Hikâye edilir ki
Harun er-Reşid, köle, cariye ve hizmetçilerine her yıl çeşitli hediyeler dağıtırdı.
Bir yıl da, yine hepsini bir araya topladı. Çeşitli giysiler, süslemeler, altın ve gümüş eşyayı ortaya getirterek:
Herbiriniz, beğendiği şey üzerine elini koysun, ben bunu istiyorum desin, diye emretti. Bunun üzerine herkes gözüne kestirdiği, eşyanın yanına koştu, elini onun üstüne koydu. Bu arada bir cariye de gelmiş elini Harun er-Reşid'in başına koymuştu. Harun er-Reşid şaşırarak:
Ne yapıyorsun? dedi.
Cariye :
Siz, herkes sevdiği şey üzerine elini koysun, buyurmuştunuz;
ben ise sizin mübarek başınızı sevmekteyim, diye cevap verince Harun er-Reşid çok duygulandı ve:
Madem ki sen de beni tercih ettin, o halde ben de, malım, mülküm de senindir, dedi.
O cariyeyi derhal azad eyledi; daha birçok ihsan ve ikramlarda bulundu.
Bütün diğerlerine ona saygı göstermelerini emretti.
"Ey mü'min! Sen de bu dünyanın fani lezzetlerine kapılmaz, gönlünü samimi olarak Allah-u Teàlâ'ya bağlarsan, her şey senin kulun kölen olur, ahirette de Allah'ın cemalini müşahedeye erersin, inşâAllah."