İsmail Hakkı Bursevi (k.s.)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gece_mavisi

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Bursa
  • 3684
  • +299/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Uyanan Gençlik
İsmail Hakkı Bursevi (k.s.)
« : 22 Kasım 2010, 07:10:12 »
Hicri 1060 senesi Zilkade başlarında Miladi 14 Eylül 1652 yılında bir Pazar günü Aydos´ ta dünyaya teşrif etmiştir.İsmi İSMAİL , lakabı HAKKI dır. Otuz seneden fazla ikamet ettiği Bursa´ da Hakka yürüdüğü için ve aynı zaman da Mesnevi şarihlerinden İsmail Ankaravi´ den ayırmak maksadıyla Bursevi nisbesiyle anılmıştır. İslami ilimlerde derin bilgiye sahip bulunması ve çok sayıda eser vermiş olması yanında tasavvuf sahasında şöhret bulmuş Celvetiye tarikatı mürşidlerindendir.Ruh´ul-Beyan Tefsiri müellifi olarak tüm İslam aleminde tanınmıştır. Alim, mutasavvıf, şair, hafız, bestekar, hattat olarak birçok üstün vasfıyla ilim camiasında bilinir.
Yedi yaşında anadan öksüz kalan İsmail Hakkı Hz. lerinin babası İstanbul´un Aksaray mahallesinde sakin iken büyük yangında evi yanıp kül olduktan sonra Aydos´a yerleşmiştir. Babası Mustafa bin Bayram bin Hüdabende İstanbul ahalisinden olup, o zaman için devlet erkanından pekçoğunun da bağlı bulunduğu Zakirzade´nin halifesi, Celveti meşayihinden Atpazari Osman Efendi diye şöhret bulan Şumnu´lu Osman Efendi´ye intisab etmiştir.İsmail Hakkı Hz.lerinin ileride şeyhi olacak olan bu Zata babası küçük yaşlarda İsmail´i getirmiş elini öpüp duasını almasını temin etmiştir. Büluğ çağına geldiğinde, Osman Efendinin Halifelerinden Abdülbaki Efendi´den okumağa başlamış, tahsili bir hayli ilerlemiş, İstanbul´a gitmesinden sonra dayanamayarak O da bir müddet sonra arkasından gelmiş, huzura dahil ve muradına nail olmuştur. İsmail Hakkı Hz. leri mürşidi Osman Fazlı (K.S.)´in terbiyesi altında, İslam´ı her şeyiyle yaşamaya azami gayret eden mümin bir babanın himayesine manevi havayı teneffüs ederek büyümüştür.Tahsilini İstanbul´da ikmalden sonra tasavvuf yoluna sülük ile feyiz ve kemal kazanmış ve bir çok fazıl insanlar yetiştirmiştir.
1092 tarihinde halkı irşad etmek, talebe yetiştirmek, tedris ile meşgul olmak, camilerde vaazı nasihatta bulunmak, cemiyet ahlakını takviye etmek, kısaca emr-i bil ma´ruf, nehy-i anil münker vazifesi ile Köprülü´ye, oradan da 1093 tarihinde Üsküb´e gitmişler ve bir müddet orada da bulunmuşlardır.
İki defa Osmanlı ordusu ile sefere çıkarak fiilen savaşa katılmışlardır. İki defa da ziyarete mazhar olmuşlardır.
1096 tarihinde Bursa´ya gelmişlerdir.Üstadlarının Kıbrıs adasında Magosa kalesine nefyi kendilerini çok üzmüş ve ayrılığına dayanamayarak ziyaretlerine gitmiştir.Hazret buna çok memnun olmuş, kendilerine büyük himmet ve lütuflarda bulunmuş, sırr-ı tevhidi o zaman anlamıştır.
Azizin 1102 tarihinde vaki olan vefatına ziyade mükedder olarak şu tarihi beyti söylemiştir. Hayfa hasretle didim tarihin Eyledi ahir Azizim elveda... (1102)
İsmail Hakkı Hazretleri bundan sonra bir müddet Bursa´da ikamet etmişler vaaz, nasihat ve neşr-i tarikatla meşgul olmuşlar, (1111)´de Hac´ca gitmişlerdir. O sırada yazdığı Esrar-ı Hac kitabı ile bazı kitapları zayi olmuştur. (1129)´da olunan manevi işaret üzerine Şam´a gitmişler, manen Şeyhü´l-Ekber Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin iltifa´tına mazhar olmuşlardır. Kitabü´l-Hitab , Kitab´un Necat , Amme Tefsiri´ni bu sırada te´lif buyurmuşlardır.
Üç sene sonra yine işaret-i manevi ile dönmüşler, Üsküdar´da mekan tutmuşlardır.Burada da boş durmayıp, büyük küçük otuz kadar eser yazmışlardır.
İsmail Hakkı Bursevi (K.S.) ömrünün en ufak bir anını boşa geçirmemiş, sa´y ve gayretten geri durmamış, gah te´lifat ile gah Kayahan, Orhan, Ulu Cami gibi mabedlerde vaaz ve nasihatta bulunmuş, dergahında Tefsir ve Buhari-i Şerif okutmuş, terbiye-i salikan ve irşad-ı taliban ile sohbet ve müşküllerini hal için buluşmuştur. Zaman zaman asrın sufi, mürşid ve ilim adamları ile de buluşup sohbet buyurmuşlardır.
İrtihaline yakın te´lif buyurduktan eserlerin çokluğuna bakılırsa, harika olduğuna ve keramat-i ammelerinden bulunduğuna şüphe edilemez. Kerametleri pek çok ve meşhur olup burada sayılması mümkün değildir. Haklarında bir hayli menkıbeler yazılmış olup, bazıları ise kendi eserlerinde sülukları esnasındaki hallerini beyan sırasında bi´l-münasebe zikredilmiş olduğundan arzu eden zevat-i kiram onlara müracaat edebilirler. Hazretin terceme-i hali, bir kaç muazzam cildi ihtiva eder. Bilhassa silsile-i namelerinde ve eserlerinin çoğunda tafsilatlıca ma´lumat mevcuttur.
Hanımı, "Acaba hangimiz daha evvel irtihal edecek " diye merak edermiş.Bir gün; "Aman efendim! Bu kadar kitaplar yazıyorsunuz bir kelam-ı kadim yazıp da bu cariyenize inayet buyursanız," diye ricada bulunmuş. "Bir kaç gün çilehanemize girme de, yazalım" buyurmuşlardır. iki üç gün sonra kadıncağız merak edip gizlice gelir kapıyı açar. Görür ki kırk kadar İsmail Hakkı yazı yazıyor. Hayrette kalır.
Cenab-ı İsmail Hakkı Hazretleri (k.s.) işte böyle müstesna bir hayat yaşamakta iken 75 yaşlarında 14 Zilkade 1137 tarihinde alem-i cemale intikal etmiş ve inşa ettirdikleri Mescid ve Dergah-ı Şerifin mihrabı önünde Rahmet-i Rahman´a emanet edilmiştir...Türbe Bursa´nın tarihi bölgesinin ortasında Tuz Pazarı civarında olup ziyaretgahdır.

Şiir

İlâhî, abd-i âsîyim
Kerem eyle, kerem eyle
Acep bir kalbi kâsiyim
Kerem eyle, kerem eyle

Çü isyan bahrine daldım
Vücûdum zenb olup doldum
Mededsiz, çaresiz kaldım
Kerem eyle, kerem eyle

Nice dem ihtizârım var
Çü bülbül âh ü zarım var
Be-gâyet ıztırâbım var
Kerem eyle, kerem eyle

Bu Hakkı kuluna yâ Hak
Nigâh-ı rahmetinle bak
Bu durur şânma elyak
Kerem eyle, kerem eyle


Şiir

Ey pâdişâh-ı zü´1-kerem
Lütf eyle bu bî-çâreye
Cûdun yanında katreyem
Feyz eyle bu âvâreye

Açtın inayetten kapu
Dedin bize lâ taknatu
Senden ümîd eyler kamu
Hiç kimse girmez araya

Âciz benim, kudret senin
Âsî benim, rahmet senin
Hasta benim, şerbet senin
Sen merhem ur bu yaraya

Yâ Rab, be-dermân-ı Habîb
Aşkın dile eyle tabîb
Der Hakkı, takva kıl nasîb
Bu nefsimiz emmâreye

Şiir

Yâ İlâhî, kasırım şükründe ben
Kul senin ihsan senin gufran senin
Ehl-i taksîrim senin yolunda ben
Kul senin ihsan senin gufran senin

Bunca isyan eyleyip dönsem sana
Ol nefes karşı gelir lütfün bana
Seıi bir ulu pâdişâh ben bir gedâ
Kul senin ihsan senin gufran senin

Söylenir vasfına Rabbü´l-âlemîn
Gâfirü´z-zünûb u hayrü´r-râhimîn
Eyle Hakkı ´ya keremler yâ Mu ´în
Kul senin ihsan senin gufran senin