Şu iki günlük dünyada belki en güzel şey aile huzurudur.
Mutlu bir ailenin, ideal bir evliliğin değeri neyle ölçülebilir ki?
Evlilik hayatında beyin hanımından hanımın da beyinden bekledikleri aşağı yukarı bellidir.
Yeter ki taraflar bunları fark etsinler ve hayata geçirsinler.
İşte bir aile reisinin hanımından bekledikleri:
• Macera yaşamak veya evcilik oynamak değil, sonsuzluğa uzanan mutlu bir evlilik idealindeyim.
• Her insan apayrı bir fıtrat üzere yaratıldığından, en küçük teferruatına kadar mizacıma ait bütün özelliklerim tanınsın ve ona göre muamele edilsin.
• Kafamı iyice şişirmek yerine bedeni ve zihni ferahlığım sağlansın.
• Didişmek için değil huzur bulmak için evlendiğim unutulmasın.
• Eşim bana cariye olmalı ki ben de ona köle olayım, o bana yer olsun ki ben ona gök olayım.
• Her sözde ve davranışta mutlaka iyi niyet beklerim.
• İş stresi gereği eve asık suratla dönmüş olabilirim ama ben eşimde somurtkan bir çehre görmek istemem.
• Kusursuz insan olmaz; benim de kusursuz olamayacağım peşinen bilinmeli.
• Mutluluk için büyük bir sabır gerektiği unutulmamalı. Eşim, erkeklerin sert ve kaba kabuklarının altında daima aldanmaya hazır saf bir çocuğun varlığını bilmeli.
• Dünyada yaşıyoruz, sosyal hayat çok bozuk, problemler elbette olacaktır. Yeter ki büyütülmesin.
• Eşim bana her aklına geleni veya her istediğini söylerse, yani sesli düşünmeyi adet edinirse, benden de istemediği şeyleri işitir.
• Eşim benimle anlaşabilmeye gayret göstermelidir. Tartışma çıkarıp kavga etmeye değil.
• Beni tenkit edip suçlamadan önce, samimi olarak kendisini o konuda sigaya çekmesini beklerim.
• Saygı,sevgiyi besler ve geliştirir. Saygıdan mahrum bir sevginin ölü olduğu unutulmamalı.
• Eşim bana kendisini sevdirmek istiyorsa tatlı dilli, güler yüzlü ve güzel davranışlı olmalıdır.
• Aile reisliği özelliğimle ben, mutlu ve huzurlu olamazsam bundan en çok zararı çocuklar görecektir.
• Bazen eşimi üzdüğüm olabilir ama benim de çok üzüldüğüm unutulmamalı.
• Eşimin asla yapmaması gereken şey, benimle sinir harbi başlatıp galip çıkmaya çalışmasıdır.
• Sadece kendisini düşünen bir eş istemem. Kıskançlık sevgi ifadesidir ve güzel şeydir ama aşırısı mutluluğumuzu engeller.
• Hoşlanmadığım bir konuda iknaya zorlanmak istemem.
• Benim anlattıklarımı dinler gibi görünüp kafasında kendi söyleyeceği cümleleri kuran bir eş, fevkalade sinir bozucudur.
• Bir meseleyi tartışırken, “Sen hatalısın!” peşin hükmü yerine, “Acaba benim hatam nedir?” diye düşünebilmek, çözümü kolaylaştırır.
• Az, öz ve yerinde konuşabilen bir kadın, Allah’ın en büyük nimetlerinden biridir.
• Fedakarlığın ve hoşgörünün mümkün olduğu yerde problemin üstüne gitmek çok can sıkıcıdır.
• Gelip geçici duygular ve imkanlar üzerine kurulu bir evlilik kalıcı olmaz.
• Eşimin bildiği veya yeni öğrendiği ilmi, bana baskı unsuru olarak kullanıp bilgelik taslaması ve bu şekilde üstün çıkmaya çalışması hiç hazmedilir şey değil.
• Öfke gelince akıl baştan gider, insan deli gibi olur. Bu yüzden sinirim geçene kadar eşim susup sabredebilirse kavga çıkmaz. Yani ben deliysem, o veli olmalı.
• Eşimin beni, birçok kusurunu görmediği başka aile reisiyle kıyaslayıp dört dörtlük bir koca hayal etmesi fevkalade huzursuzluk sebebidir.
• İnatçılıkta ısrar eden ve bunu alışkanlık haline getiren, dediğinin olmasından başka bütün yolları kapayan bir kadına tahammül etmek zordur.
• Kendi durumundan daha iyi olanları sık sık gündeme getirip içinde bulunduğu nimetlere şükürsüzlük eden kadın, kocasını çileden çıkarır.
• Şu söz hiç unutulmamalı: “Güzele kırk günde doyulur, güzel huyluya kırk yılda doyulmaz.”
(Alıntıdır ,hep olaylara kendi penceremizden bakarız ,bir kez de karşı taraftan bakalım dedim..)