Yeniden Kendine Gelme Zamanı Gelmedi mi? - Şerife Şevval Kardelen Yazıları

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Şeyma©

  • *****
  • Join Date: Kas 2009
  • Yer: İzmir
  • 3454
  • +402/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik

Ey Mü’min ve müslüman hanımlar!
Evlerinizde perdeler arkasında ve bir zarurete binâen sokağa çıktığınızda
örtü içinde olduğunuzdan dolayı cennette pek çok sevablara,
 büyük büyük derecelere nâil ve bütün ömürlerinde din düşmanı ile muharebe etmiş gibi sevaba kavuşmuş olacaksınız.

Hz. Allah bu mujdeleri Hz. Muhammed’in lisanı ile sizlere duyurmuştur.
Hazret-i Enes b. Malik diyor ki: «Bir gün kadınlar Resulullahın huzurunda toplandılar,
ve dediler ki:
«YA ResulAllah, erkekler Allah yolunda harb ederek bir çok sevaba kavuşacaklar.
Bizim için bir âmel yok mudur ki onu işlediğimiz zaman biz de harb edenlerin faziletine ermiş olalım »
Peygamberimiz buyurdu:
«Sizden biriniz evinde oturup bir ihtiyacı olmadıkça evinden çıkmaz ise,
mücahidinin nâil olduğu fazilet ve sevaba o dahi nail olur. »

Eğer kadınlar diğer vazifeleri ile birlikte bu vücutlarını kapamaya dair verilen emirlere riayet ederlerse,
akla hayâle gelmeyen bir çok mukâfatlara kavuşacaklardır, bunda zerre kadar şüpheniz olmasın.

Öyle ise ey hanımlar!
Size tavsiye ederim ki: Evvelâ örtünmenin farz olduğuna kesinlikle inanacaksınız,
arkasından târif edildiği şekilde kapanarak amel yapacaksınız.
Sizden ancak Allah kapanırsanız râzi olur. Onun bunun sözlerine aldanmayınız,
öleceğinizi hiç aklınızdan çıkarmayınız.
Onun bunun modasına bakmayınız, boyasına süsüne aldanmayınız.
Vücudunun bir kısmını kapatıp bir kısmını açık bırakan kadın, örtünmüş ve İs1âmî kıyafet takınmış sayılmaz
Yâ tam yâ hiç. Tam kapanmak çok daha yararlıdır.

Cenab-ı Hak kullarının afv ve mağfiret olmalarını ister. Bir dala yapışmalarını arzu eder.
Fakat müslüman kendisine uzatılan hiçbir dala yapışmazsa nasıl affolacaktır?
Yağmur yağmayınca yerden mahsülât biter mi?

Allah’a asi olmak kolaydır, fakat itaat etmek nefisle mücadele etmekle mümkün olacağından zordur.
Ağlamayan çocuğa meme verilmez. Ekmeden biçilmez. Allah’ın bu yoldaki emirlerini yerine getirmeden cennete girmek mümkün olmaz.
Görenek ve gelenekler bizleri aldatmasın, öleceğimizi ve Allah’ın huzuruna dikileceğimizi unutmayalım. Görünüşte giyinmiş, fakat hakikatta temelli çıplak gibi giyinen kadınlara Cenab-ı Hakkın rızası olmadığını bilelim

Resulullahın bu husustaki hadisi şerifleri vardır.
“Gorünüşte giyinmiş fakat hakikatte çıplak olan kadınlara Allah’ın rızası uzaktır.”
Tevbe dil işi değil, kalp işidir.
Tevbe, günahla kirlenen ruhumuzu yıkamanın ve yeniden dirilişin ifadesidir, tevbe ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir.

Unutmayalım ki Cenab-ı Hakk’ın bu gece ve gündüzündeki bu büyük rahmeti,
mağfireti ve bağışlaması hiç şüphe yok ki ona talip ve lâyık olanlar içindir.
Öyle değil mi ya?

Kusurlarını, günahlarını idrak etmeyen veya edip de bunlarda hâlâ ısrar edenler,
afv ü mağfiret ihtiyacı içinde oldukları halde, tevbe ve istiğfarda bulunmayanlar,
mağfiret-i ilahiyyeye nereden ve nasıl nail olacaklardır?

Yapılacak tevbe samimi-gerçek olmalı, bir daha o günaha dönülmemelidir.
Tevbe dil işi değil, kalp işidir. Tevbe, vücudun bütün azalarının Cenab-ı Hakk’ın emrine dönmesi demektir.
Sözü papağan da söyler, amma idrak etmeden söyler.Nitekim:

Eylesen tûtîyi ta’limi eder kelimât
Sözü insan olur amma, özü insan olmaz!

denilmiştir. Tûti, papağan demektir.
Papağana konuşmayı öğretsen, sözü insan gibi olur, amma özü insan olmaz, kuştur yine.
Papağandır, tabiatı neyse odur. Hâl değişmeli ki, tevbe makbul olsun. Kul hakkı varsa,
mutlaka helâlleşmek gerekir.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe (Samimi bir “tevbe” diye tercüme edilen
“tevbe-i nasûh” için birçok yorum yapılmıştır. Bunların ortak noktası şudur:
“Nasûh”, nush kökündendir. Buna göre “tevbe-i nasûh”;
tevbe edenin kendi nefsine nasihat dinletebilmesi, günahlarına son derece üzülmesi ve
artık onlara dönmemeye karar vermesi demektir.) ile Allah’a dönün.

Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve O’nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.
Onların önlerinden ve sağlarından amellerinin nurları aydınlatıp gider de:
“Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü Sen her şeye kadirsin” derler.
(Tahrim Sûresi:8 )

Günahlardan arınıp Yüce Mevla’nın af ve mağfiretine erişmeyi umduğumuz bu geceyi idrak eden her insan,
bu gayeye erişmenin heyecanını yaşamalı, Allah Teâlâ’nın:
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir.”
(Zümer Sûresi:53)

müjdesinin farkına vararak kendi özüne dönmeli, günah ve kusurlarından dolayı tevbe etmeli,
ibadet ve dua ile Rabbine yakınlaşmalı, ümütlerini canlandırmalı, yeni bir ümit ve
kararlılıkla geleceğe bakmalı, bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmelidir.
Bu âyet-i kerimede Allah’ın rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir.
O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır, her insan bu ilâhî rahmetten istifade edebilir. Ancak şu hususa dikkat etmek gerekir ki “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin” demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir.
Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek,
dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip Allah’a dönmelerini teşvik etmektir.
Çünkü tevbe kapısı daima açık. Allah Teâlâ Hazretleri kulun tevbe etmesini sever.

Günahını itiraf etmesini sever. O’nun için tevbe kapısı açık.
Tevbe ederse kurtulur hasılı. Yeterki tevbe etsin.

Cenab-ı Hak buyuruyorki:
“Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
(En’âm sûresi:54)

Tevbe, sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil,
herkesin yapması gereken bir ibadettir. Çünkü tevbe, ruhumuzu arındırmanın en güzel yollarından biri ve
yeniden dirilişin bir vasıtasıdır. Kur’an-ı Kerim, ameli ne olursa olsun
istisna koymaksızın herkesi tevbeye davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır:

“…. Ey mü’minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan Allah’a tevbe ediniz ki,
felaha, kurtuluşa eresiniz.”
(Nûr Sûresi:31)



###şerife şevval kardelen