*Kur’an-ı Kerim’de yeryüzünde ne varsa hepsinin insan için yaratıldığı göklerde ve yerde bulunan her varlık ve imkanın Allah’tan bir lütfü olmak üzere insanın emrine verildiği belirtilir.Helallik ilkesinin bir uzantısı olmak üzere Kur’anda haram kılınan yiyecek ve maddeleri sınırlandırılmış Hz. Peygamberin sünnetinde de bu çerçevede açıklamalara yer verilmiştir.
Ayet ve Hadislerde Haram Kılınan Yiyecek ve İçecekler
=> Ölmüş hayvan eti ( meyte ): dini usule uygun kesilmeden öldürülmüş ya da kendiliğinden ölmüş hayvanlar meyte gurubuna girer. Ölmüş hayvan sınıfına balık ve çekirge ölüsü de girmektedir. Hz. Peygamberin beyanı ile helal olan gıdalardan sayılmıştır.
=> Akıtılmış kan: Eti yenen hayvanlardan da olsa canlı veya ölü hayvanın vücudundan akıp ayrılmış olan kan haramdır.
=> Domuz Eti : Kur’anda etinin haram olduğu belirtilen tek hayvan domuzdur.
=> Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar: Putlara ( dikili taşlar ) adanan hayvanlarda bu kapsamda değerlendirilir. Resül-i Ekrem ( s.a. ) ehli eşeklerin yırtıcı kuşların ve pençeli hayvanların da haram olduğunu ifade etmiştir.
Zaruret durumunda istisnai hükümler geçerlidir.
=>Zaruret halinde haram olan gıdadan tüketme izni geçici ve istisnai bir hükümdür. Zaruretin sona ermesi ile birlikte genel hüküm ( haram ) tekrar işlerlik kazanır.
=> Zaruret halinde haram gıdadan yararlanma zarureti asgari düzeyde ortadan kaldıracak ölçüyü aşamaz.
*Kur’anın ilgili ayetlerinde haram kılınan gıdalar sayılırken domuzun sadece etinden söz edildiği görülür. Fakat İslam alimleri domuz etinin haramlığı ile ilgili ayetlerde bu durumun fısk ( hak yoldan sapma ) ve rics ( maddi ve manevi anlamda pis ve murdar ) olarak ifade edilmesinden ve bazı hadislerden hareketle haramlığın domuz eti ile sınırlı olmadığı görüşündedirler. Buna göre ister evcil ister yabani olsun domuzun eti gibi yağı kemiği ve sütü de dahil olmak üzere bütün parçalarının gıda olarak tüketilmesi haramdır.
=>Domuz etinin insan dağlığı ve tabiatını olumsuz yönde etkilemesi bu çerçevede domuzun bünyesinde bir çok hastalık taşıdığı ölümcül hastalıklara yol açtığı cinsel arzu ve kıskançlık duygusunu ortadan kaldırdığı şeklindeki açıklamaların ön plana çıktığı görülmektedir.
=> Domuzun haram oluşunu sadece sağlık açısından zararlı olması ile açıklamak isabetli olmaz.
=>İnsan sağlığı açısından bugün için bilinen bazı sakıncaların gelişen teknolojik imkanlarla bir şekilde ortadan kaldırılması domuz ve ürünlerinin yenilmesinin haram olması hükmünü geçersiz kılmaz. Dolayısıyla domuz ve cüzlerinin gıda olarak tüketilmesi zaruret halleri dışında haramdır.
*İstihale: hayvansal veya bitkisel bir ürünün bir halden başka bir hale geçmesi demektir.
*Karışım: iki farklı maddenin ayrıştırılamayacak şekilde iç içe geçmesi birisinin diğeri içinde çözülüp kaybolması demektir.
* Fıkıh bilginleri ve mezhepler istihale konusunu kendiliğinden gerçekleşen ve dışarıdan müdahale sonucu oluşan istihale olmak üzere genellikle iki kısma ayırarak incelemişlerdir. Mevcut hali ile yenilip içilmesi dinen haram olan
( habis )bir gıda veya içecek kendiliğinden istihaleye uğrar ve dinen tüketilmesi helal bir maddeye ( tayyib ) dönüşürse bunun tüketilmesinin helal olduğunda görüş birliği bulunmaktadır.
*Günümüz fıkıh bilginlerinden bazıları geleneksel ictihatlardan birisini tercih etmekte bazıları ise farklı değerlendirmelerde bulunmaktadır. Bu görüş ve tercihleri şu şekilde sıralamak mümkündür
=> Haramın istihale ile helal hale gelebilmesi için istihalenin kendiliğinden gerçekleşmesi gerekir.
=> İstihalenin kendiliğinden gerçekleşmesi ile iradeye bağlı olarak gerçekleşmesi arasında herhangi bir fark yoktur. Her iki şekilde de istihale haramı helal eder.
=> İstihale domuz dışındaki ürün ve gıdalarda söz konusu olabilir. Domuzun ise – özü ve mahiyeti itibari ile lecis ve haram olduğundan istihalesinden söz edilemez ve hiçbir şekilde haramlık özelliği ortadan kalkmaz.
=>İstihale helal gıda elde etmenin temel yöntemlerindendir. Dolayısıyla istihalenin iradeye bağlı olarak gerçekleşmesi hüküm açısından herhangi bir önemi bulunmadığı gibi istihaleye uğrayan mal veya ürünün de önemi yoktur.
*Kozmetikten şekerlemelere unlu mamullerden ilaç sanayine kadar oldukça geniş bir kullanım alanı bulunan jelatin çağımızın en fazla tartışılan fıkıh problemlerindendir. Jelatin hayvanların deri kemik kıkırdak bağ dokusu gibi kısımlarının uzun süre kaynatılması asit ve kireçle belli işlemlere tabi tutulması sonucunda elde edilen şeffaf ve yumuşak bir maddedir. Ülkemizde jelatin üretilmemektedir. Kullanılan jelatinin tamamı ithaldir. Avrupa’daki jelatin üretiminin yaklaşık % 70’lik kısmı domuz kaynaklıdır.
*Müslümanlar açısından eti yenen hayvanlar gurubuna giren bir hayvanın etinin helal olabilmesi için bir Müslüman veya Yahudilik Hıristiyanlık gibi özü itibariyle ilahi kaynaklı dine mensup birisi ( ehl-i kitap ) tarafından kesilmesi gerekir.
*Allah inancı taşıması sebebiyle Ebu Hanife Sabiiler’i İbn Hazm da Mecüsiler’i ehl-i kitap çerçevesine dahil eder. İKÖ bünyesinde faaliyet gösteren İslam fıkıh akademisi Mecüsiler’in ehl-i kitap olmadığı yönünde karar almıştır. Buna göre putperestlerin tanrı tanımazların dinden dönenlerin ( mürted ) kestikleri Müslümanlara haram olduğu gibi Mecüsiler’in kestiği de haramdır.
*Aralarında Hanefilerin ve Malikilerin de bulunduğu fakihlerin çoğunluğuna göre hayvan kesilirken Allah’ın adının anılması şarttır.
*Şafilere ve bazı fakihlere göre ise kesim sırasında besmele çekmek sünnettir.
Kesen Kişinin Dini Mensubiyeti ve Kesim Sırasında Allah’ın Adının Anılmasıyla İlgili Görüş ve Değerlendirmelerin Şu Noktalarda Birleştiği Görülmektedir:
=>İslam Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi ilahi kaynağa dayalı bir dine mensup olmayanların kestiği hayvanların eti yenilemez
=>Müslüman veya ehl-i kitaptan birisinin Allah’tan başkası adına kestiği hayvanın eti haramdır.
=>Müslüman yada ehl-i kitap birisinin kesim sırasında Allah’ın adını unutması Zahiriler hariç o hayvanın etini haram hale getirmez.
* Hayvana kesim sırasından acı çekmemesi ya da daha az acı hissetmesi amacıyla elektrik şoku uygulanması prensip olarak mümkün ve caizdir. Bu şekilde sersemleştirilmiş ya da bayıltılmış hayvan ölü olmadığından dini usule göre uygun şekilde kesilmesi halinde eti helaldir. Fakat şok uygulaması hayvanı bayıltma seviyesini aşıp ölümüne yol açmamalıdır. Aksi taktirde hayvan murdar sayılacağından eti yenilemez. İKÖ’ye bağlı İslam fıkıh akademisinin kararı da bu şekildedir.
*çok sayıda hayvanın bir makinede ve düğmeye bir kere basmak suretiyle kesilmesi yani seri kesim her bir hayvan için Allah’ın adının anmanın gerekliliği açısından tartışılan bir konudur.
=>Seri kesimlerde kesim işlemini başlatmak üzere düğmeye basarken Allah’ın adının bir kere anılması yeterlidir. Dolayısıyla bu harekete bağlı olarak gerçekleşen hayvanların tamamının eti helaldir. Fakat kesim sırasında herhangi bir sebeple makine duracak olursa besmelenin tekrar edilmesi gerekir. Bunun yanında kesim işlemini başlatmak için düğmeye basan görevlinin Müslüman veya ehl-i kitap hayvanın eti yenilenlerden olması da şarttır.
*Günümüzde tavuk vb. kümes hayvanlarının tüylerini daha kolay şekilde ve çevreyi kirletmeden yolmak için çeşitli tekniklere başvurulmaktadır. Bu yöntemlerden birisi de boğazlandıktan sonra hayvanı ortalama 50 derecede sıcak su kazanına daldırma ve iki-üç dakika bu suda beklettikten sonra yolma usulüdür. Bu şekilde gerçekleşen yoluma sulu yolum sıcak suya daldırmadan yapılan yoluma ise kuru yolum denilmektedir.
=> Sulu yolum usulünün caiz olup olmadığına dair fıkhi değerlendirme ete pis su karışıyorsa pis su eti de necis hale getireceğinde sulu yolum usulünün caiz olmadığını söylemek gerekecektir. Uzmanlar suyun sıcaklığı ve bekleme süresi dikkate alındığında kan dışkı gibi necis şeylerle pislenmiş suyun ete işlemesinin mümkün olmadığını ifade etmektedirler. Dolayısıyla sulu yolum yöntemi fıkhen caiz olmaktadır.
* İslam insanın beden sağlığını korumayı amaçlayan ilke ve hükümlere yer verdiği gibi akıl ve ruh sağlığını korumayı hedefleyen emir ve yasaklar da getirmiştir. Bu amaca dönük olmak üzere sarhoşluk veren akli ve ruhi madde kullanımını kesin bir şekilde yasaklamıştır. Yaş üzümde dışında başka ham maddelerden elde edilen içkiler sarhoşluk meydana getiriyorsa haramdır.
=> İçkinin haram olmasının gerekçesi ( illet ) sarhoş edicilik ( iskar ) özelliğidir.
=> Yanlışlıkla ( hata ) veya cebir ve tehdit ( ikrah ) sebebiyle içki içenler bir haramı çiğnemiş dolayısıyla günah işlemiş olmazlar.
=> Normal şartlarda tedavi amacıyla da olsa içki haramdır. Fakat alternatif bir ilacın bulunmaması ve dini değerlere saygılı olduğuna güvenilen doktorların tedavi edici olduğuna dair bilimsel görüşü üzerine içkinin tedavi amacıyla kullanılması zaruret hükümleri çerçevesinde caizdir.
* İnsanın akıl ve ruh sağlığını bozan sinir sistemini uyuşturup beynin işlevini olumsuz yönde etkilen irade ve düşünme gücünü tamamen ya da kısmen yok eden her türlü keyif verici uyuşturucu aynen içki gibi haramdır.
=> Sarhoşluk veren veya uyuşturucu etkiye sahip olan şeylerin sıvı katı veya uçucu olması haramlık hükmünü etkilemez. Buna göre söz gelimi bali çekmek uyuşturucu özelliği sebebiyle diğer uyuşturucular gibi haram olmaktadır.
* Günümüz fıkıh bilginleri sigara içmenin dinen yasak ve mutlaka uzak durulması gereken bir davranış olduğu konusunda görüş birliği halindedirler. Sigaranın aktif ve pasif içicilere ve çevreye verdiği zararların israfa ve hakların ihlaline yol açmasının kesin olduğu görüşünde olanlar bu yasağı haram olarak ifade ederler. Bu sakıncaların kuvvetli ihtimal olduğunu düşünenler ise yasağı harama yakın mekruh biçiminde ortaya koyarlar. Fakat bu son görüşü benimseyenler genel hükmü bu şekilde ifade etmekle birlikte söz konusu zarar ve sakıncaların kesinlik arz etmesi halinde sigara içmenin haram olacağını da belirtmektedirler.
=> Bilimsel araştırmalar sigaranın başta aktif içiciler olmak üzere pasif içicileri ve çevreyi de tehdit eden zararlı etkilerini kesin biçimde ortaya koymuş bulunmaktadır.