Haklı îkazlar mühimsenmez hatada israr edilirse, maddî kayıplar, mânevî zararlar yaşanır.
Sayın Erdoğan 11 Temmuz 2002’de Trabzon / Of’ta, “Zamanımızda 4 hak din olduğunu” söylediğinde, hemen îkaz vazifemizi yaptık.
Mart 2014’de Muğla’da, Allah’tan başka kimsenin söylemesinin câiz olmadığı “Bizim rahmetimiz gazabımızı aşacaktır” denildiğinde de gereken îkazı yaptık.
İmam-hatipli Düzce milletvekili Fevai Aslan, Ocak 2014’te, “Başımızdaki lider, Allah’ın bütün sıfatlarını kendisinde toplayan bir liderdir” dediğinde de tepki gösterdik.
Sayın Cumhurbaşkanı son İran seyahatinde, “Benim Sünnilik diye bir dinim yok. …Bizim dinimiz İslam” dediğinde de mezhepsizlerin bu sözü kötüye kullanacakları îkazında bulunduk.
HDP milletvekili adayı eski Diyarbakır Müftüsü, “Partim Zerdüşt de olsa yine de aday olurdum” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı tenkit etti. Güzel…
Ancak, senelerdir paralelcilerin ön safında olan Prof. Bekir Karlığa’yı Başbakan iken BAŞDANIŞMAN alması isabetli değildi.
O zat, “Hıristiyanların, Yahudilerin, ZERDÜŞTİLERİN, hatta Budist gibi herhangi bir şekilde bir tanrıya inananların cennete gireceklerini” söyleyen biri idi. (18/4/2004, Hürriyet)
HDP’nin müftü adayı, sadece zerdüştlüğü mühimsemezken, bu başdanışman Zerdüştler dâhil bütün kâfirleri cennete sokuyordu.
Sayın Cumhurbaşkanı, Peygamberimiz’e hakaret eden bir önceki Papa’yı Türkiye’ye geldiğinde uçağın merdivenlerinde karşılayıp hediye verdi. (Ocak 2013)
Müslüman seçmen ise hiç hoş karşılamadı.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, soykırımcı cânîler olduğumuzu söyleyen Papa’yı, Türkiye’ye davetinde, “Kutsal, mukaddes kimse” demek olan “Kutsiyetpenahları” sıfatını kullanması ayrı bir kırgınlık sebebi olmuştu.
Nisan 2005’de Papa 2. Jean Paul öldüğünde, Fransa’nın bile yapmadığı bir şey yapıldı, hükümetin “Acele” emriyle Türkiye’de bayraklar yarıya indirildi. Tenkitlere de kulak asılmadı.
“Dindar bir gençlik yetiştireceğiz” sözü güzeldi. Ama meclis çoğunluğu AKP’de olduğu halde, 26/9/2004’te meclisten “zinanın suç sayılmaması” kararı çıktı.
Müslümanlar çok kırıldı.
Aydın Organize Sanayi Bölgesindeki geneleve 7 yıl teşvik parası verildi, çevre temizlik ve atık su bedeli alınmadı, enerji giderinin yüzde 20’si, sigorta priminin yüzde yüzü hazineden ödendi.
Domuz eti yasağı kaldırılıp, “Domuz eti Türk gıda kodeksine (ölçülerine) uygundur” kararı alındı. Karar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca 2005’de Resmi Gazete’de yayınlandı. Domuz çiftliklerine kredi verildi.
“Bakara-makara” diyerek Bakara sûresiyle dalga geçtiği kendi sesiyle yayınlanan Egemen Bağış’ı, balkon konuşmasında Cumhurbaşkanı’nın yanına alması müslümanları çok kırdı.
Şimdi de danışman olarak cumhurbaşkanlığı köşküne alındı. Bu nasıl bir netice getirir bilmem.
Efgan Ala İçişleri Bakanı iken, 2014’de Eyüp’te, Peygamberimiz’in, “Mekke’nin fethinde gurura kapıldığını” söylüyor, – o günahı özür kurtarmaz ama- îkaz ve tenkitlere rağmen özür bile dilemiyordu.
Düzce milletvekili İbrahim Korkmaz, 31/12/2014’de “Ben Hazreti İbrahim, kardeşim de Hazreti Muhammed” demiş, kendisini tenkit edenlere bir de “Ahmaklar” diyerek hakaret etmişti. Ama AKP içinden en küçük bir tenkit gelmedi.
Ayasofya’nın ibâdete açılması hakkında ses çıkmıyordu ama 8 Mayıs 2011’de İzmir / Alaçatı Pazaryeri Câmii’inde hıristiyanlara ayin izni verildi.
Kültür Bakanı, devlet / millet parasıyla restore edilen Van / Akdamar Adası’ndaki Ermeni kilisesinin açılış kurdelesini, İslam dininin şiddetle yasak ettiği bir sözle, “Hayırlı olsun” diyerek kesti.
Önceden olmadığı halde, kilisenin kubbesine haç yerleştirilmesi büyük tepki çekti.
Başbakan yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, 2013 Ramazanında Peygamberimiz’in sakal-ı şerifine “Kıl” demesi çok üzdü.
Hazreti Mevlânâ’nın, 2013’den beri İzmir DEVLET Opera ve Balesi tarafından, devlet eliyle, yarı çıplak kız ve erkeklerle anılıyor olması ayrı bir hüzün.
Öte taraftan Cuma namazlarında son 6 rek’atın kılınmaması için uğraşılıyor.
İzmir, Karaman… ve ses çıkarmayan başka yerlerde Cuma namazı 10 rek’at, itiraz geleceği tahmin edilen yerlerde 16 rek’at kıldırılıyor.
Şu an Türkiye’de iki çeşit Cuma namazı var…
***
Temel’in mezar taşında şu yazılıymış:
“Hastayım tetum inanmadinuz, hastayım tetum inanmadinüz; şimdi ne oldi?”
Biz de yukarıdaki yanlışları yıllarca dile getirdik ama dinlenmedi.
Peki ŞİMDİ NE OLDİ?
“Demedim mi nazlı yârim ben sana” desem bile ne faydası var?
Ali Eren Hocaefendi