Gülay Öztürk yazıları

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #45 : 23 Aralık 2009, 21:57:03 »
Hani söyleriz ya kimi zaman rahmet yağmurları diye, işte Müminin gözyaşı da
rahmet yağmurudur. Hazanın çoraklaştığı yüreğini rahmet yağmurunun
damlalarıyla huzur ve muhabbet tohumlarını yeşertir.

Aslında kabul edilen
duanın en büyük iksiridir gözyaşı. Secde de, Secde yerine Onun için akan bir
damla gözyaşı, kalbinde binlerce rahmet çiçeklerini filizlendirir. Ve Mümin
yüzüne Nur olarak gelip yerleşir. Peygamber efendimizde bir hadiste şöyle
buyurmaktadır”

“Allah için ağlayan gözleri Allah’u Teâla Cehennem ateşinde yakmayacaktır”

Mevlana hazreti gözyaşını öylesine güzel ifadelendir ki, her anını o rahmet
ve huzur damlalarını akıtmakla geçirmek istersin.

“Ağlayıp inlemek sağlam ve sarsılamayan büyük bir sermayedir. Allah’ın tüm
rahmeti ise çok kuvvetli bir dayanaktır.”

“-Ey gülüp duran gafil! Gülmenin zevkini tattın birde ağlamanın zevkini tat,
tecrübe et ki O şeker madenidir. Allah için ağlayan ne mübarek bir gözdür.
Allah için ağlayan bir kalp ne mübarek bir kalp’tir. Ağlama ve inlemeye
muhakkak merhamet edilir. Rabbin lütuf ve merhamet deryası, ağlayanlar için
taşar....”

Bu Meyanda Şeyh Badi Hazretleri de şöyle der :

“-Bulut ağlamayınca çimenler nasıl güler, ağlamayan çocuk annesinden nasıl
süt emer.”

Velhasıl Onun için dünya ve ahrete huzur ve saadete nail olmamız bakımından,
bu fani alemde rüku ve secde de, dua ve niyazlarımızı kulluk gözyaşlarıyla
yoğrularak hakkın rahmet deryasına daim olmalıdır.

Gülay Öztürk

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #46 : 23 Aralık 2009, 21:57:47 »
Selâm sana Efendim,
Selâm sana Sultanım,
Ben ıssız çöllerde aşkınla yanan mecnun!
Sen o çölde yanan yüreğime su serpen yârsın.
Ben akşamın alacakaranlığında kaybolan biçare,
Sen karanlığı dağıtıp etrafı aydınlatan aysın.
Ve ben gül bahçesinin en nadidesini arayan biçare,
Sen o bahçenin en nadide gülüsün.

Efendim!
Yine bir gece vakti ismin geldi aklıma,
Seni göremeyen gözüm ve hasretini tadamayan gönlüm…

Ahu figan eder çölde kaybolmuş misali bu kalp,
Ama ne çare ki en büyük hasreti seni yanına alarak tattırdı Hak.
Sen dosta kavuştun hasret, çile, dert bizimdir Efendim,
Dostun dosta sunduğu en güzel gülsün Efendim.

Sen yoksun Efendim
Şimdi gözler yaşlı, gönüllerde ahu figan
Şimdi diller tutulmuş, lehçe yetersiz, geçmez günler.
Bekler Seni kalpler belki rüyada gelirsin diye her an.
Yüzü yok fakirin, bunun için dolar gözleri, boğazına takılır kelimeler,
“Hiç olmazsa Rabbim Bekâ’da beraber olayım” der.

Her zaman merak etti bu gönül şefkatini, gülümsemeni,
O nurdan gözlerinde kaybolup nazarınla ruhunda dirilmeyi.
Özleminle hıçkırıklara boğulup “Ne olur Efendim” demeyi,
Bir kez tatsa bu gönül VAllahi yeter Efendim,
Rabbimin katında nadide gülsün Efendim.

Gülay öztürk

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #47 : 23 Aralık 2009, 21:58:23 »
Dünya hayatında en değerli şeylerden birisi, insanların gönüllerini
kazanmaktır. Daralan, sıkıntı içinde olan bir insanın imdadına yetişmekten
daha güzel ne olabilir ki?!..

Dertlilere derman, çaresizlere çare olmak ne büyük bir iştir! Maalesef
bugün, ‘gönül kazanma’ işini biraz aksatıyoruz. Dünya işlerine o kadar
dalmışız ki, büyüklerimizin üzerine titrediği gönlü kazanmak ve hoş tutmak
bir yana, kolayca kırar hâle gelmişiz. Gönül almak çok zor; ama kırmak ise
kolaydır ve gönlün tamiri oldukça güçtür. Gönül bir defa kırılmaya görsün,
üzerinde çatlaklar oluşur, her ne kadar düzeltmeye çalışsak da.

“Kopunca bir teli bağlansa da düğümlü kalır,
Dokunma gönlüme şart-ı mahabbet öyle değil.”
Muhyiddin Raif

Gönül almak, inancımızın bir gereğidir. Gelip geçici olan dünya hayatında,
fânîyi bâki kılmanın yolu iyi ve güzel işler yapmaktan geçiyor. Atalarımız
bu hususu gâyet iyi anlamış; insan gibi yaşamanın, hak ve hakikatin yolunun
gönülden geçtiğini görmüş, bu heyecanı tâ içlerinde yaşamış, nerede bir
kırık gönül varsa tamire koşmuş, Allah’a (cc) ve Peygamber’e (sas)
saygısızlık olur korkusuyla, gönülleri kırmaktan, incitmekten sakınmıştır.

“Gönül Çalab’ın tahtı,
Çalap gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı,
Kim gönül yıkar ise.”
Yunus Emre

Ecdadımızın bu davranışı bizler için önemli birer mirastır. Bizler bu mirasa
sahip çıkmalıyız. Gönüllerimizde inkişaf ettirmemiz gereken sevgi
hazinesini, herkese dağıtmalıyız.

“Hor görme derviş fakiri hor deyip kılma nazar,
Kalbinin köşesinde rahmet-i Rahman gezer.”
Lâedrî

“Dest-i Kudretle yapılmış sun’-ı Mevlâdır gönül,
Secdegâh-ı Kibriyâdır yıkma kalbin kimsenin.”
Lâedrî

“Bir bahçeye giremezsen,
Durup seyran eyleme.
Bir gönlü yapamazsan,
Yıkıp viran eyleme.”
Yunus Emre

“Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil!” düstûruyla, birbirimize karşı
saygı ve sevgi göstermeyi bilmeli; en şerefli ve en güzel şekilde
yaratılışımızın gereği olarak gönlümüzdeki cevherleri sergilemeliyiz.
 

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #48 : 23 Aralık 2009, 21:59:52 »
Birbirimizi karşi neden kalblerimizi bu kadar soğuk?

MUTTAKİLER DIŞINDA DÜNYADA Kİ BÜTÜN DOSTLAR, O GÜN BİRBİRİNE DÜŞMANIDIR.."
(Zuhruf sur.Ayet 43-67 )

Ayette geçen muttakiden maksat dostlukları sırf Allah rızası için olan mü'min ve mü'mini kamildir..

Kıyamet gününde Arsın gölgesinde istifade edecek olanların bir tanesi de birbirlerini Allah için sevenlerdi...

"Mü'minler ,birbirini sevmekte,birbirini acımakta ve birbirlerini kurumakta bir vücuda benzerler..vücudun bir organı haştalayınca diğer organlar da bu sebeple ateşli hastalığa tutulur..."buyuruyor Peyganberimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem )

Yine Peygamberimiz buyuruyor ki..

"Kim din kardeşini bir günah sebebiyle ayıplarsa,o günahı işlemeden ölmez..."

Çeşitli kardeşlikler vardır..

Din kardeşliği,iş kardeşliği,yol kardeşliği gibi...

Esas kardeşlik,din kardeşliğidir..

Evet dostlar,biz Allah'a inaniyoruz,islama inaniyoruz,ve biliyoruz ki,mü'minler kardeştir...

Bu Rabbimiz fermanıdır..

Fakat ne oluyor ki,biz aynı Peygamberin Şefaatını sığınan,aynı kitapla aydınlanan müslümanlar,kardeşlik şuurundan bu kadar uzaktayız ?

Birbirimizi karşi neden kalblerimizi bu kadar soğuk ?


İnsan Allahu Teala'yı tanıdığı ,sevdiği ölçüde O'nun kullarına sevebilir...

İman zayıf olan kimselerin kalbi dar olur..
Allah'a olan sevgisi az olduğundan ,yaratılanlar karşı sevgi de duymaz..
"seviyorum "deseda samimi değildir..

Bütün düşmanlıkların sebebi,kalbin YÜCE YARATAN'dan gafil olmasıdır..

Sevginin kaynağı Allahu Teala'dır..

Müslüman,mü'min kardeşlerine sevmedikçe Allah ve Resülü'nü sevemez...

"Mü'min olmadıkça Cennet'e giremezsiniz.Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.(Müslim) "

Allah için birbirini sevenlere selam olsun...


Gülay Öztürk

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Gülay Öztürk yazıları
« Yanıtla #49 : 23 Aralık 2009, 22:00:49 »
Sevgili PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)hadis-i şeriflerinde
buyurmuşlardı ki.
"iki sevgliyi birbirine bağlayan evlilik gibi harika bir şey görülmemiştir."
(ibni Mace)


"insan evlendiği zaman imanının yarısını mükemmeleştirir,geri kalan yarısı mükemmeleştirmek için de Allah'a karşi gelmekten korksun.."
(Taberani)


evet dostlar,sevgili PEYGAMBERİMİZ dinimizi muhafaza etmek ve tamamlamak için mü'minlere evlenmelerine tavsiye ediyor..


mutlu bir yuva için birinci şart iyi seçim,
ikinci şart da iyi geçimdir..

bir baska hadis-i şerif göre ,mutlu evliliğin temel şartı ,eşlerin dindar olmasıdır..
her iki eş de dindar olduğu zaman,KUR'ANIN KERİM'ın ifadesiyle,
"erkek kadına ,kadın da erkeğe elbise olur."
birbirlerini günahtan ve feneliktan korur.birbirini sever,sayar,eşine anlayış gösterir,ve böylece her iki cıhanın mutluluğu yakalamak için ellerinden geleni yaparlar..

günümüze insanlar ne yazik ki,islamiyeti gerekli gibi yaşamadıklar için ,evlilikleri kışa bir zaman yıkılıyor,ve ortada yıkılmış yuvalar,perisan olmuş çocuklar kalıyor...


bazı evliler ellerinden geldiği kadar hanımlarına her şey alırlar,karşılık olarak sevgi ve saygi bekliyorlar..
ne yazik ki,bir çok hanımlar ,o eşyayı alan değil,sevgilerini o alınan eşyayı kayar,ihtirasları artar,tesekkür edecekleri yerde daha fazlasını
isterler..

bulamadıkları zaman,üzündüleri,hırçınlıkları artar,dolayısıyla geçimsizlik başlar..
insan beser olmak itibarıyle,her zaman doğru hareket etmeyebilir..


eşlere düşen hoş görülü ve affedici olmak,kusurları,hataları görmemek,hatta unutuvermek...

salih bir erkek eşine ,acısıyla,tatlısıyla,hayatın tüm gerçekleri paylaşacağı bir hayat arkadasi olarak bakmalı...

şayet evlilik bir menfaat ve şehvet üzerine bina edilirse ,yani "ben eşimin evde sadece bana hizmet etmesini ,ben emrederim o da yapar"mandığıyla hareket eden bir erkek,hanımının hayatı bir cehenneme dönüştürür..
bu hususta sevgili PEYGAMBERİMİZ buyuruyor ki..

"iman açısından müminlerin en olgunu ve üstünü ahlakı en güzel olanıdır..sizin en hayırlılarınız kadınlarına karşı hayırlı olanlarınızdır."


evet dostlar,hayırlı mü'min olmayı her şeyın üstünde tutmalı,
efendimiz'ın bize emrediği gibi eşlerimizi memnun ve bahtiyar etmek için çaba harcamalıyız..

Gülay Öztürk