« : 31 Ocak 2009, 21:47:00 »
İmam mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi. O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam: ' Onu ne kadar çok sevdim.' diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Yaşlı adamın yaşlı sesi mezarlıktaki asil sessizliği bozmuştu. Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuşlardı, şaşkınlık içindeydiler. Yetişkin çocukları, alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar:
'Tamam, baba. Seni anlıyoruz.'
Yaşlı adam gözlerini dikmiş, kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu...
İmam duasına devam etti. Törenin sonunda, aile bireylerini ölüm töreninin kapanışı olarak mezarın üstüne toprak atmaya çağırdı. Yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar. Yaşlı adam hala: 'Onu ne kadar çok sevdim.' diye sesli sesli konuşuyordu. Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler, ama o devam etti: 'Onu sevmiştim!'
Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken, yaşlı adam gitmemekte direniyordu. Gözlerini mezara dikmiş, bakıyordu .Bir dostu yanına yaklaştı: 'Kendini nasıl hissettiğini biliyorum, ama gitme zamanı geldi. Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız.' dedi. Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha 'Onu ne kadar çok sevdim...' diyerek söylendi. 'Beni anlamıyorsunuz,' dedi dostuna 'ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim.'
Zil, çalmadığı sürece zil değildir .
Şarkı söylenmediği sürece şarkı değildir .
Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır .
Sevgi insanlara verdiğiniz sürece sevgidir ...
HAYATA GEÇ KALMAYALIM...