Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hayatı

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hayatı
« : 12 Kasım 2010, 17:07:45 »
Adı Süleymân Hilmi, soyadı Tunahan'dır.



Babası zamânın müderrislerinden Hâfız Osman Efendidir. Soyu Fâtih Sultan Mehmed Hanın "Tuna Hanı" olarak tâyin ettiği ve kendi kız kardeşi ile evlendirdiği İdris Beye dayanmaktadır. 1888 (H.1306) senesinde Silistre'nin Ferhatlar köyünde doğdu. 1959 (H.1379) senesinde İstanbul'da vefât etti. Karacaahmed Kabristanındadır.

Babası Osman Efendi tahsîlini İstanbul'da tamamladıktan sonra Silistre'ye giderek meşhûr Satırlı Medresesinde yıllarca müderrislik yaptı.

İlim ehli ve fazîlet sâhibi bir âileden dünyâya gelen SüleymânHilmi Tunahan, ilk tahsîlini Silistre Rüşdiyesinde ve Silistre Satırlı Medresesinde yaptı. Bilâhare tahsîlini tamamlamak için İstanbul'a gelerek Sahn-ı Semân (Fâtih) Medresesine kaydoldu. Fâtih dersiâmlarından ve o devrin meşhûr âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi (BüyükHamdi Efendi)nin ders halkasına devâm etti. Zamânın usûlüne göre aklî ve naklî ilimleri tahsîl ettikten sonra 1916 senesinde Ahmed Hamdi Efendiden birincilikle icâzet, diploma aldı. Daha sonra o zamanki tâbiri ile dersiâm (profesör) olarak yetişmek üzere Süleymâniye Câmii medreselerinden Medresetü'l-Mütehassısînin tefsîr ve hadîs kısmına devâm etti.

Son derece parlak bir zekâya sâhib olan Süleymân Hilmi Tunahan, 1919 senesinde Medresetü'l-Mütehassısîn'den birincilikle mezûn oldu. Aynı yıllarda Medresetü'l-Kuzâtı (Hukuk Fakültesini) da üstün bir derece ile bitirdi. Böylece bir taraftan dersiâm diğer taraftan da kâdılık rütbelerine ulaşarak devrinin zâhirî ilimlerini tamamladı. Mezûniyetini müteâkip İstanbul'da dersiâm olarak vazîfeye başlayan Süleymân Hilmi Tunahan bir müddet sonra medreselerin kapatılması üzerine vâizliğe tâyin edildi. Uzun müddet İstanbul'un Sultanahmet, Süleymâniye, Yeni Câmi, Şehzâdebaşı ve Piyâle Paşa gibi büyük câmilerinde halka vâz ederek insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı.

Tasavvuf yolunda Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn Efendinin sohbetlerine devâm ederek yetişti. Süleymân Hilmi Tunahan'ın tasavvufî yönüyle ilgili olarak, dâmâdı ve bağlısı Kemâl Kaçar tarafından Necip Fâzıl Kısakürek'e verdiği notlardan bir bölümü şöyledir:

"Süleymân Efendinin bâtın ilmine yâni tasavvuftaki mânevî cephesine gelince, şüphesiz bu husus ehline mâlumdur.Zâhirî akıl ve zekâ ile idraki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir. Hattâ iç hayâtı münkir olamaz da yine tasavvuf ve irşâda ehil bir zât ile karşılaştığı halde, o zât ilâhî irâdeyle kendisini ona bildirmezse, dünyâlar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdâr olamazlar. Bizim ise kendisinin mânevî cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayı ilmelyakîn biliyoruz. Kendisinin tasarrufunu ve rûh melekeleri üzerindeki tesirini öz rûhumuzda ve vücûdumuzda hissetmiş, enfüsî ve kevnî kerâmetlerinin üstün irşâd hârikalarını fiil hâlinde ve hakkıyla müşâhede etmiş bulunuyoruz. Allah'ın bu husustaki inâyet ve lütfuna mazhar olduğumuza, kendilerinin kâmil ve mükemmel mürşid olduğuna Silsile-i sâdâd=Büyükler zinciri kolundan otuz ikinci ferdi Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn hazretlerinin cismânî nisbet, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin de rûhânî nisbetle vârisleri bulunduğuna îmânımız tamdır. Kendisinin bu cephesini anlamayanların, hiç olmazsa aksini iddiâ etmemelerini ve kendisinde bir mürşid hâli görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünyâ ve âhiret yıkımına uğramamaları bakımından tavsiye ederiz."

Zâhirî ve bâtınî yönden yüksek derece sâhibi olan SüleymânHilmi Tunahan, îtikâdda Ehl-i sünnet, amelde Hanefî mezhebine, tasavvufta Nakşibendiyye yoluna mensûb idi. Ehl-i sünnet vel-cemâate son derece bağlıydı. Kendisinden feyz alan talebeleri ile vâz ve sohbetlerine devâm eden kimselere en büyük tavsiyesi; "Ehl-i sünnet vel-cemâat" akîdesine ihlâs ve samîmiyetle bağlı olmalarıydı.

Yetmiş iki senelik ömrü boyunca İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek ve insanlara anlatarak onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmalarına vesîle olan Süleymân Hilmi Tunahan 16 Eylül 1959 senesinde İstanbul'da Kısıklı'daki evinde vefât etti. Karacaahmet Kabristanlığına defnedildi.


Karacaahmet - Kabr-i Şerif

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hayatı
« Yanıtla #1 : 12 Kasım 2010, 17:08:51 »
SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) HAZRETLERİ’NİN KRONOLOJİSİ

1888 / 1304 - Miladi / Rumi Süleyman Hilmi (k.s.) Efendi, Silistre’nin Hezergrad kasabasının Ferhatlar köyünde dünyaya geldi.

1913 / 1329 - Darü’l Hilafeti’l Aliyye Medreseleri Kısm-ı Ali (Sahn) Medresesine girdi.

1915 / 1331 - 3. sınıf 1. şubesini 90 üzerinden 88 puanla bitirdi.

Eylül 1916 / Eylül 1332 - 4. sınıfı 80 üzerinden 76 puanla bitirdi.

30 Eylül 1916 / 17 Eylül 1332 – Medresetü’l-Mütehassisin’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis bölümüne girerek Hafız Ahmet Paşa Medresesine kaydoldu.

1918 İstanbul Müderrisliği Ruûsuna tayin edildi.

27 Mayıs 1919 Süleymaniye Medresesinin Tefsir-Hadis şubesinden mezûn oldu.

1926 Köyü olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gün kaldı.

1927 Babası Osman Efendi vefat etti.

1936 Mürşid-i Kamil olarak vazifeye başladı.

1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında işkence ve hakaretle dolu 3 gün geçirdi.

1941 Bulabildiği bir kaç talebeye ilim öğretmeye başladı.

1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında, 8 gün işkenceye tabi tutuldu.

1949 Kur’ân kurslarının açılmasına, sınırlı da olsa müsâade eden kanunun yürürlüğe girmesiyle, Süleyman Efendi Hazretlerinin ilim öğretme faaliyeti bir nebze rahatladı.

1950 Vaizlik belgesi iade edildi.

1951 Süleyman Efendi (k.s.), Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındı ve Avrupa yakasındaki talebelerin tedrisini damadı Kemal Kacar’a bıraktı.

1951 Çamlıca’da, Konya Lezzet Lokantası sahibi Mustafa Bey’in köşkünün birinci katında ilk düzenli Kur’ân Kursu faaliyeti başladı.

1952 Çamlıca’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Çilehanesinin yanında ilk resmi Kur’an Kursu, Üsküdar müftülüğüne bağlı olarak açıldı.

1956 Cezâyir Müslümanlarının Fransız sömürgeciliğiyle mücadelesi esnasında, vaazlarında "Müslüman kardeşlerimize duâ edelim" dediği için, defalarca karakola çağrıldı ve ifadesi alındı.

1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hâdisesi üzerine tutuklandı ve Kütahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında olmasına rağmen 59 gün hapsedildi. İdam talebiyle yargılandı, berâat etti.

16 Eylül 1959 İstanbul Kısıklı’daki Hâne-i Seâdetlerinde, 72 yaşında ahirete intikâl ettiler.

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hayatı
« Yanıtla #2 : 12 Kasım 2010, 17:12:13 »
Doğumu:

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, 1888 (h. 1304) yılında Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar köyünde doğmuştur. Tuna Nehri’nin güney kıyısında bulunan Silistre, önceleri Rumeli Eyaleti’nin önemli sancakları arasındayken Kanuni devrinin son dönemlerinden itibaren Özi Eyaleti’nin Paşa Sancağı haline getirilmiştir. Hezargrad ise, önceleri Silistre Sancağı’nın kaza merkezedir ve Tanzimat’tan sonra sancak merkezi bir kasaba haline gelmiştir. Asıl adı, Bulgarca’da “virane” demek olan“Razgrad”dır. Kuzeydoğusunda Silistre yer almaktadır. Bu yer şu anda Bulgaristan sınırları içerisindedir.

Süleyman Efendinin soyu Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşayan İdris Bey’e kadar dayanmaktadır. Fatih, İdris Bey’i Tuna Han’ı tayin etmiş ve ayrıca kendisine kız kardeşini vermiştir. Dedeleri ise Kaymak Hafız ismiyle tanınan bir zattır. Babası Hocazade Osman Efendi, tahsil hayatını İstanbul’da tamamladıktan sonra memleketi Silistre’ye dönmüş ve buradaki Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik yapmış meşhur bir alimdir. Annesinin ismi ise Hatice’dir.

Osman Efendi ilmiyle mil, takva sahibi bir insandır. Bu zat, tahsil hayatını geçirdiği İstanbul’da bir gece rüyasında vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıktığını ve etrafa ışıklar saçtığını görür. Osman Efendi daha sonra bu rüyayı kendisinden gelecek olan ve dünyayı manen aydınlatacak hayırlı bir evlada yorumlar. Osman Efendi tahsilini tamamladıktan sonra memleketi Silistre’ye gelir, evlenmek için saliha bir kız araştırır ve neticede Hatice isminde bir hanımla evlenir. Bu evliliği neticesinde Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil isimlerinde dört erkek evladı olur.

Osman Efendi Silistre Satırlı Medresesi’nde müderris olduğu için çocuklarının ilk tahsillerini kendisi vermektedir. Bu arada o, rüyasında kendisine işaret edilen çocuğunun hangisi olduğunu anlayabilmek için merak ve ilgiyle onların hal ve tavırlarını izlemektedir. Bu ilk tahsil sırasında Süleyman Hilmi, zeka, anlayış, öğrenme kabiliyeti ve bilhassa kılı kırk yararcasına bir İslmî hayat yaşamasıyla günden güne tebarüz etmekte ve diğer kardeşlerinden farklı olduğunu hissettirmektedir.

Bu gelişmeler üzerine Osman Efendi rüyasında kendisine işaret edilen evladının Süleyman Hilmi olduğunu anlar ve daha sonra gelecekte önemli bir misyon yüklenecek olan oğluna maddi-manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak ayrı bir ilgi ve alaka göstererek onu yetiştirir.

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hayatı
« Yanıtla #3 : 12 Kasım 2010, 17:12:56 »
Tahsil Hayatı

Süleyman Efendi, ilk tahsilini kendi memleketindeki Rüştiye Mektebinde yaptıktan sonra bir müddet babasının da müderrislik yaptığı Satırlı Medresesinde ilim tahsil etmiştir. Daha sonra babası Osman Efendi, oğlunu yüksek tahsil yapması için İstanbul’a göndermiş ve ona şu nasihatlerde bulunmuştur:

- İstanbul’da parasız kalmak, ahirette imansız kalmak gibi zordur. Onun için iktisatlı ol, on kuruşa alacağın bir şeyi beş kuruşa almaya gayret et.

- Usul-ü fıkıh ilmine iyi çalışırsan dininde kuvvetli olursun.

- Mantık ilminde iyi çalışırsan ilminde kuvvetli olursun...

Süleyman Efendi evvela Fatih Camii dersiamlarından Bafralı Ahmed Hamdi Efendinin yanında “ulûm-u aliye” olarak isimlendirilen sarf, nahiv, belağat, mantık ve münazara gibi ilimleri ve “ulûm-u liye” denilen tefsir, hadis, fıkıh ve bu ilimlerin usullerini tahsil ederek birincilikle hocasından iczetnamesini (diploma) almıştır. (1916) Süleyman Efendi derslere olan iştiyakı ve üstün zekasıyla hemen dikkatleri üzerine çekmiş ve medrese muhitlerinde kendi hakkında “yetişirse iyi bir lim olacak” görüşü yaygınlaşmıştır.

Süleyman Efendi, Ahmed Hamdi Efendi’den icazet aldıktan sonra Darü’l-Hilafeti’l-Aliyye Medresesi kısm-ı âli (İlahiyat Fakültesi) bölümüne kayıt yaptırmış, daha önce yapmış olduğu medrese tahsilinden dolayı buraya üçüncü sınıftan başlamış ve iki yıl sonra da mezun olmuştur.
Üstün başarı ile üniversite tahsilini bitiren Süleyman Efendi günümüz ifadesiyle akademik kariyer yapmak için Süleymaniye Medresesi’ne bağlı “Medrestü’l-Mütehassisîn”e (yüksek lisans-doktora) kaydolmuştur. Bu okulun tefsir ve hadis, fıkıh, kelam ve hikmet, edebiyat olmak üzere dört bölümü vardır. O bu bölümlerden tefsir ve hadisi seçmiştir. Süleyman Efendi buradaki tahsilinin ilk iki yılını tamamladıktan sonra “İstanbul Müderrisliği Ruusu” unvanını almıştır. (1918) 27 Mayıs 1919 yılında ise Medrestü’l-Mütehassisîn’in tefsir ve hadis bölümünü birincilikle bitirmiştir.

Süleyman Efendinin Medrestü’l-Mütehassisîn’de okuduğu dersler ve aldığı notlar şunlardır:

- Tefsir-i Şerif 10
- Usűl-i Hadis ve Nakd-i Rical 10
- Hadis-i Şerif 10
- Tabakat-ı Kurra ve Müfessirîn 10
- Risale (tez) 9.2

Ayrıca Süleyman Efendi Tanzimat’tan sonra ilk defa açılan ve bugün Hukuk Fakültesi karşılığında olan “Medresetü’l-Kuzat”ı birincilikle kazanmış ve burada Roma Hukuku, Sakk-ı Şer’î, Ticaret-i Berriyye Hukuku, Ticaret-i Bahriye Hukuku, Hukuk-u Düvel gibi dersleri başarıyla okuyarak mezun olmuştur. Hatta o bu okulu birincilikle kazandığını telgrafla babasına bildirmiş ancak babası hüküm verme konumundaki insanların büyük bir mesuliyet altında olduklarını ve adaleti gerçekleştiremeyenlerin ise cehennemlik olacaklarını bildiren hadisler ışığında oğluna şu cevabı göndermiştir: “Süleyman! Ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a yollamadım.” Bunun üzerine Süleyman Efendi babasına bir mektup yazmış ve mektubunda kendi maksadının hakimlik yapmayıp zamanının bütün din ilimlerinde en zirve noktaya çıkmak istediğini dile getirmiştir. Nitekim daha sonraki hayatına bakıldığında da onun hakimlik yapmadığı görülecekti.

Bu şekilde Süleyman Efendi, yüksek tahsilini ve akademik kariyerini de üstün bir başarıyla tamamlayarak devrinin seçkin alimleri arasına girmiştir.

Çevrimdışı yunushan

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: İstanbul
  • 251
  • +23/-1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hayatı
« Yanıtla #4 : 12 Kasım 2010, 17:13:23 »
Eserleri

Süleyman Efendi fazlaca kitap telif etmemiştir. Kendisine neden kitap yazmıyorsun diyenlere ise şu cevabı vermiştir:

“Selefin mum ışığında yazdığı baha biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm. Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum.”

Bununla birlikte Süleyman Efendinin kaleme aldığı eserleri şunlardır:

1) Yepyeni Usul ve Tertiple Kur’an Harf ve Harekeleri: Süleyman Efendi Kur’an’ın öğretilmesi amacıyla tertip bu eserinde yeni ve kolay bir usulle Kur’an-ı Kerim’i öğretmeyi hedeflemektedir. Ve bunda da başarılı olmuş bu eser sayesinde pek çok kişi Kur’an’ı okumayı öğrenmiştir.

2) Mektuplar ve Bazı Mesil-i Mühimme: Bu eserde Süleyman Efendi’ye ait mektup ve bazı yazıları toplanmıştır. Bu eserde tarikat erbabanın hallerinden, sohbet ve adabından ve tarikat ehlinin kaçınması gerekli olan şeylerden bahsedilmektedir.

3) Risale-i Kibrît-i Ahmer: Bu eserde kelam ve tasavvufla alakalı değişik mevzular işlenmektedir.Ayrıca bu eserlerinden başka “Risale-i İksîr-i Ulûm ve Ma’rifet” isimli bir eserinin daha olduğu bilinmektedir.