Ehl-i Sünnet’e Karşı Yürütülen Saldırılar ve Saldırganlar - Ali Eren Hocaefendi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kardelen

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Hatay / İskenderun
  • 3198
  • +238/-0
  • Cinsiyet: Bay

ADIMLAR Fikir-Kültür-Siyaset Plâtformu, bu hafta sonu Gazeteci-Yazar Ali Eren Hocaefendi’yi ağırladı.

Ali Eren Hoca’nın “Ehl-i Sünnet’e Karşı Yürütülen Saldırılar ve Saldırganlar” başlığı etrafında verdiği sohbet-konferans, Plâtformumuzun Fatih bürosunda halkımızın ve gönüldaşlarımızın yoğun ilgisiyle karşılandı. Tekirdağ ve Zonguldak başta olmak üzere, değerli gönüldaşlarımızın ve bir çok üniversite öğrencisi misafirlerimizin de iştirak ettiği sohbet, Plâtformumuz Sözcüsü sayın Cem Türkbiner’in açılış konuşmasıyla başladı.

Türkbiner, dinimize içten ve dıştan türlü saldırılara dikkat çekerek şunları söyledi:

Herkesin, Dini hevâ ve hevesine göre, işine geldiği taraftan çekiştirdiği günümüz şartlarında; Pak İslâm Yolu’nun en pak yolcularının kümelendiği Ehl-i Sünnet Anlayışı’nı müdafaa çerçevesindeki bu sohbete ev sahipliği yapmaktan dolayı gururluyuz.

Türkbiner, yaptığı kısa giriş konuşmasının ardından sözü, Ehl-i Sünnet Vel-Cemaat Anlayışını müdafaa eden az sayıdaki ilim adamlarımızdan biri olan Ali Eren Hocaefendi’ye bıraktı.

Ali Eren Hoca, konuşmasının başında, önündeki masada duran Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih Tercümesi adlı tamamı 13 cilt olan esere dikkat çekerek konuşmasına başladı.

İki değerli âlimin Cumhuriyetin ilk yıllarında hazırladığı bu eserin Osmanlı’nın kalıntısı hâlinde ve “küllerinin bile şimdiki söz sahibi devletlerden çok çok üstün” olduğu bir medeniyetin meyvesi olduğuna dikkat çeken Ali Eren, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Yayınevi’nin 18 yıldır bu kaynak eseri basmadığına dikkat çekti. Söz konusu eser ile ilgili devrin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, günümüzün Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Görmez ile bir sempozyumda görüştüğünü dile getiren Eren, bu eserin basılmamasının gerekçelerini kendisine sorduğunu söyledikten sonra, aldığı cevapları dinleyicilere aktardı… Görmez’in o dönem başlayan “Avrupa Birliği normlarına uygun, yeni Hadis Külliyatı” hazırlayan heyetin başında olduğunu vurgulayan Ali Eren, Dinde Reform çalışmaları etrafında, başında bir Papaz’ın bulunduğu girişimler hakkında kendisiyle yaptığı sohbeti katılımcılara aktardı.

İki şeyi adım adım çok iyi takip etmeye çalıştığını dile getiren Ali Eren, bunları “Diyanet’in Toplantıları” ve “Dinlerarası Diyalog Toplantıları” olarak işaret ettikten sonra, bundaki ısrarının Ehl-i Sünnet müdafiîliği çerçevesindeki alâka ve çalışmaları olduğunu söyledi.

Ali Eren Hocaefendi, âlimlerin ibadetleri ile ilgili şahsî hatâlarının üzerine değerlendirme yapmaktan ziyâde, “insan topluluklarına hitâb eden, yazan, çizen” bu kişilerin “imân” anlayışının hepimizi ilgilendirdiğini vurguladı.

Bu çerçevede sohbetine devam eden Eren, Abdülaziz Bayındır’ın “teravih namazı” etrafındaki çelişkili ve sapkın tutumundan bahsetti.

İslâm’da “Mezheb” kavramını da ele alan konuşmacımız, Mezhebsizliği vâz edenlerin tutumlarındaki başıbozukluğa ve kendilerine göre din telakki etme anlayışlara değindi. Mezheb’in kelime mânâsı itibariyle “yol” demek oluşundan hareketle, Allah Resûlü’nün, Muaz İbn-i Cebel Hazretleri’yle aralarında geçen hâdiseyi nakleden Ali Eren, sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun da İBDA Külliyatı’nda “İçtihad”, “Zan” ve “Anlayış” bahislerinde zikrettiği meseleyi aktararak mezheblerin kaynağına işaret etti: Allah Sevgisili’nin Yemen’e gönderdiği sahabisine “Kur’ân ve Sünnetimde de karşılaştığın mesele hakkında çözüm bulamazsan ne yaparsın?” sorusuna “İçtihad ederim” şeklinde verilen cevab ve Peygamberimizin bu cevaba istinâden Allah’a şükretmesi.

O ulvî zamanın tabiîni olan Mezheb İmamlarımızın mükemmelen sistemleştirdiği Ehl-i Sünnet Vel Cemaat anlayışı karşısında, bugünkü sapkın isimlerin yürüttükleri çalışmalara dikkat çeken Ali Eren Hocaefendi, bu çerçevede Mustafa İslamoğlu adlı kişinin şu lâfını nakletti: Başkasının ürettiği fıkhı tüketmek yerine, kendimiz fıkıh üretmemiz lâzım!.. İmam-ı Âzam, İmam Şafiî, İmam Malik, İmam Ahmet İbn-i Habel’i “bir kenara at”ma davranışlarının altında yatan sebeblerden bahseden Eren, günümüzde fıkhî meselelerde halkın bilgisi olmadığına dikkat çekerek, bu davranış sahiplerinin dolaylı olarak, meselelerin çözümleri için aslında kendilerini teklif ettiklerini “biz ne güne duruyoruz” edasındaki riyakârlıklarına bağladı. “İmam-ı Âzam-ı bir kenara bırak, bana bak!” diyen bu tip insanların anlayışsızlıklarına işaret eden değerlendirmelerde bulunan Eli Eren, sözlerinin devamında Sahabîler Topluluğu’nun her birisinin içtihad ehli oluşunu dile getirerek, mezheblerin kaynağını, bizzat Allah Resûlü’nün Nuru’ndan feyz alan Sahabîlerin üstün anlayışlarına bağladı.

Bu çerçevede “Ehl-i Sünnet” kavramının tek başına anlayışımızı ifâde etmekte eksik kalacağını da ifâde eden Ali Eren, Sünnet ve Cemaat Ehli demenin önemine de dikkat çekti.

Mezhebleri iki başlıkta ele almak gerektiğini de ifâde eden konuşmacımız, bu çerçevede Hak Mezhebler ve Fırak-ı Dâlle dediğimiz Sapık Mezhepler’i mevzu etti. Bu iki başlığın İslâm dairesi içerisinde mütalaâ edildiğini dile getiren Ali Eren, Sapık Mezhebler başlığı altında en dikkat çeken Şiîlik etrafında konuşmasını sürdürdü. Şiîliğin “dinî bir mezheb” olmaktan ziyâde siyasî bir mezheb olduğuna dikkat çeken Hocamız, bu çerçevede tarihimizden misâller verdi. 79 İran Devrimi’nin ardından Humeyni zamanından başlayan “Büyük Şeytan Amerika” söylemindeki ikiyüzlülükten de bahseden Ali Eren, İran’ın Amerika ile yalnızca bir “kayıkçı dövüşü” görüntüsü verip, aslında siyasî birliktelik içerisinde olduğunu işaret eden yayılmakta olan Şiîlik cereyanına dikkat çekti. Bu çerçevede, Malezya’dan Yemen’e büyük bir Şiî nüfusu oluşturma çabalarından söz eden Ali Eren’in bunu İran kadar Amerika’nın da istediğini ve önünü açtığını ifâde etti. Bunda İslâm Âlemi içerisinde değerlendirildiğinde Şiîliğin, en “iyimser” rakamlara göre %85’e %15 gibi bir nisbet içerisinde kaldığı ve bu nisbetlerin Şiîlik lehine değiştirilmeye çalışıldığını işaret eden değerlendirmelerinde Ali Eren, bu projede bir Hıristiyan’ın veya bir Yahudi’nin değil, gayet tabiî olarak Sünni Müslümanların Şiîleştirilmesinin (Teşeyyu’) güdüldüğünü dile getirdi. Marjinal Şiîliğin bölünmesinin “İslâm’ı bölmek” olmadığına, Sünnî Müslümanları Şiîleştirerek bölmenin İslâm’ı bölmek olacağına işaret eden Eren, bu Teşeyyu’ faaliyetinin Amerika tarafından desteklendiğini ve yürütüldüğünü söyledi.

Bu çerçevede bir İlâhiyat Profesörü’nün çıkıp, Sünniliğin aleyhinde çalışmalar veya konuşmalar yapmasının “sapıtmış bir adam” olarak karşılanmasının yeterli olmadığını dile getiren Eren, bu tip insanları “anahtar çevirilip kurularak çalışan”, arkadan kurmalı makinelere benzetti. Bu tip “arkadan kurmalı” kişilerin sadece ilâhiyatçıların içinde olmadığına da dikkat çeken hocamız, sözü tekrar Abdülaziz Bayındır’a getirerek konuşmasını sürdürdü.

Konuşması sırasında, sıkça, isim vermekten çekinmediğini, zira doğruları dile getirdiğini ifâde eden Ali Eren Hoca, bu doğruları bahis mevzuu kişilerin yüzlerine de söylediğini; Abdülaziz Bayındır ve Mustafa İslâmoğlu gibi kişilerin bugün “evet” dediklerine yarın “hayır”, “hayır” dediklerine de “evet” diyebilen kişilikler olduğunu söyledi. Bu tip insanların ellerinde maddî imkânlara da değinen konuşmacımız, bu maddî imkânların kaynağının sorgulanması gerektiğini ifâde etti. Bu çerçevede okuduğu hiçbir okulu tamamlayamamış, “İlâhiyat Profesörü” de olmayan Mustafa İslâmoğlu’nun Hilal Tv gibi bir televizyon kanalını kurması ve yayınlarda bulunmasındaki kaynağı mevzu eden Ali Eren, bu tip insanların toplumumuzda hangi kasıtla meşrulaştırıldığına ve nasıl meşhur edildiğine de değindi.

İslâmoğlu ve gibilerinin Ehl-i Sünnet ve Şiâ temel ayırımında kullandığı sinsi dile dikkat çeken Ali Eren, söz konusu kişinin sapık Şiâ hakkında “Ehl-i Beyt”, “Ehl-i Beyt Ekolü”, “Ehl-i Beyt Okulu”, “Ehl-i Beyt Yolu”, “Ehl-i Beyt İmamı” gibi müsbet tanımlamalarla Şiîlik propagandası yapıp, Ehl-i Sünnet’i yıkmak için elinden geleni yaptığına dikkat çekiyor.

Hükümet başta olmak üzere, devletin kurum ve kuruluşlarını işgal eden kişilerin Ehl-i Sünnet karşısındaki tavırlarını ve verdikleri zararları da dile getiren ve bu çerçevede kamuoyunda bilinmeyen bir çok hususu da dile getiren Ali Eren Hocaefendinin sohbetinin görüntülü kaydını ilk fırsatta sitemizden paylaşacağız.

Bu vesile ile sayın Ali Eren Hoca’ya, katılımı ve verdiği kıymetli sohbet dolayısıyla teşekkür ederiz.

Ve söz konusu konferansa dinleyici olarak iştirak eden dost ve gönüldaşlarımıza da katılımları dolayısıyla ayrıca teşekkürler.

ADIMLAR Fikir-Kültür-Siyaset Plâtformu