To-ka-laş-ma
Efendim, toplumumuzda sınırları aşmaktan sakınan, kadınlarla tokalaşmayan, başbaşa kalmayan, yüzlerine bakmayan, yanyana oturmayan vb. dindar erkekler için, olmadık yakıştırmalar yapılır;
Mesela "Ya ne olacak odada başbaşa kalsak, tokalaşsak, yanyana otursak, sanki yiyeceğiz adamı, sapık mıdır nedir!" gibi.. “Kadınları cinsel obje olarak gördükleri” ve daha başka şeyler söylenir hep..
Peki öyle midir? Değil tabii ki..
Forumumuzda yazdığım, tokalaşma konusundaki mülahazalarımı eklemek istiyorum bugün..Bir açılım olabilir düşüncesiyle;
Tokalaşma mevzuunda bir de şu var;
Batı erkeği ile doğu erkeği bir değil, şehvet açısından bakılırsa..Bunun en büyük sebeplerinden biri de batıda hüküm süren tesettürsüzlük ve sınır tanımazlıktır..
Göz ve gönül alışıyor ve umursamaz oluyor ve soğukluk oluyor belki, tabii ki istisnalar vardır her konuda olduğu gibi..
Basit bir misal olacak belki ama; Hani derler ya hiç yemek bilmeyen biri için ; " Bir yumurta kırsam ne kadar mutlu olur" Ama yemek bilen bir insan için öyle değil, hiçbirşeyi beğenmez..
Ayrıca evde erkek çocuğu olan annelerin sıkça ikaz edildiğini duydum büyükleri tarafından, çocuğun önünde giyim konusunda aşırıya kaçmaması hususunda..
Gerekçesi de ; "Yarın evlendiğinde görmesi gereken her şeyi sadece eşinde görsün ki hisleri kuvvetli olsun" mülahazalarıydı ki ilmen de bu doğrudur..
Arabistan'ı örnek vereyim; -içeriği tartışılır- Kadınlar burada dışarıda peçeli ve tepeden tırnağa örtülüdürler..Görme sınırlı olduğundan, bakışları alışmadığından tesettürsüzlüğe, tüm hisleriyle eşine yönelir erkek, israf edilmemiş olur hisler yani..
Aksi yönden düşünürsek, böyle olduğu için burada, bir erkek değil tokalaşmak, beyaz tenli bir kadın ayağından-elinden bile tahrik olabilir..Başkasının belki hiç umurunda bile olmayan şeyler bu tip erkekler için başka manalar ifade eder..
Yine gözlerin alışmasından başka, uzun süre kadından ayrı kalmak ta tetikleyici bir sebeptir bu konuda..Açla tokun hali bir olmaz.. Nur Suresi'nde mesela bu konuya da değinilir ve 32-34. Ayetlerde evlenmeye teşvik vardır..
Dinimiz de, fıtratı korumaya önem verir, aslolan batılı değil, doğulu erkekteki bozulmamış bu kuvvetli hislerdir..
İşte bu yüzden toplumda müslüman erkekler fıtratlarını olabildiğince muhafaza ettiklerinden-sakındıklarından, her türlü bakışma, tokalaşma ve tenhalaşmadan, diğerlerine nazaran daha çok etkilenirler. Yoksa karşısındaki kadını sadece cinsel obje gördüğünden değil, iddia ettikleri gibi..
Bir yerde okumuştum birisi diyordu; "75 yaşımdayım ama bir asansöre genç bir bayanla yalnız binemem, çünkü nefsimden emin olamam!" İşte muhakkak ki bu zat, son derece sakınanlardandı.
Şimdi biri çıkar derse ki "Ben asla etkilenmem!" ne olacak o zaman?
Efendim, İslam'ın hükümleri umumidir..-her konuda- umuma hitap ettiği için ve bu da, sadece bir zaman diliminde değil, kıyamete kadar tüm zamanları kapsadığı-kapsayacağı için, tek tek şahıslara ya da bölgelere ya da asri temayüllere göre düzenlenmemiş..
Koruyucu hekimlik misali, dinimiz de hep fıtratı koruyuculuk, hep sakındırma, hep ayartıcı nefsten korunma üzerine emirler ve yasaklar konmuş;
"Bakma!" "Yaklaşma!" "Tutma!" vs. gibi..Ve tabii ki her iki taraf için de yasaklar getirilmiş, toplum yapısı da buna göre düzenlenmiş..Yani kısaca harama götüren yollar bir bir tıkanmış ki kötü sona gidilmesin..
Eğer gidiliyorsa tüm bunlara rağmen:
1-Yapılan işin yaygınlaşması önlenmiş; Nasıl? Vazgeçirici cezalarla ve halkın şahid olacağı biçimde..
2-O fiili işleyen kişi "Ben artık bittim, öldüm, artık iflah olmam..Bu yüzle Rabbimin karşısına asla çıkamam" vb. mülahazalarıyla kulluğu terketmesin, dairenin daha da dışına çıkmasın ve bir yürek kaybedilmesin -Allahu a'lem- için kolaylıklar sunulmuş;
Gerek Rabbimizce; mesela özel gün ve saatlerdeki umumi af gibi..Rabbin Afuv ismi mesela..Afuv isminin özelliği var, anlattım daha önce; hiçbir iz bırakmayacak şekilde siliyor geçmişi bir lahzada!
Gerek Efendimiz aleyhisselamca: Mesela bir kadını öpen bir sahabeden önce 2 kez yüzünü çevirmesi ve ardından ayetin inmesi; "Namaz kıl...İnnel hasenata yuzhibnesseyyiat" "Muhakkak ki sevaplar günahları giderir" Hud-114
Yine koruyucu hekimlik babında; Zina için Efendimiz aleyhisselam'dan izin isteyen sahabeye karşı O'nun tavrı:
-Kureyş kabilesinden bir genç, Hz. Peygamber'in huzuruna gelerek:
"Ey Allah'ın elçisi, bana zina etmek için izin ver" dedi. Orada hazır bulunan bazı sahabe, gencin bu ifadelerini İslâm terbiyesine aykırı görerek : "Sus! Sus!" diye genci azarlayıp üzerine yürüdüler. Hz. Peygamber son derece sâkin bir şekilde o gence: "Yanıma gel otur" diye yer gösterdi. Sonra onunla sohbet etmeye başladı:
"Söyle bakayım; bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?" diye sordu. Genç:
"Yoluna feda olayım, hayır, kesinlikle istemem" dedi. Peygamberimiz:
"Zaten hiç kimse annelerine böyle bir şey yapılmasını istemez" buyurdu. Hz. Peygamber sorusuna devamla:
"Bir başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?" diye sordu. Genç yine:
"Hayır, uğrunda öleyim ey Allah'ın elçisi, razı olmam" dedi. Hz. Peygamber: "Öyleyse hiç kimse kızlarıyla zina edilmesine razı olmaz" buyurduktan sonra, kız kardeşiyle, halasıyla ve teyzesiyle zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Genç hep:
"Yoluna feda olayım, hayır, istemem diye cevap veriyordu. Artık hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber elini bu gencin omuzuna koyarak:
"Allah'ım! Bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru!" diye dua etti. Hadisi rivayet eden sahabinin söylediğine göre, o genç böyle şeylerle bir daha ilgilenmedi. - Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 256, 257; Doç. Dr. Ha yati HÖKELEKLİ, Hz. Peygamber'in Çocuk ve Gençlere Yaklaşımı (Tebliğ Metni), Hz. Muhammed ve Gençlik, T.D.V. Yayını, Ankara, 1995, s. 47-56-
Yine O'nun yanında Amcası Abbas radıyAllahuanh'ın oğlu Fadl'ın, bir kıza bakması üzerine 2-3 kez eliyle tutup başını çevirmesi..Daha pek çok örnek bulunabilir bu konuda..
Aslına bakılırsa mes'ele; Günümüze bakarak bu tip şeylerin cezaya bağlanması şu- bu değil! Ceza olsa ne olacak? İşte beyan edilmiş o kadar ceza var..Hangisine uyuyor günümüz gencliği ya da insanı? Asrın şu cazibedar fitnesi içinde, ayartıcı benlikleriyle başbaşa..
Asıl mesele, yüreklere Allah sevgisinin işlenmesi ve O en Sevgili'nin tanıtılması, sevdirilmesi..Sevsin ki, Rabbini incitmekten, aradaki bağı zedelemekten korksun!
Rabbini tüm sıfatlarıyla tanısın ki, ayağı kaydığında yine O'na sığınmayı, tevbeyi bilsin..Resulunu tanısın ki, O'na benzesin!
Acizane ben derim ki mes'ele budur ve gayretlerimiz bu yönde olmalıdır..
muhabbetle efendim..
Ayşe Reşad