Biruni - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Biruni - Ansiklopedik Bilgi
« : 10 Ağustos 2014, 14:10:26 »
Onuncu ve on birinci yüz yıllarda İslam dünyasında yetişmiş büyük fen ve din alimi.

Bîrûnî (4 Eylül 973 - 13 Aralık 1048, 1061?), Fars kökenli İslam bilgini. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî (Farsça: بیرونی , Arapça: ابو الريحان محمد بن احمد البيروني) dir. Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır.

 Eserlerindeki yüksek fen bilgileri kendisinden sekiz asır sonra gelen fen alimlerini dahi hayrette bırakmış, bugünkü fennin kurucularının rehberi olmuştur. Aslen Türktür. İsmi Muhammed bin Ahmed el-Biruni el Harezmi olup, künyesi Ebu Reyhan'dır. El-Üstad lakabı ile anılmış, Biruni diye meşhur olmuştur. 973 (H. 362) senesinde, bugün İran sınırları içinde bulunan Kas'ta (Şah Abbas-ı Veli denilen yerde) doğdu. 1049 (H. 441) senesinde Gazne'de vefat etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Biruni daha çocukken üstün kabiliyeti ve keskin zekasıyle                                      dikkatleri üzerine çekti. Harezmşah Hanedanından meşhur alim ve matematikçi Ebu Nasr Mansur bin Ali bin Irak onu himayesi altına alıp, akli ve nakli ilimleri öğretti. Devlet adamlarına ve saray erkanına yakın bir hava içinde yetişen Biruni, çeşitli sebeblerle gittiği değişik memleketlerde görüştüğü alimlerden ilim öğrendi. Astronomi ilmine düşkünlüğü sebebiyle rasatlar yaptı ve kitaplar yazdı.

Biruni, astronomi alanındaki çalışmalarına 995-996 seneleri arasında pek gençken Harezm şehri civarında Buşkatir'de güneşin ve gezegenlerin deklinasyonlarını (meyillerini) tesbitle başladı. Ebü'l-Hasan Ali bin Me'mun'un daveti üzerine tekrar Harezm'e gelerek, 998'de Ebü'l-Vefa el-Buzcani ile karşılıklı rasatlar (gözlemler) yaptı. Harezm şehrinin bulunduğu meridyeni Bağdat'a göre tahkik etti. Daha sonra Cürcaniye'ye gelip bir müddet orada kaldı. 1009 senesinde güneşin ve gezegenlerin deklinasyonlarının rasatlarıyle meşgul oldu. Belirli metodlarla o şehrin meridyenini Harezm'e bağladı.

İbn-i Sina ile görüştü. Aralarında fizik ve astronomi ile ilgili münazaralar oldu. İbn-i Sina'nın dini konulardaki bozuk düşüncelerini red ve tenkid ederken, onun fevkalade zeki, kurnaz, fakat felsefi görüşlere ve yanlış düşüncelere saplanmış olduğunu bildirdi.

Ebu Reyhan el-Biruni, kırk dört yaşındayken Gaznelilerin himayesine girdi. Gazneli Mahmud kendisine çok ihsan ve iltifatlarda bulundu. Gazne'de hükümdar sarayında bir rasathane kurarak, güneşin ve gezegenlerin Harezm'de bulunduğu deklinasyon (meyil) değerlerini tahkik için yeni rasatlar yaptı. 1011 senesi ortalarına doğru Kabil şehrinde çalışmalarda bulundu. Gazneli Mahmud'un Hindistan seferine başdanışman ve hazine genel müdürü olarak katıldı. Hindistan'ın fethinden sonra, burada çeşitli ilmi çalışmalar yaptı. Yerkürenin çapını hesapladı. Sankskritçeyi öğrendi. Hindistan'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra, Gazne'ye döndü. Sultan Mahmud Hanın oğlu Mes'ud ve torunu Mevdud, Biruni'ye çok değer verdiler, araştırma ve geliştirme çalışmaları için her imkanı hazırladılar. Bu imkan ve fırsatları çok iyi değerlendiren Biruni, sıkı bir çalışma ile pekçok hizmetlere vesile oldu. İbranice, Rumca, Süryanice ve Yunancayı da öğrendi. Tıp, fizik, matematik, astronomi, tarih, kronoloji ve jeodezide pek büyük ihtisas ve maharet gösterdi.

Biruni, 1037 senesine kadar çeşitli ilimlere dair 113 eser yazdı. 1037 senesinden sonra on iki sene yaşadı ve bu zaman zarfında 83 eser yazdı. 1049 senesinde Gazne'de vefat etti.

Din ve fen bilgilerinde pek yüksek olan  Ebu Reyhan el-Biruni, güzel ahlak sahibiydi. Ehl-i sünnet ve cemaat itikadında (inancında) idi. Onun Harezm'de iken Şii yani Eshab-ı kiram düşmanı olduğuna dair söylenenlerin aslı yoktur. Peygamber efendimizin Eshab-ı kiramına son derece bağlı olan El-Biruni, Eshab-ı kiram düşmanlarının, İslam dünyasını karıştırmak yolundaki gayretlerinin boşa çıkmasındaki memnuniyetini gençliğinde olduğu gibi ihtiyarlığında yazdığı eserlerde de belirtmişti. Bilhassa batıl inanış ve hurafelerle durmadan mücadelede bulunmuş, onların yanlışlıklarını delillerle ispat etmişti.

İbadetler hususunda çok dikkatli davranan Biruni, temizlik şartını her fırsatta meth etmiş, içki ve kumarın Allahü tealanın Kur'an-ı kerimde bildirdiklerini anlamaktan aciz, asi insanların işi olduğuna işaret ederek, zaten çok kısa olan ömrün ve sağlığın kıymetini bildirmişti.

Şehirlerin meridyen ve paralellerini ilim namına tesbit ederken, Müslümanlara hizmeti, Allahü tealanın rızasına kavuşturacak bir iş sayarak, kendisini bahtiyar addettiğini ve bundan zevk aldığını anlatırdı.

Tarihi hadiseleri iktisadi (ekonomik) sebeplerle de izah eden Biruni, iktisadi tarihin esaslarını vaz etti. Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri neticesinde bu medeniyetin çok geniş sahalara yayılmış olmasından dolayı insanlığın, bilhassa ilmin büyük kazançlar elde ettiğini bildirdi.

Biruni, tam anlamıyla ilmi araştırma metoduna sahipti. Bu yüzden bilim tarihçileri onu, bütün devirlerin en büyük mütefekkirleri arasında değerlendirirler. Ortaya koyduğu metod; eşya ve hadiselerin en ince ayrıntılarından başlayarak araştırma ve incelemelerini sürdürmek, tecrübelerle nazariyeleri sağlam esaslara oturtmak ve böylece genel prensip ve kanunlara ulaşmaktır.

Günümüzde, özellikle batı bilim dünyasında ve onları körü körüne taklid eden doğulularda yaygın olan kanaate göre, ünlü yer çekim nazariyesi, yani cazibe kanunu, İngiliz bilim adamı Newton tarafından keşfedilmiştir. Halbuki, bu mevzuda ilk defa fikir ortaya atıp incelemelerde bulunan Biruni'dir. Biruni, yer çekimi hakkında şunları söylemiştir: Dünya dönüyorsa, bu dönüşünden dolayı ağaçlar, taşlar yerlerinden niçin fırlamıyor? diyenlere şöyle cevap veririz. "Bu, dünyanın dönmesi hakkında ortaya koyduğumuz teoriyi çürütmez. Çünkü her şey dünyanın merkezine düşüyor. Bu da gösteriyor ki, o merkezde çekicilik var. İşte bu yerçekimi, yeryüzündeki nesnelerin dışarı fırlamasına mani olmaktadır." Bu hususu bilim tarihçisi Carl L. Boyer, A History of Mathematics adlı eserinde açıkça belirtmektedir.

Dünya çapının tayinini de ilk defa Biruni yapmıştır. Makale fi İstihracı Kutr-il-Ard bi Rasadı İnhitat-il-Ufuk adlı risalesinde yer yarıçapının hesabını açıklar ve dünyanın yuvarlak oluşunda en ufak tereddüde yer vermez.

Cos µ = R/(R+h)

veya baı basitleştirmelerle

Rkm= 23636. hm/µ2
                        dak

Biruni düz bir ovada A noktasından, uzaktan ölçme metodu ile HH' yüksekliğini h=308 m olarak, bu yükseklikte ufuk alçalmasını ise µ=34 dakika olarak ölçtü. OAH' dik üçgeninden yukarıdaki bağıntı ile yer yarıçapı için R=6297,5 km olarak buldu. Inkra adlı eserinde ise yer yarıçapını R=6324,66 km olarak, gerçek yarıçapa çok yakın bir şekilde vermektedir.

Biruni'nin eserlerine gerçek ilim haysiyetiyle yaklaşıp tetkik eden bütün ilim adamları, ilim tarihçileri ortaklaşa olarak şu sonuca varmaktadırlar. “Biruni, çok nadir yetişen bir dahi, ilim dünyasına şimdi ve gelecekte ışık tutacak büyük bir alimdir. Ona her yaklaşmamızda; metoduna, haysiyetine, şahsiyetine, derin kavrayış ve nezaketine hayran kalmaktayız.” Bu ortak kanaatin sonucu olarak, Amerikalı ünlü bilim tarihçisi George Sarton, 11. asra Biruni Asrı demektedir.

Esaslı bir din kültürü almış ve aldığı bu din ilimleri kültürünü tam anlamıyla hazmederek bütün hayatına ve çalışmalarına sirayet ettirmiş olan Biruni, ilmi eserlerinde, mevzu ile ilgili ayet ve hadisleri zikretmiştir. Ayet ve hadisleri eserlerinde zikretmesi onun Kur'an-ı kerim ve hadis ilmindeki vukufunu gösterdiği gibi, Kur'an-ı kerime ve Peygamber efendimize olan bağlılığını da ortaya koyar.

Biruni'ye göre ilim hazzı, yani hak ve hakikati araştırma zevki, en yüksek zevkler arasındadır. Bu hususta kendisi şöyle demektedir:"İlim adamına, yani, ilim hizmetçisine lazım ve kaçınılmaz olan şey, ilmin bütün sahalarında yeterli bir seviyede olmasa bile, ilimler arasında bir ayırım yapmamak, her birinin hakkını vermektir. Çünkü ilim güzeldir. Lezzeti de kalıcıdır. Araştırma boyunca bu lezzet sürer gider. Çalışma bitince, lezzet de son bulur. İlim adamı, kendinden önce gelen alimlere hor gözle bakmamalı; tevazu ile eserlerine yaklaşıp, istifade etmelidir. Böylece en doğru ve sağlam bilgilere ulaşacak, kusurlu, hatalı bilgilerden uzak durmuş olacaktır. İlmin ilerlemesi ve gelişmesi için şunlar lüzumludur: 1-İlmi düşünceye serbestlik tanınmalı, yani ilimde söz sahibi olanlar fikir hürriyetine sahib olmalı. 2- İlmi çalışmalar açık ve sağlam metodlara dayanmalı. 3-İlim; batıl düşüncelerden, sihir ve hurafelerden arınmış olmalı. 4- Gerçek ilim adamlarının çalışma zevk, şevk ve gayretlerini arttıran teşvik tedbirleri alınmalı. 5- İlmin ilerlemesi için lüzumlu her türlü maddi sosyal, teknik şartlar ve imkanlar hazırlanmalı. 6-İlme, ilmi eserlere ve ilim adamlarına hürmet edilmeli, itibarları sağlanmalı. 7-İnsanların dikkat ve alakalarını ilmi konulara çekme çalışmaları yapılmalı. 8-Devletin ileri gelen adamları, ilmin gelişmesi için gereken tedbirleri tesbit edip, hemen bunları tatbik etmeli."

Biruni, beşeri, manevi ilimler sahasındaki incelemelerinde bir takım prensipleri esas alıyordu. Bu hususta şöyle demektedir: "Bu ilimlerle meşgul olacaklar, önce kalplerini bozuk itikad, kötü huy ve saplantılardan temizlemelidir. İnsanların çoğu manevi hastalıklara yakalanmıştır. Bu hastalıklar, sahibini hak ve hakikatı göremez hale getirir, kalbi kör, kulağı sağır eder. Taassup, başkalarına üstün gelme, nefsin, kötü arzu ve heveslerin peşi sıra gitme, makam, mevki sevdası peşinde olma ve benzeri kötü huylar, ilim adamına yakışmaz. Bu sebeple de herkes ilim adamı olamaz. İlim yolu çetin bir yoldur. Fakat, ele geçmesi imkansız da değildir. Hak ve hakikati araştırırken mümkün olan en yakın, en sahih ve en sağlam bilgilere tutunulur. Bu yapılırken de, sahalarının otoritelerine veya eserlerine müracaat edilir. Yani herkesin sözüne ve eserine değil de, otorite olan alimlerin söz ve eserine baş vurulur. Tesbiti mümkün olan hakikatler ortaya çıkarılır."

Biruni, muhtelif ilimlere dair 1037 (H.429) senesine kadar 113 eser yazmıştır. 1037 senesinden sonra yaşadığı 12 sene zarfında ise, 83 eser telif etmiştir. Biruni'nin eserleri incelendiğinde, onun esaslı bir din kültürü almış ve aldığı bu din ilimleri kültürünü tam anlamıyla hazmetmiş, bütün hayatına ve çalışmalarına sirayet ettirmiş olduğu görülmektedir. Biruni'nin dehasını ve ilmi başarılarının sırrını, esasında onun bu yönünde aramak lazımdır. Yazdığı eserlerinden bazıları şunlardır:

Asar-ül-Bakiyye: Biruni, bu eserini yirmi sekiz yaşında yazmıştır. Arapça telif eser olup, Cürcan Hükümdarı Kabus bin Yaşgir'e ithaf etmiştir. 1878-79 senesinde İngilizceye tercüme edilen eser, 1923 yılında tekrar basılmıştır. Eser, beynelmilel bir kronoloji, tarih, takvim, kültür ve astronomi konularını ihtiva etmekte olup, ilmi değerini günümüzde bile sürdürmektedir.

Bu eserinde Harezm şehrinde yaptığı 7,5 m çapındaki duvar rubu' tahtası ile ölçtüğü ekliptik (daire-i husuf, tutulma çemberi) meylini (gök ekvatoru ile yaptığı açı dünyanın ekseninin eğikliği) vermektedir.

Tahkiku ma lil-Hind: Bu eserini Gazneli Mahmud Han ile birlikte gittiği Hindistan seferlerinde hind dini, kültür ve felsefesini, sanskritçeyi öğrenip, yerinde tetkik etmek suretiyle hazırlamıştır.

Tahdidu Nihayet-il-Emakin li-Tashih-il-Mesakin: 1015 (H.406) senesinde tamamladığı bu eserde, matematiki coğrafyanın inceleme metodları anlatılmıştır. Harezm, Hindistan ve Afganistan'da yaptığı rasatları ile jeoloji ve jeodeziye ait meselelerden bahsetmekte; trigonometri ile ilgili yeni kavram ve yorumlar getirmektedir. Bu eseri ile Biruni, jeodezi ilminin kurucusu sayılmaktadır.

El-Kanun-ül-Mes'udi: Astronomik coğrafya demek olan bu eser, Birunui'nin en büyük eseridir. Bu eseri ciddi, ehemmiyeti haiz bir matematik ansiklopedisi mahiyetinde olup, devrinin birçok yeniliklerini ve keşiflerini ihtiva etmektedir.

Kitab-üt-Tefhim fi Evaili Sanaat-it-Tencim, Kitab-ül-Cevahir fi Ma'rifet-il-Cevahir: Bu eseri, kıymetli taşlar ve madenlerden bahsetmektedir. Biruni, izafi (rölati, nisbi) yoğunlukları, mahruti alet dediği ve en eski piknometre diyebileceğimiz bir alet vasıtasıyla tayin etmekte idi. Onun sıcak ve soğuk su arasındaki ağırlık farkını, daha o vakit 0,041677 olarak tesbite muvaffak olduğu bilinirse, kendisinin ne mahir bir ilim adamı olduğu ortaya çıkar. Altının, zümrüdün, kuvarsın izafi kesafetini, Biruni daha o zamanlar tayin etmiştir.

Kitab-üs-Saydala:Tıb ve eczacılık konusunda yazdığı ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Eserde, ilaçların ve otların isimleri; Arapça, Farsça, Yunanca, Süryanice, Sanskritçe, Hintçe ve Türkçe olarak kaydedilmiş, özellikleri açıklanmıştır.

Biruni, yalnız coğrafyaya ait olmak üzere, müstakil eserler de yazmıştır. Çapı 10 arşın (6,8 m) kadar büyük bir yarım küre yaparak, coğrafi mevkilerin enlem ve boylamlarını kendi incelemeleri ile tesbit ederek, üzerine kaydetmiştir. Ne yazık ki, bu eser ziyan olmuştur.

Taksim-ül-Ekalim adlı bir coğrafi eser ile Tefhim'den alınma bir harita da elde bulunmaktadır. Biruni, mühendis ve coğrafyacı olduğu kadar da büyük bir tarihçiydi. Onun Harezm tarihine dair, Ahbar-ul-Harezm ve Meşahir-ül-Harezm adındaki eserleri; Gazneliler tarihine dair, Tarihu Eyyam-is-Sultan Mahmud'u; Manihailer ve Karamitalılar tarihine dair, Tarih-ül-Mübayyeze vel-Karamita adlı eserleri ile tarih tenkidine ait olduğu isminden anlaşılan, Tenkih-üt-Tevarih adlı bir eseri olduğu bilinmektedir.

Jeodeziye dair ilk eseri Biruni yazmıştır. Bu sahada yazılan eserler, ancak 8 asır sonra görülmüştür. Işık hızının varlığını ve bunun sesten kat kat fazla olduğunu belirtmiştir.

Biruni, 63 yaşında iken arkadaşına yazdığı bir mektupta, büyüklü küçüklü 180'i bulan eserlerinin listesini vermektedir. Ne yazık ki bunlardan 22 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Günümüze sadece isimleri ulaşan eserlerinden bazıları şunlardır: 1)Tarih-ul-Hind, 2)Kitabu Hisab-il-Müselselat, 3)Mekalidu İlm-il-Hey'e, 4)İstihvac-il-Evtan, 5)Kitabu Kurriyet-is-Sema, 6) Ru'yet-il-Ehille, 7)Kitab-ül-Amel bil-Usturlab, 8)Turuk-ül-Hisab, 9)Akl-in-Nev'i, 10)Usul-ir-Resmi ala Sath-il-Kürre, 11)Hisab-ül-Müsellesat.

Biruni, bütün bu inceleme ve eserleri ile vardığı neticeleri, eski Yunanlıların ve daha önceki İslam alimlerinin ulaştığı sonuçlara nisbetle daha dakik ve daha doğru olmasını, İslam fetihleri ile medeniyet sahasının genişlemesine bağlayarak, bundan dolayı Allahü tealaya hamd etmiştir.

Biruni, bütün ömrünü ilme vermiş ve eserlerini, pek azı müstesna, Arapça olarak yazmıştır. O devirlerde ve daha sonraları, çok zengin bir dil olan Arapça, edebi ve ilmi bir dil olarak kullanılmıştır. Biruni; "Eğer eserlerimi kendi lisanımda yazacak olsam, bunlar çok saf Arap cinsi atlar sürüsü arasında zürafalar gibi garip bir şey olurdu." demektedir. Dünyadaki bütün ilim tarihçilerinin tasdik ettiği gibi o, en has manası ile dahi bir alimdir.

Biruni için ilmi araştırma; fıtri bir arzu, tabii bir ihtiyaç derecesindeydi. Başka şeylere itibar etmiyordu. Öyle ki, Gazneli SultanMes'ud'un kendisine hediye olarak gönderdiği bir fil yükü gümüş liraya dönüp bakmamış ve geri devlet hazinesine iade etmiştir. Allah için ilme hizmeti gaye edinmiş; kalbinde mal, mevki ve menfaat duygularına yer vermemiştir.

Biruni, ilmi araştırmalarında metod olarak, hem teoriyi hem de teorinin tatbiki yönünü, yani tecrübeyi birlikte esas alıyordu. Onun için teori ve tecrübe, ilmin iki kanadı gibidir. Ayrıca tecrübeyi tekrar tekrar yapmak ve kesin neticeye bu yoldan ulaşmak da ona göre ilmi çalışmanın esasını teşkil ediyordu. İlimde açıklıktan yana idi. Örtülü, kapalı ve mübhem sözlerden nefret ederdi.

Her çeşit ilim dalında, muhtevalı bilgi ile dikkatle tesbit edilen ayrıntıları, birbirleriyle gayet güzel bir şekilde bağdaştırmıştır. İlim adamı olarak, daima yapıcı ve tenkitçi zihniyetle, bilgisinde ve araştırdığı konulara yaklaşımlarında sığ ve sathi olma vasıflarından her zaman uzak durmuştur. Ele aldığı konularda, daima derinlemesine bir nüfuz ve kavrayışa ulaşmış, konularını geniş çerçeveli olarak mütalaa etmiştir. Çeşitli konularda meselelerin özüne, ruhuna inmek ve ince noktalarını kavramak, Biruni'nin her zaman yaptığı ve ustaca başardığı bir şeydir.

Kişiliği
El Birûni, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmut'un oğlu Mesut'a sundu. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye edince, "Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır." diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslında Birûni eczacılıkta uygulamalı eğitime, kitaplardan çok daha fazla önem vermiştir. Birûni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanın insana, kitap okumaktan çok daha fazla yarar sağladığına inanmış ve bunu uygulamıştır. Gerçek bir bilim anlayışına sahip olan Birûni, ırk kavramına da önem vermezdi. Başka bir halkın ileri kültüründen derin bir saygıyla söz ederdi. Aynı şekilde dinler ve düşünceler konusundaki anlatımı sırasında o dinler hakkında itiraz veya eleştiride bulunmadığı gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasıyla da dikkat çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapça'ya çevirdiği Potancali adlı kitabının önsözünde "İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır." şeklinde yazmıştır.

Bîrûnî, günümüzde en bilinen İslâm bilginlerinden biridir. Tüm Dünya'daki çeşitli ülkelerde Bîrûnî'yi anmak için sempozyumlar, kongreler düzenlendi, pullar bastırıldı. Türk Tarih Kurumu 68. sayısını "Bîrûnî'ye Armağan" adıyla Bîrûnî‘ye tahsis etti. 1973 yılında Türkiye'de basılan pullar arasında Bîrûnî'ye de yer verildi. UNESCO'nun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi 1974 Haziran sayısını Bîrûnî'ye ayırdı. Kapak fotoğrafının altına, "1000 yıl önce Orta Asya'da yaşayan evrensel dâhî Bîrûnî; Astronom, Tarihçi, Botanikçi, Eczacılık uzmanı Jeolog, Şair, Mütefekkir, Matematikçi, Coğrafyacı ve Hümanist" diye yazılarak tanıtıldı. Bîrûnî’ye ait bir minyatür, İstanbul'daki Topkapı Müzesi'nde bulunmaktadır.

Eserleri
Bîrûnî'nin onlarca yapıtı arasında en çok bilinenleri aşağıdaki gibidir:

    El-Âsâr'il-Bâkiye an'il-Kurûni'i-Hâli-ye
    El-Kanûn'ül-Mes'ûdî
    Kitâb'üt-Tahkîk Mâ li'l-Hind
    Tahdîd'ü Nihâyeti'l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet'il-Mesâkin
    Kitâbü'l-Cemâhir fî Mâ'rifet-i Cevâ-hir
    Kitâbü't-Tefhîm fî Evâili Sıbaâti't-Tencîm
    Kitâbü's-Saydele fî Tıp