“Bir mafya babası oğluna mektup yazar ve der ki;
"Oğlum, iyi bir boks seyircisi olacağına, kötü bir boksör ol, sahaya in ve dayak ye.
Hayatı seyretmek yerine sahaya inmek ve savaşmak her zaman iyidir.”
Hayatı seyretmek...
Hayata dışarıdan bakmak…
Hayatın sürüklediği yere doğru gitmek…
Rüzgârın önündeki kuru yaprak gibi savrulmak…
Hemen hemen hepimizin rahatsız olduğu, istemediği ama içinden bir türlü çıkamadığı bir durumdur bu. Çocukluğumuzdan beri bilerek ya da bilmeyerek hep hayatı seyretmişizdir…
Ne yapacağımıza asla ve asla karar verememiş, ne diyeceğimizi hep birilerinin söylemesini beklemişizdir…
Kendi ayakları üzerinde durmanın önemini kavrayamamış, bir yerlere yükselmek için hep üzerine basılacak bir şeyler aramış ya da ayakta durmak için hep birilerinin destek olmasını beklemişizdir.
Sonra okul hayatı ve lise dönemi…
Çocukluktan ergenliğe geçiş…
Farklılıkların başladığı…
Farkındalığın fark edildiği dönem…
Heyecanların arttığı ve artık bazı şeylere karar verme yaşının geldiği dönem…
Liseye geçtiğimizde, okulda alan seçimi her zaman, her öğrenci için genelde problem olmuştur…
Siz sosyal bilimlerle ilgili bir alanda okumak isterken, sırf fizik, kimya, biyoloji notlarınız yüksek diye öğretmeniniz ailenizi ikna ederek sizi sayısal alana kaydettirmiştir.
Üç yıl boyunca hiç hoşunuza gitmeyen, sevmeden çalışmak zorunda olduğunuz derslerle cedelleşmişsinizdir.
Sayısal bölümün ilk derslerinden biri biyolojidir…
Ve öğretmen ballandıra ballandıra solucanın kesitlerini anlatır…
Sonra balığın yüreğinin çift olduğunu öğrenirsiniz…
Ama ileride bunların hiç biri işinize yaramayacaktır…
Nihayet üniversite sınavı…
“Ama ben Öğretmen olmak istiyorum… Çocuklara bir şeyler öğretmek ve vatanıma faydalı olmak istiyorum…”
Aldığınız cevap manidardır…
” Yavrum sen, doktor olarak da vatanına hizmet edebilirsin… Ben çocukken doktor olmayı çok istedim ama imkânlar elvermedi işte! Şimdi senin doktor olmanı çok istiyorum. Hem çok iyi para var bu meslekte...”
Baba, bir türlü gerçekleştiremediği, muvaffak olamadığı hayalini çocuğunun gerçekleştirmesini arzuluyor…
Arzulamak ne kelime adeta emir veriyor…
“ Sen doktor olacaksın! Doktor olmazsan hakkımı helal etmem.”
Çocuklarınıza kendi hayallerini yaşamanın öneminden bahsetmek lazım…
Başkalarının hayallerini yaşamak ileride kendisine ait olmayan bir dünya kurmak demektir…
İçinde başarısızlıkların olduğu, mutsuzlukların ve bunalımların olduğu bir dünya…
Yaşanacak hayat kiminse kararı o vermelidir.
Dışarıdan müdahale eden insanlar sadece seçenekler sunmalıdır…
Kendi hayatını kendisi kuramayanlar ilerleyen zamanlarda çoluk çocuğa karışınca, kendi çocuklarında aynı yıkımı devam ettireceklerdir…
Bir zamanlar çok arzulayıp kuramadıkları hayatı, çocuklarının kurmasını arzulayacaklardır…
Onları baskıcı, sindirilmiş, kendi ayakları üzerinde duramayan birer varlık olarak sokaklara salacaklardır…
Bırakın çocuklarınız kendi hayatlarını kendileri kurmayı öğrensinler…
Siz sadece seçenekler sunun…
Siz sadece alternatif yollar çıkarın önlerine…
Hangi yoldan giderse ne gibi zorluklarla karşılaşacağını anlatın…
Ve en önemlisi otobanda giden bir aracın önüne bariyer olmayın, bir çarpışma anında ikiniz birden parçalanmayın…
Onları helikopterle yukarıdan takip edin…
Gittikleri yoldaki engelleri onlara fark ettirmeden kaldırın…
Yollarını açın…
Onları sahaya indirin…
Bırakın mücadele etsinler…
Hayatı dışarıdan, bir fanus içerisinde seyretmenin anlamı yok…
Çocuklarınıza mücadele ruhu kazandırın…
Mücadele ruhu verirseniz arzu ettiğiniz tüm başarılar kendiliğinden gelecektir…
Sadece başarı mı? Beraberinde yapılan işten alınan haz ve mutluluk…
Onları iyi bir boks seyircisi yapacağınıza ringe indirin ve kötü de olsa bir boksör olmalarını sağlayın… Sahaya insinler ve gerekirse dayak yesinler…
Unutmayın, her zaman sahaya inmek ve sahada bulunmak, dışarıdan hayatı seyretmekten daha iyidir...