Tembel insan görmediğimi çoğu zaman söylemişimdir. Sık sık eli kolu bağlanmış, ne yapacağını bilemez durumda ya da bana hiç de anlamlı gelmeyen bir yönde ilerleyen çok sayıda insana rastlıyorum, ama bunların hepsi de bir şeyin daha fazlasını isterken, bir başka şeyden hiç olmasın istiyorlar. Dalai Lama´nın işaret ettiği gibi, insanlar acıdan kaçınıp hazza doğru yönelirler. Hepimiz böyle yaratılmışızdır.
Öte yandan, git gide artan bir sıklıkla fark ediyorum ki gerçekten çok çalışıp, çok az şey elde ediyoruz. İnatçı mıyız neyiz? Deniyor, olmadı mı bir daha deniyoruz; baş tacı ettiğimiz stratejimiz işe yaramasa, yarayacağına dair pek umut olmasa da denemekten vazgeçmiyoruz.
Bu yazıyı okuyan insanların çoğu oldukça rahat yaşamlar sürüyor olsa gerek. Okumanızı internet üzerinden yapıyorsanız, olası bir bilgisayarınız ve üst düzey okuma-yazma becerileriniz var demektir. Ayrıca, muhtemelen bir işiniz var ve yaşamak için temel gereksinimlerinizi -yiyecek, giyecek, barınma, hatta bir tasarruf planı- karşılayabiliyorsunuz. Bu durumda, bu sitenin okurları için halinden hoşnut olma oranı görece yüksektir denebilir.
Oysa, müşterilerimden ya da aldığım elektronik postalardan edindiğim izlenim bu yolda değil; korkarım bizler aşırı hırslı insanlarız! Daha çok para, zaman, kişisel tatmin, daha iyi bir iş vb. istiyoruz. Dur durak bilmiyoruz; doğrusu ya hoşuma da gidiyor!
Hal böyleyken benim aklıma takılan soru şu: Öyleyse neden istediğimizi söylediğimiz şeyleri elde etmiyoruz?
Bir altın fırsatlar çağında yaşıyoruz. 5 yıllık bir süre içinde arzu ettiğiniz herhangi bir şeye sahip olabilir, görebilir, yapabilir, hatta olmak istediğiniz noktaya ulaşabilirsiniz. Antarktika?yı ziyaret edebilirsiniz (Mary ile ben geçen Ocak ayında yaptık bunu). Bir konuda yüksek lisans ya da doktora yapabilirsiniz; zengin olabilirsiniz; bir maratona katılabilirsiniz; bir orkestra kurabilirsiniz; ya da kalkıp Alaska?ya taşınabilirsiniz. Yapabileceklerinizin sınırı yok!
Öyleyse neden istediğimizi söylediğimiz şeyleri elde etmiyoruz?
Benim yanıtım şu: Çoğumuz gerçekten de aptalca stratejiler kullanıyoruz. Hedeflerimiz, arzularımız ya da düşlerimiz var; ama bunların izini neredeyse hiş başarı şansı olmayan stratejilerle sürüyoruz. Hiç başarı kazanmadan yıllardır ?uğraşıp duruyoruz,? ama yıllar yılı aynı şeyleri aynı biçimde yapmayı sürdürüyoruz. Kusura bakmayın ama bu kesinlikle aptalca!
Hedefinize ulaşamıyorsanız, iki temel seçeneğiniz var demektir: ya hedefinizi ya da stratejinizi değiştirin. Ya böyle yaparsınız ya da boş yere koşuşturmaya devam edersiniz. Daha ne diyeyim bilmem ki?
İşin aslı, bu hayatta gerçekten de çok ama çok mutlu OLABİLİRSİNİZ. Amacınız buysa, çok para kazanabilirsiniz. Düşünüz buysa, mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirebilirsiniz. Büyük bir şirket ya da hayır işleri yapan bir vakıf kurabilirsiniz. Bir kitap yazabilir, lisede ders verebilir ya da yaşamınızı mutlulukla dolduracak başka bir şey yapabilirsiniz.
İşte tüm bu şeyleri yaş******* katabilmek için bir şeylerin değişmesi gerekli. Şimdiki stratejiniz işe yaramıyorsa, öncelikle bu konuda kendinizi kandırmaktan vazgeçin. Bir yıldan uzun bir süredir gerçekleştiremediğiniz büyük bir amacınız varsa, neden diye sorun kendinize. Farklı bir şey yapın!
Hepsinin ötesinde, hedefinize ulaşmak için değişmesi gereken şeyleri belirleyin. Nasıl biri olmak zorundasınız? Kendinizle ilgili neleri değiştirmeniz gerekiyor? Yeni gerçekliklerin yaş******* girebilmesi için kimlerin ya da nelerin gitmesi gerekiyor?
Bir şeyler değişene kadar hiçbir şey değişmeyecek. Bu hafta hangi adımlar ya da değişiklikler sizi ileriye götürecek? Okumanız ya da öğrenmeniz gereken neler var? Ne yapmalısınız ya da ne yapmaktan vazgeçmelisiniz? Neye yatırım yapmalısınız? Kimi aramalısınız ya da kimi artık aramamalısınız? Düşleriniz ve hedefleriniz sizin için gerçekten önemliyse, bu hafta bir şeyi farklı yapın. Bir adım atın. Yeni bir yol deneyin. Yapıverin şunu!
Philip E. Humbert, Ph.D., profesyonel danışman, yazar ve konuşmacı.