Şu acip âlemin elbette bir müdebbir ve şu muntazam memleketin bir mâliki,
şu mükemmel şehrin bir sahibi, şu Musa'nın sarayın bir ustası vardır.
Biz çalışmalıyız, onu tanımalıyız.
Çünkü, anlaşılıyor ki, bizi buraya getiren odur.
Onu tanımazsak,kim bize medet verecek?
Dillerini bilmediğimiz ve onlar bizi dinlemedikleri şu âciz mahlûklardan ne bekleyebiliriz?
(Sözler sh: 279)