Lütfen İslâm inanç ölçülerine vurarak okuyunuz.
“İslam anlayışında tartışmasız tek kutsal, ulûhiyettir. Ancak Kur’an’ın Allah kelamı mı, yoksa Allah kelamının yansıması mı olduğu son derece tartışmalı olduğundan, Kur’an’ı kutsal kitap olarak nitelendirmek daima sorunludur.” (…)
“…Kur’an ne güncel kavramlarla konuşmakta ne de güncel sorunları irdelemekte. Bu nedenle Kur’an’ın vahyi ile güncel dış dünya arasında birebir bağlantı bulunmamakta…”
“Anlaşılan Hz. Muhammed Kur’an’ı yazılı hale getirmeyi kendi ödevi olarak görmedi.”
“Tanrı gerçekten yazılı bir metin mi istiyordu, yoksa inananlarla olan esnek iletişimini korumak için tam tersini mi?”
Demek istiyor ki, “Kur’an yazılı hale getirilmemeli, Müslümanların elinde yazılı bir kitap bulunmamalıydı.”
Bu sözler hangi düşünceden ileri gelir?
İlâhiyat profesörü Ömer Özsoy bunları Almanya Frankfurt’ta 2008’de yapılan “Kur’an” başlıklı bir toplantıda söylüyor.
Bu zat, Diyanet tarafından Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı İslam Dini Vakıf Profesörlüğü’ne tayin edilmiş.
Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali BARDAKOĞLU, Anadolu Ajansına yaptığı 27/02/2008 tarihli açıklamada Frankfurt Üniversitesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan bir anlaşmayla, Almanya’daki Müslümanların dînî hizmetlerini üstlenecek gençlerin yetiştirilmesi gayesiyle, Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde İslam İlâhiyat Bölümü kurduklarını söylemişti.
Masrafını Türkiye Diyanet Vakfı’nın üstlendiği bu bölümde, 100 civarında Müslüman öğrenci okuyor idi. Şimdi kaç bilmiyoruz.
Müslüman talebelere hoca tayin edilen Özsoy’a göre, “Kur’an’da anlatılmak istenen içeriğin yalnızca yüzde 10’u Kuran’ın âyetlerinde bulunuyor.”
Mühim olan sadece Ömer Özsoy’un Kur’an-ı Kerim hakkındaki yanlış sözleri değil, DİB’nın Ömer Özsoy’un görüşleri karşısındaki tavrı.
DİB, bu tavrı kabul ediyor mu, etmiyor mu? Etmiyorsa, Özsoy’u niçin ısrarla o makamda tutuyor?
Başkanıyla personeliyle, kendilerine Müslümanların vergileriyle alınan lüks arabalar tahsis edilenler, bunu Müslümanlara izah etmeli değil mi?
Bırakın Ehl-i Sünneti, İslam içi herhangi sapık bir fırkanın bile söyleyemeyeceği bu sözlere, tamamının ehl-i sünnet olduğu söylenen Din İşleri Yüksek Kurulu ne diyor?
Yâd ellerde Hıristiyanî baskı altında bir taraftan Müslümanlığını muhafaza edip bir taraftan da dinini öğrenmeye çalışan gençlerimiz, hangi gayeyle bu inançtaki bir kişinin eline verilmiştir?
Özsoy’un İslam dışı sözlerini, Ebubekir Sifil ve Ahmet Akgündüz gibi meseleye âşinâ olan kimseler de tenkit ettiler.
Diyanetin, “yanlıştır” veya “doğrudur” demeyip sessizliği tercih etmesinin sebebi anlaşılamıyor.
* * *
Önceki yazımızda, Özsoy’un Kur’an-ı Kerim hakkındaki zehir zemberek sözlerinin yapıldığı o toplantıda DİB Mehmet Görmez’in de bir konuşma yaptığını yazmıştık. Hocamız kendisinin o toplantıda olmadığını söylüyor.
Ama yerli ve yabancı kaynaklar, Sayın Hocamızın orada bulunduğunu ve bir konuşma yaptığını yazıyor.
Çok da, meselâ birisi timeturk. Sıradan, şahsî bir internet sitesi değil, ciddi çalışan bir haber portalı.
Bir diğeri yarı resmî gantara.de:
You are not allowed to view links.
Register or
Login.
Bu da sıradan değil. Alman Dışişleri Bakanlığı finanse ediyor.
Biz onların “yalancı”sıyız. Eğer haber yanlışsa, Sayın Hocamız oralardan sorgulayabilir.
* * *
Bahse konu sempozyumdaki konuşmacılara gelince.
1- Modernist/reformist ilahiyatçıların öncülerinden Nasr Hâmid Ebû Zeyd. 15 sene kadar önce Mısır şeriat mahkemesinin mürted olduğuna karar verdiği kişi. Karar metni bende.
2- Mustafa Öztürk. 25/2/2015 tarihli, Bir ilahiyat profesörüne sorular başlıklı yazıda bahsettiğimiz kişi.
3- İlhami Güler. Topkapı/ Eresin Otel’de, beni hâricilikle suçlayınca, “Namaz kılmadığınız söyleniyor, doğru mu?” diye sorduğumda yüzü kızaran kişi.
4- Yasin Aktay. Siirt’te kadınlarla beraber Erdoğan hakkında okuduğu türküde, makamla “Recep Tayyip Erdoğan, salli âlâ Muhammed” diye makam tutan kişi..
Ve benzerleri…
Ali Eren Hocaefendi