Fatin Rüştü Zorlu - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Fatin Rüştü Zorlu - Ansiklopedik Bilgi
« : 24 Aralık 2014, 14:16:46 »
Türk siyâset ve devlet adamı.

20 Nisan 1910’da İstanbul’da doğdu. 1960 İhtilâli sonrasında 16 Eylül 1961’de İmralı Adasında asılarak idâm edildi.

Galatasaray Lisesini, Paris Üniversitesine bağlı Siyasal Bilimler Fakültesini ve Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Dışişleri Bakanlığına girdi.

1932’den başlayarak Dışişleri Bakanlığı’na bağlı çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1951’de Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri oldu. 1952’de Büyükelçiliğe yükselerek Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’nda (NATO) Türkiye daimi temsilciliğine getirildi. 1959 yılında Adnan Menderes'le beraber, Bilderberg toplantısına katıldı.

1951’de Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri oldu. 1952’de Büyükelçiliğe yükseltilerek Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilâtında (NATO) Türkiye Dâimi Temsilciliğine tâyin edildi. Siyâsî hayata atıldığı 1954 ve sonra 1957’de Demokrat Partiden Çanakkale Milletvekili seçildi. Menderes hükümetlerinde Mayıs 1954-Kasım 1955 arasında Başbakan Yardımcılığı; Temmuz 1957-Kasım 1957 arasında DevletBakanlığı ve Kasım 1957’den 27Mayıs 1960 İhtilaline kadar da Dışişleri Bakanlığı yaptı. Dışişleri Bakanlığı sırasında millî çıkarların savunulmasında özellikle Kıbrıs Meselesinde başarılı oldu.

Dışişlerinde güttüğü politika NATO’ya bağlılığa dayanmakla birlikte, Türkiye'nin ekonomik büyümesi için Amerika’dan azami miktarda mali kaynak sağlamaya yönelikti. 1974'de Bülent Ecevit'in başbakanlığı döneminde TSK tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Harekâtı'nın hukuki dayanağı, Fatin Rüştü Zorlu'nun 11 Şubat 1959'da İsviçre'de Yunanistan ve İngiltere ile birlikte imzaladığı Zürih Antlaşması'ndaki Garantörlük hükmüdür.

27 Mayıs 1960 İhtilâlinde diğer hükûmet üyeleri ve Demokrat Parti yöneticileriyle beraber tutuklandı. Yassıada’da kurulan mahkemece idâma mahkûm edildi.Millî Birlik Komitesinin de onayıyla 16 Eylül 1961’de asılarak idâm edildi. 1990’da çıkarılan bir kânunla îtibârı iâde edildikten sonra İmralı’daki nâşı, 17 Eylül 1990’da devlet töreniyle Topkapı’da yapılan Anıt Mezara nakledildi.

İdamı

1960 yılında 27 Mayıs Darbesi'nden sonra diğer hükümet üyeleri ve DP yöneticileriyle birlikte tutuklanarak, yeni oluşturulan "Yüksek Adalet Divanı" tarafından Yassıada’da yargılandı. Bu mahkeme 14 sanıkla birlikte Fatin Rüştü Zorlu'yu da idam cezasına çarptırdı. Cezası, Adnan Menderes ve Hasan Polatkan’ınki ile birlikte, askeri müdahaleyi gerçekleştiren MBK tarafından onaylandı. 16 Eylül 1961’de idam edilerek hayatına son verildi. İdama büyük bir metanetle gitmiştir. Yassıada komutanı Tarık Güryay'ın anılarında bu olaya şu şekilde yer vermiştir :

    Zorlu, ölüme gerçekten zorlu bir metanetle gitti. O kadar ki, hatta mahut gömleğin üzerine giydirilişinden sonra, kendisine dini telkinde bulunan hocanın, Arapça kelimeleri telaffuzda düştüğü hataları düzeltti.

    Kollarını arkadan bağlarken, başsavcıya son bir ricada bulundu. Ellerinin önden bağlanmasını istedi. Fakat bunun kanunen imkânsızlığı kendisine anlatıldı. idam sehpasına, öz dedesi gazi Osman Paşa'nın adına yazılan marş eşliğinde gitmiştir.

    Beraberce sehpaya doğru yürüdük. Ne masaya, ne de masa üzerindeki sandalyeye çıkarken yardım istedi. Hatta heyecandan eli titreyen cellâda: "Oğulum ne titreyip duruyorsun? İlmik senin değil, benim boynuma geçecek" dedi.

    Sonra adetâ kendisini uçsuz bucaksız bir boşluğa atar gibi: "Allah memleketi korusun, haydi Allahısmarladık!" dedikten sonra, ayaklarının altındaki sandalyeyi itmek işini de kimseye bırakmadı.
    Boyu uzun olduğu için, ayakları masaya basmıştı. Cellât masayı itti. Ona bu kadarcık da iş düşmüş bulunmasaydı, Zorlu sanki asılmış değil, intihar etmiş olacaktı.

İdamından hemen önce ailesine yazdığı mektup şöyledir:
“    Anneciğim, Emelciğim, Sevinciğim ve Ağabeyciğim,

Şimdi Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıkıyorum. Sakinim. Huzur içindeyim. Benim için üzülmeyin. Sizlerin de sakin ve huzur içinde yaşamanız beni daima müsterih edecektir. Bir ve beraber olun. Allah'ın takdiratı böyle imiş. Hizmet ettim ve şerefimi daima muhafaza ettim.

Anne, siz sevdiklerimi muhafaza edin ve Allah'ın inayetiyle onların huzurunu temin edin. Hepinizi Allah'a emanet eder, tekrar üzülmemenizi ve hayatta berdevam olarak beni huzur içinde bırakmanızı rica ederim.

Allah memleketi korusun.
   ”
Cenazesi, ölümlerinden 29 yıl sonra, 17 Eylül 1990’da İmralı Adasındaki mezarından alınarak İstanbul’da yaptırılan Anıtmezar'a nakledildi.