İslam Ahlak Esasları - Ünite 3: İslâm Ahlâk Teorileri - Çözümlü Sorular

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Ahlak teorisi nedir?
Cevap: Ahlâkın temel kavramlarını, ilkelerini ve
kurallarını temellendiren düzenli ve tutarlı açıklamalara
ahlâk teorisi denilir.

2. İslâm ahlâk teorisi nedir?
Cevap: Müslüman âlimlerin ahlâkın temel düşüncesi
çerçevesindeki fikri teemmüllerine İslâm ahlâk teorisi
denmektedir.

3. Ahlâk teorileri geliştiren düşünürler şu temel soruları
dikkate alarak görüşlerini ortaya koymuşlardır?
Cevap: Ahlâk teorileri geliştiren düşünürler şu temel
soruları dikkate alarak görüşlerini ortaya koymuşlardır.
1. İnsan nedir?
2. İyi ve kötü fiiller nelerdir?
3. Bir fiili iyi veya kötü yapan özellikler nelerdir?
4. Hangi sebeplerden dolayı iyi davranışlar tercih
edilir, kötü davranışlardan da kaçınılır?
5. İyiyi gerçekleştirmek için insan ne yapmalıdır?

4. Ahlak teorisinin ortaya konmasında İslâm
düşünürlerinin payı nedir?
Cevap: Kur’an-ı Kerim her ne kadar İslâmi prensiplerin
tümünü içerse de bizlere bir ahlâk teorisi sunmaz. Bu
prensiplerin nasıl ortaya konacağı İslâm düşünürleri için
büyük önem arz eder. Muhtelif düşünürler çeşitli
cihetlerden meseleyi ele alarak, az veya çok sistematik bir
ahlâk teorisi geliştirmeye çalışmıştır.

5. Ahlâk üzerine yazıp-çizen âlimler hangi tür
disiplinlerden gelmektedir?
Cevap: Ahlâk tek başına bir disiplin olmakla birlikte aynı
zamanda pek çok ilim dalının kesiştiği ortak bir alandır.
Bunun için bu konuda fikir yürüten İslâm düşünürleri de
pek çok alanda söz sahibi önde gelen âlimlerdir. Bunların
pek çoğu filozof, fakih, muhaddis, mütekellim ve
mutasavvıftır. Bazen tek bir âlimin bu sıfatlardan birkaçını
kendi üzerinde taşıdığını da görürüz.

İSLÂM AHLÂK TEORİLERİ

6. Ahlâk teorileri kaç ana başlık altında incelenebilir ve
bunlar nelerdir?
Cevap: İslâm düşünürlerinin ahlâk teorilerini farklı
şekillerde tasnif etmek mümkünse de biz burada bunları
önce iki grup altında toplanabilir:
1- Kuralcı ahlâk teorileri
2- Karakterci ahlâk teorileri.

7. Ahlâk hakkında yazı yazan müellifler ahlâki ilke ve
kuralları nasıl ifade ederler?
Cevap: Ahlâk hakkında yazı yazan müelliflerin bir kısmı
eserlerinde ahlâki ilke ve kuralları, K. Kerim’den
iktibaslar ve Hz. Peygamber’in sözleri ve hayatından
hareketle, önermeler veya davranış tasvirleri şeklinde
ifade etmişlerdir. “Yalan söylemek kötüdür.” “Sadaka
iyidir.” “Bozgunculuk yapma” gibi. Çok sayıda ahlâk
kitabı Hz. Peygamber’in siretini -ilgili ayetleri de
zikrederek- kendisine konu olarak seçmiştir. Bu tarz
eserlere refakat eden diğer bir tür daha gelişmiştir ki, bu
eserlerde Hz. Peygamber tarafından emredilen, tavsiye
edilen veya yasaklanan fiillerin ahlâki konumları ve bunun
makul gerekçeleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

8. Ahlâki ilke ve kuralları, K. Kerim’den iktibaslar ve Hz.
Peygamber’in sözleri ve hayatından hareketle kaleme alan
müelliflerin bu eserleri daha çok hangi disiplinden gelen
âlimler tarafından yazılmıştır?
Cevap: Bu tür eserler daha çok muhaddisler, fakihler ve
kelam âlimleri tarafından yazılmıştır.

9. Yularıda belirtilen birinci grup müelliflerin haricindeki
ikinci grup müellifler, ahlâk teorisini anlatırken nasıl bir
muhteviyat seçerler?
Cevap: İkinci bir grup müellif ise iyilik ve kötülüğü
insanın bir sıfatı olarak ele alır. Bunlar için birinci tarz
eserlerde derlenen ilke ve kurallar meleke kazanma
sürecinde önemli olsa da-, amaç, ahlâki faziletlerin insanın
karakterinin bir parçası, yani ikinci tabiatı haline
gelmesidir. O zaman iyi fiiller ahlâklı insandan düşünme
ve plan sonucunda değil, kendiliğinden sadır olur. Bir
anlamda ilke ve kurallar iyi insana yetişme sürecinde yol
gösterirken, iyi insan veya kâmil insan ahlâki davranışın
kurallarını belirleme konumuna gelir. Bu yolu
benimseyenler için önemli olan faziletli insanın
özelliklerinin neler olduğunu ve nasıl yetişeceğini tespit
etmektir.

10. İkinci grup eserleri hangi tür müellifler kaleme
almıştır?
Cevap: Bu tür eserler öncelikli olarak sufiler tarafından
telif edilmişler; ama zamanla filozoflar da daha farklı bir
kavramsal çerçeve ile ahlâk hakkında, ahlâklı insanı
keşfetme amacına matuf nazari sistemlerini
geliştirmişlerdir.

11. İslâm düşüncesinde iyilik veya kötülüğe meyilli olmak
bakımından insan nasıl bir varlık olarak görülür?
Cevap: Müslüman düşünürlerin çoğuna göre Allah insanı
saf ve temiz olarak cismani ve ruhani tarafı olan bir eşref-i
mahlûkat olarak yaratmıştır. İnsan mutlak iyi olmasa da,
kötü değildir. İyiye de kötüye de meyyal olmakla birlikte,
hayra daha yatkındır.

12. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellikleri
nelerdir?
Cevap: İnsan akıllı bir varlıktır. İnsanı bütün varlıklardan
ayıran asıl özelliği onun yaratılış sebebi de olan aklı ve
hakikatleri idrak gücüdür. Canlı varlık olmaları açısından
bütün insanlar aynıdır ve herkes fıtraten eşyanın
gerçeklerini tanıma kabiliyetindedir (istidad).

13. İnsanın benzediği diğer varlıklar nelerdir?
Cevap: İnsan cismani tarafıyla hayvanlara, ruhani
tarafıyla da meleklere benzetilir. İnsan aklını ve iradesini
“doğru bilgi” ve “salih amel” için kullanırsa ruhi ve ahlâki
yüceliğe ulaşır ve insan olarak değer kazanır.

14. İnsan da hangi görevleri yerine getirmek amacıyla
yaratılmıştır?
Cevap: İnsan da üç türlü görevi yerine getirmesi amacıyla
yaratılmıştır:
1- Yeryüzünü imar etme. Bu görev sayesinde insan
hem kendisinin, hem de başkalarının geçimini
sağlar.
2- Allah’a ibadet etme.
3- Allah’ın halifesi olma.

15. Bir varlığın değeri hangi kıstaslara göre azalır veya
artar?
Cevap: Bir varlık hangi amaç için yaratılmışsa, onun
değeri ancak uğruna yaratıldığı vazifeyi hakkıyla yerine
getirmesiyle tamamlanır. Değerini yitirmesinin nedeni de
o amacın dışına çıkması veya yerine getirememesidir.
İnsan da Allah’ın halifesi olmaya, ibadete ve yeryüzünü
imara uygun bir varlık olma özelliğini yitirirse değerini
kaybeder (İsfahani, 2003).

16. Ahlâki anlamda siyaset ne anlama gelir?
Cevap: İnsanın Allah’ın halifeliğine layık olması ancak
onun dinin ahlâki ilkelerini araştırıp gereklerini yerine
getirmesiyle gerçekleşir ki buna da siyaset denir.

17. Ahlâki anlamda kaç türlü siyaset vardır?
Cevap: Bu anlamda iki türlü siyaset vardır:
1- İnsanın ruhunu, bedenini ve kendine özgü şeyleri
sevk ve idare etme sanatı.
2- Kendi dışında kalan diğer insanları sevk ve idare
etme sanatı.

18. Kuralcı ahlâk teorilerinin ortak özelliği nedir?
Cevap: Kuralcı ahlâk teorilerinin ortak özelliği bunların
ahlâki davranışları önermeler, emir ve yasaklar veya iyi ve
kötü fiillerin tasviri şeklinde ifade etmeleridir. “Yalan
söylemek kötüdür.”, “Cömertlik iyidir.”, “Yalan
söyleme”i “Dosdoğru ol” “Hz. Peygamber muhatabı
konuşurken onu dikkatlice dinler, sözünü kesmezdi.” gibi.

19. Hangi tip âlimlerin yazdığı eserler kuralcı ahlâk
teorileri kapsamında incelenebilir?
Cevap: İslâm düşünürleri arasında genellikle hadisçi,
müfessir, fukaha ve kelamcıların ahlâk alanında telif
ettikleri eserler bu kategoride incelenebilir.

20. “Nassi ahlâk” nedir?
Cevap: Hadisçi, müfessir ve fakihler ahlâki konularda
geleneksel, gramatik, edebi ve linguistik kullanımlara
dayanarak Kur’an ve hadislere dayalı yorumlar ortaya
koyar. Bunların eserleri İslâm ahlâkının ameli hükümlerini
ve bu hükümlerin dayandığı dini prensipleri içerir. Bu üç
grubun Kur’an ve hadislerin ahlâki prensiplerini izah edip
temellendirmeye çalıştıkları oranda ahlâki alana
girmelerinden dolayı bu tür ahlâki yaklaşımlara “nassi
ahlâk” da denmektedir (Fahri, 2004,s. 29).

21. Nassi ahlâk teorilerin ortak özellikleri nelerdir?
Cevap: Nassi ahlâk teorilerin ortak özelliği ahlâki
davranışları izah ederken haram, helal, emir, yasak,
yükümlülük, sorumluluk gibi kavramları ön planda
tutmalarıdır. Burada belirleyici olan, insanların Allah’ın
emir ve yasakları doğrultusunda şekillenen davranış
normlarıdır. Ahlâki ana kavramları iyikötünün yerine
burada helal-haram çerçevesinde sevap-günah alır. Bunun
iki cephesi vardır: Birincisi insanın diğer insanlarla
ilişkisi; diğeri de insanın Allah’la ilişkisidir.

22. Nassları tarif etmek için ne gibi terimler kullanılır?
Cevap: Nasslarda “doğru” ve “yanlış” için pek çok terim
kullanılır: hayır, birr, kıst, iksat, adl, hakk, ma’rûf ve
takva. Doğru fiiller genelde “salihat”; yanlış ve günah
fiiller de seyyiat olarak isimlendirilir. Seyyiat ise günah ve
kötülük terimiyle ifade edilir. Doğru ve iyi terimleri
genellikle uhrevi bağlamlarda kullanılır. Bu amellerin
işlenmesiyle ahirette mükâfata hak edilir.

23. Kur’an-Kerim’deki mükâfat ve ceza yaptırımı
meseleleri, ahlâk ekolleri arasında ne gibi tartışmalara
sebep olmuştur?
Cevap: Kur’an-Kerim’de bir taraftan mükâfat ve ceza
yaptırımı, diğer taraftan ilahi sevgi ve rızanın dile
getirilmesi, daha sonraları ortaya çıkan ahlâk ekolleri
arasında farklı tartışmalara neden olmuştur. Fakihler ve
kelamcılar, özellikle de Mu’tezililer mükâfat ve ceza
üzerine vurgu yaparlarken, sufiler daha ziyade Allah’ın
sevgisini ön plana çıkarırlar.

24. “İyilik ve doğru” Kur’an-ı Kerim’de nasıl tarif
edilmiştir?
Cevap: “İyilik ve doğru nedir?” sorusuna Kur’an-ı
Kerim’de şöyle bir cevap verilir: “İyilik (birr) yüzünüzü
doğu ve batıya çevirmeniz değildir. İyilik Allah’a, ahiret
gününe, meleklere, Kitab’a, peygamberlere inanmak;
sevdiğin malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda
kalmışlara, dilencilere vermek; köleyi esaretten
kurtarmak; namaz kılmak ve zekât vermektir. Ahitleştiği
zaman sözlerini yerine getirenler; sıkıntı, zorluk ve tehlike
zamanlarında sabredenler; işte bunlar inançlarında samimi
olanlar ve gerçek muttakilerdir” (Bakara/2: 177). Burada
iyilik bir dizi iman esası ve amellerle tanımlanmaktadır.
Ayetlerin de önermeler şeklinde ifade edildiğini görürüz.
Diğer taraftan iyiliğin veya takvanın sadece şekilsel tavır
ve davranış meselesi olmadığını destekleyen tarzda
hadisler de mevcuttur. İyiyi karakterle ve bunun zıddını
kötü niyetle tanımlayan hadisler de mevcuttur.

25. Kaza ve kaderle ilgili pek çok ayet ve hadisin, kelami
mezheplerin doğuşundaki etkisi nedir?
Cevap: Diğer yandan kaza ve kaderle ilgili pek çok ayet
ve hadis zaman içerisinde insan iradesi ve hürriyeti
hakkındaki çeşitli kelami mezheplere zemin hazırlamıştır.
Kaderiye, Cebriyye, Mu’tezile, Eş’arilik ve Maturidilik
bunlar arasında sayılabilir.

26. Mu’tezile’nin üzerinde ittifak ettiği kaç esas prensip
vardır?
Cevap: Mu’tezile’nin üzerinde ittifak ettiği beş esas
prensip vardır.

27. Mu’tezile’nin ahlâk ilmi açısından en önemli gördüğü
prensip nedir?
Cevap: Ahlâk ilmi açısından bunların en önemlisi adalet
ilkesidir. Adalet ilkesi Allah, insan, insanın fiilleri ve
Tanrı-insan ilişkisi gibi hususlarla ilgilidir. Bu prensibe
göre Allah adil olup insanlara asla zulmetmez. Ahirette
adil bir şekilde ödüllendirilip cezalandırılabilmesi için,
insanın dünyada iyi ve kötü davranışlar arasında tercih
yapabilme gücüne sahip olması gerekir. İnsan kendi
fiillerinden sorumludur. Onun davranışları üzerinde
Allah’ın bir müdahalesi yoktur. Aksi takdirde ilahi irade
ile vuku bulan bir fiilden insanın sorumlu tutulması,
Allah’ın adaletine ters düşer ve bu da zulmü doğurur.
Bundan dolayı Allah’ın adaletinin gerçekleşmesi, insanın
fiillerine bizzat kendisinin karar vermesine ve kendi
iradesi ile onları yapmasına bağlıdır. Dolayısıyla
insanların fiillerini yaratan Allah değil, insanların
kendileridir.

28. Mu’tezile öğretisindeki beş esas prensip nedir?
Cevap: Mu’tezile öğretisindeki beş esas prensip (usul-i
hamse) şunlardır: 1. Tevhid 2. Adalet 3. Emir bi’l-ma’ruf
nehiy ani’l-münker: Kötülüğe karşı koymak ve iyiliği
emretmek, bunun için çalışmak bütün Müslümanların
üzerine farzdır. 4. Vaad ve va’îd: Allah’ın iyilik yapanlar
mükâfatlandırması, kötülük yapanları cezalandırması
zorunludur. O’nun tövbe etmedikçe hiç kimseyi affetmesi
mümkün değildir. 5. Menzile beyne’l-menzileteyn: Büyük
günah işleyenler ne Müslüman ne de kâfir sayılırlar, bu
ikisi arasında bir konumdadırlar. Bunun için ahirette ne
cennet ne de cehenneme giderler; bu ikisinin arasında
A’raf denilen yerde tutulurlar.

29. Mu’tezile’ye göre bilgi kaça ayrılır?
Cevap: Mu’tezile’ye göre bilgi zaruri ve mükteseb
(kazanılmış) olarak ikiye ayrılır.

30. Mu’tezile’ye göre zaruri bilgi nasıl elde edilir?
Cevap: Zaruri bilgi de ya idrak ile ya da akıl yoluyla elde
edilir. İdrak ile elde edilen bilgi ayrıntılara ait olup, bu en
açık bilgi türüdür. Zira idrak ile bilinen bir şeyi ispat
etmek için delile ihtiyaç duyulmaz. Acı, sıcak ve soğuk
hakkındaki bilgimiz bu türdendir. Akıl ile ise genel
hakikatlerin bilgisine ulaşılır. Bununla ulaşılan zaruri
bilgiye örnek olarak zulmün ve yalan konuşmanın kötü
olduğunun bilinmesi verilebilir. Bu tür zaruri bilgi akıl ile
akıl sahibi herkes tarafından elde edilir. Zaruri bilgi vahye
dayanmaz, çünkü onun bilgisi Allah’ı bilme ve O’na
inanmaktan önce gelir. Zorunlu olarak bilinen ahlâki
hakikatler akıl sahibi herkes tarafından kabul edilir.

31. Mu’tezile’ye göre kazanılmış (mükteseb)bilgi nasıl
elde edilir?
Cevap: Kazanılmış (mükteseb) bilgi ise ancak akıl
yürütme ile edinilebilir. Akıl yürütmenin özü fikirdir.
Kazanılmış bilgi delillere dayanan (istidlali) bir bilgi
türüdür ve değişmez mutlak bir karakteri vardır.
Kazanılmış bilginin vahiy ile elde edilen özel bir türü daha
vardır: Vahiy ile elde edilen ahlâki bilgiler zaruri değil,
mükteseb bilgi türündendir.

32. Mu’tezili âlimlere göre ahlâki değerlerin başlıca
özellikleri nelerdir?
Cevap: Mu’tezile’ye göre insan aklının ahlâki değerler
hakkındaki bilgisi zorunlu bilgiler grubuna girer. Mutezili
kelamcılar ahlâki vazifelerin iyiliği ve gerekliliği
hakkındaki bilgilerin akli bilgiler olduğunu kabul
etmişlerdir. Mu’tezileye göre ahlâki değerler mutlaktır, bu
değerler fiillerin değişmez nitelikleridir. Onlara göre akıl
ve din fiillere değer yüklemez, yalnızca onlarda zaten
bulunan nitelikleri açığa çıkarır. Böylece aklın iyi ve kötü,
görev ve sorumluluk konularında ulaştığı bilgiler kesindir.
İyi ve kötüyü aklıyla bilen insan aynı zamanda istitaat
sahibi olmalıdır. İnsan iyi (hayır) ve kötüden (şer) birini
hür iradesiyle seçme ve yapma gücüne sahiptir.

33. Mu’tezile’de bir fiilin ahlâken iyi veya kötü olduğuna
karar verirken o fiilin sağladığı fayda (menfaat) ile
verdiği zarar ne ölçüde belirleyici olur?
Cevap: Mu’tezile’de bir fiilin ahlâken iyi veya kötü
olduğuna karar verirken o fiilin sağladığı fayda (menfaat)
ile verdiği zarar esas alınmaktadır. İnsan aklı, fiillerin
neticesinde ortaya çıkacak fayda ve zararı ölçebilecek
güçtedir. Bir fiilin ahlâki kötülüğünün nihai ölçüsü acı ve
ıstıraptır. Zulüm, başkasına karşı yapılan zararlı fiildir.
Zarar ise kendinde herhangi bir fayda olmayan her türlü
acı ve ıstıraptır. Mu’tezile adaleti fayda ile tarif ederken,
faydayı da haz, sevinç veya bunların ikisini birden veren
şey olarak görür. Salah kavramını fayda ile eş anlamlı
kullanan Mu’tezile, Allah’ın insanların faydasına olan şeyi
(salah) emretmeye; zararına olanı da yasaklamak zorunda
olduğuna inanır.

34. Eş’ari mezhebindeki ahlâk teorisi, nasıl bir zeminde
ortaya çıkmıştır?
Cevap: Ehl-i Sünnet’in itikadi mezheplerinin ilki
Eş’ariliktir. Eş’ariliğin kurucusu olan Ebu’l-Hasan elEş’ari
önceleri Mu’tezili bir görüşe sahipti. Sonradan
onlarla çeşitli konularda görüş ayrılığına düştü. Bunlardan
birisi de kulların fiilleri, yani ahlâk alanındadır. Aslında
Eş’ari genel bir ahlâk teorisi ortaya koymaktan ziyade
muhalifi olan Mu’tezili âlimleri tenkit etmiş ve fikirlerini
bu çerçevede yoğunlaştırmıştır. Kendinden sonraki Eş’ari
mezhebindeki düşünürler onun temel görüşlerini
sistemleştirmişlerdir.

35. Ebu’l-Hasan el-Eş’ari Mu’tezile’ye hangi ana
meselelerde karşı çıkmıştır?
Cevap: Ebu’l-Hasan el-Eş’ari Mu’tezile’ye üç ana
meselede karşı çıkmıştır:
1- Halku’l-Kur’an: Kur’an-ı Kerim’in yaratılması
2- Ru’yetullah: Allah’ın görülmesi
3- Kulların fiilleri.

36. Eş’ari’nin, fiillerin yaratıcılığı hakkındaki görüşü
nedir?
Cevap: Eş’ari’ye göre insan, fiillerinin yaratıcısı değildir.
Hayır ve şerrin yaratıcısı Allah’tır. Şerrin Allah tarafından
yaratılması bir zulüm sayılamaz, zira fiiller Allah’a
nispetle bir değer taşımaz. Değerler de fiillerin değişmez
nitelikleri değildir. İyi ve kötü, Allah’ın emir ve
yasaklarıyla belirlenir. Şu halde sadece insanlara nispetle
ve ancak emir ya da yasak şeklindeki bir hitaptan, yani
vazifenin tevcih edilmesinden sonra fiiller değer kazanır
ve mükellefiyet gerçekleşir.

37. Eş’arî mezhebinin akıl konusunda özellikle üzerinde
durduğu husus nedir?
Cevap: Eş’arî mezhebinin özellikle üzerinde durduğu
husus, aklın kendi başına herhangi bir şeyi ahlâki veya
dini olarak vazife haline getiremeyeceğidir. Akıl sadece
olanı bilir; olması gerekeni, insanın ahlâki olarak neleri
yapıp, nelerden uzak durması gerektiğini bilemez.

38. Maturidiyye nasıl ortaya çıkmıştır?
Cevap: Ehl-i Sünnet’in itikadi mezheplerinden ikincisini
teşkil eden Maturidiyye’nin kurucusu Ebu Mansur elMaturidi
gerek Mu’tezili gerekse Eş’arî ahlâk teorilerinin
yüz yüze kaldığı problemlere karşılık getirdiği izah tarzı
ile kendine has orijinal bir ahlâk teorisi geliştirmiştir.

39. Maturidilik, kendinden önceki ekollerle nasıl bir
benzerlik gösterir?
Cevap: Maturidi, ahlâki sorumluluk ve yükümlülüğün
temellendirilmesinde Eş’ari’ye, ahlâki değerler konusunda
da Mu’tezile’ye yakın görünür.

40. Maturidiyyenin fiillerin yaratıcılığı hakkındaki görüşü
nedir?
Cevap: İnsan fiillerinin kimin tarafından yaratıldığı
sorusuna verdiği cevapla meseleye yeni bir boyut
kazandırmıştır. Ona göre ahlâki olanlar da dâhil insan
fiilleri bir yönden Allah’a ait, diğer yönden de insana
aittir. İnsan fiillerini Allah yaratır, insan da bu fiilleri
kesbeder (kazanır). Fiillerin Allah tarafından yaratılması
gerçeği ise insana o fiilleri yapma konusunda bir
zorunluluk yüklemez. Herkes fiillerinde hür olduğunu
hissi olarak bildiği için bu tür bir zorunluluk mümkün
değildir.

41. Maturidi’nin ahlâk teorisinde ahlâki fiiller kaça
ayrılır?
Cevap: Maturidi’nin ahlâk teorisinde ahlâki fiiller ikiye
ayrılır:
1- Kendinde iyi veya kötü olanlar (Mutlak ahlâkî
değerler)
2- Bir ihtiyaca, duruma, başlangıç ya da sonuca göre
iyi veya kötü olanlar (Göreli ahlâkî değerler).

42. Maturidiliğin ahlâki açıdan diğer ekollerden temel
farkları nelerdir?
Cevap: Maturidilik bir taraftan akıl ve vahiy arasında bir
denge oluşturarak, genel geçer, bütün insanların aklıyla
kavrayabileceği ahlâki değerlerin kendi başlarına var
olduklarını söylerken, diğer yandan insanın aklıyla bütün
ahlâki değerleri kavrayamayacağını bunun için vahyin,
yani Peygamberlerin yol göstermesine ihtiyacı olduğunu
vurgular. Diğer yandan insan fiillerinin yaratıcısı olarak
Allah’ı görür, buna karşılık insanın bu fiilleri
kazanmasındaki sorumluluğunun altını çizer. Maturîdilik
böylece vahyin uzağında bir rasyonalizme veya insan
iradesini ihmal eden bir cebriliğe düşmekten kurtulur.

43. Ahlâki konularda eserler veren Müslüman filozoflar
Yunan felsefesinden nasıl yararlanmışlardır?
Cevap: Ahlâki konularda eserler veren Müslüman
filozoflar Yunan felsefesinden üstlendikleri bazı
düşüncelerle İslâm akaidi arasında bir terkibe gitmişlerdir.
Temeli Kur’an ve Sünnet’e dayalı olan İslâm ahlâkını
Yunan felsefesinin tarif ve tasniflerinden istifade ederek
sistemleştirmeye çalışmışlardır (Aydın, (1989), s. 10).
Ancak burada nassların (Kuran ve hadis) bağlayıcılığını
ihmal etmeyip bilinçli olarak reddetmeseler de, onlar için
temel bağlayıcı şey felsefi delillerdir. Ahlâk tartışmalarını
bazen Kur’an’dan ayetlerle destekleseler de,
tartışmalarının neticesini temelde dedüktif
(tümdengelimli) akıl yürütmenin verileri belirler.

44. Ahlâk, İslâm felsefesinde değerlendirilirken tek başına
mı yorumlanır?
Cevap: Hayır, İslâm felsefesinde ahlâk neredeyse pek çok
alanın kesişme noktasında durmaktadır. Bu bakımdan
psikolojiyi ahlâktan, ahlâkı da din ve siyasetten ayrı ele
almak mümkün değildir. Felsefe’yi teorik (nazari) ve
pratik (ameli) olarak ikiye ayıran filozoflara göre bu iki
felsefenin tek bir şahısta toplanmasıyla hakiki saadet tam
olarak gerçekleşir.

45. Ahlâkla felsefenin insan ve ahlâkı incelerken bunların
birbirlerine olan öncelikleri konusundaki benzerlikleri
nedir?
Cevap: Ahlâkla ilgilenen çoğu Müslüman düşünürün
yaptığı gibi felsefede de “ahlâk nedir” sorusundan önce
“insan nedir” sorusuna cevap aranır. Daha sonra insanın
nereden gelip nereye gideceği mebde ve mead), akibetinin
ne olacağı sorularına cevaplar aranırken insan için neler
değerlidir sorusuna gelinir.

46. Nefsin dereceleri nelerdir ve hangi surette şekillenir?
Cevap: Bunlar bitkisel seviyede beslenme, büyüme ve
üreme güçleri; hayvani seviyede hareket etme ve idrak
güçleri; insani seviyede de düşünme ve bilme güçleridir.
Bu güçler arasında hiyerarşik bir düzen mevcut olup bir
alttaki üsttekine hizmet eder. Düşünme ve bilme gücü
başlangıçta bir kabiliyet olup, bir takım basamaklardan
geçtikten sonra kendisi için mümkün olan en yüksek
dereceye ulaşır.

47. Ahlâki kemal nasıl gerçekleşir?
Cevap: Ahlâki kemal anlamına gelen ameli kemal,
erdemlerin kazanılmasıyla gerçekleşir. İnsan aklının bilfiil
olmasıyla da nazari kemale ulaşır. Ahlâki kemal ile nazari
kemalin birleşmesiyle de mutluluk ortaya çıkmış olur.

48. Farabi’ye göre ideal başkan kimdir?
Cevap: Farabi ideal başkan olarak peygamberi görür.
Peygamber taakkul ve tahayyül gücüne sahip olup ilahi
misyonu sayesinde filozoftan üstündür.

49. Tasavvufi ahlâk teorisi, neden “Karakterci Ahlâk
Teorileri” kapsamına girer?
Cevap: Tasavvufi ahlâk teorisini “Karakterci Ahlâk
Teorileri” başlığı altında ele almamızın nedeni sufilerin
ahlâk tarifinden kaynaklanmaktadır. Sufilerin çoğu
tasavvufu bir hal ve yaşama tarzı olarak tarif ederken
ahlâkı “nefiste yerleşmiş bir meleke” olarak görürler.

50. Mutsavvıflara göre nefsin faaliyetlerini önlemenin
yolu nedir?
Cevap: Tasavvuf ahlâkında insanın ruhu meleğe, nefsi de
şeytana benzetilmiştir. Sufilere göre hem dinin hem de
aklın reddettiği bütün kötü huyların ve çirkin davranışların
kaynağı nefistir. Bu yüzden ahlâki kötülükler ancak
riyazet ve mücahede yoluyla nefsin kötüye meyletmesini
engellemek ve onu kötü huylardan arındırmak suretiyle
önlenebilir.

51. Mutasavvıflara göre nefsin nasıl dereceleri vardır?
Cevap: Tasavvufta şeytana benzetilen nefis, nefsin henüz
terbiye edilmemiş halidir. Bu nefse nefs-i emmâre bi’s-sûi
(kötülüğü emreden nefis) denilmektedir. Bu nefis zamanla
kendisinden kaynaklanan sorunların farkında varıp, kendi
kendisini eleştirmeye başlarsa yeni bir nitelik ve yeni bir
isim alır: nefs-i levvâme (kendi kendisini eleştiren nefis).
Bu eleştiri başarılı olup, insan iyilikleri yaparak,
kötülüklerden uzak durmaya başladıkça, nefis te yeni
mertebeler kazanır (nefs-i mutmaine, nefs-i raziye ve nefsi
marziyye gibi). Bu mertebeler çeşitli sufiler tarafından
beş, yedi ve daha fazla olarak ifade edilmiştir ki, aradaki
farklar daha çok teferruatla alakalıdır.

52. Mutasavvıflara göre yaratılmışların fiillerinin kaynağı
nedir?
Cevap: Tasavvuftaki tevhid ve tevekkül ilkeleri sufilerin
insan fiilleri hakkındaki yaklaşımlarını da etkilemiştir.
Sünni mutasavvıflar bu konuda genellikle ehl-i sünnet
kelamcıların görüşlerini benimsemekle birlikte tevhidi
“bütün yaratılmışların her türlü davranışlarının Allah’tan
olduğunu bilmek” tarzındaki tasavvufi yorum onları bu
konuda, en azından zahiren, cebriyeye yaklaştırır (Çağrıcı,
2006, s. 118-119).