Ağlatan ezan

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Arif Arslaner

  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: A'raf şehri
  • 4502
  • +1462/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
    • Uyanan Gençlik
Ağlatan ezan
« : 28 Ekim 2009, 20:17:27 »
Aglatan ezan   

Cinsiyeti: Bayan
Selam sana nazlı nebi
Selam sana gözbebeği
MEVLAN'ın kudretiyle selam.

Selam sana nur-i dilara
Selam sana hakk habibi
RAHMAN'ın kudretiyle selam.

Selam sana andelib_i zişan
Selam sana muhammedi
CEBRAİL'in yüreğiyle selam
İbrahimce selam sana
Rahimce selam sana
Gafurca selam.

Selam sana ey yetimler padişahı
Selam sana ahmedi nefesli yar
Eyyupça selam sana
Selam sana ya habibAllah
Selam sana ya nebiAllah
Selam sana ya resulAllah.

Yıldızları gökyüzünde sever aşıklar.
Ben,hepsi düşsünler isterim tek tek...
Muradım seni dilem


Allah Resûlü hasta yatağında soğuk terler döküyor. Hazreti Aişe'nin gözü yaşlı, Hazreti Ebu Bekr'in başı yerde, Kainatın Efendisi ebedi yolculuğun eşiğinde son nefeslerini sayıyor. Medine soluk almadan bekliyor.

Buruk yürekler, endişeli bakışlar ve köşelerde sessiz sessiz akıtılan göz yaşları… Tek istenilen şey, bir haber. Habibin sıhhat haberi. Fakat Alemlerin Rabbi daha fazla uzatmayacaktır dünya gurbetini Habibinin. Ahmedi'nin yüreğini daha üzmeyecektir bu çöllerde.

İşte son an… son nefes… ve Habibin dudaklarından dökülen son söz: “Er'rafiku-l a'la! Er'rafiku-l a'la!” “ Yüce dost! Yüce dost!”

Kainatın Sevgilisi ulaşıyor dostuna

Ezan vaktidir. Resûlullah'ın yokluğundaki ilk gecenin sabahı. Bilal elini kulağına götürmek için hazırlanıyor. Mukaddes daveti duyuracak. Lakin yüreği yanıyor. Yanık sesi, yanık yüreğiyle hepten hüzne bürünmüş başlıyor ezan-ı Muhammedi. Ve tam “Eşhedü enne Muhammederrasûlullah…” derken bir hıçkırık kopuveriyor Bilal'in ciğerlerinden. Bilal ağlıyor, sahabeler ağlıyor. Dalga dalga hüznüyle yayılıyor gülbang-ı Ahmedî. Peygamber müezzini ezanı güçlükle bitirebiliyor.

Medine… Peygamber şehri. Hiç böyle görmemişti bu şehri Bilal. Her bir taşından göz yaşı damlıyordu sanki. İşte bu sokaklardan yürümüştü Allah Resûlü. Bu mescitte oturmuştu. Şu kütüktü yaslanıp da hutbe okuduğu. Mübarek ayaklarının değdiği toprak bu topraktı. O'nun gül kokusu sinmişti bu yerlere. Medine O'nu bulduğu gün can bulmuştu. Ama şimdi o yoktu bu şehirde. Her zerresine hasretini nakşedip göçüp gitmişti işte. Bilal Medine'de duramazdı artık. Baktığı her yönde O'nun hatırasının canlandığı, yüreğine hicran ateşleri yağdıran bu şehirde kalamazdı. Hasretini bağrına basıp Şam'a gitti. Aradan seneler geçti. Medine peygambersiz, ezanlar Bilalsiz seneler geçti. Halife defalarca Bilal'i Medine'ye çağırdı. Tüm ısrarlara rağmen peygamber müezzini kabul etmedi bu davetleri.

Fakat bir gece Efendimiz rüyasına geldi Hazret-i Bilal'in. Allah Resûlü nurlar içinde ona bakıyor, sitemvâri bir tavırla: “Ne zamandır beldemize uğramaz oldun Ya Bilal!” diyordu. Ertesi sabah Bilal, emri alan asker gibi fırladı. Derhal Medine yollarına koyuldu. Bilal'in ne sıcakta pişen vücudu ne uzayan yollara bakan gözleri vardı. Hissettiği tek şey kalbindeki tarifsiz sızıydı. Özleten, ağlatan, yandıran bir sızı.

Günlerce süren yolculuğun ardından Bilal, sevgilisini gömdüğü hicran şehrine ayaklarını basıyordu işte. Ve o gün Medine bir zamanlar çok iyi tanıdığı bir sesle açıyordu gözlerini sabaha. Sesi duyan daha iyi işitebilmek için kapılara koşuyordu. Sokaklara dökülen insanlar heyecan içinde birbirlerine tek bir şeyi haber veriyordu. “Bilal gelmiş! Seneler sonra Bilal Medine'ye dönmüş.” Kalpler sanki yerinden çıkacaktı. Sokaklarda kadınlar, çocuklar… Medine böyle bir şey görmemişti. Bütün şehir mescide akıyordu. Onlar bu sesi hep peygamber hayattayken duymuşlardı. Bu sesi işitip de gittiklerinde mescide Allah Resûlü'nün o mübarek yüzünü görmüşlerdi yıllarca. Peki ya şimdi? İşte bu ses Bilal'in sesiydi. Yoksa Muhammed Mustafa , kainatın biricik sevgilisi şimdi de mescitte miydi? Birisi deseydi ki: “Evet, Peygamberimiz mescitte, müminleri namaza bekliyor.” Şüphesiz buna inanmayan kalmayacaktı. Bir anda çağlayan hisler o koskoca hakikati unutturuvermişti. Allah Resûlü artık aralarında yoktu ve dönmesi de mümkün değildi. İşte o dem herkes koyuverdi kendini. Genç, ihtiyar, kadın, çocuk herkes herkes ağlıyordu. Her şey ortadaydı. Bu ses bu semalarda Muhammed Aleyhisselamsızdı.

Bilal de yüreğinin yangınlarına su serpiyordu gözyaşlarıyla. O da ağlıyordu.

Hıçkırıklara karışan bu ezan bütün Medine'yi ağlatmıştı. Bu Hazret-i Bilal'in okuduğu son ezanı oldu. Şam'a döndükten bir süre sonra o da Hakk'ın rahmetine ulaştı

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ynt: Ağlatan ezan
« Yanıtla #1 : 28 Ekim 2009, 20:27:00 »
 ahhh aro1