Git/me
Bir anlık kızgınlıkla mı söylenmişti bu kelime, dışavurumu da bir anlık mıydı? Yoksa gerçekten kastedilerek mi söylenmişti? Ya da söyleyenler bunun sonrasında neyi umarak söylemişlerdi? Gerçekten git’sin miydi giden?
Yoksa sadece canını yakmak için mi söylenmişti…
Peki ya sonrasındaki pişmanlık?
Ya kelimeye kalkansız yakalanan kişi… Kırılan kalbini onaramadan bohçasını vurup sırtına gitmeye koyulursa? İki tarafında canı yanarsa… Canlar yanmasa… Olmaz mıydı?
Kalan ne yapmalı o zaman. Gitmelere sebep olan kendisiyken? Nedir bu gururun büyüklüğü, göğüs kabartışı. Sevgide gurur olmalı mı? Sevdiğinden daha büyük bir duygu varsa kalbin saklandığı kafeste bu nasıl sevgi olur? Sevgi denilen şey ne zamandır ikinci planda var olur? Yaradan sevdiği için yaratmadı mı bizleri, nasıl öncesine sevgiden öte şeyler koyabiliriz hayatımızda?
Sevdiğin canını yakmış çok mu? Sen seviyorsan yetmez mi. Zaten seviliyorsan canın yanmaz ki, en azından yakılmamak için çalışılır, en azından yüreğin yanmamak için sabreder. Bekler. Eğer bekleyemeyecek kadar sabırsızsa içte bir yerler, henüz olgunlaşamamış demektir yürek tohumlarınız. Filizlenmeye hazır demek değildir.
Ya giden ne yapmalı. İstememekteyken karşısındaki. Söz bırakmamışken kendisine. Savunmaz dilekçesi yırtıp atmışken üç harflik bir kelimeyle… Gerçekten mi kast etmiştir yoksa başka bir sebeple midir “git” diyişi… Düşüncelere boğulup yol bulamazken… Ne yapmalı gitmekle mahkûm edilen… İstenmediğim yerde durmam diyerek çekip gitmeli mi, yoksa gururunu ezip kalmayı mı seçmeli… En azından denemeli mi? Her hata bir ikinci şansı hak eder düsturuyla hareket etmeli mi?
“Geçti istemem gelmeni…” diyordu şair. Nasıl geçip gider? Giden ne? Madem istenmiyor neden şiirler yazılıyor gidene… Aslında dönsen ne güzel olur denmiyor mu aynı zamanda? O halde nedir bu inadın anlamı? Gerçek “aşk” değil mi o zaman yaşanan? Zira aşk öyle kolay mı geçip gidecek kadar? Boşuna mı tüm o sevgili efsaneleri? Efsane her şeyden üstün olduğu için efsaneleşmemiş midir? Her şeyin en güzeli olduğu için dillere dolanmamış mıdır? Aşk başlı efsaneyken, geçti demek, istememek, yine “git” demek, fikre uygun düşmüyor… Düşemiyor…
“Git”, “Kal”… İkisi de üç harf tek hece… İnsanoğlu yakalamayı başarmış yine benzerliğini ikisi arasında. Anlamlar dağları denizleri aşsa da. “Git" ve bir ömür pişmanlıkla yoğrulsun dursun iki yürek, “kal” ve yeni bir başlangıca ömür kursun iki yürek. Birbirine zıt iki kavram… Ama bunlar hayatı yaşanılır kılan. Gidişlerin hüznü, pişmanlığı insanı büyüten ve kalışların mutluluğu insanı yaşatmaya devam eden.
İşte bu yüzden git, demeyeceğim…
Kal…
Ne olursa olsun. Dayanır ömrüm sabretmeye de, ağlamaya da, kırıklara da… Yeter ki kaçıp geldiğimde gitmemiş birini bulabileyim orada… Yeter ki kaçıp gelebilsin orada ki bana da.
Elam E. Doğan