Zamanın ve mekânın önemli olmadığı bir boyutta rengârenk bir çiçek bahçesinin içinde yaşayan bir çiçek varmış, çiçeğin yaşadığı bahçe öyle bir bahçeymiş ki içinde her türlü çiçeği barındırırmış. Menekşe, karanfil, lale, sümbül, papatya hatta gül bile. Ancak bizim çiçek pek üzgünmüş kendisinin bir adı olmadığı için. Kendi kendine hayıflanıp duruyormuş ‘Neden benim bir adım yok?' diye.Sıkılıyormuş arada,daralıyormuş.Etrafındaki bu birbirinden güzel isimlere sahip çiçeklere bakıp kıskanıyormuş onları.Aslında güzellik açısından onlardan aşağı kalır yanı yokmuş fakat bizim çiçek sürekli:'Benim bir adım bile yok,ben hiçbir işe yaramam,zaten boş boş yaşıyorum şu hayatta.Diğerleri hiç değilse insanların yüzlerini güldürüyorlar.Benim gibi ismi olmayan bir çiçeği kim alıp da ne yapsın?'diye söyleniyormuş.
Sonra rüzgarlar esmeye başlamış,hem de çok sert ve soğuk rüzgarlar.Onlar estikçe hava soğuyor,hava soğudukça onlar daha da sert esiyorlarmış.Çiçek,şöyle derin bir nefes çekmiş içine.Fakat bakmış ki havada garip bir hüzün kokusu var.Anlamış sonbaharın geldiğini.Bir zaman sonra hava iyice soğumaya başlamış,sonra gökyüzünden inci taneleri dökülmüş.Her yeri saflığın,masumluğun,kirlenmemişliğin rengi kaplamış,bembeyaz olmuş etraf.Çiçek,gökyüzündeki bu muhteşem manzarayı seyrederken üşüdüğünü fark etmiş bir an ve çevresine bakınmaya başlamış.Fakat gördüğü manzara karşısında dehşetler içinde kalmış.Çok sevdiği,güzelliklerine hayran kaldığı arkadaşları yavaş yavaş beyaz örtüyle kaplanmaya ve bu beyaz sanki onlar için bir kefenmiş gibi yok olmaya başlamışlar.Çiçek isyan etmiş bu duruma ,haykırmış fakat sesini kimseye duyuramamış.Soğuk hava yavaş yavaş onun da tüm benliğine işlerken,hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş.Sonra bir an düşünmüş kendi kendine ve bunun bir son olamayacağına,olmaması gerektiğine karar vermiş.Biliyormuş çünkü her günbatımında yatan bir şafak olduğunu,her karanlığın sonunda mutlaka bir ışık olduğunu..Bunun için direnmiş soğuğa,kendini toprağın sinesine katmış soğuktan korunmak için,tıpkı bir yorgana sarılır gibi sarılmış toprağa.Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez ama beklemiş çiçek.İnatla,sabırla,umutla beklemiş.Güneşin ilk sıcaklığını toprağın üstüne bırakmasını beklemiş.Beklemiş,beklemiş,beklemiş.Günler,haftala r,aylar geçmiş fakat bir türlü gelmiyormuş sıcaklık toprağın yüzeyine.Umutları kırılmış çiçeğin:'Vazgeçiyorum,olmuyor,yapamıyorum.Ben hiçbir şey değilim.Bu işi başaramayacağım.'diye söylenmeye başlamış.Fakat silkinmiş sonra ve kendine gelmiş.İçindeki sesi dinlemiş:'Işığa,ışığa koş!'Ve ‘Bismillah' deyip çıkarmış başını toprağın üstüne.Ancak ışığa ulaşamamış yine,etraf hâlâ beyaz örtüyle kaplıymış çünkü.Yılmamış yine de,son bir gayretle uzatmış başını,delmiş karı.Çıkarmış başını beyaz örtünün de üstüne,ışığa ulaşmış sonunda.Çiçek,inatla,sabırla,umutla savaşmanın ve vazgeçmemenin sembolü olmuş ve kış ortasında kar kütlelerinin arasından başını çıkarıp yaşamaya devam ettiği için adına ‘KARDELEN' denmiş o günden sonra