Hz. Ali’nin vefat etmesiyle boşalan hilâfet makamına Hasan’ın seçilmesi,
Muâviye tarafından bir avantaj olarak değerlendirildi. Bu fırsatı kaçırmak
niyetinde olmadığı anlaşılan Muâviye, -Hz. Osman döneminin Basra valisiAbdullah
b. Âmir komutasındaki bir orduyu Irak’a gönderdi. Ardından
kendisi de harekete geçti. Yola çıkmadan önce bütün valilerine mektup
yazarak askerleriyle ona katılmalarını istedi. Yeterince asker toplayan
Muâviye, Medâin yakınlarına gitti. Muâviye’nin harekete geçtiğini öğrenen
Hz. Hasan, adamlarına toplanma emri verdi; ancak halktan beklediği desteği
alamadı. Hz. Hasan, ordusunu bu zorluklar içinde toplayabildi.
Hz. Hasan, Ubeydullah b. Abbas’ı ordunun başına kumandan olarak atadı.
Muâviye, muhaliflerini maddiyatla kazanma yöntemine sık sık başvuran bir
devlet adamıydı. Önce Ubeydullah’ı maddiyatla kazanma yollarını aradı. Ona
yarısı peşin, diğer yarısı ise Kûfe’ye girdiğinde verilmek üzere 1.000.000
dirhem karşılığında kendi tarafına geçmesi önerisinde bulundu. Bu teklifi
kabul eden Ubeydullah, askerlerinden habersiz, gece Muâviye’nin ordusuna
katıldı. Komutanın karşı tarafa geçmesinin, askerin maneviyatı üzerinde
olumsuz etki bırakmış olduğu kesindir.
Bu gelişmelerden sonra askerlerinden bazıları ayaklanarak Hz. Hasan’ın
çadırına kadar geldiler. Hz. Hasan’a saldırı sırasında, altındaki namazlığını
dahi çekip alacak kadar ileri giden askerlerden biri, üst elbisesini de çekip
aldı. Yakın adamları kendisine bir zarar gelmesini engellediler.
Muâviye ile mücadele etmesinin zorluğunu gören Hz. Hasan barış
önerisinde bulundu. Muâviye teklife olumlu karşılık vererek ona Abdullah b.
Âmir ve Abdurrahman b. Semüre’yi temsilci olarak gönderdi. Muâviye’nin
temsilcileri Medâin’de Hz. Hasan’la görüşerek önerilerini kabul ettiler. Buna
karşılık o da hilâfet haklarından vazgeçti. Hz. Hüseyin ve bazı Kûfeliler
anlaşmaya karşı çıkmışlarsa da Hz. Hasan anlaşma yapmakta ısrar etti.
Hz. Hasan’ın öne sürdüğü koşullar arasında geçmişteki olaylar sebebiyle,
herhangi bir kişinin tutuklanmaması, geçmişte işlenen suçların affedilmesi,
herkesin emniyet içinde yaşama hakkına saygı gösterilmesi, Ahvâz’ın
haracının kendisine verilmesi hususları yer almıştır.
Hz. Hasan, hilâfeti bıraktıktan sonra Muâviye Kûfe’ye giderek halkın
huzurunda Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve diğer ehl-i beyt mensupları ile
taraftarlarından biat aldı (25 Rebîülevvel 41/29 Temmuz 661). Böylece
yaklaşık altı ay süren Hz. Hasan’ın hilâfeti sona ermiş oldu. Bu anlaşmayla
birlikte İslâm ümmetinin birliği tekrar sağlandığı için anlaşmanın yapıldığı
yıla Birlik Yılı (Âmü’l-cemâ‘a) denilmiştir.
Hz. Hasan Muâviye’ye biat ettikten sonra akrabalarını yanına alarak
Medine’ye gitti. Kûfe’den ayrılmasıyla birlikte siyasetten uzaklaştı. Bundan
sonra vefat edinceye (28 Safer 49/7 Nisan 669) kadar Medine’de yaşadı.
Sakin, yumuşak huylu, barış taraftarı, siyaseti ve mücadeleyi sevmeyen
bir kişiliğe sahip olan Hz. Hasan, yapıcı tutumuyla İslâm dünyasındaki siyasî
çekişmelerin sona ermesini sağlamıştır.