesi
yeterlidir. Kendisine sehiv secdesi vacip olup onu yerine getirmeyen bir
kişinin namaz borcu düşer. Ancak kendisine namazının eksikliklerini
giderme fırsatı tanınan bu kişi, bu fırsattan yararlanıp namazının
eksikliklerini gidermediği, onu eksik hali üzere bırakıp vacipleri
tamamlamadığı için günahkâr olmuş olur. Ancak, sehiv secdesini yapmayı
unutan bir kişinin namazı ise sahihtir, fakat sevabı kısmen noksandır. Sehiv
secdesi, vakit namazı kılmaya elverişli olduğu zaman ve durumlarda vaciptir.
Mesela, sabah namazını kılıp selam verdikten sonra güneş doğsa, bu kişiden
sehiv secdesi düşer. İmama uyan kişi, namazda yanılsa bile onun üzerine
sehiv secdesi vacib olmaz. Cuma ve bayram namazlarında kalabalık bir
cemaat varsa, cemaat arasında karışıklığa yol açmamak için imamın sehiv
secdelerini terk etmesi uygun görülmüştür.