Bu yazımda dünyanın ve Türkiye’nin geleceğini şekillendiren ve bütün insanlığın kaderi üzerine yatırım yapan ve stratejiler üreten politikacıları, devlet ve işadamlarını yetiştiren, kendim gibi Türkiye ve dünya gerçeğini kucaklayan, artık yılın sadece bir gününde iki tatlı sözle avutulan, ama anne-babaların bile kaldıramadığı sorumluluklar verilen, değerli öğretmen arkadaşlarıma çok uzaklardan ama en içten duygularımla seslenmek istiyorum.
Değerli Öğretmen Arkadaşlarım,
Yıllardır hem Türkiye'de hem de Amerika'da öğretmenlik yapmama rağmen, Türkiye'de, eskiden öğretmen olarak duyduğum o gururu ve mesleki zevki ne yazık ki Amerika'da alamadım. Çünkü burada öğretmenler, sıradan bir meslek sahibi insan kabul ediliyor. Türk insanında ve kültüründe varolan ‘ataya, büyüğe ve öğretmene saygı’ değer yargısı bu ülkede yok.
Bir öğretmen, saygı ve sevgi bulduğu, değer verildiği bir ortamda bütün imkansızlıklara rağmen eğitmeğe devam eder. Öğretmenin görevi, öğretmekle de bitmez, eğitmesi de gerekir. Öğretmen, toplumun en saygın mesleğini icra eden örnek insandır; eğitimcilik bunu gerektirir... Çanakkale Muharebeleri’nde ölen binlerce Türk subayı içinde kimbilir kaç kahraman Türk öğretmeni vardı… Ulu Önder Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin varoluş temellerini öğretmenlerin verdiği cefakarca ve fedakarca mücadeleye dayandırmıstır. Ve Menemen’de cehalet ve yobazlığa karşı savaşırken şehit düşen Kubilay Öğretmen de Mustafa Kemal Paşa önderliğinde cehalete karşı açılan savaşta ön saflarda yer alan neferlerden biri olmuştur. Her öğretmen, çevresi için bir Anafartalar kahramanı, bir ihtilalci ve bir kurtarıcıdır. Ve Atatürk de bizim Başöğretmen’imizdir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında binlerce Museviyi Alman temarküz kamplarına ölüme gönderilmekten kurtaran Schindler adlı bir Alman işadamını konu alan ve ünlü aktör Liam Neason'un başrolünü oynadığı “Schindler’in Listesi” adlı filmde en çok etkilendiğim nokta, ‘Bir insan kurtarırsan, bir dünya kurtarmış olursun’ düşüncesiydi. İşte öğretmenler de, bu temel düşüncenin ışığında sayısız çocuğun hayatına adlarını yazdırırlar. Hayata kazandırılan her çocuk, tıpkı Schindler’e olduğu gibi, her öğretmenin kendi vicdan muhasebesinin ve onun imkansızı başaran emeklerinin bir sonucudur.
Türk öğretmeni, Batı uygarlığı ve köklü Türk kültürel değerlerini yeni nesillere sentezleyip sunacak tek kişidir. Devlet adamlarımızı, siyasetçilerimizi, iş adamlarımızı, polisimizi, askerimizi, sporcumuzu yetiştiren, genç kız ve erkek çocuklarını eğiten, hayata hazırlayan Türk öğretmenidir. Ben, kendim de şahit olduğum bu mücadelede, insan sevgisi ve meslek aşkını Türk öğretmenlerinin sınıflarında gördüm... Gördüm ki, cehalet ve bağnazlık dünyanın en ölümcül hastalığıdır. Parasızlık ve maddi sorunlarla gelen zorluklar geçici ve görecelidir. Değer yargılarını, insanı yücelten, eğiten, maddi ve manevi değerleri dengeli olarak aşılayabilen ve bireyleri hayata kazandıracak şekilde yetiştiren bir Türk öğretmeni, uygar ve nitelikli bir öğretmendir. Bu bakımdan, her türlü imkan ve kaynakla donatılan Batı’daki meslektaşlarının da çok önündedir.
Öğretmenlik bir meslek değildir. Bir yasam tarzıdır. Çünkü öğretmenlik yedi gün - yirmidört saat yapılan bir görevdir. Türk öğretmeni, öğretmen gibi yaşar. Bütün maddi manevi zorluklara ve imkansızlıklara rağmen… Öğretmen, hem annedir, hem baba. Öğretmen, hem en yakın dosttur hem de en katı eleştirmen. Öğretmen, yoktan varetmek gibi bir Tanrı gücünü insan katına indirebilmiş bir mucizenin mimarıdır. Öğretmen, ‘insan’ için eser veren bir sanatçıdır. O, çamuru insan olan bir eserin yaratıcısıdır. Öğretmen, bir esnaf ya da bir siyasetçi olamaz, çünkü o, ne yalan söyleyebilir, ne de inanmadığı şeylerin peşinden başka insanların boşuna hayallerle koşmasına izin verebilir. Türk çocukları, böyle öğretmenleri yetiştiren yüce bir ulusun evladı oldukları için çok şanslılar... Ne mutlu ki o çocuklara, insani değerlerle yetişiyorlar. İşte, ben böyle bir mucizeye tanık olan öğretmenlerdenim.
Saygıdeğer öğretmen arkadaşlarım, benim satırlarım sadece özlemlerimden dolayı ortaya çıkan bir duygu yoğunluğunun ifadesi degildir; gözlerimle, gönül gözüyle şahit oldugum bir gercektir! Ve sonrasında, burada beni ‘Mr. Icoz’ [mister aykoz] (Bay İçöz) diye çağıran ses yerine, "öğretmenim" diye çağıran o sesi özlemiş bir Türk öğretmeninin nacizane iç çekişidir. Benim hikayem Don Kişot’unkinden farksızdır. Ben, içimdekileri, buralarda madde üzerine kurulmuş bir yapmacık düzen ve onun etrafında işliyor görünen ama çocukların dünyasını karartan ve onları ruhsal fakirliğe iten düşük değer yargıları içinde sıkışıp kalmış bir toplumda, bu duygu ve düşüncelerimi haykıramıyorum, zaten haykırsam da anlaşıldığımı sanmıyorum. Sadece size dert yanıyorum. Beni ancak siz anlarsınız... Beni, evladını öğretmenine gönül rahatlığıyla teslim edebilen, ona ve eğitimin ilahi gücüne bütün kalbiyle inanan veliler anlar. Beni mazur görün...
Son yıllarda, yüksek öğretim kurumlarında İngilizce öğrenen gençler ve yetişkinlerle çalışmaya başladığım için çocukların o saf ve temiz bakışlarını, ışıl ışıl parlayan gözlerini artık etrafımda göremiyorum... Ama böylesine farklı bir farklı bir dünya bile onların bana öğrettiklerini ve yaşattıkları güzel duyguları asla unutamam. Benim kendi evladım yok. Ama yüzlerce, sınıflar dolusu gönül-çocuğum var... Şimdi hepsi kocaman yetişkin insan oldular. Belki onlar yaşamın acımasızlığında ve karmaşasında beni unutacaklar, ama ben yetişmesinde emek verdiğim fidanların, artık meyva veren birer ağaçlar halini geldiğini düşünüp, onların yaşamlarının gölgesinde huzur bulacağım...
Hepinize sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum...
Avrupa’yı ve dünyayı aydınlatan Rönesans Çağı’nın mimarı, Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin’in gittiği yer Cennet olsun…
Vatan kurtaran ve yeniden bir devlet kuran başöğretmenimiz Mustafa Kemal’in ve memleket toprağı uğruna kanlarını döken nice kahraman öğretmenin ruhları şad olsun…
Gittiğiniz yolda başınız dik, gönlünüz huzur içinde olsun, öğretmen arkadaşlarım...
Asla unutmayın, “Bir insan kurtaran dünyayı da kurtarır… Çünkü her insan bir dünyadır.”
“Ve öğretmenlik koca bir yürek ister....”
Alp İçöz
Eğitimci Yazar
JOURNALTA
The Journal of Turkish Americans
Copyright©2004-2010 Alp Icoz