Toggle navigation
Ana Sayfa
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Giriş Yap
Kayıt Ol
×
Close
Giriş Yap
Remember me
Sorular ve Cevaplar
Bilgi Bankası
Edebiyat ve Hobi
Nasıl Bir Gençlik
Röportaj
Konu:
Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı röportaj
« önceki
sonraki »
+
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı röportaj
0 Yanıt
4438 Gösterim
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
D®agon
Ezberletmez Öğretir
Join Date: Mar 2008
Yer: Ankara
11656
+524/-0
Cinsiyet:
Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı röportaj
«
:
11 Ağustos 2015, 12:41:20 »
Nazlı ILICAK'ın kaleminden,
Süleymancılar'ın lideri Kemal Kaçar'la uzun yıllardır tanışırız. Gazeteci sıfatımızla Strasbourg'da Avrupa Konseyi toplantılarını takip ederken, bazı kimseler onu uzaktan göstererek "Çok önemli biridir' dediler kendi halinde, halim selim, terbiyeli bir insandı. Ehemmiyetinin nereden geldiğini hemen anlayamadım. O zamanlar, "Süleymancılar' hakkındaki sözler pek yaygın değildi.
Kemal Kaçar'la dostluğumuz, uzun seneler devam etti. Gazetelerde onun için yazılanları okudukça hayrete düşüyordum. Çok medeni bir hali vardı. Nezaketi ve davranışlarıyla tam bir eski İstanbul efendisi idi Kaçar ın birçok görüşünü paylaşmak bizim için elbette mümkün değil. Ama karşılıklı hoşgörü havası içinde, zaman zaman beraber olduk, konuştuk, tartıştık. Kaçar, güven beslediği ve düşüncelerini çarpıtmayacağımızı bildiği için, bize bu mülâkatı vermeyi kabul etti. Kaçar'ın liderliğini yaptığı Süleymancılar'ın, inançlarını, Atatürk ve Cumhuriyet rejimi üzerindeki düşüncelerini, hangi amaç uğruna mücadele ettiklerini bu yazı dizisinde öğreneceksiniz. Onlara kızabilir veyahut görüşlerine katılabilirsiniz. Biz gazeteciliğin objektif ölçüleri içinde gündemde olan sıcak bir konuyu sizlere sunmakla yetiniyoruz:
Soru: Sayın Kemal Kaçar, kamuoyunda sizin grubunuza "Süleymancılar'' adı veriliyor. Bu ismi benimsemediğinizi ve yayınlarınızda daima tırnak içinde kullandığınızı biliyoruz Ama mademki kamuoyuna mal olmuş, biz de sütunlarımızda sizden "Süleymancılar'' olarak söz edeceğiz. Nedir bu Süleymancılık? Süleymancılık adını benimsemediğinize göre, cemaatiniza siz ne ad veriyorsunuz? Süleymancılık bir din midir? Bir mezhep midir? Yoksa bir tarikat midir?
Kaçar: Bizim Süleymancı" adını kullanmadığımız ve tasvip etmediğimiz doğru. Bizim arkadaşlarımız, kendilerine Süleyman Efendi'nin Talebeleri" denilmesini uygun bulurlar.
Süleyman Efendi'nin talebeleri, tam manasiyle katiksiz ve tavizsiz İSLAM" dinine bağlıdırlar, yani Müslümandırlar. Bu sebeple Süleymancılık diye bir din asla bahis mevzuu değildir
Süleymancılar'' itikatta ve amelde Sünni mezhebe tam bağlıdırlar. Amelde çok büyük ekseriyetle Hanefi" mezhebine, yani İmam-I Azam Ebu Hanife Numan bin Sabit hazretlerine bağlıdırlar. İtikat bahsinde de İmam Ebu Mansuru Maturidi hazretlerine bağlıdırlar. Şu halde Süleymancılık, bir mezhep de değildir. Türkler'in gerek Selçuklu devrinde, gerek Osmanlılar devrinde tabi oldukları "Sünni'' mezhebe bağlıdırlar
Süleyman Efendi, kendisi şahsen "Nakşi" idi ve Nakşiliğin hicri ikinci bin yıllarındaki en büyük mümessili olan İmam- Rabbani Ahmed- i Faruk-ı Serhendi hazretlerine ruhani nisbetle (x) bağlı idi. Şu halde "Süleymancılık'' diye Süleyman Efendi'nin icad ettiği, kendine göre esaslarını vaz ettiği bir tarikat da mevcut değildir
Soru: Meydan Larousse'da Süleymancılık bahsinde bazı iddialar mevcut
Kaçar: Meydan Larousse daki "Nakşibendi tarikatının bütün düşünce ve inançlarını olduğu gibi benimseyen Süleymancılığın esası ibâdettir. Nakşibendi tarikatına göre bütün gerçeklerin kaynağı Kurân'dir
"İnsan her davranışında Kur'ân hükümlerine, sünni inançlarına bağlı kalmalıdır' cümleleri aynen hakikati ifade etmekle beraber, bundan sonraki Süleymancılık Kuran dışında hiçbir kanun ve kural tanımaz. Devlet yönetimi, mahkemeler ve bütün devlet kurumları Kur'ân hükümlerine göre düzenlenmeli, kadınlar Kur'ân'dan başka bir şey okumamalıdır. Nikâh şeriat kurallarına göre olmalı, yeni harfler ve şapka atılmalıdır. şer'i bir yönetim kurulması için çalışan Süleymancılık, özellikle 1950'den sonra Anadolu'nun batı illerinde daha çok göçmenler arasında yayıldı" cümleleri tamamiyle hakikate ters düşmektedir. Halbuki Meydan Larousse, ilmi bir eser olduğun- dan objektif davranması icab ederdi.
Soru: Tarikatler daha sonra bir çok kollara ayrılmışlar. Her kol da onun kurucusu ile anılmış. Öyleyse siz niye "Süleymancı" sözünden bu kadar rahatsız oluyorsunuz?
Kaçar: Bu suale, yukarıda verilen izahlar muvacehesinde tekrar cevaba lüzum olmasa gerek..
Soru: Yanlış bilmiyorsam, tarikatlerin kendine göre usulleri var. Mesela şeyh öldüğünde onun yerine halifesi geçer. Süleyman Efendi'nin halifesi kim? Siz mi onun yerine geçtiniz? Nasıl?
Kaçar: Süleyman Efendi'nin kendisinin meşreben Nakşi olduğunu fakat kendisinden sonra onun yerine herhangi birisinin geçecek tarzda faaliyeti olmadığını kat'ı şekilde beyan etmiş idik. Nitekim, benim herhangi bir irşat postunda olmadığımı cümle âlem hatta Mısır'daki sağır sultan bile bilir.
Soru: Müsaade ederseniz biraz da, sizlere bu sıfatın verilmesine sebep olan kayınpederiniz Süleyman Efendi'den sözedelim. Süleyman Efendi'nin babasının adı ne, nasıl bir tahsil görmüştü?
Kaçar: Süleyman Efendi'nin pederinin ismi, Osman'dı. Osman Efendi İstanbul'da tahsil hayatını sürdürürken, bir rüya görmüş. Bu rüyada vücudundan bir parça kopuyor, göğe çıkıp parlıyor ve ortalığı aydınlatıyormuş. Tabii bu bir rüya rivâyetidir. İnanan olur inanmayan olur.
Soru: Bu rüya Osman Efendi'den mi menkul?
Kaçar: Ben Süleyman Efendi'den dinledim. Benim gibi birçok arkadaşım da duydu.
Soru: Bu rüyadan sonra ne olmuş?
Kaçar: Osman Efendi memleketine dönüp evlenmiş. Dünyaya gelen çocuklarının içinde hangisi o vasifta diye merak edermiş. Kayınpeder merhum biraz yetiştiği zaman, onda muşahede ettiği hallerden rüyasında gördüğü Işığın o olduğu kanaatine varmış.
Soru: Meselâ ne gibi halleri oluyormuş?
Kaçar: Meselâ çocuğunu dersiâm olmak üzere yetişmesi için Bafralı Hamdi Efendi'nin rahle-i tedrisine veriyor. Dersiâm tâbiri umûmi müderris mânâsina en yüksek rütbedir ilmi rütbeler içinde. Yani icazet verebilir. Kendisi de talebe okutur Hamdi Efendi, Süleyman Efendi'nin hem aklını, hem de derslerini öğrenme hususundaki kabiliyetini takdir ediyor. O zamanın medrese muhitlerinde, "Zeki bir çocuk, yetişirse iyi bir âlim olacak" deniliyor. Aynı zamanda Süleyman Efendi'nin bir de sofuluk tarafı, müteşerri bir hali var. Namazlarını kaçırmamaya dikkat ediyor. Orucuna, Allah'ın emrettiği şeylere itina gösteriyor, nehyettiği yapma dediği şeylerden sakınıyor. Ayrıca, gerek hocaları ve arkadaşları, gerek babası, ahlâki vasıflarında bir üstünlük bulunduğunu müşahede ediyorlar Süleyman Efendi'yi bir müddet pederi okutmuş. Pederi Osman Efendi Silistre'de Satırlı Medresesi'nde müderrişmiş. Sonra Süleyman Efendi İstanbul'a gelmiş. O sıralarda senede bir veyahut iki senede bir, memlekete, ailesini ziyarete gidermiş. Pederi Osman Efendi, oğluna çok itina eder o içeriye girdiğinde ayağa kalkar ve "Buyrun Süleyman Efendi oğlum" dermiş. Kayınpeder de, bundan çok ezâ duyarmış. Babasının meşgul olduğu ani yakalayıp, mesela kahve yapmak için mangala cezve sürdüğünde, arkası dönükken, odaya hissettirmeden girermiş. Babasını, ayağı kaldırmak zahmetine, külfetine sokmamak istermiş.
Soru: Süleyman Efendi'nin pederi de dindar bir kimse miymiş?
Kaçar: Müderris, medrese hocası, dersiâm.
Soru: Süleyman Efendi'nin lstanbul'daki tahsil yılları hangi yıllar oluyor?
Kaçar: Abdülhamid devri.
Soru: Bazı ülemâ-ki bunların içerisinde Saidi Nursi de var. Meşru tiyet'i aktif bir biçimde destekledi. Bazı ulema ise, Sultan Hamid'e sadık kalarak Meşrutiyet karşısında, en azından çekimser bir tavrı benimsediler. Acaba Süleyman Efendi'nin tutumu ne oldu?
Kaçar: Belli bir şey. Sünni bir âlimin ve ilmiyle âmil bir şahsın nasıl olacağı bellidir. Elbette fikren Sultan Abdülhamid tarafını tutacaktır.
Soru: Yani Meşrutiyet'e karşıydı?
Kaçar: Tabii. Çünkü Meşrutiyet demokratik bir hareketten ibaret değildi. Bunu anlamak lâzim. 1908'de Abdülhamid'i tahttan indirdiler. 1910'da Trablusgarp gitti. 1912'de Edirne'den yukarıya doğru bütün Rumeli gitti 1914'te Birinci Cihan Harbi'ne girildi. 1918'de Misak-ı Milli hudutları içinde memleketi kurtarmak için harekete geçildi. Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmaya yönelik bir hareket. Süleyman Efendi Meşru- tiyet'in arkasından felaket geleceğine inanırdı. Nitekim bu, fiilen tahakkuk etti
Soru: Süleyman Efendi kaç yılına kadar yaşadı
Kaçar: 1959'un 16 Eylül'ünde vefat etti
Soru: Doğum yılı nedir?
Kaçar: 1304
Soru: Demek hem İkinci Meşrutiyet'i hem de Cumhuriyet'i gördü. Meşrutiyet'i tasvip etmediğini söylediniz. Ya Cumhuriyet'i nasıl yorumluyordu?
Kaçar: Bunun için Süleyman Efendi'nin İşlâm'a bağlılığı ile Cumhuriyet dönemindeki, inançla, dinle ilgili tatbikata bakmak lâzim.
(x)Ruhâni nisbet, cismani hayatla halen diri olmayan yani, birçok seneler, hatta asırlar evvel olmuş bulunan büyük bir mürşidin ruhaniyyetinin tasarrufu ile irşad olunmaktır.
Kayıtlı
+
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
Sorular ve Cevaplar
Bilgi Bankası
Edebiyat ve Hobi
Nasıl Bir Gençlik
Röportaj
Konu:
Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı röportaj
Yukarı git
Aşağı git