DİLBİLGİSİ FİİL CÜMLESİNİN ÖGELERİ
Arapçada fiille başlayan cümleye fiil cümlesi denir. Söz konusu cümlenin ögelerine geçmeden önce Türkçe cümle yapısı hakkında kısaca bilgi vermemiz yerinde olacaktır.
Türkçe Cümle Yapısı
Türkçeden de biliyoruz ki bir cümlenin kurulabilmesi için iki temel ögeye ihtiyaç vardır: Özne ve yüklem. Bunlardan ilki olay ya da eylemi gerçekleştiren unsur, diğeri ise olay veya eylemin bizzat kendisidir. Anılan iki unsurun bir araya gelmesi bir söz öbeğine cümle diyebilmenin olmazsa olmaz koşullarıdır. Belirtilen temel ögeler yanında cümleyi anlam yönünden bütünleyici başka bir takım ögeler daha mevcuttur ki bunlara tümleyiciler anlamında tümleç adı verilir. Anılan ögeler, cümlenin kuruluşu için var olmaları zorunlu olmamakla birlikte, olay veya eylemin konusu, yeri, yönü, zamanı, şekli
konusunda tamamlayıcı bir işlev görürler. Söz gelimi, “Ali okudu.” ifadesi bir cümledir. Çünkü gerek okuma ediminin kahramanı (Ali), gerekse eylemin bizzat kendisi (okudu) bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturmuş durumdalar. Ancak “Ali, evde kardeşine uyku öncesi etkili bir sesle güzel bir masal okudu.” ifadesinde temel öge konumundaki “Ali okudu” cümlesi yan
ögelerce yer, yön, zaman, nitelik ve konu olarak tamlanmıştır.
Arapça Cümle Yapısı
Sıkça değinildiği gibi Arapçada cümle ikiye ayrılır. Bu ayrım başlangıç sözcüğünün isim veya fiil olması ekseninde yapılabildiği gibi temel ögelerinin sıralanışına göre de yapılabilir. Buna göre “İsimle başlayan cümleye isim cümlesi, fiille başlayan cümleye fiil cümlesi denir” biçimindeki klâsik tanımı sürdürmek de “Öznesi yükleminden önce gelene isim cümlesi, yüklemi öznesinden önce gelene fiil cümlesi adı verilir” biçimindeki modern tanımı benimsemek de mümkündür. Geçen ünitede ele alınan isim cümlesinin özne-yüklem sıralamasına göre kurulan bir cümle tipi olduğunu öznesine mübtedâ, yüklemine de haber dendiğini hatırlattıktan sonra esas konumuz olan fiil cümlesine geçebiliriz.
Fiil Cümlesi ve Ögeleri
Fiil Cümlesi: Fiille başlayan, bir başka deyişle yüklemi öznesinden önce gelen cümlelerdir. Yüklemine fiil öznesine fâil denir.
Örnek نَامَ الطِّفْلُ : 1 (Bebek uyudu). Görüldüğü gibi ifade eylem ile sahibini bir araya getiren bir söz öbeğidir. Eylemle sahibini yani yüklemle öznenin asgari varlığının söz konusu oldukları bu tip öbeklere cümle dendiğini biliyoruz. İlgili cümleye yeniden dönersek onun uyudu anlamına gelen نَامَ fiiliyle başladığını fark ederiz. Dolayısıyla fiille başladığı için bu cümleye fiil cümlesi, ilk ögesi ( نام )’ye fiil (yüklem), ikinci ögesi ( الطفلُ )’ye ise fâil (özne) adı verilir.
Fiil cümlesinin yukarıda belirtilen temel ögeleri (fiil-fâil) yanında bir de tümleyici ögeleri vardır ki bunlara mef‘ûl adı verilir.
Örnek شَرِبَ الطِّفْلُ اللَّبَنَ صَبَاحًا : 2 (Bebek sabahleyin süt içti) Cümlesinde içti anlamına gelen شرب fiil, bebek anlamına gelen الطِّفْلُ fâil, süt anlamına gelen اللَّبَنَ ile صَبَاحًا ise mef‘ûl’dür.
Örnek قَامَ الطُّلاَّبُ اِحْتِرَامًا : 3 (Öğrenciler saygı için ayağa kalktı) Cümlesinde ayağa kalktı anlamına gelen قام fiil, öğrenciler anlamına gelen الطلابُ fâil, saygı için anlamına gelen احترامًا ise mef‘ûl’dür.
Konunun bu kısmında fiil cümlesinin ögeleri hakkında ayrıntılı bilgi vermek istiyoruz.
1. Fiil: Tek başına bir anlam ifade eden kelimelerden olup, geçmiş, şimdiki ve gelecek olmak üzere üç zamandan birine bağlı olarak bir oluş veya bir eylem bildirirler.
Söz gelimi, ( فَهِمَ ) “anladı”, ( ذكََرَ ) “andı”, ( يَنْظُرُ ) “bakıyor/bakar”, ( (يَسْمَعُ “duyuyor/duyar”, ( اُخْرُجْ ) “çık”, ( اِشْرَبْ ) “iç” kelimelerinden her birinin bir oluş veya bir eylem bildirdiği görülüyor. Anılan sözcüklere fiil diyebilmemiz için anlam içeriklerini üç zamandan birine bağlı olarak ifade edip etmediklerini denetlemek durumundayız. Bu denetim sonrası onların anlam içeriklerini teşkil eden oluş veya eylemleri bir zamana bağlı olarak ifade ettiklerini tespit edersek onlara fiil diyebiliriz. Aksi takdirde fiil değil isim olarak değerlendiririz. Örneklerimiz içerisinde ilk iki sözcük “anlama” ve “anma” eylemlerinin
geçmiş zamanda gerçekleştiğini; peşi sıra gelen iki sözcük “bakma” ve “duyma” eylemlerinin şimdi yapılmakta olduğunu veya geçmiş, şimdi ve gelecek tüm zamanlarda meydana gelme potansiyeli taşıdığını; son iki sözcük ise “çıkma” ve “içme” eylemlerini yakın veya uzak gelecekte yerine getirmesini muhataptan istemeyi ifade etmektedirler. Görüldüğü gibi sözcüklerin tamamı bir oluş, bir eylem bildirmesinin yanı sıra onları geniş veya sınırlı bir zaman dilimiyle ilişkilendirmektedir. İşte bu tip sözcükler Arap dilbilgisi otoriteleri tarafından fiil adıyla anılmıştır. Zamandan bağımsız oluş veya eylemler mastar olup, fiil değil, isim olarak değerlendirilirler. Söz gelimi قِرَاءَة (okumak), خُرُوج (çıkmak), طَلَب (istemek) kelimeleri her ne kadar iş, oluş veya eylem bildirseler de zamandan bağımsız oldukları için fiil değil isim olarak kabul edilirler.
Aşağıdaki cümlelerde fiil olan sözcükleri bularak, ifade ettikleri zamanı söyleyiniz.
1. بَلَغَ عَدَدُ السُّكَّانِ فِي الْمَدِينَةِ مِلْيُونَ نَسَمَةٍ.
2. نَسْتَعْمِلُ السِّكِّينَ والشَّوْكَةَ فِي تَنَاوُلِ الْكَبَابِ.
3. قُلِ الحَْقَّ وَلَوْ عَلَى نَفْسِكَ.
Yukarıda anlatılanlardan da kolayca anlayabileceğiniz gibi fiiller zaman bakımından üç kısma ayrılır: Mâzî, muzâri ve emir. a. Mâzî: Türkçemizdeki dili geçmiş zamanın karşılığıdır. كَافَأَ الأُسْتَاذُ خَالِدًا) ) “Hoca, Halit’i ödüllendirdi” cümlesindeki ( (كَافَأَ “ödüllendirdi” sözcüğü, ( ضَحِكَ عَلِيٌّ ) “Ali güldü” cümlesindeki ( ضَحِكَ ) “güldü” kelimesi ve ( خَرَجَ الطُّلاَّبُ مِنَ الْمُخْتَبَرِ ) “Öğrenciler laboratuardan çıktı”
cümlesindeki ( خَرَجَ ) “çıktı” kelimesi birer mâzî fiildir. Başlıca Mâzî Kalıpları: Mâzî fiile özgü ve onu gerek isimden, gerekse diğer fiil çeşitlerinden (muzâri ve emir) ayırt edebilmemizi sağlayan
özellikler 1. Ünitede verildiği için burada bir kez daha tekrarlamaya gerek duymuyoruz. Yalnız en çok karşılaşılan mâzî fiil kalıplarını birer örnekle tanıtmakta yarar görüyoruz.
b. Muzâri: Türkçemizdeki şimdiki, geniş ve gelecek zamanların karşılığı olup gelecek zaman anlamına geldiğini gösteren bir delil yoksa şimdiki ve geniş zaman karşılığında kullanılır. Başlıca Muzâri Kalıpları: Muzâri fiile özgü ve onu gerek isimden, gerekse diğer fiil çeşitlerinden (mâzî ve emir) ayırt edebilmemizi sağlayan özellikler 1. Ünitede verildiği için burada bir kez daha tekrarlamaya gerek duymuyoruz. Yalnız en çok karşılaşılan muzâri fiil kalıplarını birer örnekle tanıtmakta yarar görüyoruz.
c. Emir: Bir işin olmasını veya yapılmasını istemek için kullanılan fiil kipidir. ( اكُْتُبْ ) “Yaz!”, ( اِجْلِسْ ) “otur!”, ( اُدْخُلْ ) “gir!” kelimeleri emir örnekleridir.
2. Fâil: Olmak anlamlı fiillerde olan, etmek-eylemek bildiren fiillerde ise eden, eyleyen konumundaki ögedir. Türkçedeki öznenin karşılığıdır. Arapçada fâil daima merfudur. 5. Üniteden de hatırlanacağı üzere merfû‘, tesniye (ikil) ve cem-i müzekker sâlim (düzenli eril çoğul) isimler hariç sonu zammeli anlamına gelir. Tesniyelerde sondan bir önceki “elif” ile cem-i müzekker sâlimlerde aynı özellikteki “vâv” ref alâmeti (merfû‘luk belirtisi) olan zammeye eşdeğerdir. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili fâillerle onların merfû‘luklarına delil teşkil eden ref alâmetlerini dikkatle inceleyiniz.
(Çocuk bahçede oynuyor) . 1. يَلْعَبُ الْوَلَدُ فِي الحَْدِيقَةِ (Anne baba çocukların eğitimiyle ilgilenirler) . 2. يَهْتَمُّ الأَبَوَانِ بِتَرْبِيَةِ أَوْلاَدِهِمَا (Müslümanlar güneş doğmadan önce kalkarlar) . 3. يَنْهَضُ الْمُسْلِمُونَ قَبْلَ الْفَجْرِ
Çeşitleri: Fâiller yukarıda görüldüğü biçimde açık isim olarak gelebildiği gibi, gizli veya açık zamir ya da başlı başına bir cümle halinde gelebilir. Bunlar üzerinde ayrı ayrı durmak konunun zihinlerde netleşmesi açısından yararlı olacaktır.
a. Zahir İsim: Cümlede açıkça belirtilen, yerine herhangi bir zamir getirilmemiş isimlerdir.
Örnek:
(Mümin Allah’a tevekkül eder) . 1. يَتَوَكَّلُ الْمُؤْمِنُ عَلَى اللهِ
(Anne konuklar için sofra hazırlıyor) . 2. تُجَهِّزُ الأُمُّ الْمَائِدَةَ لِلضُّيُوفِ
(İki öğrenci başarıda yarışıyor) . 3. يَتَنَافَسُ الطَّالِبَانِ فِي النَّجَاحِ
(Mühendisler projeyi tamamlamaya çalışıyorlar) . 4. يُحَاوِلُ الْمُهَنْدِسُونَ إِكْمَالَ الْمَشْرُوعِ
Yukarıda görüldüğü gibi fâiller açık isim oldukları takdirde sayıları ne olursa olsun fiil hep tekil gelir. Bu durumdaki fiil cümlelerinde fiilin fâile uyma zorunluluğu bir tek cinsiyet yönündendir.
b. Bariz Zamir: Fiillere bitişen çekim ekleri fâil konumunda bulunan zamirlerdir. Söz konusu zamirler açıkça görüldüğü için kendilerine bariz zamir adı verilir.
Fiillere bitişen bariz zamirler şunlardır:
Elifu’l-isneyn: İkillik bildiren elifi demektir. Fâil olarak üç fiil tipinde de yer alır.
Nûnu’n-nisve: Dişilik ve çoğulluk bildiren nûn harfidir. Fâil olarak üç fiiltipinde de yer alır.
c. Müstetir Zamir: Üçüncü tekil mâzî ve muzâri çekimleri açık özneleri olmadığı takdirde, ikinci tekil eril muzâri ve emirlerle, birinci tekil ve çoğul muzâri fiillerin fâilleri gizli zamirdir. Şimdi sayıları beşi bulan bu zamirleri tanıyalım.
هُوَ : Müfret müzekker gâib (üçüncü tekil eril) kişi zamiridir. Herhangi bir nedenle açık özne alamamış benzer şahıstaki mâzî ve muzâri fiillere gizli özne (müstetir fâil) olur. Açık öznenin yokluğunda arandığı için gizli özne oluşu zorunlu (vücûben) değil şarta bağlı (cevâzen) olarak değerlendirilir. (Kendisine merhameti farz kıldı) .
-1 كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحمَْةَ(Gizlinizi ve açığınızı bilir) .
-2 يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْCümlelerinde öznesi açık olmayan كَتَبَ ve يَعْلَمُ fiillerinin fâili müstetir هُوَ ’dir.
هِيَ : Müfret müennes gâibe (ikinci tekil eril) kişi zamiridir. Herhangi bir nedenle açık özne alamamış benzer şahıstaki mâzî ve muzâri fiillere gizli özne (müstetir fâil) olur. Açık öznenin yokluğunda arandığı için gizli özne oluşu zorunlu (vücûben) değil şarta bağlı (cevâzen) olarak değerlendirilir. (Ölene dek onurlu biri olarak yaşadı) .
-1 عَاشَتْ شَرِيفَةً حَتَّى الْمَوْتِ (Günlerini dizileri izleyerek geçirir) . -2 تَقْضِي أيَّامَهَا بِمُشَاهَدَةِ الْمُسَلْسَلاَتِ Cümlelerinde öznesi açık olmayan عَاشَتْ ve تَقْضِي fiillerinin fâili müstetir
هِيَ ’dir. أَنْتَ : Müfret müzekker muhatab (üçüncü tekil eril) kişi zamiridir. Benzer şahıstaki muzâri fiillere gizli özne (müstetir fâil) olur. Bu çekim kipindeki muzâriler hiçbir zaman açık özne almadıkları için gizli özne oluşu zorunlu, yani vücûbendir.
(Dilediğini hesapsız rızıklandırırsın) . -1 تَرزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ Cümlelerinde تَرْزُقُ ve تَشَاءُ fiillerinin fâili müstetir أَنْتَ ’dir.
أنَا : Nefsu’l-mutekellim vahdeh (birinci tekil) kişi zamiridir. Benzer şahıstaki muzâri fiillere gizli özne (müstetir fâil) olur. Bu çekim kipindeki muzâriler hiçbir zaman açık özne almadıkları için gizli özne oluşu zorunlu, yani vücûbendir.
(Allah’tan bağışlanma diler ve O’na tevbe ederim) . -1 أَسْتَغْفِرُ اللهَ وَأَتُوبُ إلَيْهِ Cümlelerinde أَسْتَغْفِرُ ve أَتُوبُ fiillerinin fâili müstetir أَنَا ’dir.
نَحْنُ : Nefsu’l-mutekellim ma‘a’l-gayr (birinci çoğul) kişi zamiridir. Benzer şahıstaki muzâri fiillere gizli özne (müstetir fâil) olur. Bu çekim kipindeki muzâriler hiçbir zaman açık özne almadıkları için gizli özne oluşu zorunlu, yani vücûbendir. (Rahmetini umar, azabından korkarız) . -1 نَرْجُو رَحمَْتَكَ وَنَخْشَى عَذَابَكَ Cümlelerinde نَرْجُو ve نَخْشَى fiillerinin fâili müstetir نَحْنُ ’dür. Zamirler mebni (sonu değişmeyen) isimlerden oldukları için fâil (özne) konumunda olduklarında merfû‘luklarını açıkça gösteremezler. Konum itibariyle (mahallen) merfû‘ sayılırlar. d. Cümle: Bazen bir cümle bir bütün olarak başka bir fiil cümlesinin fâili olabilir. Bir bütün olarak başka cümlenin ögesi olan söz konusu cümle isim cümlesi ise başına أنَّ ; fiil cümlesi ise başına أَنْ gelir. بَلَغَنَا أَنَّ الْبَرْنَامَجَ مُتَأَخِّرٌ Programın ertelendiği (haberi) bize ulaştı.
يَسُرُّ الجَْمِيعَ أَنْ تَنْجَحُوا في الاِمْتِحَانِ Sınavda başarılı olmanız herkesi sevindirir. Görüldüğü gibi ilk cümle içerisinde yer alan (Program ertelenmiştir / البرنامج متأخر ) biçimindeki isim cümlesi başına gelen أنّ aracılığıyla bağımsız bir cümle olmaktan çıkıp bir bütün olarak öncesindeki fiilin fâili haline gelmektedir. Aynı şekilde (Sınavda başarılı olursunuz / تنجحُون في الامتحان ) biçimindeki fiil cümlesi başına gelen أنْ aracılığıyla bağımsız bir cümle olmaktan çıkıp bir bütün olarak öncesindeki fiilin fâili haline gelmektedir. Başka bir cümleye öge olan tüm cümleler gibi fâil durumundaki cümleler de, bu konumlarının gerektirdiği i‘râb alâmetini açıkça gösteremezler. Mahallen merfû‘ olduklarına hükmedilir. e. Câr-mecrûr: Cer harfi ile devamındaki isimden oluşan söz öbeğine câr-mecrûr adı verilir. Başlarında cer harfi bulunan mecrûr kelimeler de fâil verya nâibu’l-fâil konumunda bulunabilmektedir. Fâil pozisyonundaki kelime lafzan cer harfi dolayısıyla mecrûr, mahallen merfû‘dur. وَكَفَى بِاللهِ وَكِيلاً (Vekil olarak Allah yeter) cümlesinde ;بِاللهِ لَمْ يَنَمْ مِنْ طِفْلٍ حَتَّى يُشَاهِدَ الْمُبَارَاةَ (Maçı seyretmeden hiçbir çocuk uyumadı) cümlesinde مِنْ طِفْلٍ ifadeleri mahallen merfû‘ fâildir. 3. Mef‘ûlün bih: Bir fiil cümlesinde fiilin konusu olan ve fâilin yaptığı işten doğrudan etkilenen mansûb isme bu ad verilir. Türkçedeki nesnenin karşılığıdır. Arapçada Mef‘ûlün bih daima mansûbdur. 5. Üniteden de hatırlanacağı üzere mansûb, tesniye (ikil) ve sâlim cemi (düzenli çoğul) isimler hariç sonu fethalı anlamına gelir. Cem-i müennes sâlimlerde kesra, tesniyelerde ve cem-i müzekker salimlerde ise, sondan bir önceki harf konumundaki “yâ” nasb alâmeti (mansûbluk belirtisi) olan fethaya eşdeğerdir.
Örnek: Aşağıdaki cümlelerde altı çizili olarak gösterilmiş mef‘ûlün bihlerle onların mansûbluklarına delil teşkil eden nasb alâmetlerini dikkatle inceleyiniz.
(Çocuk süt içiyor) . -1 يَشْرَبُ الْوَلَدُ الحَْلِيبَ
(Anne çocukları börekle doyuruyor) . -2 تُشْبِعُ الأُمُّ الأَوْلاَدَ بِالْفَطِيرِ
(Mümin her gün Kur’ân okur) . -3 يَتْلُو الْمُؤْمِنُ الْقُرْآنَ كُلَّ يَوْمٍ
Çeşitleri: Mef‘ûlün bihler fâilde olduğu gibi açık isim olarak gelebildiği gibi, bitişik veya ayrık zamir ya da başlı başına bir cümle halinde de gelebilir.
Bunlar üzerinde ayrı ayrı durmak konunun zihinlerde netleşmesi açısından yararlı olacaktır.
a. Zahir İsim: Cümlede açıkça belirtilen, yerine herhangi bir zamir getirilmemiş isimlerdir.
(Hoca üniversitede konferans veriyor) . -1 يُلْقِي الأُسْتَاذُ مُحَاضَرَةً فِي الجَْامِعَةِ
(Tren istasyonu terk etti) . -2 غَادَرَ الْقِطَارُ الْمَحَطَّةَ
(İstanbul’da kütüphaneleri ziyaret ettik) . -3 زُرْنَا الْمَكْتَبَاتِ فِي إِسْتَانْبُولَ
b. Mansûb Muttasıl Zamir (Bitişik Nesne Zamiri): Fiile bitişen nesne zamiridir. Mebni olan tüm kelimeler gibi mahallî i‘râb alır, mahallen mansûb olduğu değerlendirmesi yapılır.
c. Mansûb Munfasıl Zamir (Ayrık Nesne Zamiri): Yukarıdaki zamirlerin, إيَّا bitişmiş halleridir. Bu sayede fiile bitişme mecburiyetinden kurtulur, ayrı bir zamir haline gelir.
(Tek sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz) . -1 إيَّاكَ نَعْبُدُ وإيَّاكَ نَسْتَعِينُ (Sizi ve onları rızıklandırırız) . -2 نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ (Sana onu verdim) . -3 أعْطَيْتُكَ إِيَّاهُ
d. Cümle: Fâilde olduğu gibi bütün halinde bir cümle başka bir cümlenin mef‘ûlün bihi olabilir. Başka cümleye öge olan cümle isim cümlesi ise başına أَنَّ ; fiil cümlesiyse başına أنْ alır. Mef‘ûlün bih konumundaki cümleler mahallen mansûbdur.
(Çarşıya gitmek istiyorum) . -1 أُرِيدُ أَنْ أَذْهَبَ إِلَى السُّوقِ
(Bana kendisinin lisede öğretmen olduğunu söyledi) . -2 أَخْبَرَنِي أنَّهُ مُعَلِّمٌ فِي الثَّانَوِيَّةِ
e. Câr-mecrûr: Cer harfi ile devamındaki isimden oluşan söz öbeğine câr-mecrûr dendiğini öğrenmiştik. Söz konusu öbek tümleç olarakkullanıldığında dolaylı tümleç anlamında mef‘ûlün bih gayru sarih adını alır ve lafzan mecrûr, mahallen mansûb olur.
(Koca hanımına çiçek getirdi) . -1 أَتَى الزَّوْجُ زَوْجَتَهُ بِالأَزْهَارِ
(Hüseyin köye gitti) . -2 ذَهَبَ حُسَيْنٌ إِلَى الْقَرْيَةِ
(Askerler vatanı savundu) . -3 دافَعَ الجُْنُودُ عَنِ الْوَطَنِ
Kurallara uygun bir fiil cümlesinde diziliş “Fiil – Fâil – Mef‘ûl” biçimindedir.
Söz gelimi ( يُحِبُّ اللهُ الْمُؤْمِنَ ) “Allah mümini sever” cümlesinde ( يُحِبُّ ) fiil, ( (اللهُ
fâil ve ( الْمُؤْمِنَ ) mef‘ûldür.