8.Sınıf İnkilap Tarihi - ÜNİTE 3: Ya İstiklal Ya Ölüm - Konu Anlatımı

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
Kurtuluş Savaşımız sırasında, Doğu Cephe­sinde Ermeniler, Güney Cephesinde Fransızlar ve Batı Cephesinde Yunanlılar ile savaşıldı.

DOĞU CEPHESİ (Gümrü Antlaşması):

Osmanlı Devleti’ni parçalamak isteyen devletler, kendilerine çıkar sağlamak için Osmanlı, ülkesinde yaşayan Müslüman olmayanların haklarını savunma rolü oy­namışlardır.

Ermeniler’i de bu politikalarına alet ettiler. Ermeniler, önce Rusya’nın, sonra da İngiltere’nin desteği ile, Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak için harekete geçtiler. Pek çok katliam yaptılar. Ruslarla savaşan Türk ordusunu arkadan vurdular. Bunun üzerine, savaş bölgesinde yaşa­yan insanların can ve mal güvenliğini sağlamak için TBMM, Tehcir (göç) yasa­sını çıkardı. Bu yasayla Ermeniler, Suriye’ye göç ettirildiler (1915). I. Dünya Savaşından sonra Kafkasya’nın güneyinde bir Ermenistan Devleti kuruldu. İtilâf Devletleri, Doğu Anadolu’yu Ermenilere vermeyi planladılar. Bundan cesaret alan Ermeniler, 1920 Haziranında Türkiye’ye karşı saldırıya geçtiler. Fakat Doğu Cephesi Komutan’ı Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk kuvvetlerine yenildiler ve

Gümrü Antlaşmasını yapmak zorunda kaldılar (3 Aralık 1920).

Bunun sonunda:

1. Ermeniler işgal ettikleri yerleri boşalttılar. Kars ve çevresi Türkiye’ye bırakıldı. Ermeni sorunu çözülmüş oldu.

2. Doğudaki Türk kuvvetleri, Batı ve Güney Cephelerine kaydırılarak buralar güçlendi­rildi.

Gümrü Antlaşmasının Önemi:***
Gümrü Antlaşması, TBMM’nin uluslar arası alanda kazandığı ilk siyasi ve askeri başarıdır. Bundan sonra Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma ümidi ortadan kalkmıştır. Ermeniler Sevr Antlaşmasından doğan haklarından vaz­geçtiler.

İlk kez Gümrü antlaşmasıyla belirlenen doğu sınırımız, Moskova ve Kars antlaşmalarıyla son şeklini almıştır.


GÜNEY CEPHESİ (Ankara Antlaşması):

Bu Cephede Fransızlar, Ermenilerle işbirliği ederek yöre halkına büyük işkenceler yaptılar. Bunun üzerine halk direnişe geçti. Sivas Kongresinde güneydeki Kuva-yi Milliye direnişinin örgütlenmesine karar ve­rildi. Temsil Kurulu tarafından buraya su­baylar gönderildi. Batı Cephesinden farklı olarak, Güney Cephesinde halkın tamamı bu subaylarla kaynaşarak topyekûn bir sa­vaş başlatıldı. Kuva-yi Milliye ve halk savaşı kazandı.

Düşmana karşı gösterdiği dirençten ve başarıdan dolayı Maraş’a “Kahraman”, Urfa’ya “Şanlı”, Antep’e de “Gazi” unvanları verildi.

    Fransızlar Sakarya Savaşının kazanılması üzerine Ankara Antlaşmasını imzalayarak (20 Ekim 1921) yurdumuzu terk etmek zorunda kaldılar.

Ankara Antlaşması antlaşma ile:

    Hatay dışında kalan bugünkü Suriye sını­rımız çizildi. Hatay’da özel bir yönetim ku­ruldu.
    Afganistan ve Sovyetler Birliğinden sonra Fransa da, yeni Türk Devletini tanımış oldu.

NOT: İtilâf devletleri içinde yeni Türk devletini ilk tanıyan devlet Fransa’dır.
 
DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI

    Mondros mütarekesinden sonra Osmanlı ordusu terhis edilmişti fakat işgalciler ayak bastıkları her yerde Kuva-yı milliye birlikleriyle karşılaştılar.Kuva-yı milliye birlikleri askerlik tekniğinden uzak ve meydan savaşı yapacak güçte değildi. Düşmana ani bas­kınlar yapıp kayıplar verdiriyor, ilerlemesine engel oluyor­lardı. Bu birliklerin büyük bir bölümü askeri eğitimden geçmemişti. Ayrıca ağır silahları da yoktu.Asker sayısı bakımından çok üstün olan ve modern silah­lara sahip olan düşman kuvvetlerine karşı savaşı kazan­makta imkansızdı. Bu nedenle düşmanla başa çıkacak durumda değillerdi. Kuva-yı milliye birliklerinin bir bölümü ihtiyaçlarını halktan zorla karşılıyordu. Suçluları usulsüz yargılayıp ağır bir şe­kilde cezalandırıyorlardı. Ayrıca belli bir otoriteye bağlı kal­mak istemiyorlardı.

İşte bütün bu nedenlerden dolayı düzenli ordunun kurul­masına ihtiyaç duyuldu.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Kuva-yı Milliyenin ta­rihimizde önemi büyüktür. Batıda Yunanlılar, Güneyde Fransızlara karşı başarılı savaşlar yaptılar. Onlara kayıp­lar verdirerek ilerlemelerini yavaşlattılar. Ayrıca TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında da görev aldı­lar.

Düzenli ordu kurulunca Çerkez Ethem ve Demirci Meh­met Efe katılmayarak isyan ettiler.

BATI CEPHESİ:

Bu cephede İngiliz ve Fransızların desteklediği Yunan ordusu ile savaşılmıştır. Ve Kurtuluş Savaşımızın en ağır ve kaderimizi belirleyen savaşları bu cephede yapıldı.

I. İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921) :

Nedeni:
    İtilâf Devletleri desteğinde, Sevr antlaş­masını Türklere kabul ettirmek.
    TBMM ordularını yok edip Ankara’ya kadar olan Türk topraklarını ele geçirmek ve TBMM’ni kapatmak.
    Demiryollarının kavşak noktası olan Eskişehir’i ele geçirmek.
    Yapılan savaş sonunda Yunan ordusu yenilgiye uğratıldı.

Sonucu:
1- Düzenli ordunun ilk askeri zaferdir.
2- TBMM Hükümetinin moral ve otoritesinin artmasını sağladı. Türk Milletinin azmini ve kurtuluş umudunu güçlendirdi.
3- İtilâf Devletleri arasında bazı anlaşmazlık­lara yol açtı ve Londra Konferansının top­lanmasına sebep oldu.
4- Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.(16 Mart 1921)
5- Afganistan ile dostluk antlaşması imzalandı.
6- İsmet Paşa Albaylıktan generalliğe terfi etti.
7- Çerkez Ethem isyanı bu zaferden sonra bastırıldı.
8- 20 Ocak 1921’de ilk anayasa ( Teşkilat-ı Esasiye) ilan edildi.
9- 12 Mart 1921’de İstiklal Marşımız kabul edildi. ( Milli bilinci ve bağımsızlık coşkusunu pekiştirmek için hazırlandı.)

** İstiklal Marşının yazarı Mehmet Akif Ersoy, bestecisi Zeki Üngör’dür.

Londra Konferansı (21 Şubat - 12 Mart 1921):

İtilaf Devletleri, TBMM’nin başarılarından endişelendiler ve Sevr Antlaşmasını biraz değiştirerek TBMM’ne kabul ettirmeyi dü­şündüler. Bu amaçla, İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan Londra Konferansını topladılar.

– Bu konferansa İstanbul Hükümeti yanında TBMM Hükümeti direk çağrılmadı. TBMM bunu kabul etmeyince İtalya aracılığı ile TBMM Hükümeti de resmen davet edildi. İstanbul Hükümetini Tevfik Paşa, TBMM Hükümetini de Bekir Sami Bey temsil edi­yordu. Tevfik Paşa söz hakkını Bekir Sami Bey’e bıraktı. Bekir Sami Bey de Misak-ı Millî ile tespit edilmiş olan haklarımızı belirtti.

Konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı.

– TBMM zaten, bu konferansa: 1- Misak-ı Milli’yi duyurmak.. 2- İtilâf Devletlerinin “Türkler barış görüşmelerine yanaşmıyorlar, savaşı uzatıyorlar.” gibi bir propagandaya girişmelerine imkân vermemek 3- TBMM’nin ulusun temsilcisi olduğunu duyurmak için konfe­ransa katılmıştı.

-*** Bu konferansla, Türkiye Büyük Millet Mec­lisi, İtilâf Devletleri tarafından hukuken (resmen) tanınmış oluyordu.

Moskova Antlaşması(16 Mart 1921):

Rusya’da 1917 Bolşevik ihtilâli ile Çarlık rejimi yıkılmış ve Rusya I. Dünya Sa­vaşından çekilmişti. Bunun üzerine Batılı devletler Rusya’ya karşı cephe aldılar.

Rusya da, Batılı devletlerin Anadolu’yu ele geçirme çabalarından endişe duymaya başladı. Çünkü Anadolu’nun işgali, Rus­ya’nın güney sınırlarını da tehlikeye so­kardı. Bu yüzden Rusya, TBMM ile yakın­laşmaya başladı, önce Misak-ı Milli’yi ta­nıdı.

I. İnönü Zaferinden sonra Türk Milleti’nin gü­cünün daha da artması üzerine
Moskova Antlaşması imzalandı.

Buna göre:

1. Doğu sınırımız çizildi.

2. İki devlet arasında karşılıklı yardımlaşma kabul edildi.

3. Birinin tanımadığı devletler arası anlaşmayı diğeri de tanımayacaktı. (Rusya Sevr’i ret etmiş oldu.)

– Afganistan’dan sonra Rusya da yeni Türk Devletini tanıdı.

– Doğu sınırımız güvenlik altına alındı. Buradaki Türk kuvvetleri diğer cephelere kaydırılarak bu cepheler güçlendirildi.

II. İnönü Savaşı (26 Mart-1 Nisan 1921):

Londra Konferansında yeni Türk Devletine isteklerini kabul ettiremeyen itilâf Devletleri Yunanistan’ı yeniden saldırıya geçirttiler. Amaç yine I. İnönü Savaşındakinin aynısı idi. Sonuç da aynı oldu. Yunanlılar yenildi. Bu başarı TBMM Hükümetinin otoritesini artırdı. Halkın orduya olan güvenini pekiştirdi. İtalya bu zaferden sonra Antalya ve Muğla’dan çekilmeye başladılar.

-Mustafa Kemal, ismet Paşa’ya “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs tali­hini de yendiniz.” sözünü bu zafer üzerine söylemiştir.

Kütahya – Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921):

-Üst üste yenilgiye uğrayan Yunanlılar bü­yük bir hazırlık yaparak şiddetli bir saldı­rıya geçtiler. Afyon, Kütahya, Eskişehir Yunanlıların eline geçti.

Türk ordusu daha elverişli şartlarda savaş­mak üzere Mustafa Kemal’in emriyle Sakarya’nın doğusuna çekildi. Ordumuzun fazla kayıp vermesi önlendi. Araç – gereç sağlandı. Yunan kuvvetleri, Anadolu içine çekilerek mevzilerinden uzaklaştırılmış oldu.

– Ancak, önceki başarıların oluşturduğu iyim­serlik kayboldu. Hükümet merkezinin Kayseri’ye taşınması bile gündeme geldi. Fakat TBMM kabul etmedi.

– Bu savaşla Türk ordusunun daha saldırı (taarruz ) gücü olmadığı anlaşıldı.

 Savaşa Rağmen Eğitim Kongresi: Maarif nazırı (milli eğitim Bakanı)Hamdullah Suphi Bey Eğitim sorunlarını ve ilerideki eğitim politikalarını konuşmak üzere konferans ayarlamıştı. Kütahya Eskişehir savaşlarını görünce M. Kemal’e konferansı isterse erteleyelim dedi. M. Kemal eğitimin önemli olduğunu cehaletin eğitimle yenileceğini söyleyerek kongrenin toplanmasını istedi. Kendiside bizzat katılarak konuşma yaptı.15-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında yapıldı.

M. Kemal’e Baş Komutanlığın Verilmesi (5 Ağustos 1921):

- Kütahya- Eskişehir Savaşları sonunda ordu geri çekilince Meclis içinde bir grup M. Kemal’in ordunun başına geçmesini istedi. M. Kemal orunun başına geçeceğini ancak Meclisin tüm yetkilerinin kendine bir süre için verilmesini istedi. Uzun tartışmalar sonunda M. Kemal meclisin tüm yetkilerini üç aylığına alarak alarak baş komutan oldu. Ve Tekalif-i Milliye emirlerini hazırladı.

Tekalif-i Milliye Emirleri (8 Ağustos 1921):

Tekalif-i Milliye ulusal yükümlülük anlamına gelir. Sakarya Savaşı öncesi hazırlanıp yayınlanmıştır. Buna göre:

1- Her ilçede Tekalif-i Milliye komisyonları kurulacak.
2- 40 yaşına kadar olan herkes askere alınacak
3- halkın ve esnafın elinde olan giyim eşyası, hayvan ve yiyeceğin %40’ı parası sonra ödenmek şartı ile alınacak
4- Her aile bir askeri giydirecek iç çamaşırı, çorap ve ayakkabı hazırlayıp verecek.
5- Akaryakıt, haberleşme araçları, kamyon lastiklerinin %40’ı devlete verilecek.
6- Halkın elindeki silah ve cephane orduya teslim edilecek
7- Ülkede tüm zanaatkarlar (demirci, dökümcü, marangoz vb.) ordunun emrine alınacak.

Sakarya Savaşı (23 Ağustos-12 Eylül 1921):

– Yunanlılar Türk ordusunu hazırlıksız yaka­lamak için 23 Ağustos 1921 de şiddetli bir saldırıya geçti.
– Mustafa Kemal askerlerine “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bü­tün vatandır. Vatanın her karış toprağı va­tandaş kanıyla ıslanmadıkça bırakılamaz.” emrini verdi. Savaş 22 gün ve gece sürdü. Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı ismet Paşa yönetimin­deki Türk ordusu büyük bir zafer kazandı.

Sonuçları:
– Türk Milletinin bağımsızlık azmi daha da güçlendi.
– Türklerin, 1683 II. Viyana ku­şatmasından beri devam eden geri çekilişi durdu.
– Mustafa Kemal’e “Gazilik“ unvanı ve “Mareşallik” rütbesi verildi.
– Yunanistan taarruzdan savun­maya geçti.
– İtilâf Devletleri, Yunanistan’dan uzaklaş­maya başladı.
– Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması imzalandı.(13 Ekim 1921)
– Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı.(20 Ekim 1921)
– İtalya yurdumuzu terk etti.

Kars Antlaşması (13 Ekim 1921):

TBMM Hükümeti ile, Sovyetler Birliği ara­sında daha önce imzalanan Moskova Antlaşmasının, Sovyetler Birliğine bağlı Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ta­rafından da imzalanmış olmasından iba­rettir. Doğu sınırımız kesin şeklini almıştır.

Büyük Taarruz Ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi (26-30 Ağustos 1922):

– Sakarya’da yenilen Yunanlılar, işgal ettik­leri yerleri ellerinde tutabilmek için savun­maya geçtiler.

– Türk ordusu yaklaşık bir yıllık hazırlıktan sonra düşmanı Anadolu’dan sö­küp atmak için, 26 Ağustos 1922 de taar­ruza geçti. Devletin bütün imkânları ile do­natılan Türk ordusu, Yunan kuvvetlerini kuşattı. 30 Ağustos günü, muharebeyi doğrudan Başkumandan Mustafa Kemal yönetti. Dumlupınar’da Yunan kuvvetleri yok edildi. Kesin zafer kazanıldı.

– Mustafa Kemal’in “Ordular! ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle Yunanlılar takip edildi. Yunan Başkumandanı Trikopis esir alındı. Türk kuvvetleri 9 Eylül 1922 de İzmir’e girdi.

Bu zafer, Anadolu’nun sonsuza kadar Türk vatanı kalacağını dünyaya ispat etti.

Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922):

Batı Anadolu’nun, Yunanlılardan temiz­lenmesinden sonra Türk kuvvetleri Boğazlar ve İstanbul’a yürüdü, İngiltere, Boğazlar ve İstanbul’u savun­mak istediyse de, Fransa ve İtalya’dan gerekli desteği göremedi. Sovyetler Birliği de Türkleri destekleyeceğini açıklayınca, ateşkes görüşmelerini kabul etmek zo­runda kaldı.

Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya ara­sında Mudanya Ateşkes Antlaşması im­zalandı.

Buna göre:

1. Doğu Trakya (Edirne dahil), Meriç Irmağının sol sahiline kadar Yunan ordusu tarafından boşaltılacak ve TBMM Hükümetine teslim edilecek. Türkler barış imzalanana kadar Doğu Trakya’da sekiz bin jandarma bulunduracak.

2. Boğazlar ve İstanbul TBMM Hükümeti yö­netimine bırakılacak.

3. İtilâf Devletlerinin kuvvetleri, barış imzala­nıncaya kadar İstanbul’da kalacak.

Önemi:
 *** Boğazlar, İstanbul ve Doğu Trakya, savaş yapılmadan kurtarılmıştır..
– Mondros Ateşkes Antlaşması hükümsüz hale gelmiştir.
– İstanbul TBMM’ye bırakılması ile Osmanlı saltanatı hukuken sona erdi .( Resmen Saltanatın kalkması ile sona erecek.)
– Kurtuluş Savaşımızın Savaş dönemini bitiren antlaşmadır.