Al şu tohumu! Bu tohum sana emanet…
Tohumu toprağa dik. Bakımını ihmal etme. İhtiyacı kadar su ver.
Toprak, tohum için uygun. Fidan olacak bu tohum. Yaban otlarından korumayı ihmal etme. Fidan ağaca dönüşecek. Ağaç meyve verecek. Her meyvenin içinde yeni tohumlar olacak.
Meyveyi ziyan etmek, tohumları ziyan etmektir. Tohumun, fidanın, ağacın ihmal edilmesi, meyvenin acı olmasına sebep olur. Acı Meyve hem seni hem toplumu zehirler.
Bir tohum düşünün, içinde her türlü potansiyel var. En iyi ile en kötü adına bildiğiniz her şeyi içinde barındıran bir tohum. Dünyanın en zehirli meyvelerini de o tohumdan alabilirsiniz, en faydalı meyvelerini de. Konumuz ağaç tohumlarının meyveleri değil, insan denilen varlığın acı – tatlı meyveleridir.
Ağaç büyütmek ile çocuk büyütmek arasında ki fark “eğitim” ile açıklanır. Eğitim, davranış kazandırmaktır. Anne baba evladına hangi davranışları kazandırmak istiyorsa o davranışları kazandırmak için çaba sarf etmeli.
Ağaç büyütmenin kuralları bellidir. Toprak, hava ve suyun olduğu yere ekilen tohum, önce fidana sonra ağaca dönüşür. Yağmur damlalarının yetmediği yerde suyu vermek, o fidanın ağaç olma sürecini kolaylaştırır.
“Ne oluyor bu çocuklara?” sorusunun cevabını arayan herkes önce anne babanın düzenini kurdukları aile hayatını sorgulamak zorunda.
Çocuk doğurmayı annelik, çocukların maddi ihtiyaçlarını gidermeyi babalık sanmaktan vazgeçmek zorundayız. Doğurmak annelik, doyurmak babalık değildir. Annenin de babanın da ortak sorumluluğu, çocukların kişiliğini yoğurmaktır.
“Sana sütümü helal etmem!” diyen anneye evladı, “Kaç kilo süt içirmişsen söyle de, bakkaldan sana o kadar süt alıp geleyim!” diye cevap vermiş.
“Cennet anaların ayakları altındadır” şuuruyla yetiştirilmeyen çocuklar, annelerini ayaklarının altına almaktan çekinmiyor.
Çocukların kulaklarına pahalı küpeler almak annelik değildir. Annelik, çocukların kulağına küpe olacak nasihatler vermektir.
Çocuklara pahalı ayakkabı almak babalık değildir. Babalık, hayat yolunda doğru yerlere doğru adımlar atacak bilinçte çocuklar yetiştirmektir.
Çocuklara pahalı kıyafetler giydirmek babalık değildir. Babalık, kıyafetlerini paylaşmayı öğretebilmektir.
Yoğurmak bilgi ve sabır ister.
“Hala meyve vermedi!” diyen, sabırsız anne babalar, kabak yetiştirdiğini sanıyor galiba. Üç ayda kabak yetişir, insan değil. Kavak ağacı on yıllık bir sabır ister faydalı olmak için. Ancak yinede meyve vermez kavaklar. İnsana yapılan yatırımın karşılığını kısa vadede görmek isteyen, sabırla yatırım yapmaya devam etmeli.
Bir tohumun toprağa düşmesi, toprakta filizlenmesi, filizin fidana dönüşmesi, fidanın ağaca dönüşmesi neyse, bir çocuğun yetişmesi de öyledir. Zaman, sabır ve bilgi isteyen bir süreçtir.
“Ağacın meyveleri acı mı olur tatlı mı olur?” sorusunun cevabını, bu süreç belirler. Meyve, sonuçtur.
Zaman ve sabır konusunda belki çok fazla sıkıntımız olmuyor. Anne babalar zaman zaman evlatlarına sinirlense bile, evlat sevgisi tüm öfkelerini yenmelerini sağlıyor.
Çocukların kişiliğini yoğurmak için “bilgi”, yaşadığımız dönemin en önemli araçlarından birisidir. Değişen aile ve toplum hayatının çocuklar üzerindeki etkisi, bilinen geleneksel eğitim metotlarının değişmesine sebep oluyor.
“Her şeyi yaptım, meyve yine acı!” diyen bahçıvanlara iki cümleyle cevap vermek istiyorum.
1) İnsandan ümidini kesen Allah’tan ümidini kesmiş olur.
2) Nuh (as) örneğini unutmamalı. Peygamber bile olsa, bazen evladını gemiye bindiremeyebilir.
Bizim görevimiz elimizden geleni yapmaktır. Tohuma sahip çıkmak zorundayız. Her şeye rağmen….
Sait ÇAMLICA