AĞLAMAK
Tefekkür, tezekkür, Allâh korkusu, hata, günah ve isyânlardan dolayı gözden dökülen bir damla yaş'ın insana vermiş olduğu, aşk, heyecan ve cezbenin hazzını gönül erbâbına sorun!
Bülbüle sorun, gülün aşkını...
Eğer o sevdâ ve aşk olmasaydı o nazlı bülbül hiç öyle içli içli öter miydi?
İnsan bir bülbül misâli aşık ve sertlidir.
Allah'a, Rasûlüllah'a, evliyâ, ulemâ ve şehidlere muhabbeti vardır. Allâh'ın rahmetini ümit edip, şiddetli azabından korkmaktadır.
Nefs ve şeytan gibi azgın ve amansız düşmanlar, her ân onu dalâlet ve ateşe sürüklemek istemektedirler.
İnsan, âcizliğini ve Rabbine sığınmayı göz yaşlarıyla ifâde eder.
Göz yaşı acziyetin işâretidir.
Acziyet ise kulluktur.
Kulun, Rabbinin azâmeti karşısında, âcizliğini itirâf etmesi, kibir ve gururdan arınması demektir.
ağlamak, haşyet ve tefekkürden olduğu zaman, insana ulvilik verir ve insanı manen yüceltir.
"Ağlamak güzeldir. Öyleyse ağlayalım" deyip her zaman ve her yerde ağlamak doğru mudur?
Her türlü ibâdetin içine fesat sokuşturan nefs ve şeytan, ya ağlamanın da içine bir şeyler sokuşturursa... Ya ağlamaya da riya ve süm’â girerse...
Sevgili peygamberimiz ağlamıştır. Fakat, gizli ağlamayı tavsiye etmiştir. Araştırmalar da Kendisin çok az ağladığı tespit edilmiştir. Çünkü alanen ağlamaya nefsin karışacaktır.
ggüüll