KURULTAYDAN MECLİSE
Orta Asya Türklerinde Kurultay
Eski Türklerde siyasi, askerî ve ekonomik kararların alındığı meclise toy ya da kurultay adı verilirdi.
Orta Asya Türk devletlerinden biri olan Hunlarda her yıl ilkbaharın beşinci ayında (Haziran ayı) devlet işlerinin görüşüldüğü kurultay toplanırdı. Çeşitli şenliklerin ve spor etkinliklerinin yapıldığı bu toplantılarda bir taraftan da devlet işleri görüşülerek karara bağlanırdı. Bu meclislere ileri gelen boylar davet edilir, gelmeyenler devleti protesto etmiş kabul edilirdi. Bu toplantılarda hükümdarların yanında her zaman hatun denilen hanımı oturur ve bazı elçileri kabul edebilirdi.
Türkler hükümdara devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına kut inancı denirdi. Kutun kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanılırdı.
Bütün hanedan üyelerinde kut olduğundan kendine siyasi ve askerî bakımdan güvenen kişi taht mücadelesine girebilirdi. Bu durum Türk devletlerinde bölünmeye neden olurdu.
Devletin devamı için baba – oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanırdı.
Türk devletlerinde hükümdarlar yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi doğu ve batı olmak üzere ikiye ayırırdı.
Hükümdarın Görevleri
• Türk milletini ekonomik yönden yüksek bir seviyede, barış içinde hür olarak yaşatmak,
• Orduyu idare edip, ülke çapında asker toplamak,
• Töre adı verilen toplumsal kuralları uygulamak,
• Dağınık Türk boylarını toplayıp bir araya getirmek,
• Meclisi toplantıya çağırıp yönetmek,
• Devlet mahkemesine başkanlık etmek,
• Adaletli olmak ve kanunları uygulamak,
• Millete hizmet etmekti.
İslamiyet’in Kabul Edilmesinden Sonra Meclis
İslam dininin kabul edilmesinden sonra da devlet yönetiminde Türk kültürünün etkisi devam etti. Kut anlayışı İslam dünyasının dinî lideri olan halifenin hükümdarlığı onaylaması uygulamasına dönüştü.
İslamiyet döneminde de “Devlet ve ülke, hükümdar soyunun ortak malıdır.” anlayışı devam etti.
Devletin başında bulunan sultanın önemli görevleri ve sorumlulukları vardı. Sultan, devleti en iyi şekilde yönetir, halkın mutluluğu için çalışırdı. Sultandan sonra en yetkili devlet adamı vezirdi.
Devlet işleri, Divan adı verilen bir kurulda görüşülüp karara bağlanırdı. Divan’a, sultan veya vezir başkanlık ederdi.
İslamiyetin kabulünden sonra kurulan Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi Türk devletlerinde de İslamiyet öncesi Türk devlet gelenekleri devam etmiştir. Ancak devlet yönetiminde de din kuralları etkili olmaya başlamıştır. Özellikle Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim’in halifelik makamını başkent İstanbul’a taşıması ve kendisinin halife olması devleti teokratik bir yapıya büründürmüştür
Osmanlı Devleti’nde Divan-ı Hümayun
Osmanlı Devleti’nde padişahın başkanlığında önemli devlet işlerini görüşmek üzere toplanan meclise, “Divan-ı Hümayun” denirdi. Orhan Bey döneminde, Divan’ın varlığı kesinlik kazanmıştır.
Divan, Orhan Bey zamanından, Fatih’in ilk devirlerine kadar her gün toplanırdı. Toplantılar sabah namazından sonra başlar ve öğlene kadar devam ederdi. 15. yüzyılın ortalarından itibaren toplantılar haftada dört güne (Cumartesi, Pazar, Pazartesi, Salı) inmiş, Pazar ve Salı günleri de arz günleri olarak tespit edilmiştir.
Divan, hangi din ve millete ait olursa olsun, kadın erkek herkese açıktı. Ülkenin herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan veya kadılarca haklarında yanlış hüküm verilmiş olanlar, vali ve askerî yetkililerden şikâyeti bulunanlar için Divan daima açıktı. Divan’da önce halkın dilek ve şikâyetleri dinlenir, ondan sonra devlet işleri görüşülüp karara bağlanırdı.
Divan’da idari ve örfi işler sadrazam, şer’i ve hukuki işler kazasker, mali işler defterdar, arazi işleri de nişancı tarafından görülürdü. Divan üyelerinden başka o gün Divan’a gelmiş bulunan halka da din ve milliyet farkı gözetilmeksizin yemek verilirdi.
Divan’da son söz padişaha aitti. Ancak padişah devlet işleri ile ilgili Divan üyelerine danışıp fikirlerini alırdı.
Osmanlı Devleti’nin en önemli yönetim organlarından olan Divan-ı Hümayun, Yükselme Dönemi’nden sonra bozulmaya başladı. 19. yüzyılda II. Mahmut bu teşkilatı kaldırarak yerine Avrupa usulünde düzenlenmiş olan bakanlıkları kurdu.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT FERMANI (1839) ( Fermanın ana maddelerinin kodlaması:EVRAK)
1-Kanun önünde herkes EŞİTTİR.
2-VERGİ kişilerin kazancına göre alınacak.
3-RÜŞVET ve iltimas kaldırılacak.
4.ASKERLİK işleri belli bir düzene göre yapılacak.
5-KANUNUN üstünlüğü kabul edilecek.
Yukarıda bazı maddelerini verdiğimiz Tanzimat Fermanı; mutlakiyetin gücünü sınırlandırmıştır ve ilk kez bu ferman ile Osmanlı Devleti hukuk üstünlüğünü kabul etmiştir. Bu durum demokratikleşme yolunda atılmış en önemli adımlardan birisidir. Ancak Osmanlı halkı Tanzimat Fermanı ile yönetimde söz sahibi olamamıştır.
İSLAHAT FERMANI 1856
Avrupalı devletlerin baskısıyla ilan edilen ferman,Tanzimat Fermanı’nın genişletilmiş halidir.Bu fermanla azınlıklar,Müslüman halktan daha ayrıcalıklı hale geldiler.Demokratik hareket sayılmasının nedeni bütün Osmanlı halkının can,mal ve namusunun korunması ve kanun önünde eşit sayılmalarıdır.Ama bu fermanla azınlıklar,Müslüman halktan daha çok haklar elde ettiler.
MEŞRUTİYET DÖNEMLERİ
Osmanlı halkı ilk kez 1876′da II. Abdülhamid döneminde ilân edilen I. Meşrutiyet ve Kanunî Esasi (Anayasa) ile yönetimde söz sahibi olmuştur ve böylece Osmanlı Devletinin yönetim şekli “meşruti monarşi” şeklinde değişmiştir. Anayasa gereği padişahın yanında halkın seçmiş olduğu vekillerden oluşan Mebusan Meclisi oluşturulmuştur. Oluşan bu parlamenter sistemde kanunların yürürlüğe girmesinde son sözün padişaha ait olması ve padişahın meclisi açma-kapama yetkisinin bulunması meşruti yönetimde mutlakıyet rejiminin özelliklerinin korunduğunun en önemli göstergesidir.
I.Meşrutiyet’in ömrü fazla uzun sürmemiştir. Meclisteki azınlıkların olumsuz faaliyetleri ve 93 Harbinden dolayı II.Abdülhamid meclisi kapatarak eski yönetim şekline geri dönmüştür. Ancak 1908 yılında bazı Osmanlı aydınlarının çalışmaları neticesinde tekrar meşrutiyet yönetimine geçilmiştir.
CUMHURİYETİN İLANI
Osmanlı topraklarının işgalini, I. Dünya Savaşından sonra imzalanan Mondros Mütarekesi daha da kolaylaştırmıştır. Nitekim İtilaf Devletleri 16 Mart 1920′de başkent İstanbul’u resmen işgal etmişler ve Osmanlı Mebusan Meclisi’ni dağıtmışlardır. Bu gelişmeler TBMM’ nin açılmasına ortam hazırlamıştır. Mustafa Kemal bu durum üzerine harekete geçmiş, ulusal iradeyi milletin kendi kaderinde etkili olabilmesi için 23 Nisan 1920′de TBMM’yi açmıştır. TBMM’nin sürekliliğini sağlamak için de 20 Ocak 1921′de Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) kabul edilmiştir. Anayasada “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” maddesinin yer alması Cumhuriyet rejiminin en önemli habercisiydi.
Eylül 1922′de Kurtuluş Savaşı sonrasında 1 Kasım 1922′de Saltanatın kaldırılması Cumhuriyet’in önündeki en önemli engeli de ortadan kaldırmıştır. Ulusal egemenliğin gerçekleşmesini isteyen Mustafa Kemal öncülüğünde 29 Ekim 1923′teTBMM’de konu tartışılmış ve
karara bağlanmıştır. Böylece yeni kurulan dev letin rejiminin Cumhuriyet olduğu kabul edilmiş ve ulusal egemenlik kesin olarak gerçekleşmişti
CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ
ANAYASA
Anayasa temel kanundur. Yürürlükteki kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel yapısını, işleyiş biçimini, kişilerin hak ve özgürlüklerini belirleyen devlet ile halk arasında yapılmış bir sözleşmedir. Anayasa’nın ilk 3 maddesi değiştirilemez.Bu maddeler şöyledir;
MADDE 1. - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir Hukuk Devleti’dir.
MADDE 3. - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.
CUMHURİYETİN TEMEL İLKELERİ
Demokratik Devlet
Demokrasi; egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıdır.
Demokrasilerde belli dönemlerde yapılan seçimlerle halk temsilcilerini belirler. Böylece millet temsilcileri aracılığı ile kendi kendini yönetir.
Vatandaşlar kanunlara göre seçme ve seçilme hakkını kullanır. Herhangi bir baskı olmadan istediği siyasi partiye oyunu verir. Aynı zamanda istediği siyasi partiye üye olabilir ve partisi için çalışabilir.
Herkesin eşit oy hakkı vardır. Seçimlerde oylama gizli, oy sayımı ise açık yapılır. Demokrasilerde, devleti yönetme yetkisi hiçbir zaman bir kişiye veya belirli bir zümreye bırakılamaz.
Demokrasilerde, kişiler özgürce düşünür ve düşündüğünü ifade eder.
Demokrasinin Temel İlkeleri Millî Egemenlik
Demokraside egemenlik millete aittir. Millet bu hakkını temsilcileri (milletvekilleri) aracılığıyla kullanır. Yönetenler, gücünü milletten alır. Hiçbir kimse, zorla iş başına gelemez. Bu esas, anayasamızda şöyle belirtilmiştir: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Hürriyet ve Eşitlik
Demokraside, hürriyet ve eşitlik esastır. Hürriyet, başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir. Bütün insanlar hürdür. Herkes, serbestçe düşünür ve düşüncelerini açıklayabilir.
Eşitlik, hiçbir ayrım olmaksızın herkesin kanun önünde aynı haklara sahip olmasıdır. Hiç kimseye din, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşüncesinden dolayı farklı işlem yapılamaz.
Siyasi Partiler
Demokratik yönetimlerde, ülke sorunlarının çözüm yolları üzerinde aynı düşünceyi paylaşan insanlar bir siyasi parti kurabilirler. Vatandaşlar, bu siyasi partilerden birine üye olabilirler. Ülkemizde Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ilk kurulan parti Halk Fırkası’dır. Fırka parti anlamına gelir. Cumhuriyetin ilanından sonra partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.
Siyasi partiler, anayasa ve ilgili kanun hükümlerine uygun olarak faaliyetlerini sürdürürler. Siyasi partilerin hepsi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü kabul eder. İnsan haklarına saygılıdır. Millet egemenliğini esas alır. Demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine bağlıdır.
Demokrasilerde hükümeti kurma görevi, genellikle seçimler sonucunda en çok milletvekilliği kazanan partiye verilir. Hükümeti kuran partiye iktidar partisi denir. Diğer siyasi partiler ise muhalefet partileri olarak adlandırılır. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır.
1946 yılında Türkiye’de ilk kez birden fazla partinin katıldığı seçimler sonucunda çok partili hayata geçildi.
Hukuk Devleti
Toplumun düzen içinde yaşamasını sağlayan kurallar bütününe hukuk denir. Devlet bütün uygulamalarını bu kurallara göre yapar. Hukuk devletinde herkes kanun önünde eşittir. Devlet bütün vatandaşlarına eşit yakınlıktadır.
Haksızlığa uğrayan herkes mahkemeler aracılığı ile hakkını arar. Hukuk devletinde hiç kimse hukuksuzca bir davranışta bulunamaz. Devlet bile kişi tarafından mahkemeye verilebilir. Eğer devlet tarafından yapılan bir haksızlık varsa mahkemeler aracılığı ile giderilebilir.
Hukuk devletinde, mahkemeler bağımsız olmak zorundadır. Herhangi bir kimsenin veya bir kurumun etkisi altında olamaz. Çünkü mahkemeler adaletin dağıtıldığı yerdir. Eğer mahkemelerin bağımsızlığı sağlanmazsa adaletsizlikler ortaya çıkabilir. Dolayısı ile mahkemelerde gücünü kanunlardan almaktadır.
Laik Devlet
Laiklik, devletin hukuk kurallarının akla, bilime ve toplumun ihtiyaçlarına dayalı olmasıdır. Laik devletlerde din ve devlet işleri bir birinden ayrılır, vatandaşlara inanç ve ibadet özgürlüğü tanır.
Anayasamızın 24. maddesine göre, Türkiye’de herkes istediği dine inanmakta, istediği ibadeti yapmakta özgürdür. Hiç kimse inancından dolayı veya yapmış olduğu ibadetten dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Yine hiç kimse laik düzeni yıkmaya yönelik herhangi bir faaliyette bulunmaz.
Devlet hangi dine mensup olursa olsun vatandaşlarına karşı eşit uygulamalar yapmalıdır. Ve laik düzenin koruyucusu olmalıdır.
Sosyal Devlet
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en önemli özelliklerinden birisi de Sosyal Devlet anlayışının olmasıdır. Devlet, dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin her vatandaşını eşit kabul eder ve herkese hizmet götürmeye çalışır. Sosyal devlet anlayışında devlet halk için çalışır ve halk için vardır.
Devlet; eğitim-öğretim hizmetini, sağlık hizmetini, yol hizmetini, su hizmetini, elektrik hizmetini, iletişim hizmetini ve din hizmetini vatandaşlarına ulaştırmak zorundadır. Bütün bu hizmetleri yaparken bölge ayrımı yapmamalıdır. Ülkenin doğusuna, batısına, güneyine ve kuzeyine veya ilinden en küçük köyüne kadar aynı hizmetleri götürmelidir.
Atatürk Milliyetçiliği
Cumhuriyetçilik devletin kurucu ilkesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milleti tarafından kurulmuştur. Millet; aynı toprak parçası üzerinde yaşayan, aynı dili konuşan, aynı geçmişe sahip olan ve gelecekte de birlikte yaşama isteğinde olan insan topluluğudur. Milliyetçilik ise mensubu olduğu milleti yararına kişinin yapmış olduğu her türlü fedakârlıktır. Gereksiz yanan bir lambayı kapatmak, gereksiz açık olan musluğu kapatmak en güzel milliyetçilik örneklerindendir.
Atatürk milliyetçiliği birleştiricidir. Türkiye sınırı içerisinde yaşayan bütün vatandaşları aynı samimi duygularla kucaklar. Irkçı milliyetçilik anlayışı değil kültür milliyetçiliği anlayışı vardır. Nitekim Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözü bu durumu açıklayan en güzel örnektir. Kendini Türk hisseden herkes Türk milletinin bir ferdidir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN YÖNETİM YAPISI
YÖNETİMİN ÖZÜ
Devlet, toplum yararına çalışan, toplum içerisinde ilişkileri düzenleyen, toplumun uyacağı kuralları koyan ve halkını iç ve dış tehditlere karşı koruyan düzene denir . Anayasamıza göre egemenliğin sahibi Türk milletidir. Millet, egemenlik hakkını Anayasanın koyduğu esaslara göre yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, yasama TBMM, yürütme hükümet, yargı ise bağımsız mahkemeler tarafından yapılır. Bu faaliyetlerin ayrı ayrı organlar tarafından yerine getirilmesine “Güçler Ayrılığı İlkesi” denir.
.
YASAMA
Millet, kendi hâkimiyetine dayanarak kanun yapma yetkisini kabul ettiği bir organa verir. Anayasamıza göre, yasama organı TBMM’dir. Bu yetki devredilemez. TBMM genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur.
TBMM’nin Görevleri
• Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak.
• Bakanları denetlemek,
• Para basılmasına karar vermek,
• Cumhurbaşkanını seçmek,
• Savaş ilanına karar vermek,
• Uluslararası antlaşmaları onaylamak.
• Bütçe ve kesin hesap tasarılarını görüşmek ve kabul etmek,
• Genel ve özel af ilanına karar vermek
• TBMM, seçimlerin yenilenmesine karar vermek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ,hükümetin yaptığı işleri meclis araştırması, meclis soruşturması ve gensoru yollarıyla denetler. Yapılan işlerde yetkiyi kötüye kullanma ya da yasalara aykırı bir durum bulunduğunda meclis, hükümeti “güvenoyu vermemek” yoluyla düşürebilir
Bir Yasa TBMM’den Nasıl Çıkar?(Kanun Nasıl Yapılır ?)
Hukuk, devletçe konulan ve toplum hayatını düzenleyen kurallar bütünüdür. Hukuk devleti ise yönetimde hukuk kurallarının üstün tutulduğu herkese eşit haklar verilen devleti ifade eder.
Hukuk devletinde kurumlar yetkilerini hukuk kurallarından alır. Bu nedenle hukuk kurallarının milleti temsil eden milletvekilleri tarafından halkın yararı gözetilerek eşitlik ilkesiyle çıkarılması gerekir.
Devletin ve toplumun devamını sağlayan hukuk kuralları, herkes tarafından benimsenmesi ve geçerli olması amacıyla birçok kuruluş tarafından denetlenebilir ve düzenlenebilir.
Yasalar toplumun ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanır. İlgili komisyonlarda incelenir ve anayasaya olan uygunluğu tespit edilir. Üzerinde gerekli incelemeler yapılan yasa TBMM Genel Kuruluna sunulur. Milletvekillerinin oy çokluğu ile kabul edilen yasa daha sonra cumhurbaşkanının onayına sunulur. Kabul edilirse resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe girer. Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmez ise tekrar TBMM’ye gönderilir (Veto yetkisi).
Cumhurbaşkanı veto yetkisine rağmen ikinci defada kanunu onaylamak zorunda kalırsa kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
YÜRÜTME
Yürütme kanunları uygulama yetkisidir. Bu yetki ülkemizde anayasaya uygun olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Cumhurbaşkanı
Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet kurumlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Bazı Görevleri
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni gerektiğinde toplantıya çağırmak,
2. Yasaları yayımlamak,
3. Yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri göndermek (Veto yetkisi),
4. Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
5. Yasaların, anayasaya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmak,
6. Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,
7. Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
8. Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
9. Uluslararası anlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
10. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığını temsil etmek,
11. Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,
12. Üniversite rektörlerini seçmektir.
Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması durumunda da yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve cumhurbaşkanına ilişkin yetkileri kullanır.
NOT: CUMHURBAŞKANLARIMIZ
1. Mustafa Kemal Atatürk
2 İsmet İnönü
3. Celal Bayar
4. Cemal Gürsel
5. Cevdet Sunay
6. Fahri Korutürk
7 Kenan Evren
8 Turgut Özal
9. Süleyman Demirel
10. Ahmet Necdet Sezer
11. Abdullah Gül
Bakanlar Kurulu
Bakanlar Kurulunun diğer adı hükümettir. Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakan TBMM üyeleri arasından cumhurbaşkanı tarafından atanır. Bakanlar başbakan tarafından belirlenir ve atamaları cumhurbaşkanının onayına sunulur. Bakan atamasında meclis dışından bir kişi de seçilebilir.
Hükümet, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi için yasaların işlemesini sağlar.
Bakanlar Kurulunun Bazı Görevleri
• Vatandaşa iş olanağı sağlamak (fabrikalar kurmak)
• Vatandaşın güvenliğini sağlamak.
•Yurdu iç ve dış tehditlere karşı koruyarak vatan bütünlüğünü korumak.
• Vatandaşlarına hizmet götürmek( yollar, köprüler, barajlar vs. yapmak)
• Tarım ve hayvancılığı geliştirmek.
Başbakanın Bazı Görevleri
• Hükümeti kurmak.
• Bakanlar arası işbirliği sağlamak.
• Hükümet politikasını takip etmek.
• Cumhurbaşkanın katılmadığı zamanlarda Milli Güvenlik Kuruluna başkanlık etmek.
• Hükümet programının hazırlanmasını sağlamak
YARGI GÖREVİ
Yargı yetkisi bağımsız mahkemelere verilmiştir. Yargı organları kişiler arasında veya yönetenlerle yönetilenler arasında çıkan uyuşmazlıkları yasalara uygun olarak çözümler.
Devletin yargı görevini yürüten mahkemelerin tam bağımsız olmaları gerekmektedir.
Anayasamıza göre yargı kararları da denetlenebilmektedir. Bu nedenle yargıyı sağlayan organlar;
1. Normal Mahkemeler,
2. Yüksek Mahkemeler olarak ayrılır.
** Anayasamıza göre, vatandaşlar mahkeme kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurabilir. Sonuç, ilgili mahkemeye ve vatandaşa bildirilir. Böylece, uyuşmazlıklar adil bir şekilde çözüme kavuşturulmuş olur.
Anayasamızda belirtilen yüksek mahkemeler şunlardır:
• Anayasa Mahkemesi
• Yargıtay
• Danıştay
• Askerî Yargıtay
• Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
• Uyuşmazlık Mahkemeleri.
Ayrıca insan hakları çiğnenmiş vatandaşlar bütün iç hukuk yollarını denedikten sonra, hak ihlalleri ortadan kalkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kişisel olarak başvurup haklarını arayabilirler.
HÂKİMİYETİN KAYNAĞINA GÖRE YÖNETİM BİÇİMLERİ
Monarşi:
• Tüm yetkilerin ve güçlerin tek kişide toplanmasıdır.
• Seçim dışı yöntemler kullanılır.
• Yetki, genellikle miras yoluyla (babadan oğula) geçer ve tek bir kişide toplanır.
• Bu kişinin emirleri tartışılmaksızın kabul edilir.
• Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bu kişinin elindedir. Kimseye hesap vermez.
Oligarşi
• Belli bir sınıfın, grubun ya da küçük bir azınlığın egemenliği ve yönetimi altında tutulan yönetim şeklidir.
• Asiller meclisi vardır. Bu meclis krala yaptırım uygulayabilir.
• Meclisin kararlarına uymayan kral görevden alınabilir
• Kral yetkilerini bu meclisten alır.
Teokrasi
• Bir ülkedeki siyasal yapılanma, devletin yönetim organları tüm siyasal ilişkilerin dinî kurallara göre düzenlenip yürütüldüğü yönetim biçimidir.
Cumhuriyet
• İnsanların eşitliğe, seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu yönetim biçimidir. Yönetim ve güç halkın kendisinin seçtiği kişilere aittir.
• Yasaların üstünlüğü vardır. Buna herkes uymak zorundadır.
• Halk memnun olmadığı yöneticileri seçimle değiştirebilir.