KUR’AN’DA KADER VE KAZÂ
1. Kader nedir?
Cevap: Kur’an’da kader ve takdir kelimeleri Allah’a
nisbet edilmiştir. Nitekim kader kelimesi bir âyette şöyle
yer almıştır: “Biz her şeyi (belirlenmiş) bir kadere göre
yarattık” (el-Kamer 54/49). Kaynaklarda bu âyetin,
Mekke’li müşriklerin Hz. Peygamber’le kader konusunda
yaptıkları şiddetli tartışma üzerine nâzil olduğunun
belirtilmesi ayette geçen bi-kaderin kelimesine ölçü değil,
kader anlamının verilmesini teyit eder. Buradaki kader
kelimesine ölçü anlamı verilse bile ölçmek de sonuç
itibariyle bir belirlemede bulunmaktır. Kader tabirinin
geçtiği bir başka ayet de şöyledir: “Allah’ın farz kıldığı
konularda peygamber için bir zorluk yoktur. Önceden
geçmiş peygamberler hakkında da Allah’ın sünneti budur.
Allah’ın (Zeyneb’in Peygamber’le evlenmesine dair) emri
gerçekleşmiş bir kaderdir (el-Ahzâb 33/38).
2. İlim Sıfatı ve Kader ilişkisi nedir?
Cevap: Kur’an’da Allah’ın her şeyi bilen ve ilmi bulunan
yüce bir varlık olarak tanıtılır. Çünkü O Yaratan bir
varlıktır, yaratıcının bilmemesi ise düşünülemez. Zira
bilmek bir yetkinliktir, her şeyi bilmek, özellikle her şeyi
var olmasından önce bilmek en büyük yetkinliktir. Allah
en yetkin varlık olduğu için bu niteliklere sahiptir.
Allah’ın ilim sıfatı şöyle tanımlanır: “İlim sıfatı Allah’ın,
zaman ve mekân sınırı olmaksızın küçük-büyük, gizliaşikâr,
maddî-manevi her var olanı gözlem yapmışçasına
hakkıyla bilmesi ve bu niteliğe sahip olmasıdır”. Allah’ın
ilmi her şeyi kuşatmıştır, gaybın anahtarı O’nun
katındadır, uzayda ve yerkürede geçmişte ve şu anda var
olan ve gelecekte vuku bulacak olan her şeyi bilir.
Kıyametin kopacağı zamanı, ahirette insanlara soracağı
sorulara verecekleri cevapları ve cehennemliklerin kendi
aralarında yapacakları konuşmaları, hatta insanların
gelecekte ne kazanacaklarını, ne zaman ve nerede
öleceklerini önceden bilir (Lokmân 31/34). Bütün her şeyi
var olmadan önce bilmek Allah için kolaydır, çünkü O her
şeyi ilk (ana) kitapta, yani Levh-i Mahfuz’da sayıp
dökmüş ve yazmıştır. Yerde ve göklerde zerreden daha
küçük ve daha büyük ne varsa yaratmadan önce hepsini,
insanların ömürlerini, ölüm yeri ve zamanlarını,
inkârcıların helak edilecekleri yeri ve zamanı, felaket ve
musibetleri, kısaca bütün nesne ve olayları açıklayan ana
kitabın satırlarında yazıya dökmüştür.
3. İrade Sıfatı ve Kader ilişkisi nedir?
Cevap: Allah’ın yaratıklarına ilişkin iradesi mutlak, özgür
ve önüne geçilemez olup insanın irade hürriyetini
sınırlayıcıdır; iyi-kötü, hayırşer, güzel-çirkin türünden
evrende olup biten her şey Allah’ın iradesi doğrultusunda
gerçekleşmektedir. İlâhî irade, insanların sorumlu
tutuldukları alanlara giren konularda iradelerini
kullanmalarını da kapsayan ve tercihlerine bağlı olarak
onlara yardım etmeyi veya onları yardımsız bırakmayı da
içeren bir niteliktedir. İlâhî irade hikmet ve adalet içeren
amaçlar da gözetir. Allah, dilediği eylemleri yapabilmesi
için irade ve kudret sahibi bir varlık olarak yarattığı
insanları kendisine iman edip itaatte bulunmak veya inkâr
edip asi olmakta serbest bırakır.
4. Yaratma Sıfatı ve Kader ilişkisi nedir?
Cevap: Yaratma sıfatının kaderle ilgisi daha çok Allah’ın
evrende varlık alanına çıkmış ve çıkacak her şeyi
kapsayan yaratıcılığnın, insanların sorumlu tutuldukları
fiilleri de kapsaması açısındandır. Çünkü Kur’an’da Allah
her şeyin yaratıcısı olarak nitelenmiştir. Bu sebeple
insanlara ait fiiller de “her şey” ifadesinin kapsamına
dâhildir. Ancak Allah’ın yaratması doğrudan doğruya ve
arada bir vasıta olmadan gerçekleşebileceği gibi bir sebep
vasıtasıyla da meydana gelebilir. Sorumluluk ve
yükümlülüğünün mantıklı bir temele dayanması aklın
kaçınılmaz bir gereği olduğundan Allah’ın insanlara ait
fiilleri yaratması, irade ve kudretlerini oluşturan zihinsel
ve bedensel yapıları vasıtasıyla gerçekleştirebilir. Ancak
bu fiilleri yaratırken melekleri vasıta kılması da
mümkündür. Allah’ın yaratmasına ilişkin ayetlerin örgüsü
bunu ortaya koymaktadır.
5. İrade Hürriyeti ve Kader ilişkisi nedir?
Cevap: Kur’an’da Allah’ın insanları güçleri ölçüsünde
sorumlu ve yükümlü kıldığı açıkça belirtilmiş ve
üstesinden gelemeyecekleri yükümlülükleri onlara
yüklemediği ısrarla vurgulanmıştır (el-Bakara 2/233, 286;
el-En’âm 6/152). Dînî ve dünyevî yükümlülüklerine dair
fiiller de her zaman insana nispet edilmiş ve bu fiillerin
sonuçlarına katlanması gerektiği bildirilerek karşılığında
hem dünyada, hem de ahirette mükâfat veya ceza
görecekleri bildirilmiştir. Ayrıca iman veya inkâr etmek,
itaat veya isyanda bulunmak, iyilik yahut kötülük yapmak
gibi fiillerin failinin, insanların kendileri olduğu sıkça
ifade edilmiştir. Bu fiilleri gerçekleştirme gücünden
yoksun olmaları halinde sorumlu tutulmaları zulüm olur
ve adalet mantığıyla bağdaşmaz.Hâlbuki ilgili ayetlerde
Allah’ın insanlara asla zulmetmediği ve aklın gösterdiği
yoldan gitmemek suretiyle kendilerine yine kendilerinin
zulmettiği açıklanmıştır.
HADİSLERDE KADER VE KAZÂ
6. Hadis-i Şeriflerde Kader var mıdır?
Cevap: Kader ve kazâ inancı konusunda hadislerde farklı
bilgiler mevcuttur. Hz.Peygamber’e atfedilen bazı
rivayetlerde kader inanç esasları arasında sayılmadığı
halde (bk. Buhârî, “İman” 37; Tirmizî, “Fiten” 63), bir
kısmında iman edilmesi emredilen esaslar arasında
gösterilerek “hayrı ve şerriyle (iyisi ve kötüsüyle) kadere
inanmak gerektiği belirtilmiştir (Müslim, “İman” 37;
Tirmizî, “İman” 4). Hadis kaynaklarında yer verilen
kadere dair rivayetlerin bir kısmında, Kur’an’da
belirtildiği gibi her şeyin Allah’ın ilmine göre yazıldığı ve
Allah’ın bazı insanları bilgisi dâhilinde saptırdığı
bildirilmiştir (Buhârî, “Kader” 1).
FARKLI MEZHEPLERDE KADER VE KAZÂ
7. Mezheplerde Kader inancı var mıdır?
Cevap: İnanç alanında ortaya çıkan ve yazılı kaynaklar
oluşturarak günümüze kadar gelmiş bulunan ana itikâdî
mezheplerin kader inancı üzerinde birleştiği tek husus,
Allah’ın bütün varlık ve olayları vuku bulmadan önce
bilmesidir. Kaderi inkâr etmekle suçlanan Mu’tezile de
dâhil olmak üzere itibar görmüş ve kitleleri kendine
bağlayabilmiş bütün inanç mezhepleri bu görüşte
birleşmiş, bir anlamda bu konuda mezheplerin ortak
görüşü teşekkül etmiştir.
8. Cebriyye Mezhebinin Kader görüşü nedir?
Cevap: Cebriyye insanlara ait bütün fiillerin ilâhî ilim,
irade ve kudretin, yani kaderin zorlayıcı etkisiyle
oluştuğuna inananların ortak adıdır. Cehm b. Safvân’ın
öncülüğünde gelişen bu mezhebi benimseyenlere göre
sorumlu tutuldukları ve âhirette hesaba çekilecekleri fiiller
başta olmak üzere insanın yapıp ettiklerinin yanı sıra
başına gelen her şey kaderin kaçınılmaz bir sonucudur.
Allah’ın ilmi, iradesi ve yaratması bütün varlık ve olayları
kuşattığından insanın irade özgürlüğü ve eylem yapma
gücü yoktur. İnsanıher yönden kuşatan kader çizgisinin
dışına çıkmak mümkün değildir. İnsanların kendi fiillerini
yaratabildiğini ileri sürmek yaratıcılıkta Allah’a ortak
tanımak anlamına gelir. Zaten insanlar istedikleri her fiili
de gerçekleştirememektedir. Buna aykırı bir inanç dinî
bilgilerle örtüşmediği gibi realiteyle de bağdaşmaz.
9. Mutezile’nin Mezhebinin Kader görüşü nedir?
Cevap: İnanç konularında öncelikle aklî bilgilere
başvuran ve Ku’an’ı bu bilgilerin ışığında yorumlayan
İslâm bilginlerinin oluşturduğu bir mezheptir.
Mu’tezile’ye bağlı bilginler kader inancına dair metinleri
aşırılığa varan bir akılcılıkla yorumlayıp özellikle Allah’ın
irade ve yaratma sıfatları açısından faklı bir söylem
geliştirmişlerdir. Bu yüzden onlar Müslümanların
çoğunluğunu teşkil eden Sünniler tarafından yanlış bir
isimlendirmeyle Kaderiyye diye adlandırılmışlardır.
10. Şia’nın Kader görüşü nedir?
Cevap: Şîâ’ya bağlı âlimlerin çoğunluğu da kader
konusunda Mu’tezile’ye benzer görüşleri
benimsemişlerdir. Bu mezheplere mensup âlimlere göre
insanların tercihlerine, tutum ve davranışlarına bağlı
olarak Allah dilerse Levh-i Mahfûz’a yazdıklarını
değiştirebilir.
11. Ehl-i Sünnet nedir?
Cevap: Müslümanların büyük çoğunluğunu oluşturan
inanç mezhebinin genel adı Ehl-i sünnet’tir. Günümüzde
bu mezhep Sünnîlik diye de anılmaktadır. Ebû Hanife ve
O’nun ilim geleneği içinde yetişen Mâtürîdî’nin
öncülüğünde kurulan Mâtürîdiyye ile Eş’arî’nin görüşleri
etrafında oluşan Eş’ariyye adlı iki ana Sünnî mezhep
mevcuttur. Bunlar nasları öne çıkarmakla birlikte Kur’an
ve sahih hadislerle aklî ve bilimsel bilgileri uzlaştırmayı
ana ilke olarak benimsemiştir. Bu iki ekolün durumu
tarihte böyle olduğu gibi günümüzde de aynı konumları
devam etmektedir. Ahmed b. Hanbel’in öncülüğünde
oluşan Selefiyye ise nasların aklî ve bilimsel bilgilerin
ışığında yorumlanmasını genellikle kabul etmez.
12. Selefilerin Kader görüşü nedir?
Cevap: Kader inancı konsunda Sünnîler arasında bazı
yorum farkları vardır. Selefîlere göre insanların sorumlu
tutuldukları fiiller dâhil olmak üzere bütün varlık ve
olaylar Allah’ın ilim, irade ve yaratma sıfatlarının kapsamı
içindedir. Allah evreni yaratmadan önce onu yaratacağını
bilip bir kitapta yazmış, sonra da onları yaratmayı dileyip
yaratmıştır. Kader ve kazâya îmân etmenin anlamı budur.
İnsanların fiilleri kader ve kazâ planında bulunmakla
birlikte Allah insanları, fiillerinin meydana gelişinde etkili
bir sebep olan irade ve güce sahip kılmış, yani onları
eylem yapan bir varlık olarak yaratmıştır. Bu sebeple fiilin
failini yaratan aynı zamanda failin yaptığı fiilin de
yaratıcısıdır. Bu şu demektir: İnsanlara ait fiiller doğrudan
doğruya kendileri, dolaylı olarak da Allah tarafından
yaratılır. Allah’ın her şeyin yaratıcısı olmasını bu şekilde
anlamak gerekir. Allah’ın her şeyi kaderde yazması kâfirin
iman, müslümanın da inkâr etmesini engellemez. Çünkü
dilediğini yapan bir varlık olarak Allah, Kur’an’da
belirtildiği gibi Levh-i Mahfuz’daki yazıyı isterse
değiştirebilir.
13. Maturidiler ve Eş’arilerin Kader görüşleri nedir?
Cevap: Kader ve kazâ inancında Mâtürîdîlerle Eş’arîler
arasında önemli sayılabilecek farklar yoktur. Özellikle
ilâhî ilim ve iradenin bütün varlık ve olayları kuşattığı,
yani her şeyin Allah’ın bilgisi ve iradesine uygun bir
şekilde meydana geldiği görüşünde birleşmişlerdir.
Yaratma sıfatı konusunda da aralarında görüş ayrılığı
yoktur. Buna göre Allah bütün varlık ve olayları doğrudan
doğruya yaratır, ondan başka hiçbir yaratıcı yoktur. Bu
sebeple insanların bütün fiillerini de tercihlerine göre
yaratan Allah’tır. İnsanların sorumluluğu ise fiillerinin
iman veya inkâr, itaat yahut isyan, iyi ya da kötü
şeklindeki niteliklerini irade ve kudretlerini kullanarak
belirlemelerine, itikadî terimle ifade etmek gerekirse
fiillerini “kesb” etmelerine dayanır.