Elçilik göreviyle görevlendirilmeden önceki yıllarda Hz. Muhammed’in
davranışlarında bazı değişiklikler ortaya çıkmaya başladı. Yalnız kalmaktan
hoşlanıyor; Ramazan ayında Hira dağındaki mağaraya giderek düşüncelere
dalıyordu.
İlk vahiy tecrübesinden önceki aylarda, “sâdık rüyalar”, yani takip eden
günlerde gerçekleşen rüyalar görmeye başladı. Zaman zaman “Allah’ın
selamı üzerine olsun Ey Allah’ın elçisi” şeklinde sesler duyuyordu. Yaşadığı
gariplikleri eşi Hz. Hatice’ye de anlattı ve cinlerin etkisinde kalmaktan
korktuğunu söyledi.
İlk Vahiy
Allah’ın Resûlü, vahiy tecrübesiyle 40 yaşında karşılaştı. 27 Ramazan’da (M.
610) Hira mağarasında yalnızken kendisine daha önce görmediği bir varlık
göründü. Gördüğü görüntü karşısında dehşete kapıldı.
Karşısına çıkan varlık, Cebrail isimli vahiy meleğiydi. Hz. Muhammed’e
“Oku!” emrini verdi. Hz. Muhammed, “Ben okuma bilmem.” diye cevap
verdi. Cebrail onu tutarak sıktı, sonra yere bırakıp “Oku!” dedi. Bu konuşma
birkaç defa tekrar etti. Sonra Hz. Muhammed meleğe “Ne okuyayım?” diye
sordu. Bunun üzerine Hz. Cebrail şu ayetleri bildirdi:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı yapışkan bir sıvıdan yarattı.
Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana
bilmediğini öğretendir.” (Alak 96/1-5).
Hz. Peygamber gördüğü manzara karşısında korkuya kapılarak hemen
oradan uzaklaşıp evine gitti ve üzerinin örtülmesini istedi. Uyandığında
gördüklerini eşi Hz. Hatice’ye anlattı. Hz. Hatice, gördüklerinin kötü bir şey
olamayacağını söyleyerek onu teskin etmeye çalıştı. Eşini çok iyi tanıyordu.
Onun gibi iyi niyetli, dürüst, çevresine yardım eden bir insanın yaşadıklarının
basit olaylar olmadığından emindi. Ancak kocasının anlattıklarına bir anlam
da veremiyordu. Zira peygamberlik hakkında bilgisi yoktu.