73 FIRKA VE FIRKA-İ NÂCİYE
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretlerinden:
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, bazı hadîs-i şeriflerinde, ümmetinin düşeceği ihtilaflara dikkat çekmektedir. Bu hususta rivâyet edilen birçok hadîs-i şerif vardır. Bunların en genişi, Tirmizî ve İbn-i Mâce’de rivâyet edilen hadîslerdir.
İbn-i Mâce’de geçen hadîs-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyururlar:
“Yahûdiler, yetmiş bir fırkaya ayrıldı. Bunlardan biri cennette, yetmişi ateştedir.
Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Onlardanda yetmiş bir fırka ateşte, bir fırka cennettedir.
Muhammed (s.a.v.)’in nefsi kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.
Bir fırka cennette, yetmiş iki fırka ise ateştedir.”
Sahâbîler, “Yâ Resûlüllah! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye sordular.
Resûlüllah (s.a.v.), “Cemaat” diye cevap verdi.
(S.İbn-i Mâce, Fiten 17)
İmam Tirmizî (rh.)’nin rivâyetinde ise şöyle buyurulmaktadır:
“İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.
Bir tanesi hariç, bunların tamamı ateştedir.” Sahâbîler,
“Yâ Resûlüllah! O kurtuluşa eren fırka kimlerdir?” diye sorunca,
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.”
(S. Tirmizî, Îman 18)
Böylece Peygamber-i zîşân (s.a.v.) Efendimiz,
ümmetinin başına gelecek hâdiseleri, mu’cizevî bir şekilde haber vermektedir.
Hadis âlimleri, hadîs-i şerifte geçen cennetlik olarak vasıflandırılan fırkadan maksadın,
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat olduğunu kaydetmektedir.
Çünkü ifrat ve tefrit ortasında, i’tidâl üzere Resûlüllah (s.a.v.)’ın ve ashâb-ı kiramın yolunu tâkip etmeyi kendilerine şaşmaz ölçü edinenler, bu fırka mensuplarıdır.
Cehennemlik olan fırkalar ise, i’tikadî mes’elelerin birçoğunda,
Ehl-i sünnet’e aykırı inançlarda bulunan mezheplerdir
Kelâm ilmiyle alâkalı eserlerin en eskilerinden olan Sevâd-ı Â’zam’da,
Hicrî dördüncü asrın başında yaşadığı tahmin edilen müellif Hâkim es-Semerkandî (rh.),
yetmiş üç fırka meselesini ve Ehl-i Sünnet’in neden fırka-i nâciye olduğunu açıklamaktadır. Ona göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in işaret buyurduğu yetmiş üç fırka şunlardır:
Ehl-i Sünnet bir, Hâricîler on beş, Mu’tezile altı, Mürcie on iki, Şîîler otuz iki, Cehmiye, Neccâriye, Darrâriye, Kilâbiye birer, Müşebbihe üç fırka olmak üzere toplam yetmiş üç fırka eder.
Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz’in işaret ettiği fırkalar bunlardır.
Bunların sadece bir tanesi ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet fırkasıdır.
Diğerleri bid’atlarla ma’lûl olan mezheplerdir.
(Sevâd-ı Â’zam, 52)
“Yetmiş üç fırkadan her biri, şerîate tâbi olduklarını iddiâ edip kendilerini necat bulan zümreden sayarlar. “...
Her fırka, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.”
S. Mü’minûn, 53 âyet-i kerîmesi onların bu halini tasdik eder.
Halbuki Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in beyan buyurduğu fırka-i nâciyeyi, diğerlerinden ayıran delil,
“Benim ve ashâbımın yolunda olanlar” beyanıdır.
Şerîat sahibi Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in burada, sadece kendilerini anlatması kâfî iken ashâbını da zikretmesi,
‘Benim yolum, ashâbımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu onların yoluna tâbi olmaya bağlıdır!’ mânâsınadır.
İşte Resûlüllah Efendimiz bunu ilan etmektedir. Zira, ashâb-ı kiramın yoluna tâbi olmadan,
Resûlüllah (s.a.v.)’a tâbi olmak iddiâsı, boş bir dâvâdır.
Hatta böyle bir ittibâ, hakikatte aynıyla Resûlüllah (s.a.v.)’a isyan sayılır.
Hâl böyle olunca, bu yolun yolcularına, necat bulmak nasıl mümkün olur?
Şu âyet-i kerîme bunların hâlini tam bir şekilde anlatır:
“Onlar, hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde doğru yolda, necatta olduklarını sanırlar.
Gözünüzü açın ki, onlar, cidden yalancıların ta kendileridir.”
(S. Mücâdele, 18)
Hiç şüphe yoktur ki, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in ashâbının yolunda dâim olanlar,
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat fırkasıdır.
Allah Teâlâ bunların gayret ve çalışmalarını makbul eylesin.
İşte fırka-i nâciye bunlardır.
”Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/80