Ahmedin Yıldızı Doğdu!
Ömer Sevinçgül
Fikirler, sessiz yaz akşamlarında ürperir. O serin gecelerde coşar duygular. Gökyüzünün şiirli parıltısında gönülleri dalgalandıran bir fırtına tesiri vardır.
Çocukluğumun yıldızlı gecelerini özlerim bazen. Ay aydınlığında yıldızdan yıldıza uçtuğum o pembe zamanları. Sır dolu güzellikler görür, anlatamazdım. Duyduğum gizli hayreti, yaşadığım tatlı heyecanları hasretle hatırlıyorum.
Fezanın büyüklüğü ancak gecelerde bilinir. Soluk alıp devleşen kâinat önünde küçüldüğümü hissederim.
Hayatımız zaman ırmağında sönmeye mahkûm bir kabarcık. Öyleyken, mânâsıyla zamanı aydınlatıyor.
İnsan ise, dev varlıklar ormanında küçük bir çiçek, ama düşünen bir çiçek. Onu büyüklerden de büyük eden bu özelliği. Yıldızlar bizden habersiz, fakat biz onları biliriz. Ne büyük fark!
Sonumuz gibi, önümüz de meçhûl. Varlık çekirdeğimiz dünyanın neresine düşecek, ne zaman filizlenecek? Hayat gülümüz, hangi iklimde açacak? Sorular, kapalı kapılara çarpıp, tekrar bize dönüyor.
Bilinmez bir kaderi yaşıyor, görünmez bir çizgide yürüyoruz. Ne başlama ânını tâyin ettik, ne de bitiş noktasını. Alınyazımız, geleceğin karanlık sayfalarında yazılı.
Yaşadıkça keşfediyoruz kaderimizi.
Kendimize bile sahip değiliz. Günlerimiz güz yaprakları gibi dökülüyor. Sırlar ülkesinde rüyamızı yaşıyoruz. Dünyadan aldığımızı geri verinceye kadar sürecek bir rüya. Ruh, ebediyet önünde silkinip de uyandığı zaman rüyalar bitecek, düğümler çözülecek, kapılar açılacak...
Ömrümüzü savuruyoruz. Bir mirasyediden farkımız yok. Çalışıp kazanmadık ki, kıymetini bilelim. Kendimizi önümüzde bulduk.
Bir zaman tünelindeyiz. Önümüzde zifirî karanlıklar, kalbimizde bilinmezlerin korkusu, dilimizde cevapsız kalan sorular. Gündüzler bir yana, alacakaranlıklara bile hasretiz.
Nereye gidiyoruz?
Bu amansız mesele aydınlanmadıkça huzur bize haram!
Akıl bizi yüceltir ve âleme öz yapar. Doğru, ama tek başına kalınca ne kadar çâresiz! Etraf karanlıksa göz ne yapsın!
"Ahmedin yıldızı doğdu" demişler. İnsanın kaderini aydınlatan bir müjde sözü. Nuruyla karanlıkları delen bir yıldızdır o. Dünya zindanında zor bir imtihandayız. O yıldızı tanıyanlar, yolunu bulup kurtulacaklar.
Sorumuza ancak Ahmedin yıldızı cevap verebilir. Yalnız o yol gösterebilir bize. Gözler onunla açılır, gönüller onunla dinlenir, yüzler onunla parlar.
Nurdan mahrum kalanlar, karanlığa mahkûmdurlar. Uykuları, kara haber kuşlarının çığlıklarıyla yırtılır. Çelik dişli ejderler kurar rüyalarını. Ümitleri, ölümün siyah dallarında asılıdır. Duyguları, elemli bir yokluğun eşiğinde çırpınır. Duyamazlar, göremezler, bilemezler.
Dünyada ışığa yüz çevirenlerin, âhirette de yüzleri kara olacaktır.
İnananlar bir mehtabı yaşarlar. Şafak pembesiyle uyanırlar uykularından. Kalblerinde ümit dolu rüyaların sıcaklığı, gözlerinde beklenen gündüzlerin hasreti. Seher serinliğinde dua eder, ak ellerini ak yüzlerine sürerler. Alınlarında parlayan secde nûru, dünyaları aydınlatır.
Burada gerçekler mehtap aydınlığında bilinir. Güneş aydınlığı için, gecelerin bitmesi gerek. Yıldızlar sönmedikçe güneş parlamaz.
Dünya, Ahmedin yıldızıyla güzel, âhiret de Kendisiyle!