Hani çocuktuk , hani martı sokakta martı kanadında fırtınalar estirirdik.
Sebahat teyzenin sesini duyduğumuzda ‘'aksi kadın ‘'
Muazzez ablayı görünce ‘'şişman abla'' , Yılmaz abi geçince ‘'deli abi ‘' derdik.
Belki ben düşünmezdim onlar gibi fakat çevreden duyunca aklına yerleşiyor insanın.
Kimse görmezdi Sebahat teyzenin güzel gözlerini ,
kimse hissetmezdi Muazzez ablanın çocuklara şeker dağıtırken ki mutluluğunu ve
kimse soramazdı Yılmaz neden deli diye,
fakat olan bir şey vardı ; herkesi kötü bilinen yanlarıyla görüp hep kötü hatırlardık.
hani çocuktum ya ilk öğretim öğrencisiydim.
okula gitmek için evden çıktığımda sokakta arkadaşlarla oyuna dalıp okula geç kalmıştım,
koşa koşa gidip sınıfın kapısına geldiğimde kapıda ağlayan bir yaşıtımı görmüştüm.
Göz göze geldiğimizde anladım onun aşağı mahalleye yeni taşınmış kötü kadının kızı olduğunu.
Herkes annesinin kötü bir kadın olduğunu söylüyordu , bildiğim kadarıyla
yan sınıfımızda olması gerekirdi fakat ; sınıftaki öğrenciler onu kabul etmiyorlardı.
Yaklaştım ve sordum;
- neden ağlıyorsun ?
- beni sınıfa almıyorlar.
- hangi sınıftasın ?
- 6/ A
Benim sınıfımdı , sonradan öğrendim yan sınıftakiler kabul etmeyince müdür bey bizim
sınıfa vermişti , yan sınıfın öğrencileri bizim sınıfı kışkırtmış içeri almayın kötü kadının
kızını demişlerdi.
Koyun sürüsü çoktur memleketimde bilirim.
Yaşıtımın adının Nihal olduğunu öğrenip elimi uzattım ve tuttu birlikte sınıfa girdik , yanımda Nihal 'i gören
herkes ayaklandı. Ne diyebilirlerdi bana okulun en çalışkan öğrencisi , öğretmenlerin gözde ismi ve abisi
okulun en serseri öğrencisiyken , bir ‘'abi ‘' dememle başlarına neler geleceğini biliyorlardı...
Yanımdaki arkadaşımdan müsaade isteyip yan yana oturduk , o an Nihal 'in gözlerindeki gördüğüm
ışıltıyı hayatım boyunca hiçbir gözde görmedim.
Babası trafik kazasından dolayı vefat etmişti , demek anneside geçim derdine bu yolu bulmuş diye düşünüyordum.
suç annesinin mi ?
yoksa düzenin mi ?
işin içinden çıkamıyordum.
Herkes kötülese de ben Nihal ‘ i çok seviyordum. ,Birlikte Abdullah dedeye giderdik masallar dinlemeye
kendi mahalleme götürürdüm okul çıkışı , arkadaşlarımla oynardık.
zaman su gibi akıp giderdi martı sokağında ve ben kırık bir martı kanadını onarıyordum. Gün geçtikçe daha bir sevmeye başlamıştım hatta sahiplenmiştim.
Annemde hiç kızmazdı annesinin kötü kadın olması demek o kadarda önemli değil diye düşünürdüm ve severdim.
Bir bahar sabahı Nihal annesinin yanına gideceğini söyledi , şaşırmıştım oraya çocukları
alıyorlar mı ? diye düşünüyordum. Bana onunla gidip gitmeyeceğimi sordu. çocukca bir merak sardı beni ve annemi hiç düşünmeden tamam dedim ve el ele tutuşup düştük yola.
Nereye gideceğimizi bilmiyorum ki gittiğimiz yerin önüne geldiğimizde kapıda bir yazı ;
Kadıköy Koşuyolu Kalp Ve Damar hastanesi.
evet evet biz hastaneye gitmiştik ve arkadaşımın annesi kötü kadın değil bir baş hemşireydi. Mahalleye yeni taşındıklarından dolayı kimse mesleğini sormadan gece nöbetlerinden dönerken görüp hakkında hükmü vermişlerdi.
ve ben o günden sonra memleket , din , mezhep , meslek ayrımı yapmadan bütün insanlara
sırf insan oldukları için kucak açtım , sevgiyle yaklaştım ve her konuştuğum kişiye yüreğimle gittim bu yüzden bilirim ki yüreğinle gittiğin insandan sana zarar gelmez.
Hani çocuktuk ya
her şeye inanırdık , günümüzdeki büyüklerimizi gördüğümde anlıyorum ki
aslında onlar her şeye inanıp , kendi fikirleriyle yargısız infaz yapıyorlar.
Tıpkı bir bilge' nin hikayesi gibi ;
bir bilgeye sormuşlar :
"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?"
"Terzimi severim." diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
"Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?"
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler."
Ön yargısız bir hayat diliyorum sizlere.