Logore:
Yunanca bir kavram. "Λόγος” (Lôgos: Kelâm, bilgi, bilim)
ve "Pηa” (Ria: Akma, akıntı) kelimelerinin yanyana gelmesinden oluşan bir
kavram. Psikiyatri’de “Kelime ishali” olarak da ifâde ediliyor. Doğru-yanlış, tam-
eksik, anlamlı-anlamsız (genelde anlamsız) ve sürekli konuşmayı anlatıyor.
Şahıs genelde lüzumsuz konuşuyor. “Hasta” için mümkün olabilir,
konuşabilir. “Sağ”lar için ise kabul edilebilir birşey değil. Adı üzerinde ortada
bir “sürgün”, bir “ishal” var. Sertap Erener isimli Musevî kızının şarkısına
bakalım: “Ni la bombe atomique / Un amour platonique / Sahildeyim..." Türkçe
tercümesi şöyle: “Ne atom bombası / Bir Platonik aşk / Deniz kenarındayım...”
Meâli ise herhalde şu olsa gerek: “Ne atom bombası umurumda, ne Filistin’deki
siyonist katliam, ne Çeçenya’daki savaş, ne Türkiye’deki açlık, yoksulluk,
fuhuş, kan, ne ekonomik problem, ne irtica, intiharlar, bir platonik aşk (yahut
âşık) buldum, hiçbiri ama hiçbiri umurumda değil, ben şu sıralar güney
sevahilindeyim, yiyip içip yan gelip yatıyorum, organlarım denklik içindeler ve
trampet çalıyorlar, hepinizin canı cehenneme...” Ben böyle anlıyorum, başka
türlü anlayanlar varsa onlara da itiraz etmiyorum. Ama her hâlükârda, bu
bir “Logore” örneğidir çünkü lüzumsuz bir konuşmadır ve sanat şemsiyesinin
altında gizlenmektedir.
Bir diğer logore örneği:Yurt dışına çıkacak olanlardan 50 USD “harç” (haraç)
alınması konusu, bu konuyla ilgili vatandaşlardan birinin fikri soruluyor. El
cevab: “Hiç iyi olmadı, artık yurtdışına bile çıkamayacağız, dünyanın hiçbir
yerinde böyle birşey yok, ele güne rezil oluyoruz..." Bu "geyik" ve "logore"
karışımı. Hem lüzumsuz, hem de aşırı sıradan. Sanki şimdiye kadar rezil
olmamışız da, bu uygulamayla rezil olacakmışız, sanki rezil rüsva olmak devletin
umurundaymış, sanki yurtdışına çıkınca muhteremlerin başı göğe eriyormuş ve
devlet de bu konuda ne yapsam diye kara kara düşünüyormuş, dünyanın
başka yerleri bu toplumu bağlasaydı, binlerce mevzuda dersler çıkarmak
istenseydi bu dikkate alınabilirdi ancak sıra bu uygulamaya gelene dek daha
neler var neler... Bunları söyleyen şahsiyete sormak lazım, hayatı boyunca
devletin bir kurumuna bir tek çakıl taşı attın mı da devletin uygulamalarından
rahatsız oluyorsun? Devlet Kaytan bıyıklarını hergün halkın bir yerlerine
sürerken sen nerdeydin?
Toplumumuz "Logore"ye bayılıyor. İşte çok izlenen bir
televole “logore”si: “Hande hanımın siyah ve sade elbisesi çok güzel ancak sırt
dekoltesi biraz derin, kolundaki pırlanta saat ve parmağındaki elmas yüzük
kıyafetiyle bütünleşiyor yalnız lane ayakkabıları elbisesiyle uyuşmuyor, Hande
hanıma 10 üzerinden 7 veriyoruz.” İlk bakışta anlamlı gibi görünüyor ancak
toplumsal gerçekler ıskalandığı ve tecrid edildiği için hem “absürd” hem
de “logore”. İnsanlarımızın çöpten ekmek topladığı, açlıktan öldüğü bir ortamda
Hande hanımın pırlanta saati kimi, niçin ilgilendiriyor? Ha diyeceksiniz ki,
sabahları çöpten ekmek toplayan “geyik” de akşamları oturup bu “logore”yi
dinliyor, buna ne diyeceksin? Doğrudur ve problem de zaten buradadır
diyebilirim. Bu durum için ünlü Avusturyalı tarihçi L. Von Sacher-Masoch’un
adından mülhem bir hâlet-i ruhiyyeden söz edilebilir: Masochism
(Mazoşizm /Mazohizm)! Yani kendi kendine eziyet etme, zarar verme.