Boğaz (organ) - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Boğaz (organ) - Ansiklopedik Bilgi
« : 12 Ağustos 2014, 19:59:36 »
Alm. Kehle, Fr. gorge (f.), İng. throat.

Kafatası alt kısmından başlayıp alt gırtlak kıkırdağı hizasında yemek borusu ile birleşen, duvarlarını kasların teşkil ettiği sindirim sisteminin ağızdan sonraki ikinci ünitesi.

Boğaz, yaklaşık 12 cm uzunluktadır. Arka boğaz duvarı yassı ve dik biçimdedir. Buraya hiçbir kanal açılmaz. Boğaz; ön yukarı kısımda burun boşluklarının arka kısmına, ön ortada ağız boşluğuna, en aşağı kısımda da gırtlak boşluğuna açılır.

Boğazın ağız boşluğu ile birleştiği yerde bademcikler bulunur. Yine boğazın çatısında boğaz adenoitleri denilen küçük ve bademcik yapısındaki bezler vardır. Boğazın üst kısmında yan duvarlarda, orta kulağa açılan bir boru bulunur. Burun ve ağız kapatılıp akciğerler zorlanarak hava dışarı verilmek istendiğinde hava bu kanaldan geçip kulak zarına tazyik yapabilir. Kulağa damlatılan ilaçlar bu kanaldan (östaki borusu) boğaza akabilir.

Boğazın orta kısmında solunum yolu ile yemek yolu kesişmektedir. Yeni doğan bir çocukta gırtlak dil kökünden daha yukarıda olduğu için bebek süt emerken bir taraftan da nefes alabilir. Çünkü içilen süt, gırtlak kıkırdağı örtüsünün yan kısmından geçip yemek borusuna ulaşmakta ve böylece hava yollarına gitme tehlikesi olmamaktadır. Erişkinlerde ise gelişme ilerledikçe gırtlak da aşağıya inmekte, böylece yemek yoluyla hava yolu kesişmektedir. Erişkinlerde yemeğin hava yollarına gitmemesi için bazı refleksler harekete geçer ve yemeğin hava borusuna gitmesini önler.

Yutma olayı ve yutma refleksleri:

1. Yumuşak damak yukarı kalkar, geriler ve boğaz arka duvarına dayanarak yukarı hava yollarıyle yemek yollarını birbirinden ayırır. Bu refleks sayesinde yenilen yemek ve içilen sıvıların burundan gelmesi önlenmiş olur.

2. Ağız kökü kasları kasılarak gırtlak iskeleti yukarı çekilir. Böylece bebeklerde olduğu gibi yenilenler gırtlak örtüsünün yanlarından geçer.

3. Gırtlak örtüsü gırtlak ağzını kapatarak aşağı hava yollarıyla yemek yolunu tamamiyle ayırır.

Hastalıkları

Boğazın, solunum sistemiyle ilgili hastalıkları mühimdir. Bazı enfeksiyon ajanlarına bağlı olarak ortaya çıkan boğaz ve ses telleri iltihaplarından gırtlak kanserine kadar ortaya çıkan ekseri hastalık tablosunun en dikkati çeken belirtisi ise, ses kısıklığıdır. Ses kısıklığı olan kimselerde özellikle tedaviye direnç gösteren vak'alarda çok dikkatli muayene ve tetkik yapılmalıdır.

Sindirim sistemini ilgilendiren boğaz hastalıklarında en mühim bulgu yutma zorluğudur. Yutma zorluğunda, yakın temas dolayısıyla solunum sisteminin üst kısmını ilgilendiren hastalıklar da akla gelebilir. Yutma zorluğu, boğaz ağrısıyla birlikte olabilir veya sadece ağrısız mekanik bir zorluk hissedilebilir. Bunlar arasındaki ayırımı hekime bırakmalı ve hasta tetkikten kaçmamalıdır.

Boğaz Enfeksiyonları:
Bulunduğu anatomik bölgeye göre enfeksiyon farklı bir isim alır.

Farenjit
Pharyngitis yutağın (farenks) iltihaplanmasına (enflamasyon) yani yutak iltihabına verilen isimdir. Yutağın bazen mikrobik, bazen metabolik, bazen de çalışılan ortamın ısısına, tozuna bağlı olarak reaksiyon göstermesi olan farenjit sıklıkla boğaz ağrısı veya boğaz yangısı olarak anılır. Bademciklerin enfeksiyonu, tonsilit, de eş zamanlı olarak görülebilir.

Nazofarnejit:
Genelde basit nezledir, -nazo kökü burnu, farinks yutak bölgesini ifade eder. Yani bu burun arkasındaki geniz boşluğuyla, yutağın birleştiği bademcik öncesindeki boğaz bölgesinin enfeksiyonudur. Kızarık olması burada iltihap olduğu ve antibioitk kullanılması gerektiği anlamına gelmez. Boğazımızı açıp sağlıklıyken de baktığımızda zaten pembe-kırmızı arası bir renk görürüz. İltihaplı diyebilmek için çok yoğun kırmızı, hatta üzerinde beyaz iltihapların görülmesi gerekir ki, bu durum genellikle bu bölgede olacak bir şey değildir. Ancak bazen geniz etinin iltihaplanması veya varolan sinüzite bağlı olarak bu bölgeden geriye yeşil-sarı renkli iltihaplı bir akıntı görülürse o zaman bakteriyel bir nazofarenjit veya sinüzit olabileceği için antibiotik kullanmak gerekecektir.

Tonsillit:
Tonsil bademcik demektir, bu bademciklerin iltihabını ifade eder, sadece hafif kızarık olması yine bir anlam taşımaz. Üzerinde beyaz iltihap varsa, bu durum sıklıkla Beta enfeksiyonundan kaynaklanır, beta testi pozitifse 10 gün antibiotik mutlaka şarttır. Ancak sık tekrarlayan beyaz iltihap+ateş tablosu enfeksiyon değil, periyodik ateş yapan hastalıklardan PFAPA sendromundan da kaynaklanıyor olabilir. Halk arasında öpücük hastalığı adı da verilen Epstein-Barr virsü (EBV) enfeksiyonları da Betaya benzer şekilde beyaz iltihap yapabilir, antibiotikten 3 gün sonra düzelmiyorsa şüphelenilebilir, bazı özel kan testleri ve kanın mikroskopta incelenmesiyle tanı konabilir.

Larenjit:
Larinsks dediğimiz ses tellerinin enfeksiyonudur, çoğu zaman viraldir, sıklıkla gece yarısı aniden köpek havlaması gibi tipik sesli öksürüğüyle tanı konur. Bu enfeksiyona krup, psödokrup, veya yalancı difteri gibi çeşitli isimler de verilmektedir. Viral olduğu için çoğu zaman antibiotik vermeden, soğuk ilaçlı buharlarla, bazen de kortizon türü ilaçlar verilerek tedavi edilir. Yemek yerken nefes borusunun kapanmasını sağlayan epiglot kapağı da iltihaplanırsa genelde ateş de olur, bu kruptan çok daha ağır bir enfeksiyondur. Sonuç olarak kruplara ateş eşlik ediyorsa epiglottit olabileceği endişesiyle antibiotik başlanmalıdır. Larenjit(krup) ve epiglottit doktorların standart boğaz muayenesinde gözle görülmeyen enfeksiyonlardır, tipik sesli öksürük duyularak tanı konur, daha ileri değerlendirme gerektiğinde nadiren kulak burun boğaz doktorlarından konsültasyon istemek gerekebilir.

Difteri:
Daha çok larenjite yol açan ve potansiyel olarak hayatı tehdit eden ağır bir üst solunum yolu enfeksiyonudur. Corinebakterium Diphteria tarafından oluşturulur. Gelişmiş ülkelerde yaygın aşılama sonucu artık neredeyse görülmemektedir ancak 3. Dünya ülkelerinde ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde hala görülebilir. Difteride antibiyotik kullanımı erken evrelerde etkilidir, ancak iyileşme genellikle çok yavaştır.

Tedavi
Genellikle semptomatik tedavi dediğimiz belirtilerin hafifletilmesine yönelik tedavi yeterlidir. Ateş ve ağrı için ağrı kesici-ateş düşürücü parasetamol gibi ilçalardan faydalanılabilir. (Önemli not:Özellikle İnfluenza ihtimali yüzünden, Reye sendromu riskinden dolayı aspirin kesinlikle kullanılamalıdır)[7] Boğaz ağrısı için bol sıvı, özellikle ıhlamur tarzı bitki çayları, bol meyve tüketimi önerilir. Çok şiddetli boğaz ağrısı varsa lokal anestetik(uyuşturucu) ve antienflamatuar(yangı giderici) maddeler içeren pastil ve spreylerden de faydalanılabilir. Spesifik tedavi sadece bakteriyel, mantar ve virüslerden Herpes simpleks olduğunda etkilidir.

Boğaz enfeksiyonunda ne zaman antibiotik kullanmalıyız? Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, araştırmalara göre üst solunum yolu enfeksiyonlarının  %80’i viraldir, yani antibiotik gerekmez, ancak hasta baskısı, doktor endişesi gibi çeşitli nedenlerle %80’ine antibiotik verilir.[8] Bir kişinin üst solunum yolu enfeksiyonu varken antibiotik alması için bazı kriterler gerekir:

    Bademcik üzerinde beyaz iltihap varsa(bazen bu durumda bile gerekmeyebilir)
    5 günden uzun süren öksürük-nezleye eğer 3 günden uzun süren bir ateş ekleniyorsa
    Ateş sık çıkıyorsa, kontrol altına alınamıyorsa
    Kan testlerinde bakteriyel enfeksiyonu destekleyen bulgular varsa.
    Krupla birlikte yüksek ateş var ve epiglottit şüphesi varsa

Önemli not: Bu bulgular yokken antibiotik almayın, verilmesini talep etmeyin, veriliyorsa da lütfen neden verildiğini doktorunuza sorun.