ben bir alperenim sizlerde alperenin kim olduğunu öğrenmek ister misiniz?

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gokcehan

  • GOKCEHAN
  • *
  • Join Date: Nis 2009
  • Yer: kırıkhan/HATAY
  • 7
  • +2/-0
  • Cinsiyet: Bay
ALPEREN KİMDİR ?



Bu sualin cevabı sonu gelmeyecek tanımlamaların fitilini tutuşturacak türdendir. Aklınıza çok güzel tanımlamalar gelebilir. Lisanımızın tüm olanaklarını kullanarak belagatin zirvesine yerleşen ifadeler de üretebiliriz. “Çok güzel buyurdunuz beyefendi.” cinsinden cümlelerle, nefsinizi okşayacak sitayişkar mırıldanmalarla karşılaşabilirsiniz. Bunlar, içinde bulunduğumuz veya içinde birden kendimizi bulduğumuz inanç ve dava platformunda pek de yabancısı olmadığımız vaziyetler. Süslü cümleler zihinlerde ve gönüllerde belli bir etki alanına sahiptir. Ekseriyetle insanımız bu süslü ve veciz cümleleri duymaktan ziyadesiyle hoşlanır. Fakat cümlenin barındırdığı mana ve mananın çağrışımları bu beliğ ifadeler karşısında hep ikinci plana itilir. Lafızdan alınması gereken esas önemli unsur, güzel söyleyişin verdiği zevk değil, manadır. Ve mananın çağrışım alanının ürünleridir.

Manaya ulaşmak çaba gerektirir. Zihnin zemininde yer tutan fakat derinlerine inemeyen bilgi ve çağrışımları, kişiyi bilgi yüklü hamala çevirir. Bu tür bir zihin üretmez. Sadece taşıyıcı bir rol üstlenir ve belli bir süre sonra yorulur, takatı kalmaz ve dizleri üstüne çöker. Ondan sonra sağdan soldan zihnine üşüşen her lakırdı onu lafızların kölesi yapar. Nutukların peşinden sürüklenen bir sürünün ferdi haline sokar. Bu hal cumhuriyet tarihini iyi okuyabilenler için pek de yabancı değildir.

Bu manada, “Alperen kimdir?” suali, meraklısı için kulaklara dolacak olan süslü ifadelerden çok, zihnin derinliklerine bir ok gibi işleyen yapıca basit ama mana bakımından hem dehşetli hem de hayretfeza tanımlamalarla ve ifadelerle karşılık bulmalıdır. Peki bu tür cevapları suali soran kişi nereden bulabilir veya kim bu suallere cevap verebilir? Bu soru, yöneltenin muhataplarıyla olan ilişkisinin boyutuyla bağlantılıdır.

O zaman biz, bu sualin cevabını kendimiz arayalım. İnsan doğar, büyür ve büyüdüğü kanaati oluşunca ona roller yüklenir. Bu hal belki de bir insanoğlunun dünya hayatındaki tek gerçekliğidir. Bu roller insanın hayatının her halinde kendisini hissettirir. Ve onu farklı pozisyonlar almaya iter. Bir veya birden fazla sorumluluk halleri ve kişilik rolleri… ve insan sorumluluklarını yerine getirip getirmediğiyle alakalı hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında belli mercilerin önünde hesap verir. Sonunda insanın yapıp ettikleriyle veya yapmadıklarıyla bir fotoğrafı çekilir.

Bu fotoğrafta gördüklerimiz insan için yorumlaması güç manzaralardır. Bu güçlük karşısında insan, daha rahat bir vaziyet sergileyebilmesi için fotoğrafı çeken merciye iyi pozlar vermelidir. Kendisi uygun kıyafetler ve uygun davranışlarla tezyin olunmalıdır. Dış ve iç aleminde azami derecede hijyene önem vermelidir. Kalbini fesatlardan bünyesini zararlı her türlü necasetten arındırmalıdır. Bu duyduklarınız pek de süslü cümleler olmayabilir. İşitmek istediklerinizin sizleri havalara uçuracak cinsten olmasını dilerdiniz belki de. Olabilir. Fakat ahval ve şerait gül bahçelerinde gezip keyif keder yaşamayı pek de mümkün kılmıyor.

Bu manada Alperen, önce sorumluluk kavramını iyi anlamış, hem bu dünya hem de öteki dünya adına bu duyguyu konumlandırmayı başarmış olmalıdır hayatında. Sonra ödevler geliyor. Ödev kavramını okul terminolojisinden mülhem bir tarzda buraya almıyorum. Sorumlulukların ürünü olan ödevden bahsediyorum. Sonra ,salih ameller diyor kitabımız, Allah’ın beğeneceği halller ve tavırlar üzere yaşamak ve yaşatmak…

Kimseyi beğenmemek gibi bir lüksümüz yok. Aynaya bakmayı becerebilmeliyiz. Özeleştirimizi bihakkın yapmalıyız. Eksiklerin farkında olup bunlar üzerine bir otacı, eczacı hassasiyetiyle eğilmeliyiz. Ve bir doktor gibi tanı ve teşhisler geliştirmeliyiz. Alperen kendisiyle yüzleşmekten korkmaz. Hata ve sevaplarıyla yaşamayı ve başı dik durmayı erdemlilik sayar. İnsanın kul olduğu gerçeğini iyi kavrar. Bir gün gelir en cihangir Yavuz olur; bir gün gelir derviş Yunus olur. Bu haller Allah’ın nizamının dışında gerçekleşecek haller değildir.

Başı yalnızca Allahın huzurunda eğilir. Ne kadar eğilirse kullar arasında o kadar yükselir. Tüm kainatta o yüce kumandanın bir neferi ehliyetiyle gezer ve saygı görür. Ondan sonra görün bakalım erenler dostu, alpler çırağı son yüzyılın yiğit Alperenlerini. Efendimizin kardeşlerinden olmak şerefiyle dimdik tüm kainata meydan okuyacaktır.



ALPEREN İNANDIĞI GİBİ YAŞAYANDIR....